16 dk.
04 Mayıs 2024
İslam'a Göre Kadınlar 90 Kilometreden Uzağa Yalnız Başlarına Seyahat Edemezler mi? | Tek Parça-gorsel
Youtube Banner

İslam'a Göre Kadınlar 90 Kilometreden Uzağa Yalnız Başlarına Seyahat Edemezler mi? | Tek Parça

Soru: Kadınların tek başlarına belli bir kilometreden öteye gidemediklerini duydum. Hatta uzaktan tanıdığım biri şu anda tek başına seyahat etmiyor. Niye böyle yapıyorlar? Bizim Müslüman kadınlar olarak günümüzde ne yapmamız lazım? Konu hakkında bilgilendirir misiniz? Teşekkür ederim.

 

Cevap: Öncelikle belirtmeliyiz ki Kur’an’da kadınların tek başlarına yolculuk yapmalarını yasaklayan bir ayet yoktur. Bu konudaki hükümleri hadis-i şeriflerden öğreniyoruz.

 

Efendimiz’in (sas) bu konudaki beyanlarına bakmadan önce de hadisler hakkında birtakım hususlar çok iyi bilinmelidir. Peygamberimiz'in (sas) belli hadislerindeki bazı ibarelerin iki yönü vardır:

 

Birincisi: Efendimiz’in (sas) mübarek ağızlarından şeref-sudûr olduğu kesin olan sözler doğrudan dine dair ise ve aksi yönde bir şey belirtilmemiş ise dini açıdan mutlak bağlayıcıdır. 

 

İkincisi: Efendimiz (sas) bir peygamber olmasının yanında aynı zamanda Medine Site Devletinin devlet başkanı, kendisine intikal eden davalarda hâkim, savaşlarda komutan, akraba ilişkilerinde de bir akrabadır. Bu bağlamda Efendimiz’in (sas) her sözü dini açıdan mutlak bağlayıcı olmak zorunda değildir.

 

Diğer yandan Efendimiz (sas) bazı hadislerinde bir hükmü belirttikten sonra o hükmün sebebini ifade etmemiş olabilir. Bu durumda önümüzde iki yol vardır:

 

Eğer Efendimiz (sas) bir hadiste ifade buyurduğu hükmün sebebini açıkça beyan etmemiş ise ve o hükmü bir peygamber olarak söylemiş ise bu herkes için bağlayıcıdır. 

 

Ancak Efendimiz (sas) sebebini açıkça belirtmediği herhangi bir hükmü, bir devlet başkanı olarak belirtmiş, bu rolüyle bir tasarrufta bulunmuş ise o tasarrufu başka bir devlet başkanı değiştirebilir, farklı bir tasarrufta bulunabilir demektir. Çünkü o hüküm dinî açıdan mutlak bağlayıcı olmadığı gibi hiçbir şartta değiştirilemez nitelikte de değildir.

 

Hadislerde Bağlam

 

Bu ayrımı oturttuktan sonra bir konuyla ilgili hadislerde o hadisin bağlamı konusu gündeme gelmelidir. Efendimiz’in (sas) sebebini söylemediği meselelerde bizim konunun bağlamını tespit etmemiz gerekir. Bu konu bir günah-sevap meselesi midir? Yoksa emniyet ve asayişle ilgili bir konu mudur? Yoksa hayatın olağan akışı içinde günlük pratikleri yönlendirme, hayatı daha kolay hâle getirme adına bir tavsiye midir? Hadislerde meselenin bu yönü fark edilmelidir.

 

Örneğin Hz. Enes’in (ra) rivayet ettiğine göre; “Nebi (sas) ayakta su içmekten alıkoymuştur.”1 Ancak sadece Hz. Enes’in (ra) naklettiği bu rivayete bakarak Efendimiz’in (sas) ayakta su içmeyi yasaklamasının dini bir haram mı yoksa sağlığa zararlı bir davranışı yapmamayı tavsiye etmek mi olup olmadığını net bir şekilde bilemeyiz. Bu konudaki farklı rivayetlere baktığımızda ise ayakta su içmenin kesin şekilde haram kılınmadığını anlarız. Çünkü konuyla ilgili farklı rivayetler bir araya getirilip incelendiğinde Efendimiz’in (sas) hem ayakta hem de otururken su içtiğini biliyoruz. Ayrıca Hz. Ali’nin de (ra) ayakta su içtiğini, insanların bunu tuhaf karşılamaları üzerine “İnsanlar ayakta su içmekten hoşlanmaz ve onu çirkin görür. Halbuki ben Nebi’nin (sas) şu anda yaptığımın aynısını yaptığını gördüm.”2 dediğini de Abdullah bin Ömer’in (ra) “Biz Rasulullah (sas) zamanında yürürken yerdik, ayakta iken de su içerdik.”3 dediğini de biliyoruz.

 

O hâlde Efendimiz’in (sas) ayakta su içmeyi yasaklamasının yahut insanlara ayakta su içmemeyi söylemesinin bir haramlık bildirmediğini, insanlara bunu alışkanlık hâline getirmemeleri yönünde bir tavsiye olduğunu söyleyebiliriz.

 

Ancak diğer yandan örneğin yırtıcı hayvanlar ile yırtıcı kuşların etlerinin yenmesinin haram olduğunu da yine hadislerden biliyoruz ve bu yasaklamanın basit bir tavsiye değil dini bir hüküm olduğunu da anlıyoruz.4

 

Yolculukla İlgili Hadisler

 

Efendimiz’in (sas) hem erkeklerin hem de kadınların yolculuklarıyla ilgili bazı mübarek sözlerinin olduğunu ve bu hadislerin sahih olduğunu biliyoruz. 

 

Bununla birlikte tarihsel süreç içerisinde şöyle bir sorun ortaya çıkmıştır: Hem erkeklerin hem kadınların yolculuğuyla ilgili hadislerden her nedense kadınların yolculuğunu kısıtlayan hadisler daha fazla yayılmıştır ve daha çok bilinmektedir. Erkeklerin yolculuklarını kısıtlayan hadisler ise gözden kaçmış gibidir. Bu konuda sahabe efendilerimizin hatası olduğunu söylemek makul değildir çünkü erkeklerle ilgili hadislerin kaynağı da onlardır. Ancak birkaç nesil geçince, büyük oranda tebe-i tabiin döneminden sonra kadınlarla ilgili kısıtlayıcı hadislerin ön plana çıkarılıp erkeklerle ilgili olanların geri plana alındığı da bir vakıadır. Şimdi konuyla ilgili sahih hadislere göz atalım.

 

Kadınların ve Erkeklerin Yolculuklarıyla İlgili Hadisler

 

Bir hadiste Efendimiz (sas); “Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helal değildir.”5 buyurmuştur. Bu hadiste kadınlar için yasak olan yolculuk süresi veya mesafesi bir günlük olarak belirtilmiştir.

 

Bir başka hadis-i şerifte de “Kadın, iki gecelik bir mesafeye eşi ya da mahremi olmadan yolculuk yapamaz (yapmasın).”6 buyrulur. Bu hadiste de yasaklanan yolculuk süresi veya mesafesinin iki gecelik olduğu anlaşılmaktadır.

 

Bir başka hadiste de “Bir kadın, yanında kendisine nikâh düşmeyen bir mahremi bulunmaksızın üç günlük bir yolculuğa çıkamaz.”7 buyrulur ki burada da yasaklanan süre veya mesafenin üç günlük olduğu açıktır.

 

Ancak yolculuk, yolculukla ilgili kısıtlamalar veya emir ve tavsiyeler sadece kadınlarla ilgili hadislerden ibaret değildir. O hâlde şimdi de erkeklerin yolculuklarıyla ilgili hadislere göz atalım:

 

Efendimiz (sas) yol arkadaşlığıyla ilgili bir hadiste “Şeytan tek başına olanla, iki kişi beraber olana sıkıntı verir. Eğer üç kişi olurlarsa onlara sıkıntı veremez.”8 buyurmuştur.

 

Bir başka hadiste de yine yolculuk ve yolcularla ilgili şöyle buyrulur: “Bir atlı bir şeytandır, iki atlı iki şeytandır, üç atlı bir gruptur (kafiledir).”9

 

Yolculukla ilgili cinsiyet belirtilmeyen, dolayısıyla erkeklerle ilgili olduğu anlaşılan bir hadiste de “Üç kişi yolculuğa çıktıkları taktirde, başlarına aralarından birisini emir (başkan) tayin etsinler.”10 buyurulur.

 

Yolculukla ilgili yukarıda zikrettiğimiz hadislerden ilk üçü kadınların yolculuğuyla, sonraki üçü ise erkeklerin yolculuğuyla ilgilidir. Bu hadislerin tamamı da sahihtir. 

 

Alimlerimiz ve Geleneksel Fetvalar

 

Fıkıh alimlerimiz ise sadece kadınların yalnız başlarına yolculuklarıyla ilgili hadisleri ele almışlar, kadınların yanlarında mahremleri olmadan tek başlarına yolculuk yapmalarına da “haram” veya “caiz değil” hükmünü vermişlerdir.

 

Ancak yukarıda zikrettiğimiz sonraki üç hadisten yola çıkarak erkeğin tek başına veya iki erkeğin iki kişi olarak yolculuk yapmalarına haram dememişlerdir. Yahut “Üç erkek yola çıkınca aralarından birini imam-başkan seçmeleri farzdır.” diyen de olmamıştır. Bugün de hiçbir müftü, hiçbir şeyh, hiçbir alim, hiçbir din görevlisi böyle bir fetva vermez.

 

Peki bu durum neyi göstermektedir?

 

Ortada hem erkeklerin hem kadınların yolculuklarıyla ilgili hadisler varken fıkıhçılarımızın erkeklere dair hadisleri bir kenara bırakıp kadınlara dair hadisleri bu kadar vurgulamaları, bu konudaki akıl yürütmelerinin pek de geçerli olmadığını göstermektedir.

 

Çünkü yolculuklar kadın kimliğini regl, çocuk doğurma ve emzirme gibi doğrudan etkileyen bir husus değildir. Fiziksel güç, toplumun bir parçası olma, Cuma veya cemaat namazları, cihad, para kazanma zorunluluğu gibi ikincil bir mesele de değildir. Bazı ayetlerde geçtiği şekliyle; edalı bir tavırla konuşmak,11 dikkat çekmek için ayaklarını/topuklarını yere vurarak yürümek12 gibi hususlardan da değildir. Bu nedenle yolculukla ilgili bir hükmün dayanağı doğrudan, salt cinsiyet olamaz. Ancak fiziksel zayıflık, kendini koruyamama gibi sebepler olabilir ki bu hususlar da kadınlar için erkeklere göre daha çok geçerli olabilir ancak yine de hükmün esası cinsiyet farkı olamaz.

 

O hâlde şunu söyleyebilirz ki; yolculukla ilgili erkekleri de kapsayan hadislere bakarak hiçbir alim; “Üç kişilik bir yolculukta başkan seçilmesi farzdır.” yahut “Tek başına yolculuk haram, iki kişilik yolculuk tahrimen mekruh, üç kişilik yolculuk caizdir.” gibi hükümler çıkarmamışsa sadece kadınların yolculuğu için farz veya haram hükmü çıkarmak da makul olmayacaktır.


Meselenin Aslı
 

Buraya kadar, kadınların yanlarında mahremleri olmadan yolculuk yapmalarının caiz olmadığına dair verilen fetvaların tutarsız yönlerinden bahsettik. Peki meselenin aslı nedir?

 

Bize göre meselenin aslı, kadınların yanlarında mahremleri olmadan yolculuğa çıkmalarını yasaklayan hadislerin hükmünün normatif olmadığı yönündedir. Yani hadislerdeki yasaklama, her zamanda, her şartta ve herkes için geçerli kesin haram bildiren bir hüküm değildir. Peki bunu nereden anlıyoruz?

 

Öncelikle Efendimiz (sas) hükmün nedenini veya gerekçesini açıkça belirtmemiştir. Bu nedenle bu hükmün Efendimiz’in (sas) peygamber olarak koyduğu bir hüküm mü yoksa bir devlet başkanı yahut yasa koyucu bir toplum önderi olarak koyduğu bir hüküm mü olduğu açık ve net değildir. Meselenin bu kısmını fıkıh uleması kendi görüşleriyle belirlemeye çalışmışlardır.

 

Fıkıh uleması bu görüşlerini belirlerken de erkeklerin yolculuklarıyla ilgili hadislere aynı hükmü vermemişler, sadece kadınlarla ilgili hadislere odaklanarak onların yolculuklarını kısıtlayan bazı fetvalar vermişlerdir. Bu tutum ise mantıkî açıdan bazı tutarsız sonuçlara yol açmıştır. Bu fetvaların tutarlı olması için sadece kadınlara değil erkeklere de tek başına yolculuk yapmanın haram olduğu fetvasını vermek gerekirdi. Çünkü yukarıda da zikredilen; “Şeytan tek başına olanla, iki kişi beraber olana sıkıntı verir. Eğer üç kişi olurlarsa onlara sıkıntı veremez.” ve “Bir atlı bir şeytandır, iki atlı iki şeytandır, üç atlı bir gruptur (kafiledir).” hadisleri ortadadır.

 

Kaldı ki geçmiş dönemlerde kadınların yanlarında mahremleri olmadan yolculuk yapabileceklerine dair farklı kanaatler de belirtilmiştir. Örneğin yukarıda zikrettiğimiz “Kadın, iki gecelik bir mesafeye eşi ya da mahremi olmadan yolculuk yapamaz (yapmasın).” hadisinin ravisi Ebu Said el-Hudri’dir (ra). Hz. Aişe (rh.a) validemize Ebu Said el-Hudrî’nin insanlara “Kadının beraberinde mahremi bulunmadıkça yolculuk yapması uygun değildir.” hadisine dayanarak insanlara bu şekilde fetva verdiği söylenince validemiz şu cevabı verir; “Fakat onların (kadınların) hepsinin mahremi yoktur ki.”(13)

 

Hz. Aişe (rh.a) validemizin bu muhalefetini delil olarak kullanan bazı Hanefi alimleri kadının iki gün veya daha kısa sürecek bir yolculuğu yanında mahremi bulunmadan yapabileceğini söylerler.

 

Ayrıca İmam Şafii (ra) de kendisine Hz. Aişe, İbn Ömer ve Urve bin Zübeyir’den (r.anhüm) kadının yanında mahremi olmasa bile hac için yolculuğa çıkabileceğine dair rivayetler ulaştığını söyler. Zaten İmam Şafii de bir kadının azık, binek, güvenli bir kafile ve güvenli bir yol olduğu takdirde yanında mahremi bulunmasa bile hac ile mükellef olduğunu ve hacca gitmesi gerektiğini belirtir.(14)

 

Diğer yandan Hz. Ömer (ra) halife iken Efendimiz’in (sas) hanımlarına önceden hac izni vermediği ancak son haccında ezvac-ı tahirat annelerimizin hac yapmalarına izin verdiği, yanlarına da görevli olarak Hz. Osman (ra) ile Hz. Abdurrahman b. Avf’ı (ra) kattığı bilinmektedir. Hz. Osman (ra) da kendi hilafet döneminde Efendimiz’in (sas) hanımlarına hac yaptırmıştır.(15)

 

Hz. Aişe (rh.a) ve diğer validelerimizin hac yolculuğuna mahremsiz çıkmaları konusu özellikle Hanefi fakihleri tarafından delil olarak kabul edilmemiştir. Çünkü onlara göre Efendimiz’in (sas) hanımları müminlerin anneleridir ve bütün müminler onların mahremidir. Ancak bu düşüncede iki müşkül vardır: Birincisi, Hz. Ömer’in (ra) müminlerin annelerine ilk başlarda hac için neden izin vermediği açıklanmalıdır. İkincisi ise, annelerimizin müminlerin anneleri olduğu ve onlarla evlenmenin haram kılındığı bilinmektedir. Ancak onlar da erkeklerle konuşurken perde arkasından konuşmak, tesettüre herkesten çok riayet etmek gibi sınırlarla mükelleftir. Yani bütün müminlerin annelerimizin mahremi olmaları, onları kadın olarak diğer kadınlardan ayıran bir özellik değildir. 

 

Hadisteki “Helal Değildir” İbaresi 

 

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helal değildir. hadisinde geçen “Allah'a ve ahiret gününe inanan…” ve “helal değildir” ibarelerinin taabbüdi olup olmadığı, yani konuya bir ibadet boyutu katıp katmadığı tartışmalıdır. Bazı alimlerimize göre bu ibareler mutlak bir haramlık hükmü bildirir ve taabbüdîdir. Yani “Neden? Faydası ne?” gibi sorular sormadan, hiçbir şart altında değişmeden, herkes için mutlak manada bağlayıcı bir hükümdür.

 

Bazı alimlerimize göre de bu ibareler taabbüdi deği makulü’l-mânâdır. Yani hadisteki yasaklamanın faydaları, hikmetleri, gerekçeleri anlaşılabilir şeylerdir. Bu faydalar ve hikmetler ise kötülüklerin ve muhtemel zararların önlenmesidir. Bu hikmetlere ve faydalara binaen Efendimiz (sas) aynı zamanda bir devlet başkanı ve toplum lideri olduğu için kadınların (aynı zamanda erkeklerin) yolculuklarıyla ilgili bazı kısıtlamalar getirmiştir. Çünkü o dönemin şartlarında yolculuklar, özellikle tek başına yapıldığında son derece tehlikelidir. Bu hikmetlere ve faydalara bağlı olarak Efendimiz (sas) kendisine konuyu soranlara farklı mesafelerden ve sürelerden bahsetmiş olsa gerektir. 

 

Ancak bu noktada taabbüdi hükümlerde makul yani akılla anlaşılabilir bir yön bulunabileceği gibi makulü’l-mana denilen makul anlamlı hükümlerde de taabbüdi bir yön olabileceği unutulmamalıdır. Dolayısıyla, “Efendimiz’in (sas) bu konudaki hükmü tamamen dünyevi ve tarihsel şartlarla ilgilidir. O hâlde şartlar değiştiğinde kadınlar tek başlarına istedikleri gibi gezip tozabilirler.” sonucuna ulaşmak da hatalı olabilir. Ayrıca konunun can, mal veya namus güvenliğinden öte manevi boyutları da vardır. Meselenin bu kısmını daha önce yayımlanan ve konuyla yakından ilgili bir makaleye havale ediyoruz. (16)

 

Sonuç olarak hadisteki “helal değildir” ibaresinin “Namaz kılmamak helal değildir, domuz eti yemek helal değildir.” cümlelerindeki gibi taabbüdî bir helallik/haramlık belirtmediğini, konuyla ilgili farklı hadisler ve içtihatlara da bakılınca makulü’l-mana sınıfına dahil olabilecek bir hüküm bildirdiğini söyleyebiliriz.

 

İhtimaller ve Hüküm

 

“Söyleyebiliriz.” dememizin nedeni şudur: Efendimiz (sas) bir hüküm bildiren hadiste hükmün sebebini veya niyetini kendisi açıkça beyan etmedikçe bu konuda bizim söyleyeceğimiz veya başkalarının söyleyecekleri her şey o hadisten anlaşılan kişisel görüşler veya tahminler olacaktır. Aynen ayakta su içmenin dini açıdan haram mı yoksa sağlık açısından tavsiye edilmeyen bir davranış mı olduğu konusundaki gibi…

 

O hâlde kadınların yolculuğu konusunda asıl meselenin dini açıdan da kesinlikle haram kılınan bir husus değil, güvenlikle alakalı bir mesele olduğu anlaşılınca hüküm de belirlenmiş olacaktır.

 

Bu durumda meselenin hükmü kısaca şudur: Erkeklerin de kadınların da tek başına yolculuk yapmaları güvenlik koşuluna bağlıdır. Tek başına yolculuk eğer hem maddi hem manevi açıdan güvenli değilse böyle bir yolculuğa mekruh veya duruma göre tahrimen mekruh diyebiliriz.

 

Güvenlik Meselesi ve Bazı Realiteler

 

Güvenlik meselesinin teorik değil gayet pratik ve gerçek, üstelik ciddiye alınması gereken önemli bir mesele olduğu unutulmamalıdır.

 

Bazı insanlar veya kadınlar “Ben istediğim gibi gezip dolaşamayacak mıyım?” gibi bir düşünceye kapılabilirler. Günümüzde kadınların mizaçlarında daha fazla bulunan belli bir damar da kullanılarak onlara bu konuda çok fazla teşvik verildiği, güvenlik meselesinin göz ardı edilmesinin sağlanmaya çalışıldığı gözlemlenebilir.

 

Ancak hayatın realitesi kişisel eğilimlere, toplumsal mesaj içeren teorik söylemlere göre değil, kendi doğasına göre şekillenir ve o şekilde işler. Bu asla unutulmamalıdır. Bu nedenle meselenin “kadın hakları, kadın erkek eşitliği, kültürümüzün kadınlara karşı daha katı davranması…” gibi haklı, meşru ancak pratikte henüz tam karşılığını bulamamış söylemlerden önce pratik gerçeklik yönüne odaklanmak daha faydalı olacaktır.

 

Gerçekten de bazı şehirler, bazı şehirlerin bazı semtleri, bazı semtlerin bazı mahalleleri, bazı ulaşım güzergahları her ülkede veya her kültürde diğerlerinden daha güvensiz yerler olarak öne çıkar. Bu yerlerin hem erkekler hem kadınlar için güvensiz yerler olduğu bilinir. Diğer yandan kadınlar için erkeklere nazaran daha güvensiz yerler oldukları da bilinir. Bu realiteleri yok saymak makul ve gerçekçi değildir. 

 

Meselenin elbette kadın-erkek eşitliğine yahut kadın haklarına, toplumsal cinsiyet rollerine bakan yönleri vardır. Bu konudaki arızalar üzerinde ayrıca durulmalıdır. Ancak işin yönü ayrı, pratik ve yakın gerçekliği ayrı bir konudur. Bu ayrım iyi yapılmalı ve kadınlar erkeklerle eşit imkanlara sahip olamadıkları durumlarda şikayetçi olmalı, tepkilerini makul çerçevede dile getirmelidir. Ancak meselenin “Erkekler istediği gibi istediği yerlerde gezip dolaşıyorlarsa ben de istediğim gibi davranırım.” noktasına getirilmesi hem makul hem gerçekçi olmayacaktır. Aktif bir zarar riski var ise erkek veya kadın fark etmeksizin insan ondan kaçınmalıdır. Bu da meselenin dini veya fıkhî yönünden öte gayet pratik ve reel yönüdür. Gözden uzak tutulmamalıdır.

 

Sonuç
 

Sonuç olarak diyebiliriz ki: Bize göre kadınların tek başlarına yolculuk yapmaları hakkındaki yasaklama hükmü, o dönemlerde yol güvenliği konusundaki endişelerden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla o hadislerdeki yasaklama taabbüdî veya dini bir yasaklama değil, muhtemel kötülüklere ve zararlara karşı alınmış bir önlemdir. Farklı hadislerde farklı yolculuk sürelerinin belirtilmesinin hikmeti de bu olsa gerektir. O hâlde güvenlik sorununun olmadığı, kadınların tek başlarına yolculuk yapmaları hâlinde başlarına maddi veya manevi anlamda bir zarar gelmeyeceğinden emin oldukları, bu konuda gerekli tedbirlerin sağlandığı bir yolculuk imkânı var ise hadislerdeki yasaklama bu tür güvenli yolculukları kapsamamaktadır diyebiliriz.

 

Allah Teala’dan Kur’an’ı ve Efendimiz’in (sas) sözlerini doğru anlamayı nasip etmesini diler ve dileniriz.

 


 

1 ) Müslim, Eşribe, 112-113

2 ) Buhari, Eşribe, 16

3 ) Tirmizi, Hadis no: 1881

4 ) Buhari, Sayd, 15-16; Müslim, Sayd, 12

5 ) Buhari, Taksiru's- Salat 4; Müslim, Hacc 419, 422; Muvatta, İsti'zan 37; Ebu Davud, Menasik 2; Tirmizi, Rada 15

6 ) Buhari, Sayd, 26; Müslim, Hac, 417-418

7 ) Buhârî, Taksîru’s-Salât 4; Müslim 413 (1338)

8 ) Muvatta, İsti'zan 36

9 ) Muvatta, İsti'zan 25; Ebu Davud, Cihad 86; Tirmizi, Cihad 4

10 ) Ebu Davud, Cihad, 180

11 ) Ahzab, 32

12 ) Nur, 31

13 ) İmam Tahavi, Hadislerle İslam Fıkhı (Şerhu Me’âni’l-Âsâr), c. 3, s. 551

14 ) İmam Şafii, el-Umm, c.4, s. 239

15 ) İbn Hacer, Feth, IV, 75. (aktaran; Prof. Dr. Osman Şahin, Kadınların Mahremsiz Yolculuk Yapmasının Hükmü, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 34, 2019, s. 359-387.)

16 ) İlgili makale için bkz; https://kurantime.com/hadisleri-dogru-anlamak-ve-yorumlamak-4-bolum