6 dk.
10 Ekim 2023
Allah rızka kefil midir? | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Allah rızka kefil midir? | 2. Kısım

Dördüncüsü: İmtihan Sırrı ve Rızık Garantisi
 

Allah Teala’nın kimsenin rızıksızlıktan ölmeyeceğine dair bir taahhüdü, garantisi olmuş olsaydı bu durum imtihan sırrına ters olurdu.

 

Örneğin, Efendimiz’in (sas) komuta ettiği Uhud ve Huneyn savaşlarında Müslümanlar kısmi ve muvakkat yenilgiler yaşamışlardır. Pek çok peygamber kavminin gadrine, zulmüne uğramıştır. Hz. Yahya (as) ve Hz. Zekeriya (as) şehit edilmişlerdir. Hz. Musa (as) yıllarca adeta bir sürgün hayatı yaşamak zorunda kalmış, Hz. Yusuf (as) senelerce hapis yatmıştır. Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra) ve Hz. Ali (ra) gibi Efendimiz’in (sas) en seçkin sahabileri düşmanları tarafından şehit edilmişlerdir. Çünkü dünya bir imtihan dünyasıdır ve Allah Teala’nın icraatı, sünnetullahı bunu gerektirmektedir. Yani bütün bu olumsuz gibi görünen meseleler imtihan sırrıyla veya dünyanın bir imtihan dünyası olmasıyla açıklanmaktadır.

 

Dünya hayatındaki imtihan, teklif veya imtihan sırrı adını verdiğimiz bir sistem dahilinde işlemektedir. Dünya mucizeler dünyası değil imtihan dünyasıdır. Allah Teala’nın kullarını rızıklandırdığı açıktır ancak bu rızıklandırma sürekli, her zaman ve her yerde mucizevi bir şekilde gerçekleşmemektedir. Hatta bazen rızıklandırma kesilmekte ve insanlar ölebilmektedir. Eğer rızıksızlıktan ölüm olmasaydı bu durum adeta bir mucize olacaktı çünkü kıtlıklar, kuraklıklar ve benzeri olumsuzlukların yiyecek maddelerine ulaşmaya engel bir etkisi olmayacaktı. Bu da dünya hayatının işleyişindeki kanunlara aykırı bir durum yani bir mucize olacaktı.

 

Yaşadığımız biyolojik ve fiziksel hayat, biyolojinin ve fiziğin kanunlarına bağlıdır. Aynı zamanda insanların oluşturduğu sosyal hayat da bu kanunlara bağlıdır. Örneğin 300-400 yıl önce yaşayan bir insan doktor olmak için önce bir mahalle hekiminin yıllarca çıraklığını yapacak, sonra kabiliyeti varsa belli bir yaşa gelince insanlar ondan şifa talep etmeye geleceklerdi. O doktora gelen insanların bir kısmı ona para verecek, bir kısmı da ekmek, buğday, un, tavuk, yumurta gibi gıda maddeleri getirecek, o doktor da rızkını o şekilde kazanacaktı. Ancak günümüzde doktor olabilmek için önce belirli sınavları kazanmak, sonra yıllar süren tıp eğitimini bitirmek gerekmektedir. Dolayısıyla günümüzde rızka ulaşmak için hayatın içinde var olan yollar değişmiştir ve bizlerin bu toplumsal veya fiziksel kanunlardan kaçma şansımız bulunmamaktadır.

 

Rızık Kefaletiyle İlgili Ayetler

 

Kur’an’da; “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılıdır.”1 

 

Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.”2 gibi ayetler rızkı yaratanın Allah olduğunu zaten açıkça bildirmektedir. Zaten aksini düşünmek de imkansızdır.

 

Diğer yandan bu ayetler yağmuru yağdıranın Allah olduğunu bildiren ayetler3 gibi anlaşılmalıdır. Yağmuru yağdıran şüphesiz Allah’tır. Ancak farklı zamanlarda farklı bölgelerde yağmursuzluk nedeniyle kuraklıklar da yaşanmıştır ve yaşanacaktır.

 

Yağmuru Allah Teala’nın yağdırdığını bildiren ayetlerden Allah Teala’nın yağmuru her zaman, her yere, o yerde yaşayanların ihtiyaçları ve istekleri kadar yağdırdığını anlamayız. Ancak yağmur yağdığı zaman yağmuru yağdıranın Allah olduğunu bilir ve buna iman ederiz. 

 

Aynı şekilde; “Rızkınızı veren Allah’tır.”, “Hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın.” ayetlerinden de “Herkesin her zaman alıştığı ve istediği kadar rızkını gönderir, kimse aç kalmaz, besin yetersizliği yaşamaz, herkes her zaman ve her şartta muhakkak rızka ulaşır.” şeklinde anlamamız yanlış olacaktır. Ancak “Allah Teala canlıların rızıklanabilecekleri besin maddelerini yaratmış, o besin maddelerine ulaşma yollarını göstermiş veya ilham etmiştir. İnsanlar ve tüm canlılar rızıklarına ulaşmak için bu mekanizmayı kullanmalıdırlar.” şeklinde anlamak daha doğru olacaktır.

 

Diğer yandan yine Kur’an’da “Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine bol bol vermekte, dilediğininkini de daraltmaktadır. Şüphesiz imanlı bir kavim için bunda ibretler vardır.”4 buyrularak rızık için esas olanın insanların arzu ve tüketim alışkanlıkları değil, Allah Teala’nın iradesi olduğu, bu iradenin de rızık hakkında bazen bollaştırmak bazen de daraltmak şeklinde tecelli ettiği beyan edilmektedir.

 

İki Uçlu Zihinler ve Düşünce Sorunları

 

Genellikle gençler veya genç ateistler yahut dine uzak olanlar, sair gayrimüslimler veya dine, dini kavramlara ve söylemlere şüpheyle yaklaşanlar meselenin yüzeysel görüntüleri üzerinden konuya yaklaşmaktadırlar.

 

Örneğin “Her çocuk rızkıyla doğar.” anlayışıyla hareket ederek çocuklarının beslenmesi veya eğitimi için hiçbir sorumluluk almayıp hazırlık yapmayan insanların bu anlamsız hareketleri yukarıda zikredilen kesimler tarafından elbette tenkit edilecektir.

 

Bu anlayışı sadece dine uzak insanlar değil akl-ı selim sahibi dindarlar da tenkit etmeli ve bu çarpık tevekkül anlayışını düzeltmek için elinden geleni yapmalıdırlar. Çevrelerinde gördükleri bu gibi söylemlere karşı meselenin aslını, hakikatini anlatmalıdırlar. Zaten tebliğ veya emr-i bil maruf bir yönüyle budur.

 

Sonuç

 

Buraya kadar anlatılanlar mekanik zihinler için bir cevap idi. Yani hesap kitap yapabilen, eşya ve hadiseleri sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendiren zihinlere hitap etmeye çalıştık. Diğer bir ifadeyle bu anlatılanlar meselenin bizim fiziksel ve biyolojik dünyamıza bakan yönüyle ilgilidir. Bizim dünyamız da kanunlara tabidir. Bu kanunlar Müslümanlar için geçerli olduğu gibi ateistler, deistler veya gayrimüslimler için de geçerlidir. Tüm insanlar için geçerli olduğu gibi rızka veya enerji girişine ihtiyacı olan tüm canlılar hatta cansızlar için de geçerlidir.

 

Bu bağlamda insanlar rızka ulaşmak ve rızkı elde edebilmek için çaba göstermeli, var olan kanunlara (tabiat kanunlarına) riayet etmeli, sosyal hayatın işleyen sistemi içinde bir pozisyon almalıdır ki rızka ulaşılabilsin.

 


1 ) Hud, 6

2)  Ankebut, 60

3 ) Bakara, 22; Nur, 43; Şuara, 28

4 ) Rum, 37