


Allah'ın insanları cezalandırması konusunu nasıl anlamalıyız?
Soru: Allah'ın insanları cezalandırması konusunu nasıl anlamalıyız?
Cevap: Ceza kelimesi cehenneme ait meselelerde geleneğimiz tarafından Allah-u Teala’nın -haşa- ceberut bir sultan gibi öfkesini yansıtan bir unsur olarak anlaşılmış ve o şekilde anlatılmıştır. İnsanların çoğunun zihninde cehennemle ilgili cezalar bir bireyin, bir kişiliğin tercihi olarak şekillenmiştir. Bu birey de sadece gücü yettiği için küfür, zulüm, günah olan fiillere şiddetli ve ağır cezalar veriyormuş gibi algılanıyor. Böyle düşününce de insan bundan gayri ihtiyari rahatsız oluyor. Çünkü bizim, bir iradenin ve bir kudretin ceza vermesine dair algımız şuna benzemektedir; bir öğretmen bir ödev verse ve ödevini yapmayan öğrencilerini dövmeye kalksa bundan rahatsızlık duyarız. Düşük not vermeyi, sınıfta bırakmayı yeterli görür, dövme fiilini aşırı buluruz. Yani fiillerimize, irademiz dışında verilecek ceza kavramı bizde ister istemez bir rahatsızlık uyandırır. Allah-u Teala’nın bu yönde bir takdiri biz müminleri elbette aynı derecede rahatsız etmez ancak imanı zayıf olan ya da bu meselelere uzak olan insanlar bu şekilde düşünebilirler.
Biz bu noktada fiiller ve neticeleri arasındaki ilişki hakkında şöyle bir paradigma önereceğiz: İki ayrı çiftçi düşünün. Bunlara eşit miktarlarda ve eşit kalitede zeytin fidanları veriliyor. Bu çiftçilerden birisi fidanları usulüne uygun bir şekilde dikiyor, suluyor, bakımını yapıyor. Dikim, sulama ve bakım işlemleri sene içerisinde toplamda birkaç tam gün sürecektir. Diğeri ise fidanları olduğu gibi bırakıyor, hiçbir işlem yapmıyor. Birinci çiftçinin ilgilendiği fidanlar zamanı gelince güzelce ürün vermeye başlıyor ve o ağaçlardan kendisi, torunları, diğer insanlar yüzlerce yıl istifade ediyorlar. Diğer çiftçiye verilen fidanlar ise doğal olarak çürüyüp telef oluyor. Bu ikinci çiftçinin fidanların bakımını yapmaya harcayacağı zaman da doğal olarak bir sene içerisinde toplamda birkaç tam gün olacağı için ihmali de birkaç tam gün olacaktır. Şimdi dolayısıyla birinci çiftçinin birkaç tam günlük çalışması neticesinde yüzlerce yıl kendisinden istifade edilen ağaçlar, ikinci çiftçinin birkaç tam günlük ihmalinden dolayı da telef olan, çürüyen fidanlar söz konusu… Bu durumda, “Neden birinci fiillerinin sonucu yüzlerce yıl istifade edilecek zeytin ağaçları iken diğerinin birkaç günlük ihmalinin sonucu çürüyen fidanlar oldu? Bu kadar büyük fark niye?” şeklindeki bir soru karşısında bu durumun takdir edilmiş bir cezadan çok fiilin doğal bir sonucu olduğu cevabı rahatlıkla verilebilir.
Veya “Neden bir tek defa eroin iğnesi kullanmanın cezası senelerce madde bağımlısı olmak?” denilse bunun da haricen verilmiş bir ceza değil, uyuşturucu maddenin kimyasal özellikleriyle insan vücudunun biyolojik sisteminin etkileşime girmesinin doğal bir sonucu olduğu anlatılacaktır.
Kendilerine ait bilgisayarları olan iki kişiden birisinin kendi bilgisayarına balyozla tek seferde vurduğunu ve bilgisayarın bu tek seferlik vuruşla parçalandığını, diğerinin böyle bir şey yapmayarak bilgisayarını amacına uygun biçimde uzun yıllar kullandığını düşünelim. Kendi bilgisayarını parçalayan kişinin bu tek seferlik eylemiyle yıllarını bilgisayarsız geçirmesi harici bir irade tarafından verilmiş bir ceza değil, kendi eyleminin doğal bir sonucu olduğu malumdur.
Yani hassas bir mekanizmaya sahip herhangi bir şey tek bir darbeyle, tek bir iğne enjekte etmekle, basit bir ihmalkarlıkla vs. bozuluyorsa bozuluyordur. Bu örneklerden hareketle ahirete dair meselelerin rastgele takdir edilmiş ödül veya cezadan ziyade, bir tohumu-fidanı çürütmek ya da ağaca çevirmek, bağımlılıkla vücut kimyasını bozmak veya bozmamak kabilinden doğal bir sonuç olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Yani, insanların fiilleri cennet veya cehennem gibi iki zıt şeyi netice veriyorsa bu neticeler kulların kendi iradeleri ve fiillerinden bağımsız bir şekilde verilen ödül ve cezalar olmaktan çok söz konusu irade ve fiillerin doğal sonuçları olarak görülmelidir.
Dolayısıyla Kur’an’daki cehennemle ilgili ifadeleri, öğrencisini sigara içerken görünce “Bir daha seni sigara içerken görürsem bacaklarını kırarım, döverim, disipline gönderirim, okuldan atarım.” diyen bir okul müdürünün ifadeleri gibi değil de “Sigara içmeye devam edersen bir süre sonra akciğer kanseri olur, ağrıdan yerinde duramaz, doktorlara en azından ağrıyı azaltmaları için yalvaracak hale gelirsin. Farklı hastalıklar ve kolay nefes almak, yiyeceklerin tadına daha iyi varmak gibi bazı nimetlerden faydalanmanın kısıtlanması da cabası…” diyen bir büyüğün ifadeleri gibi algılanırsa konu daha kolay anlaşılacaktır.