6 dk.
14 Mart 2023
Allah kimlere kıymet verir? | 6. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Allah kimlere kıymet verir? | 6. Kısım

Soru: Değerli olmayı istemek kötü bir şey midir?
 

Cevap: Değerli olmayı istemek kendi özünde kötü bir şey değildir.

 

Ancak insan bu konuda çocukluktan olgunluğa doğru adım adım ilerleyen bir yolcudur. İlk adımlarda insan kendisi değerli olsun veya olmasın başka insanların kendisine değer vermesini ister. Kendisi başarısız olsa da insanların kendisi hakkında başarılı olduğunu söylemelerini, bilgili ve kültürlü olmasa da başkalarının kendisini bilgili ve kültürlü görmelerini ister.

 

İlerleyen aşamalarda bir parça terakki edince başka insanların kendisi hakkında sadece olumlu veya iyi söz söylemeleriyle yetinmez. Başkalarının kendisine değer verdiklerini sadece dilleriyle söylemelerini değil, gerçekten değer vermelerini ister.

 

Biraz daha terakki edince her insanın değer vermesini önemsemez, önemli ve statü sahibi insanların değer vermelerini ister.

 

Bu terakki aşamaları ve istekler de kendi başlarına kötü değildir. Çünkü değerin hakiki kaynağı Allah Teala’dır. Bir insan da tıpkı Hz. İbrahim’in (as) hem kendi dönemindeki insanlara hem de bizlere bir anlayış kazandırmak, bir eğitim vermek istemesiyle önce gökte bir yıldıza bakarak “Rabbim budur.” demesi, sonra o yıldız batınca aynı şeyleri aya, sonra güneşe söylemesi, her birisi batıp gidince “Ben batıp gidenleri sevmem. Ben bir Hanif olarak semaları ve arzı yaratan Rabbime teveccüh ettim. Ben müşriklerden değilim.”1 demesi gibi kalbini fani olanlardan kurtarıp adım adım terakkiye devam ederse “Bana asıl değer vermesi gereken, değer vermesini asıl kazanmam gereken Allah Teala’dır. Ya Rab! Ne olur senin gözünde değerli olayım.” şuuruyla Allah Teala’ya teveccüh edebilirse hakiki değeri kazanmış olacaktır. Çünkü Allah Teala değersiz birisine değer verecek, o konuda yanlış hükmedecek değildir. Allah’ın gözünde değerli olmak hakikaten değerli olmak demektir.

 

Başkalarının Değer Vermesi Allah’ın Verdiği Değeri Azaltır mı?

 

Allah Teala’nın bizlere değer verdiğini hissetmemiz, daha doğrusu bu şuuru yakalamamız ile başkalarının bize bir kıymet vermesi birbirinden bağımsızdır.

 

Bir insan Allah katında değerli olmaya çabaladıktan ve o aşamaya ulaştıktan sonra insanlar ona ister değer versinler ister vermesinler, değer verdiklerini ister söylesinler ister söylemesinler, o insandan ister övgüyle bahsetsinler o insanı ister kötüleyip dursunlar bunun hiçbir ehemmiyeti yoktur. 

 

Diğer yandan riya, şirk, kibir gibi yıkıcı etkilere dikkat edildiği sürece bir insanın kendisini diğer insanlara sevdirmeye çalışmasında bir mahsur yoktur. Bir öğretmen kendisini öğrencilerine sevdirmeye çalışabilir ve hatta çalışmalıdır. Bir esnaf insanların kendisini dürüst, sevecen bir esnaf olarak tanımalarını isteyebilir ve bunu istemelidir. Bir din adamı “Ben insanlara İslam’ı ve Kur’an’ı anlatacağım. Bu nedenle insanların kınayacağı davranışlardan uzak durmalıyım.” diyebilir ve demelidir. Bu tarz istek ve eğilimlerin bir sakıncası yoktur.

 

“Bana asıl Allah değer versin. Ben esasen Onun bana değer vermesini, Onun gözünde değerli olmayı istiyorum.” demek “Ben esas değeri, esas kıymeti Allah’a veriyorum. Gönlümü ona yönelttim.” demektir. Bu bir hâldir.

 

Ancak bu hâli muhafaza etmek, sürekli sabit tutmak çok zordur. Örneğin insan duygusal bir anında içli bir vaaz dinler. İster ki Allah Teala’ya tam o anda tam teveccüh etsin, gönlüyle yönelmişken Rabbinin hususi tecellileriyle baş başa kalsın. Zihnine, kalbine başka hiçbir şey bulaşmasın, araya kimse girmesin, hayallerini başka hiçbir şey bulandırmasın. Evet, Allah Teala ile böyle bir irtibatımız olmalıdır ve araya başka hiçbir şey girmemelidir. Bu makul bir istektir. Ancak aynı insan ertesi gün hatta birkaç saat sonra güzel bir elbise, güzel bir aksesuar görür, beğenir ve o giysinin kendi üzerinde güzel duracağını, insanların da kendisini güzel görüp beğeneceklerini hayal eder. Böylece kalbi farklı bir yöne meyletmiş olur. Kalp çok değişkendir. Zaten “kalp” kavramı kelime anlamı itibariyle de ters çevirmek, dönüştürmek, değiştirmek anlamına gelmektedir. Kalp, çok değişken olduğu için bu ismi almıştır. Bu nedenle “Allahümme Yâ Muqallibe’l Qulûb, Sebbit kalbî alâ dînik” (Ey kalpleri evirip çeviren, halden hale sokan, değiştirip duran Allah’ım! Kalbimi dinin üzerine, Senin sevip razı olduğun hakikatler üzerine, nihayet Kendin üzerine sabit kıl!) duası çok önemlidir.

 

Bu değişmeleri, dönüşmeleri, hâlden haâe geçişleri bir parça da olsa aşabilmiş, Allah Teala’nın gözünde değerli olmanın kıymetini anlamış, bu yönde çalışmalara başlamış ve az çok mesafe kat etmiş bir insan başka şeylere neden değer versin, kalbini başka şeylere neden bağlasın ki? Böyle bir insan başka şeylerle ancak işi oldukça, gerektikçe ilgilenecektir.

 

Efendimiz (sas) “Rabbinin nimetlerini anlat da anlat.”2 emrine de uygun olarak diğer peygamberlerden üstün kılınan yönlerini anlattığı bir hadis-i şeriflerinde; “Bana cevamiü’l-kelîm (az sözle çok mana anlatabilme) verildi… Bir aylık mesafeden düşmanın kalbine korku salmam için bana yardım edildi.”3 ifadelerini de kullanır. Normalde bir insan, hele bu insan Efendimiz (sas) ise 1 aylık bir mesafeden düşmanın kalbine korku salmakla, kendisinin az ama öz konuşma özelliğiyle gururlanmaz, Allah’ın kendisine değer vermesinin yanında bu özelliklerini önemsemez, kıymetli görmez. Ancak bu özellikleri kendisine Allah Teala’nın verdiğinin şuurunda ise, Allah Teala’nın kuluna sadece manevi bir kıymet vermekle kalmadığını, onu bazı maddi ve somut üstünlüklerle de düşmanlarına üstün kıldığını biliyorsa, “Rabbinin nimetlerini anlat da anlat.” şeklinde bir emir de almışsa elbette bunları söyleyecektir ve bu söylenenler Allah Teala’nın Efendimiz’e verdiği kıymetin sadece soyut bir kıymetten ibaret olmadığını, somut ve maddi özellikler de bahşettiğini göstermektedir.

 

Ayrıca insanların kendisinden korkması Efendimiz’in (sas) -tabiri caizse- aslında umurunda olmayan bir husustur ancak Efendimiz (sas) İslam ve iman hakikatlerini temsil eden bir devletin başkanıdır, başkomutanıdır. Devletlerin de yolu bazen savaşa düşebilmektedir. Bu durumda düşmanlarının kendisinden korkması bu bağlamda, bu çerçevede elbette kıymetlidir ve Allah Teala’nın verdiği kıymetin somut bir göstergesidir.

 

Yine güzel ve edebî konuşmak, belagat sahibi olmak, güzel yazmak, yazısına ve sözüne insanların çok değer verdiği birisi olmak, hadiste geçtiği haliyle az sözle çok mana ifade etmek demek olan cevamiü’l-kelim sahibi olmak gibi özellikler Efendimiz (sas) için mücerret manada, kendi başlarına pek önemli değildir. Ancak Allah’ı anlatmak, Kur’an’ın hakikatlerini insanlara aktarmak için bu özellikler gerekiyorsa ve bunlar bir insanda bulunuyorsa bu da Allah Teala’nın kuluna (özelde ise Efendimiz’e) verdiği kıymetin bir göstergesidir.
 


1 ) En’âm, 76-79

2 ) Duha, 11

3 ) Buhari, Teyemmüm, 1, Salat, 56, Cihad, 122; Nesai, Gusl, 26; Müsned, 3/304