10 dk.
07 Nisan 2024
İtikafın Süresi, Psikolojik ve Toplumsal Boyutları | İtikaf | 3. Kısım-gorsel
Youtube Banner

İtikafın Süresi, Psikolojik ve Toplumsal Boyutları | İtikaf | 3. Kısım

İtikafın Süresi

 

Alimler itikafın süresi hakkında ihtilaf etmişlerdir. Hanefilere göre itikafın süresi asgari olarak az bir zamandır. Hatta itikafa niyet edilerek kısa bir süre oyalanmak dahi itikaf sayılır. Mescitte yürürken bile itikafa niyet edilse olur. Malikilere göre ise itikafın en azı bir gün ve bir gecedir. Şafiilerde ise itikafta ikamet edilecek kadar bir zaman durmak yeterlidir. Bunun zamanı tadil-i erkana göre yerine getirilmiş bir rükû veya secde yapacak kadar süre bile olabilir. Hanbeliler de itikafın en az miktarının bir an durup beklemek kadar bir süre olabileceğini söylerler.1 

 

İtikafın süresiyle ilgili fıkıh kitaplarımızda anlatılanlarda bir problem yoktur. Sonuçta itikafın süresi kişinin kendi normal periyotlarının dışında, bir camiye kapanarak geçireceği kısa bir süre olabilir.

 

Ancak bu konuda aslolan itikafın süresinden çok o süre boyunca insanın içinde bulunduğu hâl veya şuur seviyesidir.

 

Buna göre şöyle bir sınıflandırma yapabiliriz:

 

Üçüncü Sınıf veya C Sınıfı İtikaf: Bir insan çarşıda yürürken çarşının ortasında bir camiye rast gelse, bahçesinde abdest alıp itikafa niyet etse, o caminin bir kapısından girip diğer kapısından çıkmak üzere yürürken arada geçen süreyi zikir, istiğfar veya tefekkür ile geçirse bu da bir itikaf olacaktır.

 

İkinci Sınıf veya B Sınıfı İtikaf: Kişinin hayatının bir döneminde gece veya gündüzünün tümü yahut birkaç saatini ayırması ile yapabileceği ve vaktini yine istiğfarla, duayla, ibadetle geçireceği itikaftır.

 

Birinci Sınıf veya A Sınıfı İtikaf: Kişinin kendi ikametgahından uzakta bir mescitte veya camide en az bir gün bir gece, tercihen üç gün üç gece, en verimlisi ise on gün on gece olacak şekilde, gerekirse kendini zorlayarak da olsa mümkün olan en maksimum derecede bir konsantrasyon ile geçireceği itikaftır.

 

İtikafın süresi için Hz. Musa’ya vaat edilen veya ayrılan 40 gecelik süreden ilham ile 40 gün 40 gece de denilebilir.2 Diğer yandan Efendimiz (sas) Ramazan’ın tümünü itikafa ayırabilirdi. Ancak böyle yapmamıştır. O’na varlığın zerreleri adedince salat ve selam olsun, O her zaman ve her noktada ümmetini düşünmüştür. Vefat edeceği sene hariç tutulursa Ramazanlarda 10 günden fazla itikaf yapmamıştır. Mübarek ömürlerinin son Ramazan’ında ise 20 gün itikaf yapmıştır.3 

 

Bu istisna dışında itikafın sünnete tam uygun olan süresi için on gün diyebiliriz. Günlük işlerini ayarlayabilen bir insan için de en iyi sürenin on gün olacağını söyleyebiliriz. 

 

Diğer yandan şunu da not edelim: İtikafta bazı hususların yasak olmasından anlıyoruz ki, biyolojik ve psikolojik denge adına bazı şeyleri on günden fazla uzatmamak gerekir.

 

Mescit Dışındaki Yerlerde İtikaf

 

Hanefi mezhebine göre hanımlar itikafı evlerinde namaz kılmaya ayırdıkları odada veya bölümde yapabilirler. Erkekler ise itikafı esas olarak camide veya mescitte yapmalıdırlar. Dolayısıyla fıkıh literatüründe erkekler için mescit veya camiler dışında bir yerde itikafa girmek sahih görülmemiştir.

 

Ancak biz burada üçüncü sınıf veya C sınıfı itikafların mescitler dışındaki yerlerde de olabileceğini ve buna yarı itikaf diyebileceğimizi söyleyeceğiz. Dikkat edilirse bunlara tam manasıyla “itikaf” değil “yarı itikaf” diyoruz.

 

Diğer yandan; Kur’an Kursu veya Kur’an Kursu yurtları gibi sadece Allah Teala’ya ibadet için hazırlanmış yerler de mescit sayılırlar. İçlerinde namaz kılınan, Kur’an okunan, evrad ü ezkâr ile meşgul olunan bazı dini vakıfların binalarını da buna dahil edebiliriz. 

 

Dolayısıyla resmi açıdan mescit veya cami olarak isimlendirilen yerlerde itikafa girmek kendileri için zor olacak insanlar bu tür yerlerde de itikafa girebilirler.

 

Bunları söylerken mezheplere muhalefet gibi bir amacımızın olmadığını beyan etmeliyiz. Ancak Efendimiz (sas) itikafın sadece resmî açıdan mescit veya cami olarak tanımlanan yerlerde yapılması gerektiğine dair bir beyanda bulunmamıştır. O halde itikafın genel manası ve mananın akışı içinde bu gibi alternatifler de düşünülmelidir. 

 

Elbette Efendimiz’in (sas) sünnetine uygun olan ve ideal manadaki itikaf camilerde son on gün yapılacak itikaftır. İmkânı olanlar için itikafı bu şekilde yapmak en güzelidir. Ancak imkânı olmayanlar itikafın genel manasından ve sevabından tamamen mahrum kalmamak adına evinde namaz için sürekli kullandığı odayı veya odanın bir bölümünü, hatta tek seccadelik bir yeri itikaf niyetiyle kullanabilir. Buna da fıkhi terminolojiyi bozmamak adına tam bir itikaf diyemesek de yarı itikaf diyebiliriz.

 

Ayrıca Hanefi mezhebinden olmayan hanımlar da camilerde itikaf yapma imkanı bulamıyorlarsa Hanefi mezhebini taklit ederek ve o fetvayı uygulayarak evlerinde gerekli ortamı hazırlayıp itikaf yapabilirler. 

 

İtikafta önemli olan zihni dünyevi meşguliyetlerden mümkün olduğunca soyutlayabilmektir. 

 

  • Dünyevi meseleleri konuşmamak, 
  • Ocaktaki yemeği yahut evin temizliğini düşünmemek, bunları önceden ayarlamış olmak, 
  • Sosyal medyadan itikaf süresince uzak durmak, 
  • Ödenecek faturaları, çocuğun masraflarını, işyerindeki veya okuldaki problemleri unutmak, 
  • İnternetle sadece itikafta okunacak dualar için meşgul olmak,
  • Dünyevi siyasetin en büyük meselelerinin bile itikafta içinde bulunulan ibadet, zikir ve tefekkür durumundan çok daha küçük, çok daha önemsiz, çok daha değersiz olduğunu unutmamak,
  • Yalnız O’nu istemek; başkalarının istenmeye değmediğini hatırlamak… Sadece O’nu çağırmak; başkalarının imdada gelmediğini ve gelmeyeceğini düşünmek… Sadece O’nu talep etmek; başkalarının buna layık olmadığını anlamak… Sadece O’nu görmek; başkalarının her vakit görünmediğini, yokluk perdesinde saklandıklarını bilmek… Sadece O’nu bilmek; O’nun marifetine yardım etmeyen başkaca bilmeklerin faydasız olduğunu hissetmek… Sadece O’nu söylemek; O’na ait olmayan sözleri boş saymak…

 

İtikafın özü budur. Bu hissiyata bürünüp bu anlayışa ulaşabilmek için ister birkaç dakikalık ister birkaç saatlik ister birkaç günlük olsun itikaf için ayrılan süre boyunca maddi ve manevi azaları Allah Teala dışında hiçbir şeyle meşgul etmemek, bunun için gayret etmek gerekir. Bu gayret herkesin kendi seviyesine göre olacaktır ve kimimiz tam konsantre olabilirken kimimiz bunu belki yüzde elli oranında başarabilecektir. Ancak bu da kıymetsiz değildir ve kesinlikle “olmadı” denilebilecek düşüncelere kapılmamak gerekir. Çünkü sonucu hangi oranda olursa olsun Allah için yapılan içsel ve dışsal hiçbir amel kıymetsiz değildir, karşılıksız kalmayacaktır.

 

İtikafta Can Sıkıntısı

 

Öğrencilik yıllarımızdan bildiğimiz ve aşina olduğumuz bir gerçek vardır: Ders süreleri genellikle 40-45 dakika arasında değişir. Çünkü insan zihni bu süreden sonra yorulmaya ve odağını kaybetmeye başlar. Ayrıca yine insan oturduğu yerden bile yirmi dakika, yarım saat sonra kalkmak ister; çünkü sıkılır, farklılık arar. 

 

Bu süreler insandan insana değişse de önemli olan bir şeye odaklandıktan belli bir süre sonra insanın farklı bir şeyler yapmak istemesidir.

 

Bu bağlamda özellikle de alışkın olmayan bir insan itikafta da birkaç saat aynı şeyi yapmaktan sıkılabilir. Hatta bazıları itikafı bırakmak isteyecek kadar daralabilir.

 

Bu gibi daralma anlarında o sırada neyle meşgul olunuyorsa farklı bir şeye geçmek bu sıkılma hâlini büyük oranda izale edecektir. Örneğin Kur’an okunurken daralmış isek Kur’an’ı kapatıp cami veya mescidin içinde birkaç tur yürümek ve yürürken kısa zikirlerle meşgul olmak iyi bir alternatif sayılabilir. Hatta zikirle meşgul olmak dahi şart değildir. Sadece yürümek de o hâletten kurtulmak için işe yarayabilir.

 

Gözünü kapatıp hiçbir şey düşünmemeye çalışarak bir süre öylece durmak, varsa caminin kitaplığından bazı kitapları karıştırmak, ayakları uzatıp birkaç dakika vücudu rahatlatmak gibi basit alternatifler de her zaman doğal olarak zaten uygulanabilir şeylerdir. Önemli olan format değişikliğine geçmektir. Ancak itikaf düşüncesinden uzaklaştıracak düşüncelere, konuşmalara ve davranışlara dikkat etmek her zaman önemlidir.

 

Benzer şekilde evlerinde itikaf yapan hanımlar da daraldıkları zaman kendilerini ev işlerine tamamen salmamalı ancak örneğin pişirmek üzere fasulye kırarlarken o fasulyenin tanelerini tesbih tanesi gibi düşünüp her birini salavat veya zikir sayıları için kullanabilmelidirler. Bu da itikaf düşüncesinin yapılan işin içine dahil edilmesi adına bir örnek kabul edilebilir.

 

İtikafta Çocuk ve Yaşlı-Hasta Bakımı

 

Özellikle hanımlar kendi işini göremeyecek kadar küçük çocukların bakımını ve onlarla ilgilenmeyi dünya işi saymamalıdır. Dolayısıyla bu yaştaki çocuklara bakmak, onların ihtiyaçlarıyla ilgilenmek itikafın ruhuna zarar verebilecek bir durum değildir. Dolayısıyla çocuk emzirmek, bebeğin altını değiştirmek, çocuk bir şey sorunca cevap vermek, onları arada bir kontrol etmek gibi hususlar itikafa mani şeyler olarak düşünülmemelidir. Tabii ki doğal olarak bu durum anneler için geçerlidir.

 

Küçük çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanması bir dünya işi yahut dünyevi bir meşguliyet değildir. Açıkçası bu iş, Allah namına ve Allah adına yapılan bir iştir. Eskiden mahalle camileriyle özel olarak ilgilenen bazı mahalle sakinleri olurdu. Bu insanlar sabah namazından önce kalkar, caminin sobasını yakar, temizliğini yapar, cemaat dağıldıktan sonra kendi işine gücüne dönerdi. Şadırvanın, lavaboların ve caminin genel temizliğiyle de ilgilenir, yaz aylarında Kur’an öğrenmeye gelen çocukların ihtiyaçları için koşturur, onlar için cüz temin eder, cami hizmetleri için maddi yardım bulurdu. Bu insanların yaptığı her iş her noktada Allah için işlenen amellerdir. O insanın sadece namaz kılması değil, abdest yerlerinin temizliğiyle, çocukların ihtiyaçlarıyla ilgilenmesi de bir nevi ibadettir.

 

Aynı şekilde bir annenin hamilelik başladıktan itibaren hamilelikle ilgili çektiği sıkıntılar da o süreçteki uğraşıları da dünya işi değil bir nevi Allah işidir. Çocuğu emzirmesinden belli bir yaşa gelinceye kadar büyütmesi de aynıdır. Çocuk büyüdükçe, kendi işlerini yapabilir hâle geldikçe kazandığı sevapların yüzdesi azalabilir ve bir yerde sıfırlanır. 

 

Çocuğun şefkate, bakıma, ilgiye muhtaç olduğu süre boyunca onunla ilgili meşguliyetler hiçbir şekilde itikafa zarar vermez. Bu noktada annelerin zihinleri ne kadar dağılır, duaya, ibadete ne kadar konsantre olabilirler bilinemez. Ancak itikaf boyunca çocuklarla ilgilenmenin itikafa zarar verebileceği düşünülmemelidir. İtikaftaki bir anne çocuklarıyla ilgilendiği için de hiçbir şekilde daralmamalı, kendini sıkıntıya sokmamalıdır. Çünkü şefkate, ilgiye ve bakılmaya muhtaç bir çocukla ilgilenmekle Allah Teala’nın has ve hususi bir vazifesi görülüyor demektir.

 

Benzeri bir durum hasta, engelli veya yaşlı, bakıma muhtaç insanlarla ilgilenmek için de geçerli sayılabilir. Çocuklar için kesin olan bu durumun yaşlılar veya bakıma muhtaçlar için kesin olup olmadığı tartışılabilir. Ancak evlerinde bakıma muhtaç bir yaşlının, hastanın yahut engellinin bulunduğu kişiler, özellikle de ev hanımları o insanlarla ilgilenmenin de itikafa zarar verebileceğini düşünmemelidirler.

 

Allah Teala’dan maddi ve manevi azalarımızı kendisine teveccüh ettirmemizi nasip etmesini, itikaflarımızı da bu hedefte istifadeli kılmasını diler ve dileniriz.

 


 

1 ) Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c. 3, s. 219

2 ) Hz. Musa (as) ile ilgili 40 gece için bkz; Bakara, 51

3 ) Buhari, İtikaf, 19