4 dk.
21 Mart 2024
Ramazan’da Yalanı Terk Etmeyenler-gorsel
Youtube Banner

Ramazan’da Yalanı Terk Etmeyenler

Sahih bir hadiste Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:

مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ، فَلَيْسَ ِللهِ حَاجَةٌ فِي أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ

“Men lem yeda’ gavle’zûri ve’l amele bihi vel cehle, feleyse lillâhi hâcetün fî ey yedea taâmehû ve şerâbehû”

 

Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini terk etmesine Allah için bir ihtiyaç yoktur.”1

 

Hadiste geçen “Zûr” kelimesi “zevr” kökünden türemiştir ve eğilimli olma durumunu, bir yerden bir başka tarafa doğru meyil hâlinde olmayı ifade eder. Doğru olan yerden meylettiği için yalana da “zvr” denilmiştir.2 İftira kelimesi de bazen zvr kelimesiyle ifade edilmektedir. Hadiste de zûr kelimesi hakikatten sapmış olan, yalan olan demektir.

 

Türkçeye geçmiş haliyle tezvirat kelimesi de Zûr kökünden türemiştir ve o da yalan demektir.

 

Arapçada yalan kelimesinin karşılığı olarak aslında daha çok “kizb” kavramı kullanılır. Kizb ise hakikate muhalefeti, doğrunun ve doğruluğun karşıtı olmayı ifade eder. Ortada gerçeğe veya doğruya tam uygun olmayan bir söz var ise o söz kizb olmuş olur. Örneğin saat aslında 16:29 ise birisi size saati sorduğunda “dört buçuk” deseniz bu da hakikate tam muvafık, gerçeğe tam uygun olmadığı için kizb olmuş olur. Bu söz dini anlamıyla günah olan yalana girmeyebilir çünkü kişiler arası iletişimde aslolan genel mananın anlaşılmasıdır ve saati soran taraf aslında genellikle saatin tam olarak kaç olduğunu, yani akrebin ve yelkovanın hangi rakam üzerinde durduğunu sormamaktadır. Sadece içinde bulunulan zaman dilimini genel olarak öğrenmek istemektedir. Ancak teknik anlamıyla aslında 16:29 olan saati “dört buçuk” olarak söylemek yine de kizb olacaktır.

 

“Zûr” veya “zevr” kelimesi ise hakikatten ayrılmayı, hakikat olan yerden farklı bir yöne doğru eğilmeyi ifade eder. Burada zûr kelimesini bir cümleyi bir menfaate doğru evirme şeklinde de düşünmek mümkündür. Çünkü Efendimiz (sas) bu kelimeyi amel etmekle beraber kullanmıştır.

 

Özetle “zûr” veya “zevr” yalan demektir.

 

“Yalan söylemek” olarak çevrilen “Gavle’zzûri” ibaresi ise hakikatten sapan her söz için kullanılabilir. Nitekim selef uleması da bu hadisteki yalan sözden kastedilenin tüm batıl sözler olduğunu, çirkin sözlerle hakaret etmenin, gıybetin, koğuculuk ve yalancı şahitlik gibi haram olan her türlü sözü kapsayacağını söylemişlerdir.

 

Allah Teala’nın bir ihtiyacı yoktur.” ibaresi ise bir hakikati adeta başımıza vurarak, yüzümüze bir tokat atarak hatırlatmaktadır.

 

Bir kudsi hadiste; “Oruçlu kimse benim için yemesini, içmesini, şehvetini terk eder. Oruç, doğrudan Benim için yapılan bir ibadettir. Onun ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Halbuki diğer güzel amellerin karşılığı on mislidir.”3 buyurulur. Yazının başında mealini verdiğimiz hadiste de yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmayanın yeme içmesini terk etmesine Allah Teala’nın ihtiyacının olmadığı vurgulanmaktadır. Bu da mana olarak böyle bir insanın aslında veya hükmen oruçlu olmadığı, oruçlu sayılmayacağı anlamına gelmektedir. O kişi sahurunu yapmış olsa, imsak vaktinden iftar vaktine kadar aç ve susuz kalsa, orucu bozacak bütün biyolojik ihtiyaçlarını iftara kadar ertelese, iftarını da yapmış olsa yine hiçbir sevap kazanamayabilecektir.

 

Bu hadis-i şerifte genel olarak yalanı, daha doğrusu hakikatten sapmayı ifade eden zûr veya zevr kelimesinin hem söz hem ameller yani her türlü davranış için kullanıldığına dikkat edilmelidir. O hâlde hadisin kapsamı her türden eğri sözler ve yanlış davranışlar olarak anlaşılmalıdır. Bu manasıyla yalan gibi iftira da gıybet de dedikodu da eğri söze yani zûr olan söze girer. Gıybette sözün kendisi doğrudan doğruya kizb veya yalan olmayabilir. Hakikaten söyleyen kişi doğruyu söylüyor da olabilir. Ancak sözün kendisi eğridir çünkü gıybettir.

 

Fark edileceği üzere iman ve ihtisap şuuruyla oruç tutanlara vaad edilen mükafatlar sözlerinde ve davranışlarında zûr olan, hakikatten sapmayı terk etmeyen bir oruçlu için geçersiz olacaktır. Dolayısıyla böyle birisi iftar vaktinde ve Allah Teala’ya kavuşunca sevinç içinde ferahlayamayacak, o kişi cennete Reyyan kapısından giremeyecek, oruçlular için Allah Teala’nın beyan buyurduğu “Onların ecri doğrudan bana aittir.” müjdesine nail olamayacaktır.

 


 

1 ) Buhari, Savm, 8; Ebu Davud, Savm, 25; Tirmizi, Savm, 16

2 ) Ragıp el-İsfehani, Müfredat, s. 467

3 ) Buhari, Savm, 4