Cennette Sadece Oruçluların Gireceği Kapı
Orucun getirdiği sıkıntı ve zorluklara karşı verilen mükafatlardan bahseden ve Sehl bin Sad’dan (ra) nakledilen bir hadis-i şerifte Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:
إِنَّ فِي الْجَنَّةِ بَابًا يُقَالُ لَهُ الرَّيَّانُ يَدْخُلُ مِنْهُ الصَّائِمُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لاَ يَدْخُلُ مَعَهُمْ أَحَدٌ غَيْرُهُمْ يُقَالُ أَيْنَ الصَّائِمُونَ فَيَدْخُلُونَ مِنْهُ فَإِذَا دَخَلَ آخِرُهُمْ أُغْلِقَ فَلَمْ يَدْخُلْ مِنْهُ أَحَد
“Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır ki bu kapıdan kıyamet günü oruç tutanlar girer, onlardan başka hiçbir kimse giremez. ‘'Oruç tutanlar nerede?’' denilir. Onlar da ayağa kalkarlar. Bu kapıdan onlardan başka bir kimse giremez. Kapıdan girdiklerinde kapı kilitlenir, artık bu kapıdan hiçbir kimse giremez.”1
Reyyan
Reyyan kelimesi kök olarak “yiyip içmeye doyma” anlamı taşımaktadır. Ancak buradaki yeme içme hâli kendini kaybedercesine tıka basa, karnını hareket edemeyecek kadar şişirerek, kişiyi gaflete ve abes fiillere götürecek kadar oburca, sağlıksız ve ahlaka uygun düşmeyen bir şekilde yeme içme değildir. Bahsedilen doyma hâli sünnet üzere olan, kişiyi tatmin edecek şekilde doygunluk hissi yaşatacak bir hâldir. Reyyan kelimesi de bu hâlin mübalağalı çekimidir. Yani tam tatmin olma durumudur.
Yeme ve içmeye tam tatmin olma, o anda başka bir şey daha aramama hâlini az çok oruçtan sonra iftarlarda hepimiz hissetmiş olabiliriz.
Cennetteki o kapıya “oruçlular kapısı” veya “sabredenler kapısı” gibi isimler değil de Reyyan isminin verilmiş olması, oruçlu için iki ferahlama olduğundan bahseden hadis2 ile de paralellik göstermektedir. O hadiste geçen ferahlama hâline paralel olarak oruçlunun sanki reyyan hâli hissedeceği iki vakit olacaktır. Biri, iftar ettiği vakittir. Zaten Allah Teala’nın insana bahşettiği iştah ve tatma özelliklerin yapısı gereği insan, uzun süreli açlık ve susuzluktan sonra sadece basit bir yemek, hatta bir miktar ekmek ve bir miktar su ile de tatmin olabilir. Normalde pek beğenmediğimiz, burun kıvıracağımız yiyecekler dahi o açlığın üstüne gayet güzel ve lezzetli gelebilir. Tat ve serinlik olarak daha iyisini aradığımız sular, o susuzluktan sonra gayet makul hâle gelebilir. Fakat bu tatma hâli bu dünyanın bir günlük reyyanıdır. Buradan kıyasla cennetteki reyyan hâlinin mükemmelliğini düşünebiliriz.
Evet, kıyamet günü cennetin o kapısından sadece oruçlular girecek, oruçlu olmayanlar girmeyecektir. Orada “Oruçlarına riayet edenler kimlerdir?” diye sorulacaktır. Hadiste tam olarak; أَيْنَ الصَّائِمُون “Oruçlular nerede?” diye sorulacağı beyan edilmiştir. “Eyne-Nerede?” ibaresi bir yönüyle “Hani benim kitabım nerede? Çantam nerede?” sorularındaki gibi düz anlamıyla, bir şeyin yerini sorma anlamındadır. Fakat diğer taraftan iyi bir şey yapanların ya da bir şeyi başaranların ödüllendirilmeleri için kendilerini göstermelerini isteme, “Buyursunlar gelsinler!” şeklinde bir anlamı da içinde taşımaktadır. Adeta “Eyne’s-Sâimûn?-Nerede o oruç tutanlar?” denilmekle “Ey oruçlular! Bu sizin içindir!” denilmiş gibidir.
“Saimun” (Oruçlular, oruç tutanlar) ifadesinden asıl kastedilenin hayatında oruca gerçekten yer veren, orucu önemseyen, kendi hayatına orucu yerleştirebilmiş kişiler olduğunu anlamak mümkündür.
Bu durumda “Saimun”dan olma hâlinin asgarisi Ramazan oruçlarını, sağlık, seferilik, günlük hayatı ciddi etkileyen durumlar gibi Allah Teala’nın izin verdiği ruhsatlar dışında elinden geldiğince tutmaktır. Yolcular, sağlığı elverişli olmayanlar veya oruç tuttuğu için günlük hayatı ciddi derecede olumsuz etkilenenler için dinin verdiği bir ruhsat vardır. Bunlardan yolcuların ve sağlığı elverişli olmayanların kimler olduğu zaten bilinmektedir. Diğer yandan bazılarının oruç tutmakla günlük hayatlarının ciddi derecede olumsuz etkilenmesi de mümkündür. İslam'ın ruhunda kolaylık vardır. Namazların seferiyken kısaltılması, sağlık açısından risk oluşturan durumlarda teyemmüme cevaz verilmesi, çocuğunu emziren annelere oruç tutmama ruhsatı verilmesi gibi durumlar buna örnektir. Bu bağlamda oruç tutmanın hayatını ciddi şekilde olumsuz etkileyeceği insanlar ellerinden geldiğince oruçlarını tutmaya gayret gösterseler fakat tamamını yapamamış olsalar yine de Ramazan’dan ve onun bereketinden tamamen mahrum kalırlar denilemez. Şeriatın kabul ettiği meşru mazeretler dışında farz orucunu elinden geldiğince maksimum miktarda tutan ve tutamadığında yine kazasını takip etmeye çalışan kişilere ‘’Saimun’’ diyebiliriz.
Daha ideal hâliyle ise, Efendimiz’in (sas) tarif ettiği şekliyle Ramazan orucuna ek olarak Şaban ayında tutulan oruçlar, Şevval ayından altı gün ve diğer aylarda üç gün oruç tutmak da insanın hayatına orucu yerleştirmesine ve Saimun’dan olmasına vesile olacaktır.
Saimun’dan sayılanlar, kıyamet gününde Reyyan kapısından davet edileceklerdir. Dolayısıyla bu davetin getirdiği ekstra mükâfatlara da nail olacaklardır. Cennet bizim dünya hayatından bildiğimiz şekliyle üç boyuta sıkışan bir yer değildir. Bundan dolayı farklı sebeplerle açılacak olan başka kapılar da vardır. Bu dünyada bir günlük orucu açmanın ardından gelen ferahlama ve reyyan hâlinin cennette Reyyan’a dönüşmesinin, tam tatmin olmanın ancak bu yolla kazanılabileceğini düşünmek mümkündür. O kapının adının Reyyan olmasından, başka tatmin olma yolları olduğuna da bir işaret bulup bu işaretler üzerine de düşünebiliriz. Cennet nimetlerini tam olarak hayal etmemiz mümkün olmasa da bu işaretlerden hayale ve tasavvura giden bir yol bulabiliriz. Bunları kazanmanın yolunun oruç olduğunu unutmamalıyız.
Allah Teala’dan bizleri Saimun’dan, midesiyle olduğu kadar diliyle, gözüyle, elleriyle ve kalbiyle de oruç tutanlardan, orucu hayatına yerleştirebilenlerden eylemesini diler ve dileniriz.
1 ) Müslim, Sıyam, 166
2 ) “Oruç tutan için iki ferahlık vardır. (Oruçlu) iftar ettiği zaman ferahlar ve Rabbine kavuştuğu (lika) vakit bir daha ferahlar.” (Buhari, Savm, 9; Müslim, Sıyam, 163)