6 dk.
20 Nisan 2022
Hz. Adem (as) tuzağa mı çekildi?-gorsel
Youtube Banner

Hz. Adem (as) tuzağa mı çekildi?

Soru: Hz Havva (as) ve Hz Adem (as) eğer yasaklı olan meyveyi yemeseydi biz dünyaya gönderilmeyecek miydik? Yani Allah planı doğrultusunda insanı tuzağa mı çekti?

Cevap: 

1. Allah-u Teala, zaman üstüdür:

 

Allah-u Teala'nın zamandan bağımsız olduğunu ve insanların tabi olduğu öncelik-sonralık kısıtlarına bağlı olmadan -tabiri caizse- eylemde bulunabildiğini unutmamalıyız. Diğer taraftan biz hem fiillerimiz itibariyle, hem de gerçekleşen veya gerçekleşmiş olan olayları anlayabilmemiz itibariyle zaman kavramı ve onun getirdikleri ile sınırlı durumdayız. Yani zaman konsepti içinde öncelik-sonralık bağıntıları olmadan ve ifade edilmeden biz bir şeyleri anlayamıyoruz, kafamızda kuramıyoruz. Buna bir örnek olarak modern fizikteki zaman kavramına dair söylenen şeyleri de denklemler açık olmasına rağmen idrak etmekte zorlandığımızı söyleyebiliriz. Bu konuların ancak popüler filmlerdeki bazı replikler ile gündelik hayatımıza girebildiğini hatırlatalım.

 

Bu yüzden Kur'an'da zamansız veya zaman-üstü geçen bazı olaylar da bize bir zaman sırasına bağlı olarak aktarılır. Aslında "zaman-üstü" demek olan ezel kavramını da biz ancak "başka her şeyden önce" olarak kafamızda bir yere koyabiliriz. Ama bu anlam, o kelime ile kastedilen manaların tamamını karşılamadığı için bazı itikadî konularda dairesel veya çelişkili düşüncelere kapılabiliriz.

 

2. Kur'an tarih kitabı değil, öğüt kitabıdır:

 

Aslında Kur'an çok kapsamlıdır; dua kitabı, zikir kitabı, insanın gerçek psikolojisinin kitabı, tarih, sosyoloji ve sosyal psikolojinin temel kavramlarının kitabı, geçmiş peygamberlere inen mesajların doğru hâllerinin kitabı, her insanın her derdinde başvurabileceği teselli ve çözüm kitabı da denilebilir. Ara başlıktaki ibare ile şunu kastettik: Kur'an'ın birincil maksadı bizi hakikate davettir; iyiye, güzele, doğruya çağırmaktır. O yüzden de bir konuda her olayı, her yönüyle aktarmaz. Kulak verip öğüt almak isteyecek birisi için gerekli doneleri ifade etmekle yetinir. Bunu da belagate yani az sözle çok şey anlatmaya müsait bir dil olan Arapça ile yapar.

 

Bu bağlamda bize Hz. Adem'in, eşinin ve çocuklarının başından geçen her şey de anlatılmamıştır. Hem birey hem tür ve topluluk olarak kendisini tanımak isteyen insan için en lazım olacak ve her biri çok anlam yüklü birkaç olayın anlatılmasıyla yetinilmiştir. Kuran bu olayları da farklı sûrelerde, o sûrenin o bölümünün kontekstine bakan açılarıyla dile getirmiştir.

3. Kuran'daki olay öykülerinin türleri:
 

Kur'an'da anlatılan olay öykülerini 3 grupta değerlendirebiliriz:
 

*Tarihi vakalar:
Başta Hz. Musa ve Hz. İsa olmak üzere peygamber kıssaları veya Fil vakası gibi tarihte yaşandığını bildiğimiz vakaların anlatılışı ki bunlar bizzat tarih bilgisi de sunarlar. Yani bu metinleri doğrudan tarih olarak [da] yorumlamak doğru olur.
 

*Darb-ı meseller:
Bizzat yaşanmasının bir önemi olmayan veya zaten benzerleri çokça yaşanan olaylara genel örnek olmak üzere zikredilen hikâyeler. Bunlar için Kur'an sık sık "Sizin için bir mesel darb edildi, örnek veriliyor." gibi ibareler kullanır. Ayrıca mesela çocuğumuz olursa şükrederiz diyen ama Allah bir çocuk bahşedince nankörlük eden veya gemileri fırtınaya yakalanınca gönülden gelerek dua edip Allah'tan yardım isteyen ama kurtulunca Allah'ı unutan kimselerin hikayeleri gibi hikayeler, ille de spesifik bir olayı anlatıyor değildir.

 

*Başka boyuttan hadiseler:
İnsanın bildiğimiz hâliyle bu gezegen üzerinde var oluşundan önceki veya ezelî olarak yaşanan şeylere dair anlatılar bu gruptandır. Hz. Musa'nın Hızır ile kıssası veya Zülkarneyn öyküsünün de böyle olması büyük ihtimaldir. Bu türden kıssalar yaşanmış şeyleri anlatır ancak tam olarak bizim bu gezegen üzerindeki hayatımızın ölçü ve ölçeklerine sığabilen şeyler olmadığı için, tabiri caizse, bizim evrenimize izdüşümleri alınarak anlatılmış ve bizim beşerî zihinlerimizin kavramlarına tercüme edilmişlerdir.

Sonuç:
 

Hz. Adem ve eşinin yasak meyve ile imtihanı hikayesi de başka bir boyuttan diyebileceğimiz kısma girer. İnsanda "tüm her şey serbest, sadece bir tek yasak hüküm var" durumunda bile o yasağı çiğneyebilecek bir yön vardır. Kendisine verilen bariz bir emir karşısında dahi nefsinin fısıldatışı veya şeytanın ilham ettiği bir görüş ile düşünceler üretip o emri çiğneyebilecek bir potansiyel sahibidir.
 

İnsan melekler gibi değildir, yanlış olanı seçebilir, hata yapabilir, çirkin olanı güzel görebilir hatta çirkin olan şeyin güzel olduğunu savunabilir. Bunun yanında insan öğrenebilir bir varlıktır. Zaten öğrenebilir ve gelişebilir olma kavramı ile yanlış yapabilir olma kavramları eş anlamlı denebilecek kadar iç içe kavramlardır.

 

Tabii insanın öğrenmesi ve terakki etmesi mümkün olduğu gibi, öğrenmeye ve kendini iyinin/doğrunun istikametinde gelişmeye direnmesi ve böylece alçalması, kötülerden kötü bir varlık hâline gelmesi de mümkündür.

 

"İnsan-Beşer" olma konseptinin ana ekseninin "öğrenip gelişme" ve bu eksenin aslî dayanağının da "hata yapma, yanlışa düşme, günaha girme" olduğunu çok iyi bilen ve anlamış olan Efendimiz (sav) de "Eğer siz hiç hata yapmayan kişiler olsaydınız, Allah sizin yerinize yanlış yapabilecek canlılar yaratırdı."(1) buyurmuşlardır. Çünkü Allah-u Teala kendisini geliştirebilir varlıklar yaratmayı murat buyurmuştur ve insanlık macerasının da ana fikri budur.

 

Bu yüzden insanın yaratılışı ve ilk hallerine dair anlatılanlar da bu odak noktasına dikkat çekmektedirler:

  • Meleklerin insanın kan döküp fesat çıkaracak bir mahiyette olduğunu dile getirmesi
  • Allah-u Teala'nın insanın öğrenme potansiyelini ifade etmesi
  • Şeytanın insanı hata yapmaya çağırma kararlılığı
  • Hz. Adem ve eşinin şeytana uyup yanlışa düşmesi
  • Hz Adem'in hatasının şuuruna varıp terakki ve affedilmek için yol araması
  • Hz Adem'in oğlunun, kardeşini öldürecek kadar büyük kötülük yapması ama gelişmek ve affedilmek için yol aramaması
     

Bu maddeler içinde son ikisi hariç olanlar, -daha uygun bir ibare bulamadık- başka bir boyutta yaşanmış sayılırlar; onları birer tarihî vaka gibi değerlendirmek doğru değildir. "Bunlar sadece temsildirler, yaşanmadılar." demek de doğru değildir. Vaki olmuş bazı olaylar, bize bakan yönüyle, bizim ders almamız için, bizim anlayabileceğimiz bir şekilde anlatılmıştır.

 

Diğer taraftan Hz. Adem'in iki oğlunun hikayesi için de "Tüm yönleriyle anlatılmıştır." diyemeyiz. Çünkü bir insan, ana babasından da güzel bir eğitim almış olduğu halde, bir anda bir başka insanı öldürecek kadar alçalamaz. Bunu insan psikolojisine dair genel bilgilerimizden çıkarabiliyoruz. Demek ki öncesi de var, o katil kardeş daha önceden belki hayvanlara da zulmetmiş, belki önce küçük sonra büyük tartışmalara girmiş, kavgalar etmiş ki öyle bir olayda şiddetli tartışıp birini öldürecek bir hâle gelebilmiş.

 

Bunu şu yüzden anlattık: Kur'an her meseleyi tüm tarihi ile anlatıyor değildir. O kıssanın anlatılmasında insanda kardeşini öldürecek potansiyele dikkat çekmek amacı vardır; ki zaten tüm insanlar uzak da olsa akrabadır ve bir yönüyle herkes kardeştir. Amaç bu olduğu için de konunun o yönüne değinilip geçilmiştir.

 

Hz. Adem ve eşinin günahı kıssası da böyledir.

 


1 ) Müslim, Tevbe, 9, 10, 11