Birbirini Seven Liseli Gençler ve Helal-Haram Hassasiyeti
Soru: Lisede okuyorum ve sevdiğim birisi var. O da beni seviyor. Evlenmek istiyoruz ve bunun için planlar yapıyoruz. Fakat böyle bir ilişkinin caiz olmadığını söyleyen büyüklerimiz var. Biz birbirimizden ayrılmak da istemiyoruz. Bu durumda ne yapmalıyız? Günaha girmeden bu işi devam ettirmenin bir yolu yok mudur?
Cevap: İlişkinin durumuna ve mahiyetine dair bir bilgi verilmediği için genel ilkeler ve varsayımlar üzerinden cevap vereceğiz.
Öncelikle, iki insanın evlilik kastıyla birbirleriyle konuşmaları ve görüşmeleri tek başına haram değildir. Ancak yaşadığımız toplumsal şartlar itibariyle evlenmeye karar vermiş liseli iki gencin evlenmeleri için muhtemelen lisenin hatta üniversitenin bitmesi, belki ikisinin de bir meslek sahibi olmaları beklenecektir. Bu da uzun bir süreç demektir. Bu süreçte duygusal durumların nasıl değişebileceği, olayların nasıl gelişeceği bilinemeyeceği için bu, insanın günaha bulaşmasına yol açabilecek bir meseledir denilebilir.
Bilindiği üzere (birbirinden hoşlanan veya hoşlanmayan) birbirlerine nikah düşen kadın ve erkeğin uzun süre görüşmeye devam etmeleri zinaya kapı açabilecek bir davranıştır. Buradaki zina sadece cinsel ilişki anlamında değildir. Hadis-i şerifte “Ademoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe (kalbin zinasına) gelince o, (meşru olmayanı) arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir ya da boşa çıkarır.”1 buyurulduğu üzere taraflardan en azından birinin gözü, kulağı, dili, eli, ayakları veya kalbi zinaya büyük ihtimalle girecektir. Bu nedenle de nikahsız uzun süreli görüşmeler risklidir.
Teori ve Pratik Ayrımı
Ancak bu noktada “teori-pratik” ayrımı gündeme gelmektedir. Yani teorik olanla pratik olan arasında bir fark söz konusudur. Konumuz açısından ise teorik olarak caiz olan meselelerin çok kolay ve hızlı bir şekilde harama dönüşmesi mümkündür. Bu da ekstra dikkat gerektirmektedir.
Bu bağlamda, teorik açıdan birbirleriyle evlenme niyeti, isteği ve kastı olan iki insanın birbirleriyle tamamen yalnız kalmayacakları bir ortamda karşılıklı konuşmaları, helal-haram sınırlarına dikkat edildiği müddetçe caizdir. Fakat pratik olarak baktığımızda, böyle bir yola giren gençlerin çok azı bahsi geçen sınırlara dikkat edebilmektedir. Yıllar geçtikçe ve samimiyet arttıkça da günaha girme tehlikesi büyümektedir.
Eski zamanlarda birbirleriyle evlenecekleri belli olan ama bir şekilde bunun zaman alacağı durumlarda iki insanın karşılıklı mektuplaştıklarını düşünürsek, mektupların içerikleri helal olduğu müddetçe bu mektuplaşmalarda bir sakınca olmayacağı söylenebilir. Aynı şekilde günümüzde gerçekleşecek iletişimler açısından da durum aynıdır. Ancak günümüz teknolojisinin sağladığı iletişim kolaylığı, iletişim serbestliği de getirmektedir ki bu da bir yönüyle günaha girmenin kolaylaşması anlamına gelmektedir. Bu konuda insanın kendine aşırı güvenmesi, “Ben yapmam!” gibi tavırlar takınması yanlış adımların ilki olacaktır.
Ergenlik, Hormonlar ve Kendini Kaptırmak
Ergenlik dönemi klasik psikolojide erken, orta ve son ergenlik dönemleri olarak üç dönemde incelenir. Erken ergenlik dini literatürde büluğ çağına girmek demektir ve kadınlarda genellikle 10-13, erkeklerde 13-15 yaş arasını kapsar. Orta ergenlik her iki cinste de ortalama 13-15 yaşları ile 17 yaş arası dönemdir. Son ergenlik ise 18 yaşından başlayarak 20’li yaşların başına kadar olan dönemi ifade eder. Tabii bu yaş aralıkları mutlak değil değişkendir. Ancak sonuçta lise çağındaki bir gencin son ergenlik dönemini yaşadığı söylenebilir.
Bu dönemdeki bir gencin kişiliğinin oturmaya başladığı, ilgi alanlarının yavaş yavaş belirdiği, duygusal iniş çıkışlarının düzene girmeye, sorumluluk ve özgüveninin de gelişmeye başladığı varsayılır. Bilişsel olarak da gelecek konusunda fikirlerinin netleşmeye başladığı, hedefler koyup aksiyona geçebileceği kabul edilir.
Ancak ergenliğin her döneminde hormonların nöronlardan daha fazla etkili olduğu da kabul edilmektedir. Yani ergen bir gencin duygularıyla ve dürtüleriyle hareket etme eğiliminin düşünüp taşınarak, sorumluluk alarak, sonucu hesaplayarak hareket etme eğiliminden daha baskın olabilir.
Bu noktada özelde soru sahibi genelde ise bu yaşlardaki gençlerin dikkat etmek zorunda oldukları bir husus vardır: Kendini kaptırmamak…
Kendini kaptırmak, bir meseleye duyguların ve dürtülerin yönlendirmesiyle dalıp gitmektir. Mesele ister eğitim ister aşk ister cinsellik ister eğlence ister ideoloji olsun kendini kaptırıp gitmenin, sonu belirsiz maceralara atılmanın bir faydası olmayacaktır.
Karşılıklı konuşma ve görüşmelerin özellikle gençlik döneminde çok hızlı biçimde harama dönüşme riskinin olduğu açıktır. Bu da meselenin diğer meselelerden daha fazla dikkat istediğini göstermektedir. Gözümüzün önünde kaygan bir yol var, bizden önce o yoldan geçmeye çalışanların büyük bir bölümü görüyoruz ki orada kayıp düşüyorlar. Bunları görerek, bilerek “Ben düşmem." demek, pek de akıllıca olmayacaktır. Dinimizi, ahireti, haram ve helali önemsiyorsak dikkatli olmak ve temkini elden bırakmamak her iki tarafın da faydasına olacaktır. Belki de ileride kurulabilecek bir ailenin mutluluğu da neredeyse büyük oranda şimdiden gösterilecek dikkate bağlıdır. Aksi hâlde herhangi bir arabesk parçasına konu olabilecek türden acıları, ayrıca zararı sadece birbirini seven iki kişiye değil onların ailelerine ve çevrelerine de dokunacak problemleri kendi elinizle davet etme ihtimali doğacaktır.
Allah Teala’dan hepimize sabır, akıl, dikkat, temkin, düşünerek hareket etme ve takva nasip etmesini diler ve dileniriz.
1 ) Buhari, Kader, 9; Müslim, Kader, 20