12 dk.
15 Ocak 2023
Affedilmek veya duaların kabulü için sadaka verilir mi?-gorsel
Youtube Banner

Affedilmek veya duaların kabulü için sadaka verilir mi?

Soru: Bir insanın “Ben şöyle bir günah işledim ve suçluluk duyuyorum. Sadaka vereyim de belki affa mazhar olurum, Allah beni bu sadaka vesilesiyle affeder.” diye düşünerek sadaka vermesi uygun olur mu? Benzer şekilde “Allah'ım şu temennim gerçek olsun. Şu sadakayı da bu niyetle veriyorum.” gibi bir düşünce mahsurlu mudur?

 

Cevap: Bunlar gayet uygun hatta tavsiye edilen davranışlardandır. Evet, bir insan kendisini Allah Teala’ya yaklaştıracak vesileler aramalıdır.1

 

Hayır ve hasenatta insanı Allah’a yaklaştıran bir nokta vardır. 

 

Elbette kılınan farz veya nafile namazlar, her bir zikir, tesbih, okunan her bir dua veya ayet insanı Allah’a yaklaştırır.

 

İnternette gezinirken harama bakma imkanı olduğu halde Allah’ı ve ahireti hatırlayarak bakmamayı tercih etme, 

 

Öfkelenince ağzına gelen kötü sözlerin, “öfkelerini yutanlar”2 ayetini hatırlayarak dilinden dökülmesine izin vermeme,

 

Kendisine karşı kusurlu bir davranışı büyütme niyetindeyken “insanların kusurlarını bağışlayanlar”3 ayetini hatırlayarak müsamahakâr davranmayı tercih etme…

 

Bunların hepsi insanı Allah’a yaklaştıran davranışlardır. 

 

Bunlarla beraber, özellikle başkalarına faydası olan ameller de insanı Allah’a yaklaştırma adına çok önemli vesilelerdir.

 

Başkasına faydalı olma iki şekilde olabilir:

 

Birincisi: Bir insana maddi açıdan faydalı olmaktır. Bu da sadaka, zekat verme şeklinde olabileceği gibi başkasının bir işini görme, bir ihtiyacını giderme şeklinde de olabilir. Örneğin hastalığı nedeniyle kendi yemeğini yapamayan birisine yemek götürme, evini temizleme, eşyalarını taşıma, hastanede o hastaya refakat etme de başkasının maddi, dünyevi bir ihtiyacını gidermektir. Ayrıca aynî yardımlar, yani para dışında bir başkasının ihtiyacı olan herhangi bir malı vermek de bu sınıftandır.

 

İkincisi: İlim öğretmek, insanların manevi terakkilerine yardımcı olmak, başkalarının daha iyi, daha ahlaklı insanlar olmaları için çaba göstermek, insanları Allah’a yaklaştıracak maddi ve manevi ortamların oluşumuna katkı sunmak da başkalarına faydası olan ve bu yönüyle insanı Allah’a yaklaştıran amellerdendir. 

 

Bunun kemâli, bir başka insanla bu amaçlarla bizzat ilgilenmektir. Ancak bizzat ilgilenilmese de genele yayılabilecek materyaller hazırlamak, yazılar yazmak ve konuşmalar yapmak da bu kategoriye girer.

 

Nitekim hadis-i şerifte “Yalnız şu iki kimseye gıpta edilmelidir: Biri, Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse, diğeri, Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.”4 buyurulmuştur.

 

Evet, Allah Teala’nın sevdiği, kıymet verdiği, yapmamızı istediği şeyler vardır. Her günahtan kaçışın ve her işlenen hayrın Allah'a yaklaştırma, Allah katında daha değerli olma noktasında bir kıymeti vardır. Bunların zirvesini sadaka ve ilim öğretmek veya sadaka ve tebliğ oluşturur denilebilir.

 

Bu ikisinin dışında bir üçüncü nokta daha vardır ki o da insanların sağlıklarına, hayatlarına hizmet etmek, hayatlarını daha sağlıklı, daha kaliteli yaşamalarına hizmet etmek, bu noktada aracı olmaktır. Bunun da en bilinen ve görünen yüzü tıp ilmidir. Bu ekstra hayrın uzmanlık istemesi, herkesin tıp okuyamayacağı, doktor olamayacağı gerçeğinden hareketle bu konuya bir alt kategori olarak değinmekte fayda vardır.

 

Özellikle pişmanlığını daha derin duyduğumuz ve manevi ıstırabını daha ciddi hissettiğimiz bir günahın affedilmesi için sadaka vermek de güzeldir, uygundur. 

 

Ayette açıkça “Sadakaları (Allah rızası için yaptığınız her türlü yardımı) açıkça vermeniz güzeldir. Ama bu hayırlarınızı saklı tutar ve muhtaçlara böyle ulaştırırsanız bu sizin için daha hayırlıdır ve Allah bu sebeple birtakım günahlarınızı affeder. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”5 buyrulmaktadır.

 

Bir başka ayette de; “Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.”6 buyrularak sadakanın insanları günahlarından arındırmada önemli bir vesile olduğu belirtilmektedir.

 

Diğer yandan, duaların kabulü için önceden sadaka vermenin tavsiye edildiğine dair doğrudan bir ayet veya hadis bulunmayabilir. Ancak bazı hadis-i şerifler ve ulemanın bu konudaki tavsiyeleri dolaylı olarak duadan önce sadaka verilmesinin makbul ve makul olduğuna işaret etmektedir. 

 

Örneğin bir hadis-i şerifte: “Kim duasının kabul edilmesini, sıkıntısının giderilmesini istiyorsa zorda olan birinin işini kolaylaştırsın.”7 buyrulur. Zorda olan birinin işini kolaylaştırmanın geniş anlamıyla sadakanın ta kendisi olduğu düşünülünce sadakaların duaların kabul edilmesinde önemli bir faktör olduğu anlaşılmaktadır.

 

Ayrıca “İyilik yapılan kimselerin onlara iyilik yapan kimseler hakkında ettikleri hayır dualar reddolunmaz.”8 hadisi de sadaka vermek suretiyle iyilik yapanların dualarını almaya teşvik etmektedir ki bu aynı zamanda sadaka ve dua arasındaki doğrudan ilişkiyi de göstermektedir.

 

Diğer yandan bazı tasavvuf kitaplarında maneviyat büyüklerinin duadan önce üç gün oruç tutma, on fakiri yedirme, köle azat etme, ihtiyacı olanlara sadaka verme gibi tavsiyelerine rastlayabilirsiniz. Bunlar da dua etmeden önce bir çeşit manevi temizlik sayılmalıdır.

 

İki Yönlü Çalışma

 

Allah’ın rahmet ve mağfiretini daha yoğun celp etme, affına mazhar olma adına insanlar bireysel olarak farz namazları dışında nafile namazlarını, teheccütlerini, evrad ü ezkarını artırabilir ve bunlar mutlaka yapılmalıdır. Ancak bunlar meselenin bir yönünü oluşturmaktadır. 

 

Meselenin ikinci yönü ise faydası başkasına ulaşacak şeyleri de yapmak ihmal edilmemelidir. Hatta sahih ve sağlam bir imanın meyvelerinden birisi, kişinin içinde bir kasvet, darlık; ailesinde bir sıkıntı hissettiği zaman bu sıkıntıyı doğrudan Allah Teala nezdinde çözmeye çalışmasıdır. 

 

Elbette hiçbir şey Allah dilemeden olmaz ve olmayacaktır. Allah Teala bizim için bir hayır dilese onun önüne geçebilecek yoktur, bir şer takdir etse ona mani olabilecek de yoktur. Evet! Biz, dünyada kulluk imtihanı itibariyle sebeplere de dikkat etmeliyiz, bu dünyada yaşamanın gereği budur. Bu gerekliliği takdir eden de Allah Teala’dır. Fakat meseleyi esas Allah Teala ile ilişkimizde çözmeliyiz. Bu nedenle hem ekstra nafile ibadetlerle kendimizi arındırmaya ve Allah’a yaklaşmaya çalışmalıyız hem de bizzat fert fert ellerimizi açıp dua ederek söz konusu sıkıntının giderilmesi için dua etmeliyiz.

 

Sebeplere riayet ve duanın yanında sacayağının üçüncü ayağı da faydası öncelikle başkalarına dokunacak işler yapmaktır. 

 

Evet, insanın “Allah’ım! Ben falanca kişiye şöyle bir iyilik yapmıştım. O hayrımın vesilesiyle senden şu sıkıntımı gidermeni istiyorum.” Şeklinde dua etmesi, yani yaptığı hayır hasenatın, verdiği sadakaların duanın kabulünde vesile olarak kullanılması caizdir, makuldür.

 

Konuyla ilgili hadis-i şerif şöyledir:

 

“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine: - “Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan hiçbir şey kurtaramaz” dediler. 

 

İçlerinden biri söze başlayarak: “Allah’ım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Bir gün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım, onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi onlardan önce ev halkının ve hizmetkarlarının bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde şafak atana kadar uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler. Rabbim! Şayet ben bunu senin rızanı kazanmak için yapmışsam şu kaya sıkıntısını başımızdan al!” diye yalvardı. Kaya biraz aralandı fakat çıkılacak gibi değildi.

Bir diğeri söze başladı: “Allah’ım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim fakat o arzu etmedi. Bir yıl kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona 120 altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman dedi ki: “Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme!” En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım. Verdiğim altınları da geri almadım. Allah’ım! Eğer ben bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır.” diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı fakat yine çıkılacak gibi değildi.

 

Üçüncü adam da: “Allah’ım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet türedi. Bir gün bu adam çıkageldi. Bana: “Ey Allah kulu! Ücretimi ver!” dedi. Ben de ona: “Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi.” Dedim. Adamcağız: “Ey Allah Kulu! Benimle alay etme.” Deyince “Seninle alay etmiyorum.” Dedim. Bunun üzerine o geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü. Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızanı kazanmak için yapmışsam içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar.” Diye yalvardı. Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı. Onlar da çıkıp gittiler.”9

 

Bu üç arkadaşın yaptıklarının ikisi doğrudan biri ise dolaylı sadaka olarak değerlendirilmelidir. Birinci arkadaşın yaptığı anne ve babasına karşı bedenî bir sadakadır. İkinci arkadaşın akrabasına karşılıksız verdiği altınlar ve üçüncü arkadaşın da mecbur olmamasına rağmen işçinin ücretini işletip günü gelip işçi isteyince hiç kesinti yapmadan vermesi yine doğrudan sadakadır. Bu üç arkadaş da yaptıkları iyilikleri, verdikleri sadakaları içinde bulundukları sıkıntılı bir durumdan kurtulmak için dualarında vesile olarak kullanmışlar, Allah Teala da dualarını kabul etmiş, onları sıkıntıdan kurtarmıştır.

 

Sadaka Dairesinin Genişliği

 

Bu arada sadakanın sadece ihtiyacı olan herhangi birisine bir miktar para vermekten ibaret olmadığı unutulmamalıdır. Efendimiz (sav) pek çok hadis-i şeriflerinde güzel sözün, mescide giderken atılan her adımın, bineğine binmek isteyene yardım etmenin, gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmanın, iki kişi arasında adaletle hükmetmenin10, güzel ve meşru bir işin11, tesbih (Sübhanallah), tahmid (Elhamdülillah), tekbir (Allahüekber), tehlil (Lailaheİllallah) zikirlerinin12, dikilen ağacın meyvesinin (velev ki çalınsa bile),13 iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın ve tebliğ faaliyetlerinin14 birer sadaka sayıldığını belirtmiştir. Dolayısıyla sadaka dairesi tutulabildiği kadar geniş tutulmuştur. Hatta yapılan herhangi bir iyilik için “Bu sadaka değildir.” denilebilecek hiçbir nass bulunmamaktadır.

 

Bu bağlamda, sizin canınızı sıkan bir insanı cezalandırma veya ona ters davranma gücünüz ve imkanınız olduğu hâlde onu affetmeniz, o an için alttan almanız ve rahatsızlığınızı belli etmemeniz de bir sadakadır, yerine ve durumuna göre bu büyük bir sadaka da olabilir.

 

Mesela çevrenizde kabalığı, nobranlığı, soğuk davranışları gibi nedenlerle pek sevilmeyen, insanların kendisinden uzak durmaya çalıştığı bir insan vardır. Ancak bu insanın arkadaşlığa, birileriyle muhabbet etmeye ihtiyacı vardır. Siz ona sabreder, hiçbir problem yokmuş gibi davranır ve onunla ilgilenirseniz bunun da ciddi bir sadaka sevabı getireceğine şüphe yoktur. Hatta bu insanın paradan veya maddi ihtiyaçlardan çok kendisiyle böyle bir ilgilenilmeye ihtiyacı vardır da siz asıl o büyük ihtiyacı gidermiş olduğunuz için yaptığınız amel maddi sadakadan daha kıymetli olabilir. Böyle bir sadakayla Allah’ın rahmetini kendinize daha fazla yaklaştırmış, o rahmetten daha fazla istifade etmiş olabilirsiniz.

 

Farklı sıkıntılardan, darlıklardan ve problemlerden bahseden insanlar çoktur. Hatta sıkıntısı olmayan insan yoktur ve herkes bir yönüyle kendi derdiyle meşguldür. İnsan, yaşadığı herhangi bir darlığa karşı “Ben, Allah'ın rahmetine bir yol arayıp bulmalıyım. Bu yollar da zaten bellidir: Kendini arındırmak veya başkalarına iyilik yapmak! Bir yol bulayım ve bir şekilde birilerine hayrım dokunsun ki Allah'ın zaten sağanak sağanak yağdırdığı rahmetten istifadem artsın. Rahmet yağmurları yağıp durmaktadır ama yağmurlar bir kayanın üzerinden akıp geçer, sert bir toprağın sadece dış yüzüne işler, yumuşak bir toprak ise o yağmuru iyice içine çeker. Bunun gibi de ben bu başkalarına hayrımla veya kendi üzerimdeki bazı çalışmalarımla, nafilelerimle, zikirlerimle kendimi rahmetten daha fazla istifade edebilecek yumuşak bir toprak hâline getireyim.” diyebilir ve demelidir.

 

Evet! Allah Teala’nın rahmeti sonsuzdur. Hatta Allah Teala’nın azabı, rahmetinin yokluğu değil azlığı veya adaletinin daha öne çıkması nedeniyledir. Allah’ın rahmetinden nasibini almayan yoktur. Onun rahmeti güneş gibidir. Üzerine doğmadığı canlı yoktur. Ancak insanlar o güneşe sırtını dönebilir, perdelerini kapatabilir, gözlerini kısabilir. Bu durumda da o kimselere rahmet yok gibi veya azalmış gibi gelir. 

 

Genelde bizim darlığımız, çoğu zaman kendi ürettiğimiz hâllerdir. Mesela ortadan kaldırabilecekken tabiri caizse üşenip de kaldırmadığımız bir kapalı perdeyi açmak gibi basit bir çabayı göstermediğimiz hâllerdir. 

 

Kısacası: İpin ucu bir ölçüde bizim elimizdedir. Yapmamız gereken sadece perdeyi aralama kolaylığında küçük bir gayretten ibarettir. Bu gayret de eksikliklerimizi, kusurlarımızı, hatalarımızı, günahlarımızı fark edip telafi etme gayreti göstermek, nafilelerle, evrad ü ezkarlarla kendimiz üzerinde çalışmak, başkalarına faydalı olmak suretiyle de sadakalarımızı artırmaktır. Başımıza gelen sıkıntılarla ilgili başkalarına şikayet veya başkalarından talep yerine Allah Teala’dan Onun rahmetine giden yolları isteyerek, o yolları arayarak ferahlık, inşirah, selamet, hayır ve güzellik bulacağımız kesindir. Bu garantiyi veren de onlarca ayet-i kerimesiyle doğrudan doğruya Allah Teala’dır.
 


 

1 ) Maide, 35

2 ) Âl-i İmran, 134

3 ) Âl-i İmran, 134

4 ) Buhari, İlim 15, Zekat, 5; Müslim, Müsafirin, 268

5 ) Bakara, 271

6 ) Tevbe, 103

7 ) Müslim, Müsakat, 32; Müsned, 3/32

8 ) Tirmizi, Birr, 5

9 ) Buhari, Buyû, 98, İcare, 12; Müslim, Zikir, 100

10 ) Buhari, Sulh, 11; Müslim, Zekat, 56

11 ) Buhari, Edeb, 33; Müslim, Zekat, 53

12 ) Müslim, Mesacid, 142

13 ) Müslim, Müsakat, 7

14 ) Müslim, Müsafirin, 84