8 dk.
25 Mart 2024
Ramazan'da Çokça Saldıran Sinsi Bir Düşman: Ucb | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Ramazan'da Çokça Saldıran Sinsi Bir Düşman: Ucb | 2. Kısım

İnsan Hayatında Birbirine Bağlı Denklemler

 

Ramazan ve Ramazan’la ilgili ibadetler özelinde şöyle bir zahmet daha vardır: Bir insanın hayatının bazı parçaları o kişideki tevazuya, haddini bilmeye, alttan alma hâline, şefkate veya genel olarak “amatör ruh” şeklinde tabir edilebilecek temiz yönlere vabeste olur. Örneğin bir insan genel olarak kendini iyi birisi olarak bilmez ve bu nedenle kendisine bir vakıfta bir vazife verilmiş olabilir. Bu insanın bu temiz hâline binaen de Allah Teala o vakfın işlerine bereket lütfeder. Yahut kendisinde ucb hisleri olmayan, ibadetlerini yapmaya çalışmasına rağmen kendinde ibadet konusunda pek çok eksiklikler görmesi nedeniyle Allah o insana ekstra şefkat bahşetmiştir. Bu şefkatle de çevresindeki yaşlılara, çocuklara, hastalara çokça şefkatli davranmaktadır. Bu hâli nedeniyle de maddi berekete mazhar olmuştur.

 

İnsan hayatında birbirine bu şekilde bağlı denklemler vardır. Diğer yandan bu insana Ramazan orucu gibi nedenlerle “Ben yaptım, ben tuttum, ben yapabilen bir insanım. Çevremdeki insanlar oruç tutmuyor, ben tutuyorum. Çevremdekiler teravih kılmıyor, ben kılıyorum.” tarzı bir beğenme, kendini değerli görme hâli gelirse o tevazu silineceği için o tevazuya binaen ona bahşedilmiş lütuflar, şefkatli olma gibi özellikler kaybolabilecektir. Bunun devamı olarak da birbirine bağlı başka zincirleme reaksiyonlar şeklinde farklı kazanımlarını da yitirebilir.

 

Ucb Tuzağı
 

Ucb veya “Ben oldum!” hissi küçük veya büyük, hafif veya yoğun, az veya çok, hayatımızın tamamında, bir köşede hazır bekleyen bir imtihandır.

 

Bu hâl zaten hayatımızın her noktasını etkileyebilir. Bir ders çalışma programına başlayıp bir yerden sonra programa devam edememe, bir diyete başlayıp bir süre sonra bırakma, kötü alışkanlıklardan birini bir süre bırakıp sonra yeniden başlama gibi haller hayatımızın her anında olmuştur veya olabilir.

 

Ramazan, Allah’ın rızasına kavuşmak için ekstradan avantajlı bir durumdur. İnsanlar da hakikaten bu ayda ibadetleri, salih amelleri mümkün olduğunca ciddi ve samimi bir şekilde yapmaya çalışırlar. Bu ayda bazı fiziksel zorluklarla beraber bazı ekstra kolaylıkların da olmasına ve bu kolaylıklar içinde Allah’ın rızasını, affını ve gufranını kazanmak daha kolay olmasına rağmen ucba düşüp kaybedebilme ihtimali olduğu unutulmamalıdır.

 

Hakikaten Allah katında ekstra kıymet kazanmanın, geçmiş senelerin günahlarını affettirmenin, Allah’a karşı daha müttaki bir kul olmanın mümkün olabileceği, bütün bunları kazanmanın kolaylaştırıldığı bir dönemde insan kalbine dikkat etmelidir.

 

İnsan gerekirse iftarlardan sonra, o günün teravih namazını kılıp bitirince veya aralarda, hatim yapıyorsa okuduğu cüzlerin sonunda, bir evrad takip ediyorsa o günün evradını tamamladıktan sonra, diğer aylarda olduğundan daha fazla infakta bulunuyorsa verdiği bir sadakadan hemen sonra kendini yoklamalıdır. Bazen birkaç dakikalık kısa aralıklar vererek kendini gözlemlemelidir. Bu gözlemlerde kalbinden geçen düşüncelere dikkat etmelidir.

Bu gözlem veya kontrol anlarında bir taraftan;


 

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ


 

Rabbenâ lâ tuziġ kulûbenâ ba’de iż hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeten. İnneke ente-l Vehhâb.”

 

Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten, doğru olana ulaştırdıktan sonra kalplerimizi tekrar eğriltme, duygu ve düşüncelerimizin sapmasına izin verme ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz ki bağışı, lütfu sonsuz bollukta olan Vehhâb ancak Sensin!”1

 

duasını tekrarlamalı. Diğer yandan;


 

اَللّٰهُمَّ اَجِرْنَا مِنَ الرِّيَاءِ وَ السُّمْعَةِ وَ الْعُجُبِ وَ الْفَخْرِ 


 

Allâhümme ecirnâ mine'r-riyâi ve's-sum’âti ve'l-ucubi ve'l-fâhr”

 

Allah’ım! Bizi riyadan (faziletinin ve salih amellerinin görünmesini isteme duygusu), süm’adan (faziletinin ve salih amellerinin duyulması, başkalarının da işitmesi, haberdar olmasını isteme duygusu), ucb ve fahrdan (gururdan, kibirden) koru!”

duasını hatırladıkça tekrar edebilmelidir.

 

Bir taraftan; “Allah’ım! Her ne başarıyorsam bu ancak Senin nimetin, lütfun ve iznin ile olmuştur. Ne olur Sana ibadet edebilme nimetini benden alma! Beni kendime bırakma!” diye yakarmalı, bir taraftan da;

يا حَـيُّ يا قَيّـومُ بِـرَحْمَـتِكِ أَسْتَـغـيث ، أَصْلِـحْ لي شَـأْنـي كُلَّـه ، وَلا تَكِلـني إِلى نَفْـسي طَـرْفَةَ عَـين


 

Yâ Hayyu yâ Kayyûm. Birahmetike esteğisü. Eslıhlî şe'nî Küllehû ve lâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin”

 

Ya Hayy Ya Kayyûm. Rahmetinden istiyorum, ocağına düştüm. Benim her halimi ıslah eyle. Bütün hal ve hareketlerimi düzelt. Beni nefsimle bir göz kırpma anı kadar bile baş başa bırakma.”2

 

şeklindeki Peygamber duasına da sarılmalı ve ne yapıp edip ucba düşme tehlikesine karşı gerekli manevi önlemleri almalıdır.

 

Tabii ki duygu ve düşüncelerini yukarıda zikredilen ayet, hadis ve dualardaki ana fikre göre yeniden kontrol etmeli, o ibarelerdeki temel düşünceyi iyi kavramalı ve kendini bu düşünceye alıştırmalıdır. Böylece insan benliğinde var olan kendine hayran olma, kendini iyi görme, kusurlarını küçük görme ve kendini yeterli bulma hislerinden korunmak çok önemlidir.

 

Kayma Noktaları

 

Ramazan boyunca yürüdüğümüz yol üzerinde bazı kayma noktaları vardır. Bu noktalarda ayağımızı kaydırmak için bekleyen şeytanlar kadar nefsimizin veya benliğimizin de bazı özelliklerinin kaymamıza neden olabileceği unutulmamalıdır.

 

Benliğimizde var olan kendine hayran olma, kendini iyi, salih bir kul olarak görme, kendi sevaplarını çok günahlarını az zannetme, kendini yeterli bulma hislerinin sevk edebileceği hallerden, o haller nedeniyle kendimize ait zihnimizdeki resimlerin aniden değişmesi tehlikesinden korunmak lazımdır.

 

Öyle ki bir insanın bir iftardan sonra davranışları tamamen değişebilir. İnsan bunu fark etmeyebilir. Bu değişim başkalarının da dikkatinden kaçmış olabilir. Ancak şuur meselelerine hâkim olan, başka insanlarla ilgilenen kimileri bu değişimlere karşı biraz daha hassas olabilir. Bu bağlamda kişinin iftar öncesi ve iftar sonrası bazı davranışları, hatta ses tonu yahut bazı davranışları hatırlaması bile kendini beğenmeyle, kendine ait bir resmin değişmesiyle beklenmedik bir anda ortaya çıkabilecek “Ben oldum!” hissiyle sonuçlanabilir. Böylece -Allah korusun- pek çok kazanım kaybedilebilir.

 

Geriye Dönüş ve Telafi İmkanı

 

İnsanın kendine ait resimlerinin değişmesinin şöyle bir kötü tarafı vardır: Yeni resimler oluşup iç dünyamız formatlandıktan sonra çoğu zaman kendi irademizle onları eski hâline getirme kabiliyetine pek sahip olmayız. Hatta bu konunun üzerinde düşününce başka açıklamalar buluruz. Örneğin, daha önce bir örnek olarak zikredilen vakıf çalışanını düşünelim: Bu zat “Ben vakıfta kendi işimde gücümde çalışıyordum ama Ramazan’dan sonra işler bozuldu ve nedense beni sıkıştırmaya başladılar.” gibi suçu başkasına atan, sorunu kendinde görmeyen bazı savunmalar geliştirebilir. Olayın aslında ne olduğunu anlamadan ve o işlerde asıl bereket sağlayan meseleyi de fark edemeyerek konu ahirette belki yeniden ele alınmak üzere geçip gider.

 

Bazen de kayma veya kaybetme hâli tamamen içsel olur. Bir insan namazlarını Allah karşısında haşyetle ve “Ben bu namazı kılmalıyım, benim bu namaza ihtiyacım var.” hisleriyle kılmaktadır. Ancak bazen namazlarını kaçırabilmektedir. Derken çabaları sonucu beş vakit namaz kılmaya alışır, namaz hayatında ciddi manada oturmuş olur. “Ben artık namaz kılan bir insanım!” hissine kapılır ve ucba düşer. Sonrasında belki namaz kılmayı terk etmez, beş vakte devam eder. Fakat namaz onun için artık her ezan okununca yerine getirilen bir formaliteye dönüşebilir. Namazdaki haşyeti, huşuyu kaybedebilir.

 

Eski guguklu saatler vardır. Her saat başı bir mekanizma tetiklenir ve saatin içinden küçük bir kuş figürü kafasını uzatıp ötmeye başlar. Namazdaki huşuyu kaybeden bir insan da aynen her ezan okunuşunda o guguklu saatteki şeklen kuşa benzeyen ama aslında ruhu olmayan kuşun hareket etmesi gibi kalkar, abdestini alır ve formel olarak namazını kılmış olur, yatıp kalkar, secde ve rükû hareketlerini yerine getirir. Fakat bu hareketler namaz olmaktan çok ne kendisine ne de başkasına hayrı olmayan fiziksel hareketlere dönüşmüş olabilir. Böylesi hâllere düşmekten Allah’a sığınırız.

 

Bize düşen, bizden sadır olan herhangi bir salih amelden, ulaştığımız hayırlı bir halden sonra herhangi bir iltifat, bir olumlayıcı söz karşısında şımarmamak, o salih amelleri ve içinde olduğumuz hayırlı hâlleri kendimizden bilmemek, ucba düşmekten gerçekten korkmak ve o hâlimizi kaybetmemeye çalışmaktır. Sağlığımızı, paramızı, kendimizi korumaya çalıştığımız kadar o içsel hâllerimizi de Allah Teala’ya müteveccih olarak muhafaza etmeye çalışmak son derece önemlidir.

 

Allah Teala’dan salih amellerimizi ve içinde bulunmayı bizlere lütfettiği hayırlı hâllerimizi kendimizden bilmememizi, o amellerin ve hâllerin bizde adeta emaneten durduğu şuuruna sahip olmamızı, riyadan, süm’adan, ucb ve fahrden bizleri son nefesimize kadar muhafaza buyurmasını diler ve dileniriz.

 



1 ) Âl-i İmran, 8

2 ) Tirmizi, Daavat, 91