9 dk.
08 Nisan 2023
Korunma Duaları ve Duanın Hakikati | 4.Kısım-gorsel
Youtube Banner

Korunma Duaları ve Duanın Hakikati | 4.Kısım

Dördüncüsü: Metin Anlamı ile Gerçek Anlam

 

İnsanların çoğunun özellikle dini konularda tuhaf bir hâli vardır ki; metne ve bağlama dair bir şeyler görmektedirler ancak o şeyin gerçek durumunu, reel hayat içindeki paralelini görmemektedirler.

 

Örneğin bir doktor obezite ve buna bağlı olarak kalp sorunları yaşayan bir hastasına “Her gün yarım saatini koşu bandı üzerinde geçirirsen sağlık problemlerinin çoğu çözülür.” dese, bu adam gidip her gün yarım saat koşu bandının üzerinde bağdaş kurup otursa ve yemek yese çok abes bir iş yapmış olacaktır.

 

Üniversitede bir dersin hocası öğrencilerine “Benim derslerime devam eden bu dersi geçer.” dese, öğrenci de o derse girse ancak derste uyusa, bulmaca çözse veya dersten başka her şeyle ilgilense sonuçta dersten kalacaktır. Sonra hocaya “Hocam ben sizin derslerinize devam etmiştim. Dersten kalmamam gerekirdi.” şeklinde itiraz etse bu itirazın ne kadar anlamsız olduğu da anlaşılacaktır.

 

Bir başka örnek olarak da; “Hiç kimseye zulmetmedim diyen kurtulmuştur.” şeklinde bir ibareyi ele alalım. Bu ibareyi “Ben kimseye zulmetmedim, o zaman kurtuldum.” şeklinde düz, yüzeysel bir şekilde anlamak mümkündür. Ancak biraz durup düşünülünce herkesin en yakınlarından başlamak üzere pek çok kişiye zulmettiği anlaşılacaktır. Eşine yalan söyleyen, çocuğunun sırf yaramazlık yapmaması için hayırlı bir eğilimini engelleyen, işyerinde kendi tembelliği yüzünden iş arkadaşlarının iş yükünü artıran, doyduğu halde yemek yemeye devam eden kimseler aslında başkalarına ve kendine karşı bir cins zulüm içindedir.

 

Aynı şekilde “La ilahe illallah diyen cennete girecektir.”1 hadisini duyan birisi La ilahe illallah dese, bu şekilde bir cümle kursa kendisini ahirette kurtulmuş, cennete hak kazanmış birisi olarak görebilecektir.

 

Konumuzla ilgili hadisteki ifadeler açısından bakılınca da “Her kim her sabah ve her akşam üç defa Bismillâhillezî lâ yedurru mea’smihî şey’ün fi’l-ardi velâ fi’s-semâ’ ve hüve’s-semîu’l-alîm derse ona hiçbir şey zarar vermez.” ibaresini yüzeysel ve mekanik bir şekilde algılamak mümkündür. Ancak hadisteki “der ise” ibaresi hakikaten inanarak demeyi, anlamını kastederek ve anlamına inanarak söylemeyi, tam bir teveccühle bu duayı okumayı ifade etmektedir. Yoksa manasını bilmeden, zihin dağınıklığı içinde bir cümleyi ezberden telaffuz etmeyi ifade etmemektedir.

 

Beşincisi: Duanın Kabulünü Engelleyen veya Geciktiren Durumlar

 

Kişinin duasının kabulünü geciktiren bazı günahlar ve bazı haller vardır. Örneğin bir kişinin başkalarını kınıyor olması, kınadığı mevzunun kendi başına gelmesini garantilemesi demektir. Bu nedenle kınayan kişinin yaptığı korunma duası en azından kınadığı konu kendi başına gelmeden kabul edilmeyecektir denilebilir. Ayrıca bir insanın işlediği bazı günahların hadislerde özellikle dikkat çekilmiş çok çirkin günahlar olması2 da bu cümledendir.

 

Bir hadis-i şerifte; “Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam, ellerini semaya kaldırarak, ‘Ya Rabbi’ ‘Ya Rabbi’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?”3 buyrulur. 

 

Hz. Ali (ra) efendimize atfedilen bir duada ehl-i beytin imamı “Duaların kabulüne mâni olan günahlarımı bağışla.”4 şeklinde dua etmiştir ki bu ifadeden bazı günahların duaların kabulüne engel oldukları anlaşılmaktadır.
 

Altıncısı: Duanın Kabulüne Engel Olan Sebepler

 

Bazı konularda sebeplerin yerine getirilmemesi kaza ve belaları davet etmek olacaktır. Bu da bir cins dua olduğundan korunma dualarının amacı ile çelişen bir durum oluşacaktır. Dua duayı engellemez ancak bu durumda bir insan aynı anda Allah Teala’dan bir şeyi hem vermesini hem vermemesini istemiş olacaktır veya buna benzer bir tablo ortaya çıkacaktır.

Örneğin emniyet kemerini takmamak, hatta bu konudaki hatırlatma amaçlı sinyal seslerini emniyet kemerini takmadan susturmak, -Allah korusun- bir trafik kazası durumunda belayı ve zararı kendi elleriyle davet etmek anlamına gelecektir. Bütün kaza ve belalardan Allah’a sığınırız. Her kusur ve ihmalin kaza getireceğini de söyleyemeyiz. Ancak bile bile yapılan ihmaller kazaları veya kaza anındaki zararları davet etmek anlamına geleceğinden, dolayısıyla yine Allah Teala’nın bir kanununa aykırı davranmak olacağından insanlar kazalara uğrayabilecektir.

 

Yedincisi: Korunma Dualarıyla İlgili Hadislerin Örtük Varsayımları

 

Korunma duaları olarak bilinen hadisler Efendimiz (sas) tarafından ifade edilirken, bu hadislerin veya ifadelerin muhatabı olan insanlar Kur’an ve sünnetteki diğer emirlere az çok riayet eden insanlar olarak varsayılmaktadır. 

 

Allah Teala’ya muhatap olmak temiz bir zihin, temiz bir gönül, temiz bir alıcı gerektirir. Namazlarına dikkat eden ve onları ideal bir kalitede kılmaya çalışan, hayatını haramlara karşı mümkün olduğunca kapatmış, şeytana ve nefsine karşı irade ortaya koymuş, Allah ve Rasulünün ikliminde yaşamaya azmetmiş, bu konuda günlük hayatının içine Allah ve Rasulünü, Kur’an ve hadisleri dahil edebilmiş bir insan temiz sayılacağı için Allah’a muhatap olma keyfiyeti de o kalitede olacaktır.

 

Şöyle kabaca bir varsayımda bulunabiliriz: Örneğin beş vakit farz namazını sünnetleriyle birlikte güzelce kılan, teheccüte de kalkan bir insanın “Bismillahillezi…” duasını okuduğu gün başına hiçbir şey gelmez. Sadece beş vakit namazını kılan bir insanın başından bela ve zararlar % 95 oranında azaltılarak gelir. Yani hayatın içinde esbap olarak değerlendirilebilecek bela ve musibetlerin % 95’i gider, % 5’i kalır ve bu % 5’lik oranın hepsi veya bir kısmı kişiye isabet edebilir. 5 vakit namazın sadece farzlarını kılan, sünnetlerini kılmayan birisi için bu oran % 80, sadece sabah ve ikindi namazlarını kılan için % 60 olabilecektir. Örneklerin ve oranların mutlak olmadığını da belirtmek isteriz. Bu sadece bir örnek ve varsayımdır. Hakikatini Allah Teala bilir. Ancak işleyişin aşağı yukarı buna benzer olduğunu söylemek mümkündür.

 

Diğer yandan bu durum duanın kıymetinin başkaca amellere bağlı olarak azalıp arttığı şeklinde de anlaşılmamalıdır. Duanın müstakil ve diğer şartlardan bağımsız bir kıymeti, değeri ve ağırlığı vardır. Allah Teala sadece bu duayı tam inanarak, tam bir teveccühle okuduğu için hiç namaz kılmayan bir kulunu da koruyabilir. Onun hususi tecellileri her zaman mümkün ve vakidir. Kastettiğimiz asıl anlam; dini ciddiye almayan, ibadetlerinde gevşeklik gösteren tembel bir insanın bu tembelliğinin dualarına da yansıyacak olmasıdır.

 

Ayrıca bu dünyada da dua ve ibadet konularında da pek çok şey birbiri içine geçmiş bir vaziyette işlemektedir. Örneğin bir insan bulunduğu şehirdeki gayet kaliteli bir özel okulda okusa, o okuldaki öğretmeni “Şu derslere şu kitaplardan günde 3 saat çalışırsanız bu dersleri halledersiniz.” dese bu durum anlaşılabilir bir durumdur. O öğrenciler, o okuldan aldıkları eğitimin yanında öğretmenin tavsiye ettiği kitaplara da çalışınca o derslere dair üst düzey bir eğitim almış olacaklardır. Ancak Anadolu’nun herhangi bir kasabasındaki sıradan bir lisenin sıradan bir öğrencisi o öğretmenin tavsiye ettiği kitapları bir kitapçıdan rast gele bulup çalışsa o özel okuldaki öğrencilerin elde ettiği verimi elde edemeyecektir. Bu mesele elbette bir sosyal adalet meselesi değildir ancak belli bir temel üzerine yapılan ekstra faaliyetlerin daha iyi verim sunacakları açıktır. Üstteki örneğe de bu açıdan bakılmalıdır.

 

Sekizincisi: Yapılan Duanın Kalitesi

 

Dua etmek de başka işlerimiz ve amellerimiz gibi genel bir iş ve ameldir. Bu yönüyle dua, yemek yemek, kitap okumak, spor yapmak gibi bir iştir denilse yanlış olmayacaktır.

 

Bütün ilk ve ortaöğretim hayatı boyunca kendi evinde kalan, yemeklerini sürekli annesinin veya başkalarının hazırladığı bir insan düşünün. Bu insan üniversite yaşamında arkadaşlarıyla aynı evde kalacak olsun. Bu kişi ilk defa yemek yapmaya çalıştığında yeterince besleyici ve lezzetli yemekler yapamayabilecektir.

 

Dua meselesi de buna benzemektedir. 

 

Bir insanın hayatının farklı yerlerinde ve zamanlarında dua yok ise, insanın evrad ü ezkarı hiç yok gibiyse, ister Cevşen ister Celcelutiye ister Delailü’l-Hayrat ister diğer zikirler günlük hayat içinde kendilerine vakit ayrılan dualar değilse, bu insan sadece “Bismillahillezi…” duasını başına bir bela gelmemesi için okuyorsa, bu duası da hayatı boyunca yumurta bile kırmamış bir öğrencinin yaptığı ev yemeğine benzeyecektir. O öğrencinin yaptığı ev yemeğinden dört dörtlük bir yemeğin besleyiciliğini ve lezzetini beklemek ne kadar yanlışsa böyle günlük hayatında duaya yer vermeyen bir insanın da korunma dualarını yapmasından tam bir verim beklenmemelidir.

 

Son tahlilde; Gerek “Bismillahillezi…” duasını gerek diğer korunma dualarını her insan hangi seviyede, hangi durumda olursa olsun mutlaka okumalıdır. İnsan inanarak, Allah Teala’ya mümkün olduğunca kalben tam yönelerek, samimi bir şekilde teveccüh ederek okumaya devam etmelidir. Çünkü insan olarak şu dünya kargaşası içinde başka bir çıkış yolumuz, başka bir şansımız yoktur, olmayacaktır.


 


1 ) Müslim, İman, 52

2 ) “Yedi helak ediciden (günahtan kaçının!” Sahabe: “Ey Allah'ın Resulü! Bunlar nelerdir?” diye sordular. 

Hz. Peygamber (sas): “Allah’a ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, evli, namuslu ve hiçbir şeyden haberi olmayan kadınlara zina isnat etmektir,” buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ 23, Tıb 38, Hudûd 44; Müslim, Îmân 145. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 10; Nesâî, Vasâyâ 12) Ayrıca; “Allah Teala kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azaba uğrarlar. Bunlar; zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümdar, kibirlenen fakirdir.” Müslim, Îmân 172. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 25; Nesâî, Zekât 75, 77

3 ) Müslim, Zekât, 19

4 ) İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 6, s. 66