20 dk.
05 Haziran 2025
İmam Zeynelabidin'in (ra) Arefe Günü Okuduğu Dua -gorsel
Youtube Banner

İmam Zeynelabidin'in (ra) Arefe Günü Okuduğu Dua

Soru: Arefe günü dua ve ibadetlerin çok makbul olduğu söyleniyor. Bugüne özel okuyabileceğimiz, tavsiye ettiğiniz bir dua var mıdır?

Cevap: İmam Zeynelabidin hazretlerinin Sahife-i Seccadiye adlı eserinde geçen arefe günü duası çok kapsamlı ve harika bir duadır. Arefe günü bu duayı okuyabiliriz.

İmam Zeynelabidin'in Arefe Günü Okuduğu Dua 

Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'ındır.

Allah'ım! Hamd senindir, ey gökleri ve yeri yaratan; ululuk ve ikram sahibi; rablerin Rabbi; her tapılanın Tanrısı; her yaratılanın yaratıcısı ve her şeyin varisi! "Hiçbir şey onun gibi değildir" (Şûra, 11); hiçbir şeyin bilgisi ona gizli kalmaz; o her şeyi kuşatmış, her şey üzerinde gözeticidir. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Teksin, benzerin yok; birsin, eşin yok. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Cömertsin, cömertlik sana yakışır; ulusun, ululanmak senin hakkın; büyüksün, büyüklenmek sana ait. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Yücesin, yüceliğin doruğundasın; cezalandırman pek şiddetlidir.

Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Rahman'sın, Rahîmsin; ilim ve hikmet sahibisin. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. İşitensin, göresin; kadîmsin, her şeyden haberin var. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Kerimsin, kereminin üstüne yok; daimsin, sürekliliğin bitimi yok. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Herkesten önce ilksin; her sayıdan sonra sonsun. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Yüceliğinle birlikte yakınsın; yakınlığınla birlikte yücesin. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Zarifsin, güzelsin; ululuk, büyüklük ve övgü sahibisin. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Nesneleri kökleri olmadan yarattın; şekillendirdiklerini örneksiz şekillendirdin; var ettiklerini, birini taklit etmeden var ettin. Sensin ki, her şeyi belli bir ölçüyle yarattın; her şeyi ondan istenilen iş için hazırladın ve dışındaki her şeyi belli bir düzene soktun.

Sensin ki, yaratmanda kimse sana yardım etmedi; işinde kimseye danışmadın; ne gözlemcin ne de benzerin olmamıştır. Sensin ki, irade ettin, irade ettiğin kesinleşti; yargıladın, yargın adalet üzere oldu; hükmettin, hükmün insaf temeline oturdu. Sensin ki, hiçbir mekân seni içine alamaz; saltanatın karşısında hiçbir sultan dayanamaz ve hiçbir kanıt ve açıklama seni susturamaz. Sensin ki, her şeyin sayısını bilirsin; her şey için bir son öngörmüşsün ve her şeyi belli bir ölçüyle yaratmışsın. Sensin ki, benliğin tahayyüllere sığmaz; düşünceler niteliğini derk edemez ve gözler bulunduğun yeri göremez. Sensin ki, sınırlandırılmazsın ki mahdut olasın; örneklendirilmemişsin ki varlığı kendinden olmayan mevcut olasın; ve doğurmamışsın ki mevlût (doğrulmuş) olasın. Sensin ki, karşıtın yok ki sana karşı gelsin; dengin yok ki sana üst olmaya yeltensin; ve benzerin yok ki seninle boy ölçüşmeye kalkışsın.

Sensin başlayan, icat eden, oluşturan, yepyeni bir şey ortaya çıkaran ve yaptığını güzel yapan.

Münezzehsin sen! Şanın ne kadar yüce; yerin ne kadar yüksek ve hakkı batıldan ayırışın ne kadar net!

Münezzehsin sen! Ne kadar da lütfu bol bir Latîfsin; ne kadar da merhametli bir Şefkatlisin ve ne kadar da bilgili bir Hikmet Sahibisin!

Münezzehsin sen! Ne de güçlü bir Meliksin; ne de eli açık bir Cömertsin ve ne de makamı yüksek bir Makam Sahibisin! Güzellik, büyüklük, ululuk ve övgü sahibisin.

Münezzehsin sen! Elini iyiliklerle açmışsın; hidayet senin katından bilinmiştir. Seni din için de, dünya için de arayan bulur.

Münezzehsin sen! İlminde geçen herkes sana boyun eğmiş; Arş'ının altında olan her şey büyüklüğünün karşısında küçüklüğünü itiraf etmiş ve tüm yaratıkların sana teslim olmuştur.

Münezzehsin sen! Sezilmez, duyulmaz, dokunulmazsın. Kimse sana hile yapamaz; seni uzaklaştıramaz; seninle çekişemez; seninle yarışamaz; seninle tartışamaz; sana tuzak kuramaz; seni aldatamaz.

Münezzehsin sen! Yolun düz, emrin doğru ve sen ihtiyaçlar için başvurulan yegâne Dirisin.

Münezzehsin sen! Sözün hikmet, yargın son karar ve iraden kesindir.

Münezzehsin sen! Dilediğini kimse geri döndüremez; kelimelerini kimse değiştiremez.

Münezzehsin sen! Ey ayetleri akılları durduran, gökleri meydana getiren, canları yaratan!

Hamd senindir; sürekliliğinle sürecek bir hamd. Hamd senindir; nimetinle devam edecek bir hamd. Hamd senindir; ihsanına paralellik arz edecek bir hamd. Hamd senindir; hoşnutluğunu artıracak bir hamd. Hamd senindir; her hamdedenin hamdıyla birlikte olan ve hiçbir şükredenin şükrünün ulaşamayacağı bir hamd. Bir hamd ki, başkasına değil, yalnızca sana yaraşsın; onunla başkasına değil, yalnızca sana yaklaşılsın.

Bir hamd ki, ilki (önceki nimetleri) sürdürsün; sonu (sonraki nimetleri) kalıcı kılsın. Bir hamd ki, gün geçtikçe kat kat artsın, durmadan çoğalsın. Bir hamd ki, koruyucu melekler onu sayamasın; yazıcı meleklerin, Kitab'ında kaydettiğinden çok çok fazla olsun. Bir hamd ki, yüce Arş'ına ve yüksek Kürsü'ne denk olsun. Bir hamd ki, sevabı katında tam olsun; mükâfatı her mükâfatı kapsasın. Bir hamd ki, dışı içiyle tutsun; içi samimiyet dolu olsun. Bir hamd ki, daha önce kimse sana öyle hamdetmemiş olsun; değerini senden başkası bilemesin. Bir hamd ki, sayısını çoğaltmaya çalışana (katından) yardım edilsin, hakkıyla yerine getirmek isteyene destek verilsin. Bir hamd ki, yarattığın tüm hamdları bir araya toplasın; daha sonra yaratacaklarını bir ipe dizsin. Bir hamd ki, sözüne ondan daha yakın bir hamd olmasın; onunla sana hamdedenden daha iyi hamdedici bulunmasın. Bir hamd ki, bolluğu, kereminle nimetlerin artmasına sebep olsun; senden bir lütuf olarak nimetlerinin ardı arkası kesilmesin, artarak devam etsin. Bir hamd ki, büyüklüğüne, cömertliğine yakışsın; izzet ve celâline uygun olsun.

Rabbim! Soylular soylusu, seçkinler seçkini, değerliler değerlisi, mukarrep kulun Muhammed'e ve Muhammed'in Âline, salâtlarının en üstünüyle salât eyle; bereketlerinin en kâmiliyle ona bereket ver; rahmetlerinin en yararlısıyla ona rahmet et.

Rabbim! Muhammed ve Âline salât eyle; bir salât ki, durmadan artsın; artışı ondan çok olan bir salât olmasın. Ona salât eyle; bir salât ki, sürekli büyüsün; ondan daha çok büyüyen bir salât olmasın. Ve ona salât eyle; hoşnut olacak bir salât ki, onun üstünde bir salât olmasın.

Rabbim! Muhammed ve Âline salât eyle; bir salât ki, onu hoşnut etsin; hoşnut olacağından da fazla olsun. Ona salât eyle; bir salât ki seni hoşnut etsin; onun için hoşnut olacağından da fazla olsun. Ve ona salât eyle; bir salât ki, onun için ondan başkasına razı olmazsın, ondan başkasını da ona ehil görmezsin.

Rabbim! Muhammed ve Âline salât eyle; bir salât ki, hoşnutluğundan öteye geçsin; varlığın devam ettikçe ardı arkası kesilmesin; kelimelerinin bitmediği gibi asla bitmesin.

Rabbim! Muhammed ve Âline salât eyle; bir salât ki; meleklerinin, nebilerinin, resullerinin ve itaat edenlerinin salâtlarını derleyip toplasın; cinlerden ve insanlardan davetine icabet eden kullarının salâtlarını kapsasın; yarattığın tüm yaratık türlerinin salâtlarını bir araya getirsin.

Rabbim! Ona ve Âline salât eyle; bir salât ki, geçmiş gelecek tüm salâtları kuşatsın. Ona ve Âline salât eyle; senin ve herkesin beğeneceği bir salât ki, onunla birlikte diğer salâtlar meydana getiresin; onu kaç katına katladıkça o salâtları da öyle yapasın; günler geçtikçe onları senden başka kimsenin sayamayacağı bir şekilde kat kat artırasın.

Rabbim! Onun tertemiz Ehl-i Beytine de (ayrıca) salât eyle. Onlar ki, işin (insanları doğru yola hidayet etmek) için onları seçtin; onları ilminin bekçileri, dinin koruyucuları, yeryüzündeki halifelerin ve kullarının üzerindeki hüccetlerin kıldın. İradenle onları pislik ve kirden tam anlamıyla temizledin. Onları, sana ileten vesile, cennetine götüren yol kıldın.

Rabbim! Muhammed ve Âline salât eyle; bir salât ki, onunla onlar hakkındaki bağışlarını ve onurlandırmanı artırasın; onlara olan ihsan ve nimetlerini tamamlayasın; senden elde edilecek kâr ve yararlardan nasiplerini bol edesin.

Rabbim! Ona (Muhammed) ve onlara (Ehl-i Beytine) salât eyle; bir salât ki, evvelinin başlangıcı, müddetinin bitimi, ahirinin nihayeti olmasın.

Rabbim! Arş'ının ve onun altındakilerin ağırlığıca, göklerinin ve onların üstündekilerin tuttuğunca, yerlerinin ve onların altındakilerin ve aralarındakilerin sayısıca onlara salât eyle; bir salât ki, onları sana daha bir yakınlaştırsın; senin ve onların hoşnutluğuna vesile olsun ve benzeri salâtlar hep devam etsin.

Allah'ım! Sen her zamanda dinini, kulların için hakkın bayrağı ve şehirlerde hidayet ışığı olarak diktiğin bir imamla güçlendirmişsin. Onun ipini kendi ipine bağlamış; onu, hoşnutluğuna ulaşma vesilesi kılmış; ona itaati farz etmiş; ona karşı gelmekten sakındırmış; onun emirlerini yerine getirmeyi, yasaklarına uymayı, ondan öne geçmemeyi, ondan geri kalmamayı emretmişsin. Dolayısıyla o, sığınanların koruyucusu, inananların sığınağı, tutunanların sağlam kulpu ve âlemlerin güzelliğidir.

Allah'ım! Velin olan o imamı, kendisine verdiğin nimetin şükrünü yerine getirmeye muvaffak et. Bizi de onun hakkında aynı şeye muvaffak eyle. Ona, kendi katından yardımcı bir güç ver. Ona kolay bir fetih nasip et. En güçlü desteğinle ona yardım et. Gücünü artır; pazısını kuvvetlendir. Onu sürekli gözet; koruman altında bulundur. Meleklerinin yardımıyla onu başarıya ulaştır. Her zaman galip olan ordunu ona yardıma sevk et.

Onunla Kitabını, sınırlarını, yasalarını ve Resulünün –salâvatın ona ve Âline olsun Allah'ım– sünnetlerini ayakta tut; dininin zalimlerce öldürülen nişanelerini dirilt; yolundaki zulüm paslarını, zorlukları gider; yolundan ayrılanları ortadan kaldır; dosdoğru yolunda eğrilik meydana getirmek isteyenleri yok et. Onu dostlarına karşı yumuşat; düşmanlarına musallat et. Şefkatini, merhametini ve sevgisini hâlimize şamil eyle.

Bizi sözünü dinleyip itaat edenlerden, hoşnutluğunu kazanmaya çalışanlardan, yardımına koşanlardan, onu savunanlardan, bununla sana ve Resulüne –salâvatın ona ve Âline olsun Allah'ım– yakınlaşmak isteyenlerden kıl.

Allah'ım! Onların makamlarını itiraf eden, takip ettikleri yolu takip eden, izlerinde yürüyen, kulplarından yapışan, velayetlerine sarılan, imametlerini kabul eden, emirlerine teslim olan, var güçleriyle onlara itaat etmeye çalışan, (ferec/kurtuluş) günlerini bekleyen ve gözlerini onlara diken dostlarına da, büyüyüp artan, bereket dolu salâtlarla sabah akşam salât eyle. Ve selâm eyle onlara ve ruhlarına. Onların işlerini takva üzere bir araya topla; durumlarını düzelt; tövbelerini kabul buyur. Hiç kuşkusuz, sen pek merhametlisin, tövbeleri kabul edensin ve bağışlayanların en iyisisin. Bizi de rahmetinle esenlik yurdunda onlarla birlikte kıl, ey merhametlilerin en merhametlisi!

Allah'ım! Bu, Arefe günüdür. Şereflendirdiğin, değerli kıldığın ve büyük bildiğin bir gündür. Bu günde rahmetini yaymış, affınla ihsanda bulunmuş, bağışını çoğaltmış ve onu (Arefe gününü) katından bir lütuf olarak kullarına sunmuşsun.

Allah'ım! Ben ise, senin o (naçiz) kulunum ki, daha yaratmadan önce ve de yarattıktan sonra ona nimet verdin; onu dinine ilettiğin, hakkını ödemeye muvaffak ettiğin, (sağlam) ipinle koruduğun, hizbine (grubuna) aldığın, dostlarını sevmeye, düşmanlarına düşman kesilmeye hidayet ettiğin kimselerden kıldın. Daha sonra ona emrettin, emrini tutmadı; sakındırdın, sakınmadı; karşı gelmemesini öğütledin, karşı geldi. Ancak bunları, sana inat ederek ve sana karşı büyüklük taslayarak yapmadı. Tutkusu, onu bu işlere sürükledi. Düşmanın ve düşmanı (olan Şeytan) da, bu hususta ona yardımcı oldu. Yasaklarını irtikâp ederken, tehdit ve korkutmalarını bildiği hâlde, affını ümit edip bağışlamana güveniyordu. Oysa kendisine verdiğin nimetlerle, o işleri yapmamaya en çok lâyık olan kullarındandı.

Şimdiyse; hor, hakir, zelil, alçak ve azabından korkan biri olarak karşında durmuş, taşıdığım büyük günahları, işlediğim koca hataları itiraf ederek affına sığınıyor, rahmetini umuyorum. Kimsenin, beni senden koruyamayacağını, hakkımda verdiğin karara engel olamayacağını biliyorum. O hâlde, suçlulara döndüğün rahmetinle bana dön; ellerini sana doğru uzatanlara bahşettiğin affını bana bahşet ve sana ümidi olanlardan esirgemediğin mağfiretini benden esirgeme. Bu günde benim için bir nasip ayır ki, onunla hoşnutluğundan bir pay elde edeyim. Beni (bu günde,) sana kulluk sunan kullarının elde ettikleri şeylerden mahrum etme. Gerçi ben, onların sundukları iyi işleri sunmuş değilim ama, tevhidini sunmuş; zıddın, benzerin, ortağın olmaktan seni tenzih etmişim; emrettiğin kapılardan sana gelmiş, öyle bir vesileyle yakınlığını aramışım ki, kimse onun dışında başka bir vesileyle sana yaklaşamaz. Daha sonra bunu; tövbeyle sana dönüşüm, yüceliğin karşısında alçalıp küçülmem, hakkında iyi şeyler düşünmem ve katındakine güvenmem izlemiş; sana olan ümidim de –ki sana ümidi olup da ümidi boşa çıkan az olur– arkadan bunları desteklemiştir. Ve ben, böbürlenenlerin böbürlendiği gibi böbürlenerek, itaatleriyle övünenlerin övündüğü gibi övünerek, şefaat edenlerin şefaat edeceklerine güvenerek değil; hor, hakir, muhtaç, fakir, korkan, sığınak arayan biri olarak rahmetini dileniyorum. Bununla birlikte ben, azdan da az, alçaktan da alçak, zerre gibi veya zerreden de aşağıyım.

Şimdi, ey kötü işler yapanları hemen cezalandırmayan; şımarık zenginlere hadlerini bildirmekte acele etmeyen; ey lütfuyla sürçenleri affeden, fazlıyla suçlulara mühlet veren (yüce Allah)! Ben de sürçmüş, hata etmiş, kötü işler yapmışım ve suçumu itiraf etmekteyim. Sana karşı cür'etkâr davranmış, bilerek karşı gelmişim. Kullarından gizletmeye çalıştığım kötülükleri senin gözünün önünde irtikâp etmişim. Kullarından korkmuş, senden yana kendimi güvencede hissetmişim. Kahrından çekinmemiş, şiddet göstereceğinden korkmamışım. Aslında, kendime karşı cinayet işlemiş, kendi belâma düşmüşüm. Utanmam az; sıkıntım uzun!

Allah'ım! Mahlukatından seçtiğin, kendin için ayırdığın, yaratıklarından beğendiğin, işin (elçiliğin) için uygun bulduğun kimsenin (Muhammed Mustafa'nın) hakkına ve ona itaati sana itaat, ona muhalefeti sana muhalefet, onu sevmeyi seni sevmek, ona düşmanlık etmeyi sana düşmanlık etmek olarak kabul ettiğin kimsenin (Aliyy-i Murtaza'nın) hakkına, bu günde beni, günahlardan sıyrılarak sana sığınan, tövbe ederek mağfiretini dileyen kimseyi bürüdüğün rahmetinle bürü. Sana itaat edenlerin, katında yakınlık ve mevki sahibi olanların işlerini idare ettiğin gibi, benim de işlerimi idare et. Ahdine vefa edip uğrunda zorluklara katlanan, hoşnutluğunu elde etmek için çalışıp çabalayan kimseye yettiğin gibi, bana da yet. Huzurunda ihmalkâr davrandığım, sınırlarını aşıp hükümlerini çiğnediğim için beni hesaba çekme. Elindeki nimetin bana ulaşmasında senin ortağın olmadığı hâlde, yanındaki hayrı benden esirgeyen (zengin) kimsenin yavaş yavaş helâke doğru ilerlediği gibi, bana mühlet vererek beni yavaş yavaş helâke doğru götürme.

Gafillerin uykusundan, israfkârların uyuklamasından ve kendi hâline terk edilenlerin esneyip durmasından beni uyandır. Kalbimi, tevazu ile sana itaat edenleri, içtenlikle sana kulluk sunanları yönelttiğin işlere yönelt; ihmalkârları kurtardığın işlerden kurtar. Beni, beni senden uzaklaştıracak, senden alacağım payla arama girecek ve katında aradığım şeyden alıkoyacak şeylerden koru. Sana götüren hayırların yolunu, emrettiğin yönden hayırlarda yarışmayı ve istediğin gibi hayırlara düşkün olmayı benim için kolaylaştır. Azap vaadini hafife alanlarla birlikte beni helâk etme. Gazabını talep edenlerle birlikte beni yok etme. Yollarından sapanlarla birlikte beni mahvetme. Saptırıcı fitnelerden, eğlendirici belâlardan beni kurtar ve aniden yakalayıvermek üzere bana mühlet verme. Benimle beni saptıracak düşmanın, helâk edecek tutkunun ve benliğimi bürüyecek hüsranın arasına gir. Gazabından sonra kendisinden razı olmayacağın kimseden yüz çevirdiğin gibi benden yüz çevirme. Sana olan ümidimi boşa çıkarıp da rahmetin hakkında ümitsizliğe düşürme beni. Sevginden kaynaklanan yükümlülüklerden gücümü aşanı bana yükleyip de zor durumda bırakma beni.

Kendisinden hayır umulmayan, kendisine ihtiyaç duyulmayan ve bir daha dönüşü (tövbesi) olmayan kimse gibi beni elinden salıverme. Gözünden düşen, benliğini horluk bürüyen kimse gibi beni atma. Elimden tutarak alçalanların düştüğü duruma düşmekten, yoldan sapanların duçar olduğu korkuya duçar olmaktan, aldananların sürçtüğü yerlerde sürçmekten ve helâk olanların düştüğü vartaya düşmekten koru beni. Köle ve cariyelerinin (kullarının) çeşitli sınıflarını müptela ettiğin şeylere karşı bağışıklık kazandır bana. Özen gösterdiğin, nimet verdiğin, hoşnut olduğun, övgüyle yaşattığın ve mutlu olarak öldürdüğün kimselerin ulaştığı yerlere ulaştır beni. İyilikleri yok edecek, bereketleri götürecek amellerden uzaklaştır beni. Çirkin kötülüklerden ve rüsva edici günahlardan sakınmayı kalbime ilham eyle. Beni, ancak senin yardımınla elde edebileceğim şeylerle uğraştırarak hoşnutluğunu kazanabileceğim şeylerden alıkoyma. Katındakinden mahrum eden, sana kavuşturacak vesileyi aramaya engel olan ve sana yakınlaşmayı unutturan alçak dünyanın sevgisini kalbimden sök at. Gece ve gündüz seninle baş başa kalıp sana niyaz etmeyi benim için süsle (bu işin güzelliğini benim için aşikâr eyle). Bana, beni azabından korkmaya yaklaştıracak, yasaklarını irtikâp etmekten alıkoyacak ve büyük günahların esaretinden kurtaracak bir koruyucu güç ver.

Beni, sana karşı gelme pisliğinden temizle; suçlar pasını benden gider; afiyet gömleğini eğnime giydir; bağışıklık ridasını üzerime çek; bol nimetlerinle beni bürü ve lütuf ve fazlını benim için aşikâr eyle. İşlerimi yoluna koyarak, yönümü doğrultarak bana yardımcı ol. Beni iyi niyetli olmaya, beğenilen sözler söylemeye ve güzel işler yapmaya muvaffak eyle. Senin gücün ve kudretin olmaksızın hiçbir şey yapamayacağımdan, beni kendi gücüm ve kudretimle baş başa bırakma. Huzuruna çıkmak için diriltileceğim gün beni utandırma. Dostlarının önünde beni rüsva etme. Seni anmayı unutturma bana. Sana şükretmeyi alma benden. Yanılma zamanlarında, nimetlerine cahil olanlar gafletteyken, şükründen ayırma beni. Verdiğin nimetlere karşı seni övmeyi, yaptığın iyilikleri itiraf etmeyi ilham et bana. Sana olan rağbetimi rağbet edenlerin rağbetinin ve sana yönelik hamdımı hamdedenlerin hamdının üstünde kıl. Sana ihtiyaç duyduğum zamanlarda beni yardımsız bırakma. (İyi olduğunu zannederek) sunduğum amellerim sebebiyle beni helâk etme. Sana inat edenleri, alınlarına vurarak geri çevirdiğin gibi beni geri çevirme. Çünkü ben, (onların aksine) sana teslim olmuşum ve biliyorum ki, elinde aleyhime kanıtlar olduğu hâlde, lütufta bulunmaya daha lâyık, ihsan etmeye daha alışık, takva ve mağfiret ehli, affetmeye cezalandırmaktan daha lâyık ve (suçları) örtmeye (onları) açmaktan daha yakınsın.

Şu hâlde bana, istediğimi elde edebileceğim, sevdiğime kavuşabileceğim, hoşlanmadığını yapmayacağım ve sakındırdığına yaklaşmayacağım tertemiz bir hayat ver. Ölümümü ise, nuru önünde ve sağında giden kimsenin ölümü gibi kıl. Senin önünde zelil, yaratıklarının yanında aziz kıl beni. Seninle baş başa kaldığım zaman beni alçalt; kullarının arasında yücelt. Beni, bana muhtaç olmayan kimseye muhtaç etme; sana muhtaçlığımı artır. Beni, düşmanlarımı sevindirecek duruma düşmekten, belâya duçar olmaktan, zillet ve zahmetten koru. Benden bildiğin kötülükleri, hilmi olmasaydı yakalamaya gücü yeten, teennisi olmasaydı hemen cezalandırabilecek durumda olan biri gibi, rahmetinle ört. Bir kavme bir fitne veya bir kötülük dilediğin zaman, sana sığınmamı sağlayarak, beni ondan kurtar.

Beni sahibi olduğun dünyada rüsva etmediğin gibi, maliki olduğun ahirette de o duruma düşürme. Verdiğin nimetlerin başlarını sonlarıyla, dokundurduğun yararların eskilerini yenileriyle destekleyerek bana lütufta bulun. Yüreğimin taşlaşmasına sebep olacak bir mühlet verme bana. Güzelliğimi götürecek bir musibet indirme bana. Kadrimi küçültecek bir hakirliğe düşürme beni. Değerimin bilinmemesine sebep olacak bir eksiklik verme bana. Ümidimi yitirmeme yol açacak, yüreğimde hissedeceğim bir korkuyla korkutma beni. Azap vaadinden korkmamı, mühlet vermen ve korkutmandan sakınmamı ve ayetlerini tilâvet ederken korkundan titrememi sağla. Gecemi sana ibadet etmek için beni uyandırmakla, yalnızlığımı geceleri senin için uyanık kalıp namaz kılmakla, bir başıma kalışımı seninle huzur bulmak, ihtiyaçlarımı sana açmak, ateşten kurtuluşumu dilemek ve azabından sana sığınmakla mamur kıl. Bir süreye (ölüm vaktine) kadar taşkınlığımda bocalayıp durmama, gaflet içerisinde sapıklığımı sürdürüp gitmeme müsaade etme. Beni, öğüt kabul edenler için öğüt, ibret alanlar için ibret ve bakanlar için fitne vesilesi kılma. (Hilelerine karşı) Kendilerine hile yaptığın kimseler arasında bana hile yapma.

Beni başkasıyla değiştirme. İsmimde bir değişiklik yapma. Cismimi değişime uğratma. Beni, halkın gözünde gülünç duruma düşürme; kendin için alay konusu edinme; hoşnutluğundan başkasına uymaz ve senin için öç almaktan başka bir şey için zorluklara katlanmaz kıl. Affının serinliğini; rahmetinin, merhametinin, katından olan rahatlığın ve nimetlerle dolu cennetinin tatlılığını bana hissettir. Bol lütfunla tüm zamanımı senin sevdiğin işlere ayırmanın ve var gücümle beni sana yaklaştıracak şeyler için çalışmanın tadını tattır bana. Ve bana, armağanlarından bir armağan ihsan et. Ticaretimi kârlı, dönüşümü zararsız kıl. Makamından korkut beni. Seninle görüşmeye müştak kıl beni. Küçük büyük, açık gizli hiçbir günah bırakmayacak halis bir tövbeyle bana dön (tövbemi kabul ederek tüm günahlarımı bağışla). Müminlere karşı kin beslemeyi gönlümden sök at. Sana karşı mütevazı olanlara kalbimi şefkatli kıl. İyilere nasılsan, bana da öyle ol. Takvalıların süsüyle süsle beni. Gelecekler arasında benim için doğru bir dil (güzel bir ad), sonlar arasında büyüyüp gelişen bir anı bırak ve beni ilklerle aynı sahada buluştur.

Bol nimetlerini benim için tamamla. En değerli nimetlerini bana aşikâr eyle. Ellerimi katından gelen yararlarla doldur. En değerli bağışlarını bana doğru sevk et. Seçkin kulların için süslediğin cennetlerinde beni temiz dostlarına komşu eyle. Sevdiklerin için hazırlanmış olan yüksek yerlerde kıymetli armağanlarınla beni bürü. Kendi katında benim için, güvenle sığınabileceğim bir sığınak, yerleşebileceğim ve gözümün aydınlanmasına sebep olacak bir mekân ver. Büyük suçlarıma kıyasla bana muamele etme. Gizli sırların ortaya çıkacağı gün beni helâk etme. Her türlü şek ve şüpheyi benden gider. Hak yolda her rahmetten bir kapı aç yüzüme. Bağışlarından olan payımı çok, ihsan ve fazlından olan nasibimi bol eyle. Kalbimi katındakine güvenir kıl. Çabamı senin için olana ayır. Halis kullarına yaptırdığın şeyleri bana yaptır. Akıllar gaflette olduğu zaman kalbime sana itaat etmenin sevgisini içir. Zenginlik ve afifliği, refah ve sağlığı, rahatlık ve bolluğu, güven ve afiyeti bana birlikte ver. İyi işlerimi, onlara karışmış olan günahlar sebebiyle boşa çıkarma.

Yalnız kaldığım zamanları deneme dürtüleriyle harap etme. Âlemlerden kimseye ağız açtırmayarak yüzümün suyunu koru. Fasıkların yanında olanı istememe engel ol. Beni zalimlerin destekçisi, Kitabını yok etmek üzere onların yardımcısı kılma. Bilmediğim bir yönden koruyucu bir kuşatmayla kuşat beni. Tövbe, rahmet, şefkat ve bol rızkının kapılarını bana aç; hiç kuşkusuz, ben, sana yönelenlerdenim. Ve benim hakkımda nimet vermeni tamamla; hiç kuşku yok, sen, nimet verenlerin en iyisisin. Ömrümün geri kalanını, rızanı kazanmak için hac ve umrede geçirmemi kararlaştır, ey âlemlerin Rabbi!

Allah, Muhammed'e ve onun tertemiz Âline salât eylesin. Ve sonsuza kadar ona (Muhammed'e) ve onlara (Âline) selâm olsun.