4 dk.
16 Ekim 2024
İmanla İlgili Farklı Bir Tanım-gorsel
Youtube Banner

İmanla İlgili Farklı Bir Tanım

Soru: Sosyal medyada imanla ilgili yaptığınız bir tanımı gördüm. "İman, kişinin kendisi ile başkaları arasında vazifeleri dışında fark görmeden davranması, hayatı bu şekilde yaşamasıdır.” diyorsunuz. Bu meseleyi açabilir misiniz?

Cevap: Kişi; dünyayı ve muhatap olduğu imtihanı, mecburen, kendisine verilen benlik emaneti çerçevesinde algılar. Zira insanın algıları ve bilgileri bu yöndedir ve dünyayı ben merkezli olarak görüp deneyimler. Çok sevdiğiniz insanlar mesela eşiniz, anne-babanız, çocuğunuz size “Başım ağrıyor.” diyebilir. İrade kullanarak veya şefkatle siz de üzülebilirsiniz, sancısını duyabilirsiniz bu baş ağrısının ancak kendi baş ağrınızı hissettiğiniz gibi hissedemezsiniz. Kendi başınız ağrımış olmaz. İnsanların mutluluklarını da aynı şekilde hissedemezsiniz. “Her insan dünyada yalnızdır.” diyebiliriz bir anlamda.

 

Dünyayı ben merkezli algılıyor, deneyimliyor ve hissediyoruz. Bediüzzaman’ın da bir yerde işaret ettiği gibi; “Ben” hissi aslında bir ölçü birimidir. Örneklersek; dünyanın belli bölgelerinde bir uzunluğa metre denir. Başka bölgelerde başka bir uzunluğa yarda denir, arşın denir; uzunluk büyüdükçe kilometre denir, mil denir. Bu böyle uzayıp gider. Bu kabulü yaptıktan sonra belli bir mesafeyi ölçer 150 kilometre derler, diğer tarafta aynı uzunluğa 93 mil diyebilirler. Başka bir birimle ölçülse belki 40 denecek. Ama bir defa ölçü seçildikten sonra, seçilen bu ölçüyle tüm mesafelere dair bilgi sahibi olunur. Bediüzzaman, konuyu tamamlarken "benlik" denilen bu ölçü biriminin Allah-u Teala’nın mutlak, her şeyi kuşatan ve sınırsız sıfatlarının anlaşılmasına yardımcı olduğunu belirtir. (2) 

 

Benlik sahibi olan insana öncelikle lazım olan bu benlik hissiyle Allah’ın sıfatlarını anlamaktır. İnsan bu benlik hissiyle aynı zamanda, başka insanları, başka canlıları ve başka varlıkları da anlar. “Şu mevzu beni üzüyor, o da insandır, onu da üzüyordur.” diyebilir böylece. Tanımımızı tekrar edecek olursak; “İman; insanın, emanetindeki benlik hisleri çerçevesinde öğrenip algıladıktan sonra kendisi ile bir başkası arasında, vazifeleri dışında, fark görmemesidir.”


Bu mertebenin insanı getireceği ilk noktalardan birisi, "Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma.” kuralıdır. Bu altın kural pek çok farklı dini ve felsefi metinde geçer. (3) Efendimiz’in (sav) söylediği bundan daha da öte bir ufuktur. Kendin için istemediğini başkası için istememek kendi içinde bir mertebedir, bunu kabul ederiz. Daha ötesinde; “kendin için istediğini başkası için de istemek” ise asıl mertebedir.

 

Matematik ve fizik kavramları ile anlatacak olursak, buna bir cins “simetri” de diyebiliriz. Aynadaki görüntü gibi değil de matematik ve fizikteki simetri. Öyle davran, öyle hüküm ver, öyle yaşa, öyle değerlendir ki; o değerleri ve hükümleri tamamen kaldırıp seni değil de başkasını koysak sonuç değişmemiş olsun. Bu manada bir simetri. İşte iman, bu simetri veya kendisi ile başkaları arasında fark görmemek, o benlikten gelen farkı zihninde, duygularında, amellerinde ortadan kaldırmak demektir. 

 

İman kavramının tanımında “vazifeleri dışında” kısmını bir kez daha özellikle vurgulamak istiyoruz. Bu noktada yine simetrinin bir parçası olan bu parantezi açmak ve vazifeler kavramıyla ne kastedildiğini örneklendirmek gerekiyor. Evvela ben bu bedenin sahibiyim ve bu bedeni beslemek ve hayatta tutmakla mükellefim. Hemen arkasından kendi ailemi, yakınlarımı, sorumluluğu benim üzerimde olanları korumak ve beslemekle mükellefim. Bir kaynak azlığı durumunda, bu sorumluluğu üzerimde olanları bir parça öne almam beklenir. Simetrinin bir parçası derken kastedilen budur. Herkesin de böyle yapması beklenir. Eğer bu temel sorumluluğu kabul etmez; herkes mutlak diğerkâm olacak ve herkes mutlak isar hasletine sahip olacak dersek, iktisat veya fizik tabirleriyle o denklem çözümsüz kalır. Sonuç da çok verimsiz bir yere varır. 

 

Sahabe sözü olup Efendimiz (sav) tasdik ettiği için bir manada hadis sayılan, “Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Bedeninin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver.” (4) sözü de aslında bu simetri içinde davranılmasını tavsiye ediyor ve bu tavsiyeye uymak da hayatın akışının verimli olmasını sağlar.