


Dijital Çağın Gizli Tehlikesi: Sosyal Medyada Gıybet
Soru: Gıybet kavramının sınırları nelerdir? Sosyal medyadan da gıybet edilir mi? Bu zamanda sosyal medyada gıybet konusunda nasıl dikkatli olabiliriz? Kim olduğunu bilmediğimiz bir kişi hakkında sosyal medya hesabına dair konuşmamız da gıybet kapsamına girer mi?
Cevap: Günümüz dünyasında sosyal medya hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiş, bir gönderi hakkında yorum yapmak veya bir düşünceyi paylaşmak saniyeler içinde gerçekleşen sıradan bir eyleme dönüşmüştür. Her gün milyarlarca insanın etkileşimde bulunduğu bu dijital platformlar ifade özgürlüğü ve bilgi alışverişi için eşsiz fırsatlar sunarken, aynı zamanda ciddi ahlaki sorumlulukları da beraberinde getirmektedir. Parmaklarımızın ucundaki klavyenin bizi manevi sorumluluğu ağır olan bir hataya ne kadar kolay sürükleyebileceğini anlamamız son derece önemlidir.
1. Eleştiri ile Gıybet Arasındaki İnce Çizgi
Toplumsal hayatın sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için yapıcı eleştiri kültürü elzemdir ancak bu meşru hak, sosyal medyanın anonimliği ve hızıyla kolayca kişisel haklara tecavüz eden gıybete dönüşebilir. Bu nedenle toplumsal bir sorumluluk olan eleştiri ile manevi bir cürüm olan gıybet arasındaki temel farkları net bir şekilde ortaya koyarak bu ince çizgiyi belirginleştirmek gerekir.
Gıybet genel tanımıyla bir kişinin arkasından hoşlanmayacağı her şeyi söylemek olsa da bu tanımın(1) dışında kalan meşru bir eleştiri alanı vardır. Özellikle toplumsal bir misyon üstlenmiş, topluma yönelik bir eser vermiş veya herhangi bir şekilde kamuya mâl olmuş insanların, bu sorumluluk alanlarına giren eylem ve eserleri hakkındaki değerlendirmeler gıybet sayılmaz. (2) Elbette bu eleştirilerde de hakaret ve küfür gibi İslam ahlakına aykırı unsurlardan titizlikle kaçınılmalıdır. Gıybet sayılmayan durumlar şu şekilde özetlenebilir:
• Kamusal Misyon ve Sorumluluklar: Bir vali, bakan veya belediye başkanının kamusal görevlerini ihmal etmesi; bir doktorun hastalara kötü davranması gibi kişinin toplumsal sorumluluk alanına giren hataları açıkça dile getirilebilir.
• Profesyonel Yeterlilik ve Eserler: Bir sporcunun performansı, bir teknik direktörün taktikleri veya bir futbol kulübünün başkanının yönetimsel kararları eleştiriye açıktır. Benzer şekilde iktisadi konularda halka açık görüş bildiren birisi için mesleki yetkinliğiyle ilgili olarak, “O adam zaten son çalıştığı yerlerin hepsinden kovuldu, pek iktisat da bilmez.” şeklinde yorumlar yapılabilir. Yahut çocuğuna özel ders için öğretmen seçimi yapacak bir veliye “O öğretmen kendisine getirilen soruların bir kısmını yanıtlayamıyor ve yanlış çözüyor. Branşında çok da yeterli görünmüyor.” gibi bir cümle kişinin mesleki yetkinliğini ilgilendirdiği için meşru eleştiri sınırları içinde kalır.
Eleştirinin gıybete dönüştüğü an, konuşmanın konusunun kişinin kamusal kimliğinden ve toplumsal sorumluluk alanından çıkıp özel hayatına, kişisel zaaflarına ve başkalarını ilgilendirmeyen hatalarına yöneldiği andır. Bir kişinin arkasından konuşulduğunda hoşlanmayacağı, kamuya mal olan yönleriyle ilgisi olmayan her türlü olumsuz ifade haram olan gıybet kapsamına girer. (3) Sosyal medyada bu tür bir içeriği yazmak, altına yorum yapmak veya "retweet/repost" ederek yayılmasına ortak olmak da hüküm olarak gıybet sınırlarına girebilecektir.
Eleştiri ve gıybet arasındaki bu farkı anlamak hem toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirme hem de ahlaki olarak doğru çizgide kalma açısından kritik bir öneme sahiptir.
2. Gıybet Tuzakları: Farkında Olmadan Düştüğümüz Hatalar
Gıybet, çoğu zaman yalnızca birinin arkasından açıkça kötü konuşmak olarak algılanır. Oysa bu günahın gündelik dilimize, şakalarımıza ve dolaylı anlatımlarımıza sızan daha üstü kapalı ve fark edilmesi zor biçimleri vardır. Masum bir espri veya sıradan bir benzetme gibi görünen ancak gıybet kategorisine giren bazı örnekleri birlikte ele alalım:
Bazen bazı kimseleri eleştirmek veya bir durumu anlatmak için başka bir kişinin bilinen olumsuz bir özelliğini örnek olarak kullanırız. Bu dolaylı anlatım da gıybet kapsamına girebilir. Örneğin, eşine karşı kaba ve anlayışsız olduğu çevresi tarafından bilinen "Bülent" isminde birini düşünelim. Bir başkasına "Tıpkı Bülent gibi anlayışsızsın" demek, her ne kadar asıl hedef o an konuştuğumuz kişi olsa da, Bülent'in hoşlanmayacağı bir özelliğini gıyabında dile getirme kategorisine girdiği için gıybet sayılır ve haramdır.
Alay ve taklit en yaygın gıybet biçimlerinden birisidir. Fakat insanlar mizah amaçlı konuştuklarını düşünüp bu konuları masum sayabilmektedir.
Bir kişinin fotoğrafı veya videosu üzerinden onun kılık kıyafeti, duruşu veya tavrıyla alay etmek, ona "Ali Desidero" gibi sembolik lakaplar takmak, o kişinin kimliği veya tanınırlığı ne olursa olsun gıybettir. Bu konunun hassasiyetini en güzel şekilde Hz. Peygamber'in (sas) bir uyarısında görmekteyiz. Hz. Aişe validemiz, anlattığına göre bir insanın durumunu anlatırken onu taklit eder. Bunun üzerine Allah Resulü (sas) şu zarif ve net tavrı ortaya koyar:
"Bana dünyanın en kıymetli şeylerini verseler yine de bir insanı hoşlanmayacağı şekilde taklit edip anmayı kesinlikle istemem."(4)
Bu ifadede Hz. Peygamber (sas), doğrudan bir yasaklama veya kınama yerine, meselenin kendi nezdindeki manevi ağırlığını ve çirkinliğini ortaya koyarak en etkili dersi vermiştir. İçimizden gelen alay etme duygusunu bu nebevi uyarıyı hatırlayarak bastırmak, kişinin ahlakını güzelleştiren bir nefisle cihattır ve kişiyi ahireti adına büyük yüklerden kurtaracak paha biçilmez bir manevi kazanımdır.
3. Sosyal Medyada Gıybet Nasıl Büyür?
Sosyal medya platformları yapıları gereği bilginin hızla yayılması için tasarlanmıştır. Bu özellik olumlu içerikler için bir avantajken, gıybet gibi ahlaki bir sorunu katlayarak büyüten tehlikeli bir etki yaratır.
Gündelik hayatta iki kişi arasında kalan bir gıybet sınırlı bir etkiye sahip olabilir. Ancak sosyal medyada paylaşılan bir gıybet içerikli yorum veya gönderi, paylaşan kişinin takipçi sayısı ve o takipçilerin de kendi çevreleri aracılığıyla çığ gibi büyüyerek binlerce, hatta milyonlarca insana ulaşabilir. Bir gıybetin viral hâle gelmesi o günahın sorumluluğunu da katlayarak arttırır. Kur'an-ı Kerim'in, Hümeze suresinde arkadan çekiştiren ve laf taşıyanlar için ortaya koyduğu şiddetli tehditler meselenin ciddiyetini anlamak için tek başına yeterli sayılmalıdır.(5)
Sosyal medyada sıkça karşılaşılan bir yanılgı vardır. Bu, hakkında konuşulan veya alay edilen kişinin kimliğinin bilinmemesinin ya da hesabının anonim olmasının, yapılan eylemi gıybet olmaktan çıkardığı düşüncesidir. Oysa ahlaki ilke, eylemin kendisine odaklıdır. Gıybeti yapılan, dedikodusu yayılan veya alay edilen kişinin kim olduğunu bilip bilmemek yapılan eylemin gıybet, dedikodu veya alay olduğu gerçeğini değiştirmez ve kişiyi manevi sorumluluktan kurtarmaz.(6)
4. Gıybete Karşı Manevi Çözümler: Telafi ve Korunma Yolları
Hata yapmak insan doğasının bir parçasıdır lakin hatada ısrar etmek yerine pişmanlık ve tevbe ile arınma iradesini gösterebilmek gerekir. Gıybet gibi manevi sorumluluğu ağır bir günahtan sonra ümitsizliğe kapılmak yerine, Allah'ın rahmetine sığınarak telafi yollarını aramak gerekir. Peki bu telafi yolları nelerdir?
1. Tevbe ve Helallik İsteme: Bu, gıybet günahından kurtulmanın en temel adımıdır. Samimi bir tevbe ile Allah'a yönelmek O'nunla olan bağımızı, gıybeti edilen kişiden helallik istemek ise o insanla ve toplumla olan bağımızı onarır. Bu, hem Allah hakkını hem de kul hakkını gözeten en doğrudan yoldur.
2. Helallik Mümkün Olmadığında: Gıybeti edilen kişiye ulaşmak mümkün değilse (vefat etmişse, nerede olduğu bilinmiyorsa), meseleyi Allah'ın nihai adaletine ve merhametine emanet etmek gerekir. Bu durumda, "Ya Rabbi! Beni ve gıybet ettiklerimi bağışla"(7) duasını bir vird hâline getirmek, yani sürekli tekrar etmek, manevi bir telafi çabasıdır.
3. Karşılıksız Bağışlama ve Dua: Bize karşı gıybet yapanları onların gıyabında affetmek, nefse ağır gelse de kişinin kendi kalbini arındıran ve onu manen yücelten bir erdemdir. Bu güzel tutum ahirette kendi hatalarımızın bağışlanması için bir vesile olabilir.
4. Gıybet Edilen Kişi Adına İyilik Yapmak: Gıybetini ettiğimiz kişi adına Allah'tan af dilemek (istiğfar) ve onun adına sadaka vermek, manevi bir borcu proaktif olarak ödeme çabası olarak görülebilir. Bu değerli davranışlar, ahirette lehimize yazılarak kul hakkını telafi etmeye yardımcı olabilir.
Allah Teala’dan gıybet, dedikodu, alay etme, arkadan çekiştirme, laf taşıma gibi çirkin davranışları bizlere çirkin göstermesini diler ve dileniriz.
Dipnotlar
¹ Gıybetin tanımı bizzat Hz. Peygamber (sas) tarafından yapılmıştır. Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) ashabına, “Gıybet nedir, bilir misiniz?” diye sordu. Onlar, “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dediler. Hz. Peygamber, “Kardeşini, hoşlanmadığı bir şeyle anmandır.” buyurdu. “Sahih Muslim 2589”
² İslam alimleri, kamu yararı ve zaruretten dolayı bazı durumlarda gıybetin caiz olabileceğini belirtmişlerdir. Örneğin, zalimin zulmünü anlatmak, bir konuda yardım istemek, fetva sormak, insanları kötülükten sakındırmak, açıkça günah işleyen (fâsık-ı mücâhir) birini anlatmak ve bir kişiyi tanınan lakabıyla (örneğin topal olmasıyla) tanıtmak gibi durumlar gıybet kapsamı dışında tutulmuştur.
Son erişim tarihi: 02.10.2025 https://riyadh.islamenc.com/en/page/260?
³ Kur’an-ı Kerim, gıybetin çirkinliğini şu çarpıcı benzetmeyle ifade eder: "...Biriniz, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz..." (Hucurât Suresi, 49:12). Bu ayet, gıybetin manevi olarak ne denli iğrenç bir eylem olduğunu vurgular.
⁴ Bu hadis, Tirmizî’nin Sünen'inde (Sıfatü’l-kıyâme, 51) ve Ebû Dâvûd’un Sünen'inde (Edeb, 40) yer almaktadır. Hadisin tam metninde Hz. Aişe’nin, Hz. Safiyye’nin kısa boylu olmasını ima ederek onu taklit ettiği, bunun üzerine Hz. Peygamber’in bu meşhur sözü söylediği rivayet edilir.
⁵ Hümeze Suresi (104. Sure), "Arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan herkesin vay hâline!" (Hümeze, 104:1) ayetiyle başlar. Sure, bu tür davranışlarda bulunanların ahiretteki acı akıbetini tasvir ederek caydırıcı bir uyarıda bulunur.
⁶ Gıybet edilen kişinin kimliğinin belirsiz olması, kişinin gerçek ismiyle değil de bir nick olan hesabıyla tanınması gıybet fiilini değiştirmez.
⁷ Bu dua, doğrudan bir hadis metninde geçmemekle birlikte, gıybetin kefaretine dair alimlerin tavsiyelerinden biridir. Hasan-ı Basrî gibi bazı İslam büyüklerinin, gıybetini ettiği kişiye ulaşma imkânı bulamadığında onun için istiğfar etmeyi ve dua etmeyi önerdiği rivayet edilir. Bu, kul hakkını telafi etmeye yönelik samimi bir çabayı ifade eder.
