7 dk.
23 Eylül 2024
İmam Gazali İslam'da Bilimi Bitirdi mi?-gorsel
Youtube Banner

İmam Gazali İslam'da Bilimi Bitirdi mi?

Soru: Son zamanlarda çok fazla İmam Gazali'nin İslam'da bilimi bitiren kişi olduğuna yönelik şeyler duyuyorum. Oysa ben Gazali'yi büyük ve önemli bir alim olarak tanıyorum. Bu konunun aslı nedir, yardımcı olur musunuz?

Cevap: İmam Gazali İslam tarihine damga vuran çok önemli alimlerden bir tanesidir. Kendisi sadece İslami ilimlerle ilgilenmemiş, farklı alanlarda da derinleşmiş kıymetli bir alimdi. İmam Gazali hakkında daha detaylı bilgi almak için kendisinin hayatını anlattığımız videomuzu seyredebilirsiniz

Soruda yer alan iddianın sebebine gelecek olursak, İmam Gazali yaşadığı devirdeki filozoflara eleştirilerde bulunmuştur. Bu eleştirileri bazı kimselerce çok genelleştirilmiş ve ağızdan ağıza “Gazali felsefe ile uğraşan insanların imanlarında sıkıntı olduğunu söylüyor.” diye adeta bir şehir efsanesi hâlinde yayılmıştır. Peki İmam Gazali filozofları niçin eleştirmiştir ve gerçekten felsefeyle ilgilenenlerin imanı hakkında bir şey söylemekte midir? 

İmam, El-Munkız Mine’d-Dalal adlı eserinin “Felsefenin Gayesine Dair” alt başlığında felsefeyle neden ilgilendiğini açıkladıktan sonra filozofları üç temel sınıfa ayırır; Dehrîler, Tabiîler ve İlahîler… 

 

Dehrîler alemin-evrenin ve zamanın sonsuz olduğunu iddia eden ve bir yaratıcının varlığını inkar eden kesimdir. Tabiiler, bugünün biyologları ya da zoologları olarak düşünebileceğimiz; doğa bilimleri ve canlılarla ilgili araştırmalar yapan, bunları sınıflandıran ve elde ettikleri bilgilerle metafiziksel çıkarımlarda bulunan bir kesimdir. Bunların da temel kabulleri nefsin (canlılığın) bozulması veya yok olmasıyla her şeyin bittiği dolayısıyla bir ahiretin varlığının mümkün olmadığı şeklindedir. 

 

İlahiler denilen grup ise dehrileri ve tabiileri reddeden, sonradan yetişen filozof neslidir ki İmam Gazali, Sokrat-Eflatun ve Aristo’yu bunlardan sayar. Gazali’ye göre Aristo daha sonraları Sokrat ve Eflatun’dan ayrılarak ayrı bir yol seçmiş, dehrilerin ve tabiilerin küfür sayılabilecek bazı görüşlerini de kabul etmiştir. Ayrıca Aristo’nun görüşlerinin bir kısmı küfre girer, bir kısmı bid’at sayılır, bir kısmını da reddetmeye hiç gerek yoktur.(1)

 

Burada dikkati çeken husus İmam’ın filozofları tasnifinin genel felsefe tarihi içinde geçerli bir tasnif olmamasıdır. Filozoflar genel felsefe tarihi içinde önce Sokrates öncesi ve sonrası filozoflar, daha sonra yeni Platoncular, kilise babaları, sonraki çağlarda ise rasyonalistler, idealistler, pozitivistler, varoluşçular gibi kısımlara ayrılarak tasnif edilir. Farklı tasnif sistemleri olmakla birlikte en basit tasnif şekli budur. 

 

Buradan şunu anlıyoruz; İmam Gazali, filozofları belli bir bakış açısı ve belli bir amaca göre sınıflandırmıştır. Hatta adını da koyalım; Gazali insanların imanlarını ilgilendiren konularda iyi-kötü, doğru-yanlış çıkarımlarda bulunan filozoflarla ya da felsefenin asıl bu kısmıyla ilgilenmiştir.

 

Gazali aynı eserinde felsefi ilimleri kendi içinde sınıflandırır. Bunlar; riyaziye (matematik, geometri ve astronomi), mantık, tabiiye (doğa bilimleri ve tıp), ilahiye (metafizik ve teoloji), siyasiye (siyasi bilimler) ve ahlaktır. Gazali bunlardan riyaziye ve mantığın dine taalluk etmediğini yani dini meselelerle ilgili olumlu ya da olumsuz bir yönlerinin bulunmadığını söyler. Siyasiye ve ahlak ile ilgili filozofların söylediklerinin de peygamberlere gönderilen kitaplardan ve bazı geçmiş evliyalardan alındığını söyler. Ahlak alanıyla ilgili filozofların sözlerinin tamamının doğru olmayabileceği de Gazali’nin konuyla ilgili söylediklerinden çıkarılabilecek sonuçlardan birisidir. (2)

 

Geriye sadece İmam'ın İlahiye dediği bugünkü teolojiye benzer ama genellikle metafizik olarak adlandırabileceğimiz alan kaldı. Filozofların en çok yanıldıkları alan bu alandır. Hatta Gazali bu alanda filozofların tüm hatalarını 20 esasa dayandırır ve bunlardan üçünün küfrü gerektirdiğini, kalan on yedisinin ise küfür derecesinde olmasa da belki bid’at derecesinde İslam’a aykırı olduğunu söyler. 

 

Demek ki Gazali felsefenin tamamını değil metafizik kısmını problemli bulmaktadır. 6 katlı bir binanın üçüncü katını problemli bulan bir mühendis binanın tamamının sorunlu olduğunu söylememektedir. Bir tarlaya ekilen 6 farklı ürünün sadece birinin ürün vermemesi, çiftçinin geri kalan 5 ürünü imha etmesini gerektirmez. Tıpkı bu şekilde İmam Gazali’nin de felsefenin bütün kısımlarına karşı çıktığını iddia etmek aşırı ve yanlış bir genelleme olacaktır. 

 

Peki İmam 6 parçaya böldüğü felsefe bütününün ilahiye (metafizik ya da teoloji) kısmını neden problemli görmektedir? Bir bakalım: 

Metafizik alanının o dönemlerdeki temel konusu öncelikle ontolojiye benzer şekilde ancak ondan da öte varlığın nedenlerinin incelenmesidir. Varlık neden vardır? Varlığın anlamı nedir? Varlıklar var olmalarını neye borçludur? Var olmanın temel ilkeleri ve prensipleri nelerdir? Bu ilke ve prensipleri belirleyen şey nedir? Değişim içindeki varlıklar hiç değişmeyen bir mutlak varlığa ihtiyaç duyuyorlarsa o mutlak varlığın mahiyeti nedir? Zaman sonsuz mudur? Düşünce ve varlık arasında nasıl bir ilişki vardır? 

 

Dikkat ederseniz bu gibi sorulara hangi cevap verilirse verilsin bir yönüyle mutlaka bir dinin Tanrı anlayışıyla ilgili olacaktır. İster pagan dinleri, ister Budizm gibi soyut ilkelerle dolu dinler, isterse de Hristiyanlık, Musevilik ya da İslam gibi kitâbî bir din olsun fark etmez… İmam da filozofların bu gibi büyük sorulara verdikleri cevapları ve o soruları cevaplarken izledikleri yöntemleri incelemiş, sonuçta bunların neredeyse tamamının İslam’ın ulûhiyet ve rububiyet anlayışına aykırı olduğu sonucuna varmıştır. Çünkü verilen cevaplar içerisinde; zamanın ve evrenin sonsuz olduğu, bir yaratıcısının bulunmadığı, sadece ruhların ceza ve mükâfat görecekleri, bedenlerin böyle bir şey yaşamayacağı, ölen bir bedenin tekrar dirilmeyeceği, Allah-u Teala’nın külliyatı (parçaların birleşmesiyle oluşan büyük kavramlar ve cisimler) bilip cüziyatı (bir bütünün parçası olan kavramlar ve cisimler) bilemeyeceği ve bunlarla ilgilenmediği gibi iddialar vardır ki bu iddiaların Kur’an’a ve İslam’ın tevhid anlayışına uygun olduğunu herhalde kimse iddia edemez.

 

Önemli bir ayrıntı da şudur; İmam Gazali filozofların bu gibi konulardaki yanıldıkları 20 meseleyi Tehafüt’ül-Felasife (Filozofların Tutarsızlığı) kitabında tek tek ele almış ve bir çeşit reddiye yazmıştır. Üstelik bunu yaparken de yine mantık ve felsefenin ilkeleriyle yöntemlerini uygulamıştır. Bu yanlışlıkların nedenini de “mantıkta bürhan (kanıt) için kabul ettikleri şartlara yeterince riayet edememek” olarak tespit etmiştir. Bu da filozofların bu konulardaki yanlışlıklarının nedeninin felsefeyle uğraşmak değil mantık ilminin ilkelerine riayet etmemek olduğunu göstermeye herhalde yeter.

 

Sonuç olarak; İmam'ın gerek El-Munkiz gerekse Tehafüt gibi kitaplarında felsefeye ve filozoflara yönelik eleştirilerinin şartlı ve kısmî olduğu, felsefenin ve filozofların tamamını kapsamadığını görürüz. Yani İmam felsefenin tamamına değil, o dönemin filozoflarının şu üç temel görüşüne karşı çıkmıştır; Öldükten sonra beden değil ruh dirilecektir, Allah-u Teala külliyatı bilir ancak cüziyatı bilmez, evren kadim ve ezelidir… Bu üç görüşün de felsefeyle temellendirilmeye çalışılmasının felsefenin ya da Gazali’nin değil bu görüşleri felsefenin veya metafiziğin olmazsa olmazları gibi savunan filozofların sorunu olduğu açıktır.

 

İmam Gazali’yi toptan felsefe karşıtı göstermek, felsefecilerin metafizik iddialarını yine felsefenin bir başka alt dalı olan mantık ile çürüten bir âlimi, dolayısıyla felsefenin ve felsefecilerin olumsuz yönlerine yine -bir çeşit- felsefe yaparak karşı çıkan bir âlimi anlamamak ya da daha kötüsü yanlış anlamak demektir.

 


 

1 ) İmam Gazali, El-Munkızu Min-Ad-Dalâl, sf: 27-30. Maarif Basımevi, 1960. Ankara.1

2 ) İmam Gazali, age, sf: 30-37