9 dk.
22 Haziran 2022
Hadisleri doğru anlamak ve yorumlamak 4. bölüm -gorsel
Youtube Banner

Hadisleri doğru anlamak ve yorumlamak 4. bölüm

Yolculuk ve Kadınların Yolculuğu
 

Genel olarak yolculuk, özel olarak ise kadının yolculuk yapması konusundaki hadislere bakalım:

 

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helal değildir.”1

 

Kadın, iki gecelik bir mesafeye eşi ya da mahremi olmadan yolculuk yapamaz (yapmasın).”2

 

Yolculuk veya yalnız başına yolculukla ilgili şu hadislere de bakalım:

 

İnsanlar yalnızlıktaki (mahzuru) benim kadar bilselerdi, hiçbir atlı tek başına bir gececik olsun yol yapmazdi.”3

 

Hadis kitaplarında "yol arkadaşı" bölümünde rivayet edilen bir hadis de şöyledir:

 

Şeytan tek başına olanla, iki kişi beraber olana sıkıntı verir. Eğer üç kişi olurlarsa onlara sıkıntı veremez.”4

 

Bir atlı bir şeytandır, iki atlı iki şeytandır, üç atlı bir gruptur (kafiledir).”5 

 

Üç kişi yolculuğa çıktıkları taktirde, başlarına aralarından birisini emir (başkan) tayin etsinler.”6

 

Yolculukla ilgili yukarıda aktarılan 6 hadisin tamamı da sahihtir. Ancak hadis alimleri veya fıkıh uleması kadınların yalnız başlarına yolculuklarıyla ilgili hadisleri ele alarak kadının tek başına yolculuğu için haram demişler ancak erkeğin tek başına veya 2 erkeğin iki kişi olarak yolculuk yapmalarına haram dememişler. Yahut “üç erkek yola çıkınca aralarından birini imam-başkan seçmeleri farzdır” diyen de olmamıştır.

 

Burada Efendimiz’in (sav) genel olarak yolculuk konusunda bir hassasiyetinin olduğu anlaşılıyor. Bunun yanında o dönemdeki seyahat şartlarının da bilinmesi gerekiyor ki "yolculuk" denilince tam olarak nasıl bir faaliyetin kastedildiği tam olarak anlaşılsın.

 

O dönemin seyahat şartlarına baktığımızda insanların en az birkaç kişiden ya da daha kalabalık gruplardan oluşan kervanlarla ve binek hayvanlar üzerinde, yahut yürüyerek seyahat ettiklerini görüyoruz. O dönemde sırf yolculuk için önceden inşa edilmiş yollar yoktur ve yolculuklar genellikle yolculuk yapılacak coğrafyayı bilen kılavuzlar öncülüğünde gerçekleşmekteydi. Gece konaklamaları ise (kervansaraylar, hanlar gibi yapılar olmadığından) açık alanlardaki çadırlarda veya mağaralarda yapılmaktadır. Kervanlar da sair yolcular da sürekli saldırı tehdidi altındadır. 

 

Diğer yandan Efendimiz’in (sav) yaşadığı yakın çevrede manevi bir atmosfer oluşmuştur. Medine’den biraz uzaklaşmaya başlayınca müşrik kabilelerin çoğunlukta olduğu bir coğrafyaya adım atılmış demektir. Dolayısıyla yolculuk yapmak demek, Medine gibi manevi ve nurani bir atmosferden ayrılmak anlamına da gelecektir ki Efendimiz (sav) yolculuk niyetinde olan Müslümanları tek başlarına Medine’den ayrılmamaları konusunda her fırsatta uyarmıştır denilebilir. Dönemin maddi ve manevi ortamını veya başka değişkenleri nazara alarak farklı nedenlere de ulaşılabilir. Ancak bu hadislerden sadece “kadının tek başına yolculuğu haramdır” gibi sathi bir hüküm çıkarılıyorsa meseleye çağın nazarı girmiş, kişisel bakış açıları ve maddi kültürün bozucu etkileri bulaşmış demektir. Böyle bir durumda o kişisel bakış açıları ve kültürel değerlendirmelerle bugüne kadar gelinmiş ve işler tuhaf bir hâl almıştır.

 

Bu noktada şu ilkeyi her zaman hatırlamakta fayda vardır: Hadis metinleri Efendimiz'in (sav) ağzından çıktıkları haliyle doğrudan dine dair ise ve aksi yönde bir şey belirtilmemişse bizzat dini belirler. Zaten Kur'an da bu nedenle “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun.”7 gibi ayetlerle Efendimiz’e itaati emretmektedir.

 

İki Temel Sorun

 

Bugün elimizdeki hadis ve fıkıh birikimi ne kadar devasa olsa da önümüzde iki temel sorun bulunmaktadır.

 

Birincisi; Bir hadisin hakikaten Efendimiz’e (sav) ait olup olmaması,

İkincisi; Bir hadisten çıkarılan hükümler için, ilgili hadislerin tamamından o hükmün gerçekten de çıkarılıp çıkarılamayacağı meselesi.

 

Bu noktada bir hadisin gerçekten sahih olduğu anlaşılır anlaşılmaz “Madem bu söz Efendimiz’e aittir, o halde sorgusuz sualsiz kabul edeceğiz ve uygulayacağız.” demek de doğru olmayacaktır. Yukarıda ve önceki yazıda da işaret edildiği gibi konuyla ilgili tüm hadislerin ve bağlamlarının bilinmesi önemlidir.

 

Hadislere İtiraz, Tartışma ve İdeal Tavır

 

Bununla birlikte çok önemli bir husus daha var ki o da şudur: Kur’an ve sünnet (Efendimiz’in sözleri); insanlar bunların üzerinde tartışmalar yapsın, doğruluğunu ispatlasınlar diye inmiş ve beyan edilmiş değillerdir. Efendimiz (sav) örneğin kadınlarla ilgili bir söz söylemiş olsun. Mesela kadınlara “Ben siz kadınların cehennemde çoğunluğu teşkil ettiğinizi gördüm.” demiş olsun. Bir Müslümana lazım olan şey bu sözü duyunca “Peygamber böyle bir şey söyleyemez.” deyip kestirim atmak, “Peygamberimiz bunu nasıl söyler ki?” deyip peygamber karşısında nefsinin avukatlığına kalkışmak değildir. Öncelikle bunu söyleyen kişi bir peygamberdir ve sözün tamamı dikkate alınmalıdır. Hadisin tam metni şudur:

 

Rasullullah (sav) (bir bayram namazında kadınlar tarafına geçerek): “Ey kadınlar cemaati! (Allah yolunda) sadakada bulunun, istiğfarı çok yapın. Zira ben siz kadınların cehennemde çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm.” buyurdular. Dinleyenlerden cesaretli bir kadın: “Niye cehennemliklerin çoğunu kadınlar teşkil ediyor, neyimiz var?” diye sordu. Allah Rasulü: “Ağzınızdan kötü söz çıkıyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı ve dini eksik olanlar arasında akıl sahibi erkeklere galebe çalan sizden başkasını görmedim!” dedi. O kadın tekrar: “Ey Allah'ın Resulü! Aklı ve dini eksik ne demek?” diye sorunca Aleyhissalatu vesselam açıkladı: “Aklı noksan tabiri, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olmasını ifade eder. Dinlerinin eksik olması tabiri de onların (hayız dönemlerinde) günlerce namaz kılmamalarını, Ramazan ayında oruç tutmamalarını ifade eder.”8

 

Burada mümin tavrı veya bu konuya özel olarak mümin kadın tavrı şu olmalıdır: "Allah Rasulü bana bir öğüt veriyor. Tartışayım, kavga edeyim, delil isteyeyim diye değil, bir uyarıda bulunuyor. Diyor ki; sende böyle böyle bir temayül var ve sadaka, (buradaki sadakayı insan için hayırlı olan her şey anlamında düşünebilirsiniz) ile istiğfar ve dua beni koruyormuş. O zaman ben kendimi koruyayım.”

 

Bir başka örnek de Abdullah bin Ömer’in gece namazıyla ilgili olabilir. Abdullah bin Ömer (ra) bir rüyasını kendi kız kardeşi ve Efendimiz’in hanımı Hz. Hafsa (ra) validemiz aracılığıyla Efendimiz’e (sav) iletince Efendimiz “Abdullah ne iyi adam. Keşke gecenin bir kısmında namaz kılmayı adet edinseydi.”9 buyurur. Bu hadisi duyunca bir insan “Ben de kılmak istiyorum ama günde sekiz saat çalışıyorum, uyanamıyorum, ne yapayım elimden gelen bu.” ya da “Neden gecenin bir vakti kalkıp namaz kılmalıyım? Ne faydası var?” demek yerine gece vakti 2 rekat bari olsa bu gece namazından istifade edebilmenin yollarını aramalı, “Allah’ım ne olur gece beni kaldır, gece namazı kılmayı nasip et, uyutan da uyandıran da sensin.” diye dua etmeli. Yani kısaca hadislere karşı itiraz etmek, delil aramak, konuyu yaygın kabullere uydurmak adına çarpıtmak değil, ilgili hadisin bahsettiği konudaki dersi almaktır. Efendimiz (sav) -haşa- sosyal medyada çok takipçi kazanmaya çalışan bir fenomen ya da insanlara bir ürün satmaya çalışan satış temsilcisi olarak konuşmuyor. Dolayısıyla kendimizi O’na karşı korumamız gereken bir durum da yoktur. Çünkü Efendimiz (sav) bizim karşı cephemizde bir insan değildir. Onun herhangi bir sözüne karşı durumumuz tartışmak, itiraz etmek, delil sormak değil; doğrudan istifade etmeye çalışmak olmalıdır. O hâlde insan hadislere “Ben bundan nasıl istifade edebilirim?” diye bakarsa rahat eder, bereket görür, hatta eğer salavatla ve genel göz ve zihin temizliğini sağlayarak bunu sürdürebilirse Efendimiz'den özel iltifatlara da nail olabilir. Bu konuda garanti verilemez ancak Efendimiz’in (sav) adet-i seniyyeleri budur, çünkü o tam bir vefa abidesidir. 
 

Buraya kadar anlatılanların kısa bir özetini yapalım. 
 

Hadisler arasına pek çok uydurma veya zayıf rivayet karışmış durumdadır. Bunlara dikkat edilmelidir.

 

Bir hadis metni metin olarak bize kadar doğru bir şekilde ulaşmış olsa da bazen kelime ve kavram farklılıkları oluşmuş, bazen de yorumlara ve yerleşik ezberlere orta çağ yorumları çokça karışmış olduğu için hadis diye aktarılan sözün metni doğru olsa da anlamı yanlış olabilir. Buna da dikkat edilmelidir.

 

Hadislere (ve Kur’an’a) karşı duygusal bir tavır, duygusal-romantik bir pozisyon vardır ki hadislerin doğru anlaşılıp doğru yorumlanmasında ve sonuçta hayatımıza doğru aksettirilmesinde en önemli engellerden birisidir.

 

Bir hadis metninin kendi başına ele alınıp kendi başına değerlendirilmesi, konuyla ilgili (varsa) diğer hadislerin göz ardı edilmesi, hadislerden istifadenin önündeki önemli engellerden birisidir. Dolayısıyla bir konuda bir hadisi ele alırken konuyla ilgili diğer hadisler de mutlaka taranmalı ve dönemin maddi-manevi şartları göz önüne alınmalıdır.

 

Bu maddeler halledildikten sonra hadislere taabbudi bir tavırla yaklaşmak Kur’an’dan ve sünnetten, yani Efendimiz’den (sav) istifadeyi Allah’ın izniyle artıracaktır.

 

Allah-u Teala’dan hadisleri okumayı, doğru anlamayı ve onlara doğru bir şekilde uyup itaat etmeyi bizlere nasip etmesini dileriz.


 


1 ) Buhari, Taksiru's- Salat 4; Müslim, Hacc 419, 422; Muvatta, İsti'zan 37; Ebu Davud, Menasik 2; Tirmizi, Rada 15, 

2 ) Buhari, Sayd, 26; Müslim, Hac, 417-418

3 ) Buhari, Cihad 135; Tirmizi, Cihad 4

4 ) Muvatta, İsti'zan 36

5 ) Muvatta, İsti'zan 25; Ebu Davud, Cihad 86; Tirmizi, Cihad 4

6 ) Ebu Davud, Cihad, 180

7 ) Haşr, 7

8 ) Buhari, Hayz 6, İman 21, Küsuf 9; Müslim, Küsuf 17, İman 132; Nesai, Küsuf 17; Muvatta, Küsuf 2

9 ) Buhari, Teheccüd 2; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 139, 140