8 dk.
01 Kasım 2023
Efendimiz'in (sas) Abdest Suyuyla Teberrük | 1. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Efendimiz'in (sas) Abdest Suyuyla Teberrük | 1. Kısım

Soru: Bazı sahabilerin Peygamber Efendimiz’in (sas) abdest suyunu alıp içmeye çalıştıkları, o suyu yüzlerine gözlerine sürdüklerine dair bir şeyler okumuştum. Öncelikle abdest suyu necis değil midir? Necis olan bir şeyi ele yüze sürmek yanlış değil midir? 

 

İkinci olarak, bu tavır bir putlaştırma emaresi değil midir? Peygamber Efendimiz’in getirdiği genel hükümlere ve davranışlarına aykırı değil midir?

 

Bu okuduklarımın kaynağı sağlam mıdır? Kaynağı sağlamsa bunu nasıl izah edebiliriz?

 

Cevap: Sondan başlayacak olursak; evet, sahabe efendilerimizin, Peygamber Efendimiz’in (sas) abdest suyu ile teberrükte bulunduğuna dair pek çok sahih hadis vardır. 

 

Teberrük kelimesi bereket kökünden gelir. Bereket genel olarak maddi ve manevi genişlik, bolluk, hayır ve saadet demektir. Teberrük ise “bereket sayma” anlamındadır. İslami ilimler literatüründe ise Efendimiz’in (sas) eşyalarına veya hatırasına karşı saygı ve muhabbet hisleriyle yaklaşmaya genel olarak “teberrük” denilmiştir.

 

Teberrük kavramı ayet ve hadislerde özel bir kavram olarak kullanılmamıştır. Kavram daha sonraları özellikle hadis alimleri tarafından bir terim olarak kullanılmış, Buhari ve Müslim gibi hadis kitaplarının konu başlıklarında bir terim olarak geçmiştir. Diğer yandan teberrük, bir sahabe uygulamasıdır. Yani sahabe efendilerimiz, Peygamber Efendimiz’in (sas) duası, eşyaları, dokunması gibi şeylerle teberrükte bulundukları gibi Onun mührü, kılıcı, hırkası, mübarek saç ve sakalının parçaları, abdest suyundan arta kalanlar ile de teberrükte bulunmuşlardır. Bu bağlamda teberrük kavramını sahabe efendilerimizin Peygamber Efendimiz’e (sas) ait eşyalar, saç ve sakal, abdest suyu gibi eşyaları kullanarak veya onları saklayarak bir bereket ve hayır ummaları şeklinde ifade edebiliriz. Ancak literatürde bu şekilde kullanılsa da sahabe efendilerimizin bu meseleyi sadece “hatıraya saygı ve sevgi” motivasyonuyla gerçekleştirdikleri, hayır ve saadeti ise sadece Allah’tan umdukları da söylenebilir.

 

Günümüzde ise teberrük, sakal-ı şerif ziyaretleri gibi bir cins ritüele indirgenmiştir diyebiliriz.

 

Sahabe efendilerimiz tarafından söz konusu teberrükler farklı şekillerde gerçekleştirilmiştir.

Örneğin, Enes bin Malik’in (ra) anlattığına göre; Efendimiz (sas) berbere tıraş olurken orada bulunan sahabe efendilerimiz de Onun etrafında toplanmış, saçının tek bir kılının bile yere düşmemesini, o saçarın kendi ellerine düşmesini istemişlerdir.1

 

Yine Efendimiz (sas) Hac için Mina’da bulunduğu sırada tıraş olmuş, sonra da kendi saçlarını sahabe arasında taksim etmiştir.2

 

Ayrıca Efendimiz (sas) bir seferde öğlenin sıcak vaktinde sahabe efendilerimizin yanına çıkmış, kendisine abdest alması için su getirilmiş, O da abdest almış, etrafındakiler Onun abdest suyunun artanını alıp kendi bedenlerine sürmüşlerdir. Yine Efendimiz (sas) bir defasında içinde su olan bir kap istemiş, ellerini ve yüzünü kabın içine yıkadıktan sonra kabın içine su püskürtmüş, orada bulunanlara “Bu sudan içiniz ve yüzlerinize, göğüslerinize dökünüz.” buyurmuştur.3

 

Cabir bin Abdullah (ra) hasta iken Efendimiz (sas) kendisini ziyarete gitmiştir. Bu sırada Hz. Cabir (ra) kendini bilemeyecek derecede hastadır. Efendimiz abdest almış, artan suyu da Hz. Cabir’in üzerine dökmüş, Hz. Cabir gözünü açmış ve “Ya Rasulallah! Mirasım kime kalacak? Benim varislerim kelaledir (Yani üst ve alt soyum değildir.)” şeklinde bir soru sormuştur.4

 

Burada Hz. Cabir’in (ra) kendine gelir gelmez kendisini en çok düşündüren soruyu sorduğunu anlamak mümkündür ancak konumuzla ilgili yönü Efendimiz’in (sas) abdest aldığı suyun üzerine dökülmesiyle kendine gelmesidir.

 

Enes bin Malik (ra) vefat edeceği sırada talebesine, kendisi öldüğünde Efendimiz’e (sas) ait saç tellerinden birinin dilinin altına konulmasını istemiştir.5

 

Yine Halid bin Velid (ra) Yermük savaşında iken başlığını kaybetmiş, bulunmasını ısrarla istemiş, savaş esnasında özellikle başlığını aramışlar ve sonunda başlık bulunmuştur. Daha sonra işin önemini anlatmış, anlattığına göre Efendimiz’in (sas) umre sırasında başını tıraş ettirdiği esnada Onun perçeminden kesilen saçı almış ve kendi başlığının içine koymuş, bu başlık veya sarığı giydiği her savaşta Allah’ın kendisine zafer nasip ettiğini söylemiştir.6

 

Yine Muaviye, Ömer bin Abdülaziz ve Ahmed bin Hanbel’in (ra) de vefat ettiklerinde kendi yanlarında bulunan Efendimiz’e (sas) ait sakal-ı şerifler ile beraber gömüldükleri bilinmektedir.7

 

Bütün bunlar “hatıraya saygı” kavramı altında değerlendirilebilir uygulamalardır.

 

Sahabe efendilerimizin Peygamber Efendimiz’e (sas) karşı saygısı, sevgisi ve bağlılığı gerçekten çok başka ve zirvedir. 

 

Bu konuda Urve bin Mesud’un söyledikleri bize bir fikir verebilir. Urve bin Mesud Hudeybiye sürecinde Mekkelileri temsilen Efendimiz’e (sas) elçi olarak geldiğinde önce Efendimiz’e (sas) hitaben; “Ben çeşitli kabilelerden toplanmış insanlar görüyorum. Bunlar savaş sırasında kaçıp seni yalnız bırakabilecek karaktere sahiptirler.” demişti. Ancak görüşmeler sırasında sahabe efendilerimizin Peygamber Efendimiz’e (sas) karşı tavırlarını dikkatlice gözlemlemişti. Mekke’ye dönünce de Kureyşlilere gördüklerini şöyle anlatmıştı: “Ey kavmim! Vallahi ben vaktiyle pek çok hükümdarın huzuruna elçi olarak çıktım. Kayser’in (Rum kralı), Kisra’nın (Pers kralı), Necaşi’nin (Habeş kralı) huzurlarında bulundum. Vallahi bunlardan hiçbir kralın adamlarının, Muhammed’in arkadaşlarının Ona hürmet ettikleri kadar hürmet ettiklerini asla görmedim. Vallahi Muhammed tükürdüğü zaman tükürüğü arkadaşlarından birisinin avucuna düşüyor, onlar da onu yüzlerine ve vücutlarına sürüyorlar. O bir şey emredince arkadaşları derhal emrini yerine getirmek için koşuyorlar. O abdest aldığı zaman abdest suyunu birbirleriyle yarışarak paylaşıyorlar. Onun yanında konuştuklarında seslerini yükseltmiyorlar. Hürmetleri nedeniyle Onun yüzüne bile bakamıyorlar!”8

 

Zaten Urve bin Mesud’un (ra) Müslüman olmasında gördüğü bu tablonun da onu etkilediği söylenmektedir.

 

Sahabenin Efendimiz’e (sas) düşkünlüğü gerçekten çok başkadır. 

 

Hz. Ömer (ra) Efendimiz’e (sas) hitaben “Vallahi Sen bana nefsimden daha sevimlisin!”9 der.

 

Hz. Ali’ye (ra) “Sizin Allah Rasulüne olan sevginiz nasıldı?” diye sorulunca; “Allah’a yemin olsun ki O bize, mallarımızdan, çocuklarımızdan, babalarımızdan, analarımızdan, susamış kişiye soğuk sudan daha sevimli idi.”10 cevabını verir.

 

Amr bin Âs, “Hiç kimse bana Allah Rasulünden daha sevimli ve gözümde Ondan daha kıymetli değildir.” demiştir.11

 

Uhud savaşının çetin atmosferi bitince müminler Medine’ye dönüş yolunda iken Medine’ye müminlerin savaşı kaybettiği şeklinde bir haber gelmiş, Ensardan Sümeyra binti Kays (rh.a) validemiz de telaşla evinden çıkarak savaştan dönenleri karşılamaya koşmuş, bu sırada ısrarla “Rasulullah’a ne oldu?” diye soruyordur. Orada bulunanlar “Elhamdülillah, Rasulullah iyidir!” deseler de Sümeyra validemiz “Onu bana gösterin!” demişti. Halbuki kendi babası, kardeşi ve kocası şehit düşmüştü. Ancak Sümeyra validemiz Efendimiz’i (sas) sağ salim görünce “Sen sağ olduktan sonra her musibet benim için önemsizdir!” diyebilmişti.12

 

Recî’ vakası sırasında Zeyd bin Desine (ra) ve Hubeyb bin Adî (ra) esir düşer ve Mekkeli müşriklere köle olarak satılırlar. Bir süre hapis tutulduktan sonra Mekkeli müşrikler tarafından öldürülmek üzere Harem sınırları dışında bir bölgeye götürülürler. Hz. Zeyd öldürülmeden önce 2 rekât namaz kılar. Mekkeli müşriklerin dinini terk etmesi halinde serbest bırakılacağı yönündeki telkinlerine kulak asmaz. Bu sırada henüz müslüman olmayan Ebu Süfyan “Ey Zeyd! Doğru söyle! Şimdi senin yerine Muhammed’in öldürülmesini, böylece evine dönmeyi istemez miydin?” sorusuna şu cevabı verir: “Yemin ederim ki şu anda ailemin yanına dönmek şöyle dursun, Rasulullah’ın ayağına bir diken batıp onun incinmesine bile gönlüm razı olmaz!” Bu cevap karşısında Ebu Süfyan “Doğrusu Muhammed’e iman edenlerin Onu sevdiği gibi bir başkasını seven kimseyi görmedim.” demek zorunda kalır. Daha sonra da Hz. Zeyd (ra) bir ağaca bağlanır ve oklanarak şehit edilir.13

 

Bu kadar örnek yeterli olmalıdır. Zaten sahabe efendilerimizin Allah Rasulü’ne (sas) duydukları saygı ve sevgiyi örneklendirmek bile zaman kaybı sayılabilir. Önemli olan bu saygı ve sevginin bizim şu an hürmet ve muhabbet adına hissedebileceklerimizin çok ötesinde olmasıdır.

 

Dolayısıyla sahabe efendilerimizin Allah Rasulü’ne (sas) ait bir eşyayı yahut Onun mübarek saç ve sakalının parçalarını birer muhabbet eseri olarak ve hatıra maksadıyla saklamaları garipsenmemelidir.

 


 

1 ) Müslim, Fedail, 75

2 ) Buhari, Vudu, 33; Müslim, Hac, 323; Ebu Davud, Menasik, 79; Nesai, Tatbik, 249

3 ) Müslim, Salat, 249-250; Nesai, Taharet, 103; Ebu Davud, Salat, 102, Müsned, XXXI, 41, Buhari, Megazi, 53

4 ) Buhari, Vudu, 44; İbn Mace, Feraiz, 5

5 ) İbn Sad, c. 7, s. 25

6 ) Fethul Bari, c. 7, s. 101

7 ) İbn Sad, Tabakat, c. 5, s. 406

8 ) Buhari, Şurut, 15; Müsned, IV, 324

9 ) Buhari, Eyman, 3

10 ) Kadı İyaz, eş-Şifa, c. 2, s. 568

11 ) Müslim, İman, 192

12 ) İbn Hişam, es-Sire, c. 3, s. 105

13 ) İbn Hişam, es-Sire, c. 3, s. 181