9 dk.
30 Ocak 2025
Celcelutiye'yi Nasıl Okumalıyız? | 3. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Celcelutiye'yi Nasıl Okumalıyız? | 3. Kısım

Celcelutiye Nasıl Okunmalı?

 

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi; ne şekilde olursa olsun, Celcelutiye mutlaka okunmalıdır. Ancak okumaktan okumaya fark olduğu da muhakkak. Peki Celcelutiye nasıl okunmalı?

 

1. Tek başına okumak:
“Celcelutiye okumak” demek, bu duayı elinize alıp başından sonuna kadar tek başınıza bitirmek demektir. Esas olan, Celcelutiye’yi kimseyle paylaşmadan, anlamına vakıf olarak ve üzerinde düşünerek bireysel bir şekilde okumaktır. Ancak zamanınız veya enerjiniz buna yetmiyorsa, Celcelutiye’yi iki ya da üç parçaya bölüp farklı zamanlarda okuyarak tamamlamak da mümkündür.

 

2. Anlamını bilerek okumak:
Duaların ruhu esas olarak anlamını bilerek okunduğunda ortaya çıkar. Ne istediğini bilmek, duayı samimiyetle ve huşu içinde yapabilmek için önemlidir. Cevşen, Celcelutiye veya başka dualar; anlamları bilinmeden okunduğunda da elbette fayda sağlar ancak esas fayda anlamlarını anlayarak okumaktan gelir. Günümüzde basılı Celcelutiye metinlerinin çoğu meallidir ve anlamlarına kolayca ulaşabilirsiniz. Ayrıca Hayırhah uygulamamızda Celcelutiye’nin orijinal metni, Türkçe okunuşu ve meali bir arada sunulmaktadır. Bu kaynaktan da istifade edebilirsiniz.

 

3. Paylaşarak okumaktan kaçınmak:
Celcelutiye, düzeni itibariyle Cevşen’den farklı bir yapıya sahiptir. Cevşen, 100 bağımsız bap (bölüm) içerdiğinden, bölünerek farklı kişiler tarafından okunabilir. Ancak Celcelutiye, başından sonuna kadar birbirine bağlı beyitlerden oluşur. Bu nedenle paylaşarak okumak, anlam bütünlüğünü zedeleyebilir. Bir beyiti siz okurken diğer beyiti başka biri okuyorsa bu çok da istenen bir şey olmayabilecektir.

 

Arapça bilen ya da ayet ve hadislerle ilişki kurabilen kişiler, beyitler arasında konu bütünlüğü sağlayacak şekilde bölümler oluşturabilir. Bu durumda Celcelutiye’yi üç parçaya bölerek okuyabilirsiniz. Örneğin:

 

  • 1. Bölüm: 1’den  37. beyite kadar,
     
  • 2. Bölüm:  38’den 85. beyite kadar,
     
  • 3. Bölüm: 86’dan sonuna kadar.
     

Ancak bu tür bir paylaşımda da parçaların uzunluğu birbirine eşit olmayacaktır. Celcelutiye’nin en güzel ve verimli şekilde okunma yöntemi, bireysel olarak başından sonuna kadar okunmasıdır.

 

4. Cevşen mi okumalıyım, Celcelutiye mi?
Bu soru sıkça sorulabilir: “Eğer tek birini okuyabilecek kadar vaktim varsa hangisini tercih etmeliyim?” Bu tamamen size kalmıştır. Cevşen, Evrâd-ı Kudsiye, Celcelutiye, Delailü’l-Hayrat… Hepsi makbul, güzel dualardır. Ancak en güzeli, her birinden bir miktar okuyabilmektir.

 

Buna bir örnek verelim: Farmakolojide “sinerjik etki” diye bir kavram vardır. Aynı türden iki ilaç içtiğinizde, örneğin iki ağrı kesici aldığınızda, faydası 2 birim olabilir. Ancak farklı türden iki ağrı kesici içerseniz, etkileri birbirini tamamlayarak 3 birim fayda sağlayabilir. Yani, sinerjik etkide 1+1=2 değil, en az 3’tür.

 

Dualarda da durum böyledir. Eğer iki kez Cevşen okuyacak kadar zamanınız varsa, bunun yerine bir Cevşen ve bir Celcelutiye okumanız daha faydalı olabilir. Aynı şekilde, sürekli Cevşen okuyorsanız, arada bir Celcelutiye ya da Evrâd-ı Kudsiye okumak da etkili olacaktır. Duaları çeşitlendirmek, dua kahramanları diyebileceğimiz büyük zatların önemli bir alışkanlığıdır. Bu yöntem, tıpkı farmakolojideki sinerjik etki gibi, dualarınızın tesirini artırabilir.
 

5. Dua: Diğer işler gibi bir ibadet:
 Dua da spor yapmak, yemek yemek, işe gitmek ya da ders çalışmak gibi bir iştir. Kendisinden fayda beklenen her iş gibi, dua da düzenli bir şekilde yapılmalıdır. Hayatında hiç spor yapmamış bir insanın aniden 10 kilometre koşmaya kalkması nasıl ki fayda sağlamazsa, hayatında hiç dua etmeyen birinin yalnızca bir tavsiye üzerine Celcelutiye okuyup mucizevi bir sonuç beklemesi de aynı şekilde olabilir. Ancak Allah Teala’nın, sıkışan kulunun duasını kabul edeceği buyurulmuştur. Bu nedenle samimiyetle ve yoğun bir teveccühle yapılan duaların istisnai sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır. “Hayatında dua olmayan bir insana Celcelutiye hiçbir fayda vermez!” denilemez. Ancak böylesi bir teveccühü yakalamak için de insanın hayatında duaya yer vermesi, belli bir miktar dua rezervine sahip olması, marifetullah sahibi olması yani Allah Teala’yı isim ve sıfatlarıyla az çok tanıması gerekir diyebiliriz.

 

6. Teveccüh mü Fayda mı?
Dua konusunda genel bir sıkıntımız şudur: Dua, Allah’tan bir şey istemek demektir. Ancak dua esnasında gönlümüzde iki farklı arzu çatışabiliyor: Birincisi, istediğimiz şeyi elde etme arzusu; ikincisi ise Allah Teala’ya tam teveccüh edebilme hali. Allah’a tam teveccüh edebilmek, kişinin gönülden Allah’a yönelmesi, Onun ilmi, iradesi, kudreti, lütfu, keremi ve merhameti karşısında kendi acizliğini, fakirliğini ve muhtaçlığını idrak etmesidir. Ayrıca,dua eden kişi, talep ettiği şeyin büyüklüğünün farkında olarak, Allah’ın kapısından asla eli boş dönmeyeceğine güvenmelidir. İşte bu hâlet-i ruhiye ile dua eden kişi, en küçük bir ihtiyacını bile Allah’tan istemekte tereddüt etmemelidir. Ayakkabısının bağını da, sofrasının tuzunu da, öğrenmek istediği dili de, şifayı, bereketi, cenneti de Allah’tan dilemekte hiçbir sakınca yoktur.

 

Fakat kişi dua ederken bu hakikatleri unutursa, yani Allah’a teveccüh etmeden yalnızca talep ettiği şeye odaklanırsa, bu aslında tam anlamıyla bir dua sayılmaz. Çünkü duanın özünde, istenilen şeyden ziyade Allah’a yönelmek, Ona yakınlaşmak vardır. Peygamber Efendimiz’in (sas) “Dua ibadetin özüdür, ibadetin ta kendisidir.” hadisi de bu hakikati ifade eder.

 

Gerçek bir dua, ibadet niyetiyle ve Allah’a tam bir teslimiyetle yapılmalıdır. İnsan, böyle dua etmeye devam ettikçe, öyle bir ruhani olgunluğa erişir ki, zamanla kendi isteklerinden bile vazgeçebilir ve “Allah’ım! Sen benden razı ol, beni affet; istediğim şey olsa da olur, olmasa da olur.” diyebilir.

 

7. Duanın asıl gayesi:


“Dua, ibadetin özüdür.” (1) hadisi, duanın yalnızca bir şeyler istemek değil, Allah’a yönelerek Onunla muhatap olmanın bir ibadet olduğunu vurgular. Duanın anlamı, yalnızca bir isteği elde etmekten öte, Allah Teala ile bağ kurmak, Onun huzurunda halini dile getirmektir. Bu hakikati anlamadan yapılan dualar, Cevşen, Celcelutiye ya da diğer sünnet dualarından yeterince fayda sağlayamaz. Samimiyetten uzak dualar, maalesef gerçek bir dua olarak kabul edilemez. Çünkü dua, ibadetin ta kendisidir ve Allah ile kalpten bir iletişim kurmayı gerektirir.


Evet! Duanın asıl noktası, Allah Teala ile muhatap olmak, Onunla konuşmak ve halini Ona arz etmektir. Bu, istenilen şeyleri elde etmekten veya edememekten çok daha öte bir anlam taşır. Bu hakikati göz önünde bulundurmadan dua eden kişiler, ne duadan, ne Cevşen’den, ne Kur’an ve hadislerdeki dualardan, ne de Celcelutiye’den yeterince istifade edebilirler. Çünkü böylesi kimseler, “Hıdırellez günü dileğini bir kağıda yaz, sonra o kağıdı ağacın altına göm!” deseniz, bunu da yapar. “Yediveren Dedenin türbesindeki ağaca bir çaput bağla.” deseniz, onu da yapar. Bu durumda yapılan dualar, gerçek bir dua olarak değerlendirilemez.

Celcelutiye ile Çıkılan Yolculuk:

 

Celcelutiye insana dua şuuru kazandırmada son derece etkili bir güce sahiptir. Onu anlayarak okuyanlar, bu hakikati çok daha derin bir şekilde idrak edeceklerdir. Zira bu tür bilgileri ancak tecrübe ederek anlamak mümkündür. Eğer bizler de böyle güvenli ve zevkli bir maceraya atılmak istiyorsak yapmamız gereken şey son derece basit: Celcelutiye’yi açmak, anlamaya çalışarak ve içselleştirerek okumak.

 

Celcelutiye’yi okumaya başlayan bir insan, daha ilk beyitten itibaren ruhunun farklı bir moda büründüğünü hisseder:

 

Bede’tü bi bismillahi rûhî bihihtedet – İlâ keşfi esrârin bi bâtınihintavet:
 Sırların hazinesi, Bismillah ile başlarım. Onunla o hazineyi keşfederim.

 

Bu sözlerle Celcelutiye’ye başlayan kişi, adeta sevdiği ve güvendiği bir dostuyla güvenli ve keyifli bir yolculuğa çıkmış gibi hisseder.

 

Bu yolculuk sırasında önce Peygamber Efendimiz’e (sas) salat ve selam durağına uğrarız. Ardından Allah Teala’nın farklı isimlerinden oluşan manevi duraklara varırız. Bu duraklarda, kalbimiz adeta manevi bir ameliyattan geçirilir, temizlenir ve yeniden asıl hayatı olan manevi hayata döndürülür.

 

Daha sonra yolumuz Kur’an-ı Kerim’deki Huruf-u Mukattaa dediğimiz Tâ-HâYâ-SînHâ-MîmKâfNûn gibi sır dolu harflerin duraklarına çıkar. Bu harfler, maddi ve manevi musibetlerden korunmak için birer şefaatçi kılınır.

 

Hatta öyle anlar gelir ki, insan kendisini Elif-Lâm-Mîm-Râ harflerinin manevi asansörüne binmiş gibi hisseder. Bu asansör, ruhaniler ve melekler meclisine yükselmişçesine bir huzur ve sekine hâli yaşatır.

 

Celcelutiye'deki bu duraklar, hayatta karşılaştığımız olaylara nasıl yaklaşmamız gerektiğini bize öğretir ve duygu-düşüncelerimizi bu doğrultuda şekillendirir. Aynı zamanda karanlık ve fırtınalı vakitlerde, Allah Teâlâ'nın hangi isminin yardıma koşacağına dair önemli ipuçları sunar. Bu ipuçlarını doğru şekilde değerlendiren bir insan imanının, tevekkülünün ve teslimiyetinin gücü oranında, karşılaştığı zorluklar ve musibetler karşısında, adeta bir usta sörfçü gibi, o karanlık dönemlerin ve devasa dalgaların üstesinden gelebilir.

 

Hayatında birçok şeyin yolunda gitmediğini, maddi ve manevi dünyasının dağılmış olduğunu hisseden ancak bunu toparlama gücüne sahip olmayan bir kişi, "Bi ḥaqqi feqacin meá meḥmetin yâ ilâhenâ - Ve bi esmâikel ḥusnâ ecirnî mineş şetet" şeklindeki beyti, adeta kendisi için yazılmış gibi hissedebilir. Bu beyitte, kişinin dağınıklıktan ve perişanlıktan kurtulma dileği, özellikle Allah’ın Fettah ve Rezzak isimlerinin hürmetine yapılan bir dua olarak karşımıza çıkar:


Ey İlah’ımız Fettah ve Rezzak isimlerinin hürmetine ve Esma-i Hüsna diye tarif edilen bütün güzel isimlerinin hakkı için beni dağınıklık ve perişaniyetten kurtar.”

 

Son olarak, bu dua tamamlandığında, okuyucu bazen sert, bazen yumuşak, bazen heyecanlı, bazen ise sakin bir şekilde ilerleyen bu yolculuğun sonuna gelmiş olur. İnsan, arzu ettiği noktaya ulaşmış ve artık kişinin kalbi mutmain olmuştur...

 

Celcelutiye, önümüzdeki değerli bir hazine gibidir; bu hazineyi keşfetmek isteyen bir kişi, elini uzattığında asla boş dönmeyecektir. Dolayısıyla bu hazineden faydalanmamak, ona elini uzatmamak ve oradaki dua metinlerini okumamak, akıl kârı bir davranış olmayacaktır.

 

Allah Teâlâ'dan, Celcelutiye gibi dua hazinelerinden doğru şekilde istifade etme imkânını bizlere nasip etmesini dileriz.

 


 

1-) Tirmizi, Daavat, 1