Baskı ortamında dindarlığın gizlenmesi
Soru: Bir soruya verdiğiniz cevapta “Şiddetli sosyal baskı durumlarında kişiler dindarlıklarını belli edecek şeyleri terk eder veya erteler.” demiştiniz. Bu durumu biraz daha açıklayabilir misiniz?
Cevap: Bildiğiniz gibi Nahl suresi 106. ayette “Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâra saparsa -kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında kalanın durumu müstesna olmak üzere- kim kalbini inkâra açarsa işte Allah’ın gazabı bunlaradır; bunlar için çok büyük bir azap vardır.” buyurulmaktadır.
Ayetin nüzul sebebi olarak gösterilen hadise de şöyledir: İlk Müslümanlardan Ammar bin Yasir’e (r.a) yapılan işkenceler sonucunda işkencecilerin istediğini söylemesi ve bunun üzerine Efendimiz’e (sav) durumu gözyaşları içinde bildirince Efendimiz’in (sav) “Ammâr! Kalbine sor, bunları söylerken kalbini nasıl hissediyordun?” diye sormuş, Hz. Ammar da “Ey Allah’ın Rasulü! Kalbim, imanla dopdolu ve dinim hususunda da demirden daha sağlamdı!” cevabını vermiştir. Bunun üzerine Efendimiz’in “Ammâr! Tekrar böyle muamelede bulunurlarsa yani “Şöyle şöyle söyle.” derler ve işkenceyi tekrarlarsa onların söyletmek istediklerini söyle ve işkenceden kurtul!” şeklinde izin vermesi söz konusudur. (1)
Bahsi geçen ibareler bu durumun biraz daha geniş haliyle ifade edilmiş şeklidir. Yani eğer ölüm veya işkence tehlikesinde “Hayır ben Allah’a inanmıyorum.” demek caiz ise, mesela namaz kılmadığını söylemek ve benzeri ifadeler de caiz olacaktır. Yine benzeri bir tehlikede kişinin Müslüman olduğunu gösterecek sembolleri (takke, tesbih, sarık vb.) bulundurmamaya da Kur’an açıkça izin vermiş hatta bunu tavsiye etmiştir diyebiliriz.
1 ) İbn-i Sa’d, III, 249-250; İbn-i Cevzî, II, 231; İbn-i Esîr, II, 67; Nesâî, Sünenü’l-Kübrâ, İmân, 17