7 dk.
20 Haziran 2024
Dua Ederken Kullanılan İbareler ve Olası Sonuçları | Yanlış mı Dua Ediyorum?-gorsel
Youtube Banner

Dua Ederken Kullanılan İbareler ve Olası Sonuçları | Yanlış mı Dua Ediyorum?

İbarelere Dikkat!

 

İnsan konuştuğu sözlere, ibarelere dikkat etmelidir. Örneğin bir hanımefendi küçüklüğünde babasını çok az görmüştür. Çünkü babası para kazanmak için çok çalışmak zorundadır ve eve çok az uğramaktadır. Dolayısıyla bu kadın baba sevgisinden bir parça mahrum olarak büyümek zorunda kalmıştır. Evlenince veya evleneceği zaman gerek dua ederken gerekse dua dışında “Eşim yanımızda olsun, gerekirse fakir kalalım.” gibi bir cümle kurmamalıdır. Çünkü eşinin yanında olmasını istemesi gayet makul bir talep veya güzel bir dua iken buna “gerekirse fakir kalmak” gibi abes bir değişken eklemek doğru ve mantıklı değildir. Bu sözü söylediği zaman onunla imtihan edilmesi gibi bir durumla da karşılaşabilecektir. 

 

Hem bir insanın para kazanmak için uzun yol şoförlüğü gibi zorunlu meslekler dışında evine çok az uğraması istenilen bir durum değildir. Ancak bunun zıddı da yani sürekli evinde vakit geçirmesi, evden çalışma gibi durumlar dışında başka işlerde çalışabilecekken bile evden ayrılmaması ayrı bir uç noktadır. Bu ifrat ve tefrit arasında bir denge noktası olmalıdır. İnsan da duasında bu denge noktayı isteyip ifade etmelidir.

 

“Bu meselenin denge noktası nasıl kurulabilir?” denilirse Sad bin Ebi Vakkas’ın (ra) Efendimiz’e (sas) sorusu ve aldığı cevap buna en güzel örnektir.

 

Sad bin Ebi Vakkas (ra) bir gün ağır hastalanır ve Efendimiz (sas) Sad’ı ziyarete gelir. Hz. Sad bir ara Efendimiz’e “Ya Rasulallah! Benim çok malım var. Bir kızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini tasadduk edeyim mi?” diye sorunca Efendimiz “Hayır!” cevabını verir. “Peki yarısını?” diye sorunca Efendimiz yine “Hayır!” der. “Üçte birini?” diye sorunca Efendimiz “O üçte biri de çok. Şüphesiz evladını zengin hâlde bırakman, onları insanlara el açar vaziyette muhtaç bırakmandan daha hayırlıdır. Hiç şüphesiz bıraktığın her bir nafakanın karşılığı olan sevabı, hatta hanımının ağzına koyduğun bir lokmanın sevabını dahi elde edersin.” buyurur.1

 

Efendimiz (sas) burada çok önemli bir denge noktasını işaret etmektedir ki bu noktada insanların “sadaka, tasadduk, infak, sevap” gibi kavramları da doğru anlamaları sağlanmıştır. Kendisinden sevap umulan sadaka veya tasadduk sadece başkalarına yapılan yardımlar değil en yakınlarına yapılan yardımları da kapsamaktadır. Diğer yandan pratik hayatın realitelerinin gözetilmesi tavsiye edilmiş, bu realiteler içinde de sevap kazanılabileceği gösterilmiştir.

 

Bir insanın varislerini, çocuklarını, torunlarını düşünmesi son derece doğaldır. Ancak bu hesaplara dalıp ahireti unutması ve hesap yokmuş gibi davranması kötü bir şeydir. Diğer yandan dünya hayatının realitesini yok sayması, kendisinin ve ailesinin geleceğini hiç düşünmemesi, “Yeter ki beraberlik olsun, ben beş parasız da yaşarım, bir lokma bir hırka ile de yaşarım.” gibi cümleler sarf etmesi hem yanlış hem gerçekçi olmamak hem kendini tanımamak hem de büyük konuşmak olacaktır. Oysa Kur’an’ın ve Efendimiz’in (sas) öğrettiği en güzel dualardan birisi “Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil-âhirati haseneten ve qınâ azêben-nâr...”2 “Rabbimiz! Bize dünyada güzellikler ve ahirette de güzellikler ihsan eyle ve bizi ateşten koru!” şeklindedir. Dolayısıyla insan dünya için de daima afiyet ve güzellik istemelidir.

 

Efendimiz (sas) hastalığın şiddetinden epey zayıflamış bir hastayı ziyaret eder ve hastaya “Allah’a bir şey için dua ediyor muydun veya O’ndan bir şey istiyor muydun?” diye sorar. Hasta cevaben; “Evet! ‘Allah’ım! Bana ahirette vereceğin cezayı bu dünyada hemen peşin olarak ver’ diye dua ederdim.” deyince Efendimiz (sas) “Sübhanallah! Senin buna gücün yetmez. Şöyle dua etseydin olmaz mıydı? “Allah’ım! Bize dünyada da iyilik ver ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” Bunun üzerine hasta bu duayı yaptı ve şifa buldu.3

 

Makul Bir Evlilik Duası

 

Bu ayet ve hadislerden yola çıkarak insan evlilik konusunda Allah Teala’ya karşı gayet samimi ve içten olacak tarzda şu şekilde dua edebilir: “Allah’ım! Ben geçmişte de şimdi de görüyorum ki kendimi tam bilmiyorum, tanımıyorum, olayları da tam doğru değerlendiremiyorum. Neyi yapıp yapamayacağımı, neyi kaldırıp kaldıramayacağımı da bilemiyorum. Ama sen her şeyi bildiğin gibi beni de (bize göre) geleceği de biliyorsun. Benim fark etmediğim en derin zaaflarımı ve meyillerimi de biliyorsun. Benim yaşım geldi, harama da girmek istemiyorum. Bana dünyada beraber mutlu olacağımız ve beraber cennete gideceğimiz, hiç huzursuzluk yaşamayacağımız, kurretu’l ayn’ım - göz aydınlığım4 olacak bir eş ve nesiller ihsan et!”
 

Duada “Ben bilmiyorum.” diyebilmek veya öyle düşünebilmek önemlidir. Bu konudaki en önemli hatalardan biri de Allah Teala’ya bir şey öğretiyormuş gibi davranmaktır. Örneğin “Mutlu olmam için şu lazım, bana bunu ver ki mutlu olayım.” tutumudur. Halbuki insan o şeyle mutlu olacağını bilmemekte ama zannetmektedir. 

 

Aç bir insan dünyanın en iyi aşçılarından birinin işlettiği çok lüks bir lokantaya gitse ve o aşçı bizzat gelip “Ne arzu edersiniz?” diye sorsa bu insan aşçıya en sevdiği yemeğin tarifini vermez. En makul talep “Ben açım.” veya “Masayı donatın.” gibi bir talep olacaktır. O aşçıya ve mekana saygının gereği budur. 

 

Benzer şekilde, evlilik konusunda da yapılabilecek en güzel talep veya dualardan biri “Allah’ım! Ben mutlu olabileceğim, göz aydınlığım olacak, dünyada ve ahirette fayda bulacağım bir eş ve evlilik istiyorum.” şeklindeki duadır diyebiliriz.

 

Bu konuda son bir not ilave edelim. Evlilik konusunu çok fazla düşünen arkadaşlar dua ederlerken şu hususu yerine getirebilirler:

 

Rahman suresinde cennet nimetlerinden bahsedilirken bir yandan “Onların da içinde iyi huylu, güzel hanımlar.”5 buyrulurken diğer yandan defalarca; “O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlayabilirsiniz?”6 buyrulur. Bunun gibi Kur’an’da kadınların ve erkeklerin birbirleri için aslında ilahi bir nimet olduklarına dair ayetler çıkarılıp dua niyetiyle virt şeklinde okunabilir. Bunlar okunurken “Allah’ım! Bunlar cennet nimetidir ancak ben bu nimetlerin numunesini dünyada da istiyorum.” düşüncesi olmalıdır. Ayrıca daha da önemlisi mesele huri veya gılman meselesi değildir. Mesele bunların cennet nimetleri olması meselesidir. Bu nedenle bu ayetler ve dualarla birlikte Allah Teala’nın konuyla ilgili isim ve sıfatlarının zikredilmesi ve O’na karşı şükran ve minnet hisleri içinde olunması önemlidir. Örneğin Tûr suresinde cennet nimetleri ve tabloları anlatılırken konu “İnnehu huve-lberru-rrahîm”7 (Şüphesiz O, hayırların kaynağı ve Rahîmdir, merhameti bol olandır) ibaresi ile bitirilir. Dua ederken bizzat Kur’an’dan olan bu ibareler de eklenmelidir. Bu uygulamanın da uygulayanın imanı ve teveccühü ölçüsünde oldukça pozitif sonuçları görülebilecektir. Tabii ki bu uygulama sadece erkeklere özel değildir, kadınlar da bunu yapabilir. Çünkü “huri” gibi kavramları sadece erkekler için düşünmek doğru olmayabilir. Sonuçta onlar cennet nimetidir ve cennet erkeklere özgü değildir.

 

Allah Teala’dan bizleri nefsimizle, şüphe ve kuruntularımızla baş başa bırakmamasını, duygu ve düşüncelerimize hidayet ve sırat-ı müstakim nasip etmesini diler ve dileniriz.

 


 

1 Buhari, Feraiz, 6; Müslim, Vasiyet, 5; Ebu Davud, Vesaya, 2; Tirmizi, Vesaya, 1; İbn Mace, Vesaya, 5

2 Bakara, 201

3 Müslim, Zikir, 23; Tirmizi, Deavat, 71

4 Furkan, 74

5 Rahman, 70

6 Rahman, 71

7 Tur, 28