7 dk.
30 Ağustos 2024
Cennet Nimetleri Çöl İnsanları İçin mi? | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Cennet Nimetleri Çöl İnsanları İçin mi? | 2. Kısım

Not: Bu yazı “Cennet Nimetleri Çöl İnsanları İçin mi?” başlıklı yazı dizisinin ikinci yazısıdır. Serinin ilk yazısını buradan okuyabilirsiniz. 

 

Beşincisi: Cennette ikram edilecek içki kavramını dünyada bildiğimiz alkollü içeceklerle aynı şeyler olarak düşünmemeliyiz.

 

Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler (içkiler), dolu dolu kadehlerle etraflarında dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir.”1

 

Şüphesiz takva sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, yaşıt kızlar, içki dolu kaseler vardır.”2

 

Kendilerine mühürlü halis bir içki sunulur.”3

 

Tasvir edilen tablolar zaten açıktır ve Cennetin rahat, huzur, konfor, merhamet, iyilik ve güzellik dolu bir yer olduğunu anlatmaktadır.

 

İnsanların dünya hayatlarında başta su olmak üzere çeşitli içeceklerin ne kadar önemli olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. İnsanlık tarih boyunca içecek olarak sadece su ile yetinmemiş, binlerce çeşit şerbetler, meyve suları, çaylar, kahveler gibi meşru içeceklerin yanında Kur’an’ın yasakladığı sarhoş edici içecekler de icat etmişlerdir. Bu içeceklerin insan fizyolojisi ve psikolojisi açısından ne anlama geldikleri, insan üzerindeki etkileri ise zaten açıktır.

 

Cennet de huzur ve rahat yeri olduğu için zahmetsizce hazırlanıp içene hiçbir yan etkisinin olmayacağı çeşitli içeceklerden bahsedilmesi son derece doğaldır. 

 

Altıncısı: Her ne kadar soruda geçmese de cennet nimetleri arasında kıyafetlerden de bahsedilmiştir. Kıyafetler hayatımızda önemli bir yere tutarlar. İnsanların genelinde güzel giyinme arzusu bulunur. Moda, süslenme, altınlar, zümrütler, inciler vb… Bu noktada bazı insanlar “Ben o akıma girmiyorum, modayı takip etmiyorum.” diyebilirler. Hatta fazla süslü püslü kıyafetleri itici bulabilirler. Ancak yine az bir kısım insan hariç çoğunluk bir şekilde “aksesuar” kullanır. Parmaklarına takacakları zarif bir pırlantayı, kollarında taşıyacakları kaliteli bir İsviçre saatini isterler. Zira bu insanın fıtratında olan bir şeydir.

 

Ezcümle; Kur’an’da Cennet nimetlerinden veya ödüllerinden bahseden ayetlerin hem tarihsel hem evrensel yönleri vardır. Kur’an’ın ilk muhatapları Efendimiz (sas) ve o dönemin Arap kavmi olduğu için zahiren öncelikle onların zevklerine, kültürlerine hitap edilmesinde bir mahsur yoktur. Ancak dikkatli okuyucular bahsedilen nimetlerin aslında bütün insanlık için geçerli olduğunu anlayacaklardır.

 

Dijital bir çağda ve bilgi toplumunda yaşıyoruz. Tüketim alışkanlıklarımızdan zevklerimize, yetişme şartlarımızdan dünyevi ideallerimize kadar pek çok şey 1.400 yıl önceki gibi değildir, dünya çok değişmiştir. Ancak insan doğası evrimsel açıdan da bakılsa manevi açıdan da bakılsa sosyal tarih yahut kültürel antropoloji açısından da bakılsa temel özellikleri itibariyle değişmemiştir. İnsanlar binlerce yıldır acıdan ve tehlikeden kaçmakta, güvenlik ve hazza ulaşmaya çalışmaktadır. Yine binlerce yıldır barınma, üreme, beslenme gibi temel davranış kalıplarımız esasta aynı fonksiyona ve niteliğe sahiptir. Eğlence kültürlerimiz veya hazza dayalı davranışlarımız formel açıdan değişse de bu değişiklikler eğlencenin veya hazzın temel niteliğini değiştirmemiş, aslî özelliklerini bozmamıştır. Bu nedenle binlerce yıldır benzer yiyecekleri, benzer içecekleri, benzer barınma yerlerini ve benzer üreme davranışlarını tercih ediyoruz. Bu benzerlikler temelde olan benzerliklerdir. Dolayısıyla Kur’an’da vaat edilen Cennet nimetleri de insanın temelde değişmeyen ideallerine ve arzularına hitap etmektedir.

 

Diğer yandan Kur’an’ın önemli özelliklerinden bir tanesi çok realist bir kitap olmasıdır. Buna ek olarak Kur’an karşısında az çok insaflı, akıllı, okuduğunu anlayabilen kişilerin olduğunu varsayarak mesajlarını verir. Sonuç olarak, Kur’an’ın cennet nimetleri arasında saydığı şeyler tarihin bir döneminde Arap yarımadasında çöl ortamında yaşamış insanlara değil, bütün bir insanlığa hitap etmektedir.

 

Cenneti Dünyevi Ölçülerle Düşünmek

 

Cennetteki nimetlerin bu dünyadaki algılarımız, zihin dünyamız ve alışkanlıklarımız ile değerlendirilmesi ve öyle hayal edilmesi yanlış olacaktır.

 

Bir ayette “İman edip salih ameller işleyenlere kendileri için altından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! Oradaki bir meyveden kendilerine rızık olarak verildikçe: “Bu, daha evvel (dünyada) bize lütfedilen bir meyveye benziyor.” derler. İşte bu şekilde onlara, daha evvel bildikleri rızıklara benzer nimetler ihsan edilir. Orada kendileri için tertemiz eşler vardır ve onlar orada ebedî kalırlar.4 buyrulur.

 

Bir başka ayette de “Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.”5 buyrulmuştur.

 

Efendimiz (sas) de bir kudsi hadiste Allah Teala’nın “Ben salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın hatırlayıp hayal edemediği nimetler hazırladım.”6 buyurduğunu anlatır.

 

Cennet nimetlerinin isim, şekil veya konsept itibariyle dünya nimetlerine benzediği ancak asılları itibariyle farklı bir mahiyete sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum elbette ki “Cennetteki nimetler dünyadakilerden tamamen farklıdır.” anlamına gelmez. Ancak dünyadaki güzelliklerin birer gölge olduğunu ve Cennet nimetlerinin bu güzelliklerin yahut zevklerin, lezzetlerin, hayırların asıl kaynağı gibi olduklarını söyleyebiliriz. Dolayısıyla Cennetteki koltuklar, köşkler, ağaçlar, ırmaklar, meyveler gibi bütün nimetleri dünyadakilerin aynısı şeklinde algılamak da Cennet nimetlerinin sıradan nimetler olduğu düşüncesine yol açabilir ancak bu düşünce yanlıştır.

 

En Büyük Nimet

 

Her müminde imanının, ihlasının ve takvasının derecesine göre bir ahiret arzusu vardır. Allah Teala bu arzuyu kamçılama, müminlere şevk verme adına tasavvur veya hayal edebildiğimiz bazı tablolarla hem genel olarak ahireti hem de Cennet ve Cehennemi resmetmiştir. Dünya hayatımız itibariyle bizim biyolojik özelliklerimize sıkı sıkıya bağlı olmamız nedeniyle Allah Cennetin cismani veya maddi nimetlerini ön plana çıkarmıştır ve bizlerle o dille konuşmaktadır. Ancak Cennette bizim hayallerimizi, dünyevi algılarımızı aşan öyle nimetler vardır ki hakiki bir mümin için esas önemli olanlar da onlardır.

 

Örneğin bir ayette; “Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.”7 buyurulur.

 

Allah’ın rızasının ne büyük bir nimet olduğunu ve ahirette-cennette ne gibi sonuçlar doğuracağını bugünkü hâlimizle kestiremeyiz. 

 

Zaten Cennette cismani lezzetlerin üstünde Allah’ın rızası veya Allah’ın Cemalini müşahede etme, seyretme durumları dünyada ulaştığımız marifetullah ufku nispetinde olacaktır. Söz gelimi bu dünyada Allah Teala’ya daha yakın yaşayanlar günde belki birkaç defa Allah Teala’yı müşahede edecekler ve her defasında daha derin nimetlere, daha ölçüye gelmez manevi hazlara gark olacaklar ve daha değişik bir hâl alacaklardır. 

 

Zaten bir nimetin en manalı yönü onun cismani lezzet vermesinden öte bir nimet olduğunun bilinmesidir. Nasıl ki bu dünyada çok önem verdiğimiz, herkesten çok sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz bir insan bize bir elma hediye etse o elmanın lezzeti o zatın bize bir elma hediye etmiş olma lezzetinden çok daha hafif kalacaktır. Aynı şekilde Cennet nimetlerini tadan bir mümin de o nimetlerin kendilerine ait lezzetlerden çok o nimetlerin birer nimet olduğunu bilecektir ve bunun lezzeti o nimetlerin kendi lezzetlerinden daha büyük olacaktır.

 

Yüce Allah'tan bizleri affetmesini, bakış açılarımızı ıslah etmesini, bizi Cennetine kabul buyurmasını, Cemaline ve Rızasına erdirmesini diler ve dileniriz.
 


 

1 Saffat, 43-47

2 Nebe, 31-34

3 Mutaffifin, 25

4 Bakara, 25

5 Secde, 17

6 Buhari, Bed’ül-halk 8; Müslim, Cennet 2

7 Tevbe, 72