6 dk.
27 Mart 2022
İnsanların bizim hakkımızdaki hüsnü zanları bizi cennete götürür mü?-gorsel
Youtube Banner

İnsanların bizim hakkımızdaki hüsnü zanları bizi cennete götürür mü?

Soru: İnsanların bizim hakkımızdaki hüsnü zanları bizi cennete götürmeye vesile olabilir mi?

 

Cevap: Evet olabilir ve hayır, olmayabilir. Biraz açalım:


Önemli olan Allah’ın hükmüdür.(1)


Her insanın gizli açık her şeyini bilen, insanların kalbindeki niyetlerden de haberdar olan(2) Allah-u Teala hepimiz hakkında nihai hükmünü verecektir. Bu açıdan insanların ister güzel olsun ister kötü, zanlarının hiç bir ehemmiyeti yoktur. Zaten insanlar çoğu zaman sadece dıştan görünen bazı hâllere bakarak, önyargılar içinde, birbirlerinin söylediklerini veya medyayı çokça kale alarak, hemşerilik, aynı takımı tutmak gibi hakikatte önemsiz sebeplerle zanlarını oluşturmaktadırlar. Bu açıdan insanların hüsnü zanları tek başına hiçbir işe yaramaz.


Zaten Allah-u Teala da “Birbirinizi temize çıkarmayın, iyi olduğunuzu iddia etmeyin; O, kimin muttaki olduğunu en iyi bilendir.”(3)  buyurmaktadır.


Bizim için esas maksat Allah’ın nazarında iyi birisi olmaktır. O bizden razı olsa, bütün dünya bizden nefret etse, aleyhimizde beddualar etse de bir zararı yoktur. Ve Allah bizim kötü olduğumuzu biliyorsa, tüm insanlığın bizi övmesinin, iyi bilmesinin de bir faydası yoktur.


Ayrıca bu şekilde düşünmek insanı riyaya itebilir. Yani kişinin amellerindeki asıl maksadı “insanların ona hüsnü zan etmesi, onu iyi bir kişi bilmesi” hâline gelebilir ki; insan bu duruma düşerse, hayırlı amellerinden de bir sevap alamaz olur.



Allah severken insanlar da sevebilir.


Yukarıda bahsedilenlerin unutulmaması kaydıyla, insanların bizim için düşündüklerinin de şu açılardan önemi vardır:


1. Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) farklı hadisleriyle ” Müslüman, insanların elinden ve dilinden selamette olduğu, bir zarar görmediği insandır. Mümin ise, insanların elinden ve dilinden emin olduğu insandır.” (2) buyurmuştur. Elbette insanlar bir kişinin elinden ve dilinden zarar görmeyeceklerine emin olmuşlarsa, o kişi için iyi şeyler düşünürler. Başka hadislerde mana olarak “Mümin konuşunca doğru söyler, söz verince yerine getirir, kendisine bir şey emanet edilince ihanet etmez, düşmanlık ve tartışmada da aşırı gitmez.” buyurmuştur ki bu vasıflara sahip birisi hakkında insanlar elbette iyi şeyler düşünür.


2. “Hayırlınız, ahlakı güzel olanınızdır.” (4) veya “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. ”(5) veya "Cana yakın olan, herkesle iyi geçinen, yumuşak başlı olup insanlara kolaylık gösteren kimseleri cehennem yakmaz.” (6) gibi hadisler güzel ahlakı, insanlara yumuşak davranmayı, iyi huyluluğu iman vasfı saymıştır. Elbette böyle vasıflara sahip olan biri hakkında başka insanlar iyi düşünür, onu sever ve ona karşı hüsnü zan ederler.


3. “Ümmetimin hepsi affa mazhar olacaktır, günahı alenî işleyenler hariç. Kişinin geceleyin işlediği kötü bir ameli Allah örtmüştür. Ama, sabah olunca o: “Ey falan, bu gece ben şu şu işleri yaptım!” der. Böylece o, geceleyin Allah kendini örtmüş olduğu halde, sabahleyin, üzerindeki Allah’ın örtüsünü açar. İşte bu, günahı alenî işlemenin bir çeşididir.” (7) gibi hadisler ile Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) günahları saklamayı tavsiye etmiştir. Yani iyi bir Müslüman, nefsine mağlup olarak işlediği günahları saklamaya çalışacak; haya duygusu ile onları setredecektir. Bu durumda da insanların o kişi için hüsnü zan etmeleri beklenir.


Yani inananlar İslam ahlakı ile yaşarsa, çoğunlukla insanlar onları sever ve onlardan zarar gelmeyeceğini bilir, onlara güvenir, onlar için hüsnü zan eder. Böyle bir hüsnü zan elbette iyidir. Ve bu tarz bir hüsnü zan var olduğunda kişinin cennete gideceğini söyleyebiliriz ama hüsnü zan sebebiyle değil; zaten güzel davranışlar gösterdiği için...


İnsanların düşüncesi ne zaman önemlidir?


Herkes kendini iyi bir insan sanabilir. Veya bir konu geçince neyi niçin yaptığı hakkında yüzlerce açıklama getirerek kendini savunabilir. Fakat yaptıklarının asıl tesirlerini ve iyi mi kötü mü olduklarını başkaları daha iyi bilir. Bu açıdan insanların bizim hakkımızda fikirleri önemlidir. Bilhassa kendileriyle sürekli etkileşimimiz olan komşularımız, iş veya okul arkadaşlarımız, aynı evi, yurdu paylaştığımız kişiler, müşterilerimiz vb. bizi en iyi bileceklerdir.


Zaten bu yüzden bir insanın kendisi hakkındaki iyi olma iddialarına kimse direkt itibar etmez. İşe alınacakken referans istenir, evlenecekken çevresine sorulur, borç alıp vermeden önce arkadaşları ile istişare edilir.


Bu açıdan Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:


Sahabeler yanlarından geçtikleri bir cenaze hakkında övücü şeyler söylediler, bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) “Vacip oldu.” diye buyurdu. Sonra başka bir cenazenin yanından geçtiler ve onun hakkında kötü şeyler söylediler, bunun üzerine Peygamberimiz(sallallahu aleyhi vesellem) yine “vacip oldu” buyurdu. Hz. Ömer, “Ya Resulallah!  Vacip olan nedir?” diye sorunca, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) “Şunu hayırla yâd ettiniz, ona cennet vacip oldu; şunu da kötülükle yâd ettiniz ona da ateş/cehennem vacip oldu. Siz Allah’ın yeryüzündeki şahitlerisiniz.” buyurdu.(9)


Yani, salih ve ahlaklı insanların; komşuluk ettiği veya iş, okul gibi bir vasıta ile tanıdıkları birisi için “Bu iyi bir kişidir.” demeleri, onun iyi bir kişi olduğunu gösterir; aksine şehadetleri de kötü biri olduğunu gösterir. Bu açıdan, insanların bizim için sahip olduğu düşünceler bizi cennete götürebilir. Tabii ki bu dediğimiz ancak, kendileri salih olan, değerlendirmeleri adil olan ve bizi tanıyacak yakınlığa sahip olan kişilerin gerçek fikirleri için geçerlidir. Yoksa, ne cenaze musalla taşında iken tanımayan kişilerin geleneksel olarak söyledikleri “İyi biliriz” cümlesi bir işe yarar; ne de o kimse hakkında yeterli bilgisi olmayan insanların sadece medya yoluyla tanıdıkları biri için kötü zanları o kişiye bir zarar verir.

 


1 ) Bakara Suresi, 32. ayet: Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

Al-i İmran Suresi, 6. ayet: Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Al-i İmran Suresi, 62. ayet: Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah'tan başka İlah yoktur. Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

2 ) (Yoksa onlar) gizlediklerini ve açıktan yaptıklarını Allah’ın bildiğini bilmiyorlar mı? (2/Bakara 77)

Göklerde ve yerde (kulluk edilen) Allah O’dur. Sizin gizlinizi de açığınızı da bilir. Kazandıklarınızı da bilmektedir. (6/En'âm 3)

Allah’ın onların gizli konuşmalarını ve fısıltılarını duyduğunu ve Allah’ın gaybın bilgisine sahip olduğunu bilmediler mi? (9/Tevbe 78)

Allah gizlediklerinizi de açığa vurup ilan ettiklerinizi de bilir. (16/Nahl 19)


3 ) Necm 32

4 ) Buharı: İman 10
5. Buhârî, Menâkib 23
6. Tirmizî, Radâ’ 11
7. Tirmizî, Kıyâmet 45
8. Buharî, Edeb 60; Müslim, Zuhd 52, (2990)
9. Buharî, Cenaiz, 86