9 dk.
10 Kasım 2022
Dua ederken yanlış bir şey isteme korkusu-gorsel
Youtube Banner

Dua ederken yanlış bir şey isteme korkusu

Soru: Dua ederken yanlış bir şey isteme korkusu nedeniyle dua etmekten kaçınabiliyoruz. Bu gibi vesveseleri nasıl aşabiliriz?

 

Cevap: Konunun daha iyi anlaşılması adına birkaç maddeye temas edilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.

 

Birincisi: Şeytan insanı namazdan, duadan, sadakadan, hayır hasenattan sürekli alıkoymaya çalışır. Bu konuda çok aktif bir çaba sahibidir. 
 

Aynı şekilde insanı yeise ve öfkeye sevk etmeye, karı koca arasını açmaya da özellikle çalışır. 
 

Bu bağlamda dua etmek istediğimizde de bazen insanlara sağdan yaklaşması diyebileceğimiz telkinlerde bulunur. Bu telkinler “Daha iyi vakit bulunca dua edersin.”, “Daha uygun şartları oluştur.”, “Sen dua etmeye layık bir insan mısın ki dua edeceksin?”, “Doğru şeyi istediğinden emin misin?” “Dualar zaten her zaman kabul edilmiyor, bunun kabul edileceğini nereden biliyorsun?” “Sen önce deveni sağlam bağladın mı ki şimdi dua ediyorsun?” gibi vesveseler verebilir. Her insan için ayrı vesveselerle yaklaşır ve bir şekilde insanları dua etmekten alıkoymaya çalışır.

 

Eğer bu düşünceleri vesvese olarak kabul edebilir ve öyle değerlendirebilirsek bunun çaresi bellidir: Vesveseye rağmen ilgili hayırlı ameli yapmaya devam etmek…

 

Mesela vesveseye rağmen dua etmeye devam ederseniz ve bu sizde sabit bir hâle gelirse o konudaki vesvese çok büyük ölçüde kesilecektir.

 

İkincisi: Ancak konunun vesvese olmayan boyutları da vardır.

 

Bir insan, özellikle de şuuru açıldığı vakit her istediğinin güzel ve makul şeyler olmadığını anlayabilir. Bu insan; istediklerinin mizacından, geçmişte yaşadığı travmatik olaylardan, aldığı yanlış eğitim ve yanlış yetiştirme tarzından, toplumsal etkilerden kaynaklı yanlış bakış açılarından ortaya çıktığının farkına varabilir. Bu yanlış bakış açıları nedeniyle yanlış şeyler istediğini anlayabilir.

 

İnsan dua edeceği vakit öfke, umutsuzluk, can sıkıntısı, çaresizlik gibi hislerle dolu olabilir ve böyle bir atmosferde yanlış, abes şeyler isteyebilir. Bu noktada Efendimiz’in (sav) “Kendinize, çocuklarınıza, mallarınıza beddua etmeyin! Allah’tan bir şey istenip de duaların kabul edildiği saate rastlamasın.”1 hadisi önemlidir. Böylesi duygusal anlarda insan kızgınlıkla veya başka duyguların tesiriyle bir şeyler isteyebilir ve duası kabul edilince de üzülebilir. Elbette Allah Teala şefkatlidir, kullarına merhametlidir, genellikle insanların kast etmediği sözleri hesaba katmaz ancak Allah’ın başka kanunları, kaideleri de vardır. O duanın edildiği vakit Cuma günlerindeki icabet saatine, namazın hemen arkasındaki bir vakte veya gecenin üçte birindeki icabet saatine rast gelmiştir ve Allah Teala bu vakitlerde edilen duaları kabul etmeyi vaat ettiği için bu duaları kabul edebilir. Yani Allah’ın bir kanunu öbür kanunun önüne geçmiş olabilir ve sonuçta dua eden insan da üzülebilir. 

 

Bu çerçevede dua eden bir insanın “Ben dua ediyorum ama bu isteyeceklerim makul ve mantıklı mı, verimli ve faydalı mı? Bu konuda istenebilecek en güzel şeyi mi istiyorum?” gibi hususları düşünmesinde bir mahsur yoktur. Bunlar bir vesvese de değildir. Aksine bir şuur artışının göstergesidir.

 

İnsanlarda şuurun açılması veya artması ilk kez gerçekleştiğinde bu durum başlarda ürkütücü olabilir. Bu ürkme, ehliyetini yeni almış birisinin aracıyla ilk kez trafiğe çıktığı andaki korkuya benzetilebilir. Bu kişi trafikteki korkuyu yaşamamak için trafiğe çıkmaktan tamamen vazgeçebilir. Şuuru açılan insan da bu yeni hâlinin bazı tehlikelerini düşünüp bu durumdan soğuyabilir. Başlarda böylesi duygu ve düşüncelerin yaşanması normaldir ancak sürdürülmesi makul değildir.

 

Üçüncüsü: Yanlış bir şey isteme korkusu mizaçtan veya alınan eğitimden, yetiştirilme tarzından da kaynaklanabilir. Bu durumda asıl mesele dua değil de tüm hayatı yönlendiren bir eğilim olabilir. Böyle bir insan sadece dua ederken yanlış bir şey isteme korkusu hissediyor değildir. Hayatının her alanında az çok bu hislere sahiptir. Hayatında herhangi bir şey seçerken de herhangi bir şeye karar verirken de benzeri korkular içindedir. Yanlış bir elbise almaktan da korkar yanlış bir meslek seçimi yapmaktan da… Bu elbette ki sağlıksız bir durumdur. Ancak burada asıl mesele dua ile ilgili değildir. Bu tip korkular insanın normal yaşam pratiklerini etkiliyorsa bu durum klinik bir vakadır ve mutlaka bir psikiyatrist veya psikologla görüşülmelidir. Bu durumun arkasında obsesif kompulsif veya depresif bir arıza olabilir. Bu arızalar hepimiz için söz konusu olabilir.

 

Bunu ayırt edebilmenin basit bir yolu vardır: Seçim yapma veya bir şeye karar verme korkunuz sadece dua ederken nüksediyorsa, dua dışında herhangi bir şeyi seçmede kararsızlık, tercih yapmada korku gibi hisler yoksa o zaman bu durum sadece şeytanın vesvesesidir. 

 

Bir şey alırken, satarken, bir yere giderken, eğitim görürken, meslek sahibi olurken ve benzeri gündelik meselelerde rasyonel gerekçelerle kararsız kaldığınızda dua edebilirsiniz. Karar verdikten sonra o kararınızın size hayırlar getirmesi adına da dua edebilirsiniz. Ancak bu kararsızlıklar hayatınızın tümünü ve dolayısıyla duanızı da etkiliyorsa burada vesveseden öte bir sorun var demektir. Bunun da şiddetine göre arkadaşlarınızla dertleşmek, istişare etmek, hatta gerekiyorsa tedavi görmek kesinlikle faydalı olacaktır. 

 

Dördüncüsü: Her şeye rağmen yanlış bir şey isteme korkusu geçmiyorsa, bunun bir vesvese mi gerçek bir korku mu olduğu anlaşılamıyorsa ne yapılmalı?

 

İlk başlangıç olarak Efendimiz’in (sav) dualarını edebiliriz. Çünkü Efendimiz (sav) her zaman en güzelini istemiştir. 

 

Efendimiz’in (sav) dualarında duanın metni de anlamı da insana hoş ve güzel gelir. Bu da Efendimiz’in dualarına has bir özelliktir. Efendimiz’in bir duasını okuyunca bir parça tereddüt veya soğukluk hissederseniz anlayın ki orada büyük ihtimalle bir tercüme hatası vardır. 
 

Bazı maneviyat büyüklerinin hatta bazı sahabilerin dualarını görünce bu dualar size her yönüyle ve her zaman hoş gelmeyebilir veya sizin eğilimlerinizi tam yansıtmayabilir, mizacınıza uzak olabilir. Ancak Efendimiz’in (sav) dualarında tercüme hataları dışında böyle bir şeye rastlayamazsınız. 

 

Efendimiz’in (sav) duaları arasında da seçim yapamıyorsanız bu dualar arasında o anki isteyeceğiniz konuya en yakın olan duaları seçip okuyabilirsiniz.

 

Efendimiz’den (sav) sonra salih zatlardan nakledilen duaları da okuyabilirsiniz. Bunların meallerine bakmak faydalı olacaktır. Bu mübarek zatların dualarında da uygun mu değil mi diye şüpheye düşeceğiniz kısımlar olabilir. Aslında bu zatların dualarının da büyük oranda hoş ve güzel, sorunsuz olduklarını göreceksiniz. Sadece kişisel eğilimleriniz veya mizacınız açısından size uzak gelebilecek küçük parçalara rastlama ihtimaliniz olacaktır.

 

Beşincisi: Doğru olanı tercih etme veya yapma meselesinde Efendimiz’in (sav) öğrettiği istihare duası da önemlidir. 

 

Yanlış anlaşılmasın, istihareye yatmak gibi bir uygulama yoktur, Efendimiz’in öğrettiği istihare duası ve bir de namazı vardır. İstihare duasını iki rekatlık nafile bir namazın ardından yapmak daha iyi ise de bunu da yapamayacak olanlar için istihare duası da inşallah hayırlı sonuçlar için yeterli olacaktır. Bu dua “Allah’ım! Senden, ilminle hakkımda hayırlı olanı bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni istiyorum. Senin büyük fazlı kereminden ihsan etmeni istiyorum. Senin her şeye gücün yeter, ben ise acizim; Sen her şeyi bilensin, ben ise bilmem; çünkü Sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin. Allah’ım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, hayatım, dünyam ve ahiretim bakımından hakkımda hayırlı olacaksa, bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle! Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, dünyam ve ahiretim bakımından kötü ise, onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır, nerede ise, onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle!”2 şeklindedir.

 

Tabii Efendimiz’in öğrettiği şekli en güzelidir. Diğer yandan bu duayı veya bu duanın ifade edeceği manaları kendi kelimelerinizle de dualarınıza ekleyebilirsiniz. Veya örneğin “Allah’ım! Ben falanca bölümü tercih etmek istiyorum, bana o uygun görünüyor veya falanca şehri uygun gördüm bana bunu nasip et fakat bu benim sınırlı bilgim çerçevesinde yaptığım bir tercihtir. Eğer benim bilmediğim bana daha uygun, beni daha çok mutlu edecek veya dünya ve ahiretime daha faydalı olabilecek imkân ve ihtimal varsa benim asıl istediğim şey odur. Bana onu nasip et ve bana bu konuda öğret yani hem daha hayırlı olan olsun hem de daha hayırlı olan konusunda gönlüm razı olsun.” da diyebilirsiniz.

 

Herhangi bir konuda bir şey istedikten sonra “Allah’ım! Ben bunu istiyorum dedim fakat bu benim sınırlı bilgim çerçevesinde, sınırlı anlayışım çerçevesinde istediğim bir şeydir. Bunun doğru mu yanlış mı olduğunu tam biliyor değilim. Ben bir kulum. İlmim de anlayışım da sınırlıdır. Sen ise her şeyi bilensin her şeye kâdirsin. Senin ilminde tahakkuk etmiş, benim için mümkün olan daha hayırlı daha güzel bir alternatif varsa bana onu nasip et!” diye dua edebilirsiniz.

 

Altıncısı: Bazen, diğer dualarınızdan sonra “Allah’ım! Bende böyle bir hâl var. Yanlış bir şey istersem diye korkup dua etmekten çekiniyorum. Ne olur beni bu hâlden kurtar. Bu vesveseyi aşabileyim. Hem bana doğru seçimler yapmayı nasip et, onun ilmini öğret, onun imkanlarını ben de yarat!” diye de dua edebilmek önemlidir. Buradaki ifadeler temel manasıyla ifade edilmiştir. Herkes kendi durumuna göre en uygun kelimeleri bulup onlarla da dua edebilir.


1 ) Müslim, Zühd 74; Müslim, Birr 80.

2 ) Buhârî, Teheccüd, 25; Da’avât: 48; Tirmizî, Salât, 237