


İslam'a Göre Erkeğin, Eşinin Aile Ziyaretini Engelleme Hakkı Var mı?
Soru: "Erkek karısına izin vermezse, karısı öz annesini dahi görmeye gidemez.” ifadesi dinen doğru mudur?
Cevap: Bu tür sorular “evet-hayır” dikotomisine sığmaz. Net bir “evet” ya da “hayır” çoğu kez ya gerçekliği ıskalar ya da istisnaî şartları genelleştirir.
Aile, sonuçlarını birlikte taşıyan iki yetişkinin ortak akıl ve karşılıklı rıza ile yürüttüğü bir beraberliktir.(1) Hem kadın hem erkek kendi aileleri ile ne zaman, ne kadar görüşecekleri konusunda birbirlerinin onayını almalıdırlar. Bunun adına “izin” veya “istişare” denilmesi konunun özünü değiştirmeyecektir.
Elbette taraflar arasında her konuda tam bir denklik beklenemez. Taraflardan birinin belli bir konuda (mali, sosyal, pedagojik vb.) daha fazla tecrübe ve öngörüye sahip olması doğaldır. Sağlıklı bir istişarede amaç, üstünlük kurmak değil, bu farklı tecrübeleri birleştirerek en isabetli ortak karara varmaktır. İyi niyetli eşler, bir konuda daha tecrübeli olan eşin uyarılarına ve tavsiyelerine doğal olarak daha fazla kıymet verir ve vermelidir. Özetle sıla-i rahim için hem erkek hem kadın birbirine izin vermelidir. (2)
Karşılıklı sorumluluk: Kadın da erkek de eşinin kendi aile ve arkadaşlarıyla görüşmesini kolaylaştırmakla yükümlüdür. (3) Kişisel hisler, kaygılar ve rekabet duyguları bu yükümlülüğü gölgelememelidir. Evin gelirini sağlayan taraf eşinin aile ziyareti için makul masrafları üstlenmeli, mümkünse ulaşımı organize etmelidir. Diğer taraf da eşinin tüm boş zamanını kendine tahsis etmesini talep etmemeli, sıla-i rahim için alan açmalıdır.
Sorumluluğun kapsamı: Bu yükümlülük yalnızca “izin vermek” değildir. Eşlerden biri anne babasına karşı sıla-i rahim vazifesini ihmal ediyorsa diğeri nasihat ve teşvikle eşinin sıla-i rahimde bulunmasına katkı sağlamalıdır. (4)
Görüşme hakkının sınırı: Klasik metinlerde geçen “haftada bir” ya da “yılda en az bir” gibi ifadeler ne ayete ne de sahih hadise dayanır.(5) Dönemin kültürü ve şartlarını yansıtır. Sıla-i rahimin ne sıklıkla yapılacağı kültüre, ulaşım şartlarına, maddi imkanlara ve tarafların duygusal imkanlarına göre değişecek bir meseledir. “Allah’ın tanıdığı hak budur.” şeklinde sabit bir kota ilan edilemez. Kitaplarda geçen “Erkek karısına şu kadar süre izin vermeli.” gibi ibareler sadece o zamanın anlayışını yansıtır. Yoksa esasında her iki taraf da birbirinden izin istemeli ve normal durumlarda birbirlerine izin vermelidir.
İzin ve müdahale ne zaman meşru olur: Taraflar arasında bilgi, tecrübe, sosyal beceri veya öngörü farkı bulunabilir. Bu durumda güven telkin eden eşin makul uyarıları ciddiye alınabilir. Ancak kapris, küsme, empati eksikliği, bencillik ve yalnızca kendi ailesini önceleme gerekçesiyle görüşmeyi kısıtlamak zulümdür.(6) Buna karşılık ailelerden herhangi birinin kişilerin dindarlığına veya ahlâkına somut zarar verdiği, haramı belirgin ve ısrarla işledikleri, karı-kocayı birbirine karşı tahrik ettiği hâllerde ölçülü sınırlamalar meşru görülebilir.(6) Sınırlama geçici, gerekçeli ve orantılı olmalıdır.
Özetle sıla-i rahim çok kıymetlidir.(7) Hz. Peygamber (sas) sıla-i rahimi kesenin cennete giremeyeceğini bildirir.(8) Doğru yol karşılıklı rıza, istişare, makul gerekçe ve ölçülülükle eşlerin birbirine alan açmasıdır. Tek taraflı ve keyfî engellemelerden uzak durmak gerekir.
Dipnotlar
1-) Kur'an, aile içi önemli kararlarda "karşılıklı danışma ve rıza" ilkesini vurgular (Bakara 2:233). Ayrıca, müminlerin genel bir vasfı olarak işlerini "aralarında istişare ile yürütmeleri" övülür (Şûrâ 42:38). Bu ilke aile içi kararlarda da temel bir model sunar.
2-) Sıla-i rahim (akrabalık bağlarını gözetmek), Kur'an'ın (ör. Nisa 4:1) ve çok sayıda sahih hadisin emridir. Bu temel bir dini vazifedir ve eşler bu vazifenin ifası için birbirlerine engel değil destek olmalıdır. Hadiste, "Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa, sıla-i rahim yapsın." buyrulur (Buhârî, Edeb, 6138).
https://sunnah.com/bukhari:6138
3-) Bu kolaylaştırma yükümlülüğü, Kur'an'ın "İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın" emrinin (Mâide 5:2) aile içindeki bir yansımasıdır.
4-) Bu durum, "Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velîleridir (dostu ve destekçisidir). İyiliği (ma'rûf) emreder, kötülükten (münker) menederler" (Tevbe 9:71) ayetinin kapsamına girer. Eşlerin birbirini hayra (bu bağlamda sıla-i rahime) teşvik etmesi, bu "velâyet"in (dostluk ve destek) bir gereğidir.
5-) Klasik fıkıh metinlerinde (ör. Hanefî fıkhında İbn Âbidîn'in Reddü'l-Muhtâr'ı gibi eserlerde) geçen "haftada bir" gibi belirlemeler, nass (ayet veya hadis) değil o dönemin sosyal şartları, ulaşım imkanları ve örfüne dayalı içtihatlardır.
İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr ‘alâ’d-Dürri’l-Muhtâr, Kitâbü’n-Nafakât, “Matalib fî’l-kelâm ‘ale’l-mu’nisah”, cilt 3, s. 603–604 (Dâr al-Fikr, Beyrut).
6-) Bu durum, fıkıhtaki "Zarar giderilir" ve "Kötülükleri defetmek, menfaatleri celbetmekten evlâdır" gibi genel küllî kaidelerle ilgilidir. Amaç "Kendinizi ve ailenizi... ateşten koruyun" (Tahrîm 66:6) emri uyarınca, ailenin manevi ve ahlâki birliğini daha büyük bir zarardan korumaktır. Sınırlama bu zararla orantılı ve son çare olmalıdır.
7-) Sıla-i rahimin ehemmiyetini vurgulayan en güçlü rivayetlerden biri şöyledir: "Rahim (akrabalık bağı) Arş'a asılıdır, der ki: 'Kim beni gözetirse Allah da onu gözetsin. Kim beni koparırsa Allah da ondan (rahmetini) koparsın." (Buhârî, Edeb, 5988; Müslim, Birr, 2555).
https://sunnah.com/bukhari:5987
8-) https://sunnah.com/bukhari:5984
