6 dk.
09 Haziran 2023
İslam'a Göre Nişanlılık-gorsel
Youtube Banner

İslam'a Göre Nişanlılık

Soru: Nişanlıyken sınırları nasıl koruyabiliriz? Nişanlılar birbirlerine nasıl davranmalıdırlar? Normal zamanda caiz olmayıp da nişanlılıkta caiz olan herhangi bir şey var mıdır?
 

Cevap: İslam’ın tanımladığı ayrı bir nişanlılık tarifi yoktur. Birbirleriyle evlenmeleri haram olmayan iki insan ya evlidir ya değildir. İslam, bu noktada bir ara form belirlememiştir. Dolayısıyla nişanlı olan kişilerin birbirlerine karşı durumu birbirleriyle evli olmayan insanlar gibidir.

 

Evli olmak belirli ölçüler içerisinde her şeyi helal kılar. Nikah akdi gerçekleşmedikçe nişanlı olmak, taraflar arasında mahremiyet açısından hiçbir değişiklik meydana getirmez. Bu nedenle nişanlılar birbirleriyle görüşmelerinde evli olmayan iki insanın uyması gereken sınırlara uymakla yükümlüdür.

 

Nişan, dini bir kurum değildir. Geleneksel fıkhımızda da “Nişan, belirli bir kadınla (veya kadın için belirli bir erkekle) evlenme isteğini açıklayarak bunu kadına (erkeğe) veya ailesine bildirmektir.”1 şeklinde tanımlanmıştır. Bu yönüyle nişan geleneksel fıkıhta bir irade beyanı olarak ele alınmıştır. Bu irade beyanı da evlilik değil sadece evlilik vaadini ifade eder. Bu nedenle nişanlı kişiler birbirleriyle evli olmayan iki yabancı hükmünde kalmaya devam ederler. Yani birbirlerine halen mahremdirler, birbirlerine mahrem olanlar için geçerli olan sınır ihlali oluşturacak biçimde bakmak, baş başa kalmak gibi caiz olmayan durumlar nişanlılar için de aynen geçerlidir.

 

İki insan ya evlidir ya değildir. “İmam nikahı” adı altında bazı davranışları caiz hâle getirsin diye yapılan uygulamaların da evliliği gerçekleştirdiği söylenemez. İslam, bu tip bir ara form öngörmemiştir. El ele tutuşma, sarılma ile tam fonksiyonuyla bir cinsel ilişki arasında “Nişanlılıkta şu kadarı caiz, buradan sonrası caiz değil.” şeklinde bir ayrım dinimizde yoktur. 

 

Ayrıca, nişanlılık dönemi bir flört dönemi de değildir. Nişanlılığın sadece geleneksel açıdan ailelerin düğün ve nikah için hazırlıklarını yapması, eksiklerini tamamlaması fonksiyonu vardır. Bu fonksiyon da tamamen geleneksel ve kültüreldir. Dini değildir.

 

Nişanın iki insanın birbirini tanıması şeklinde bir fonksiyonundan da bahsedilir. Bunun da aslında realite açısından ciddi bir karşılığı yoktur. Çünkü insanların davranışları her zaman şartlara bağlıdır. Dolayısıyla örneğin fakir bir durumda belirli davranışlarına şahit olunan bir insanın zenginlik içindeyken nasıl davranacağı bilinemez. Alt mevkilerde çalışan bir insanın davranışlarının üst mevkilerde çalışırken de aynı olacağı söylenemez. Nişanlıyken belirli davranış formlarına sahip bir insanın da evlendikten sonra nasıl davranacağı tam olarak anlaşılamaz. Tanım gereği bunlar birbirinden bağımsızdır. Mizaca dayalı bazı öngörülerde bulunulabilir, davranışın genel yapısına dair bazı çıkarımlar yapılabilir, örneğin bir insanın dışa dönük mü içe dönük mü, rasyonel mi duygusal mı, sinirli mi sakin mi olduğu bir parça anlaşılabilir ancak tam olarak tanımış olmak, evlendikten sonraki davranışlarına dair net bilgiler ve veriler elde etmek mümkün değildir. Türkçemizdeki “Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış.” sözü bu durumu çok iyi anlatır. Kadın olsun erkek olsun insanlar her zaman belirli amaçlarını gerçekleştirene kadar pek çok özelliğini bilinçli ya da bilinçsiz olarak bastırabilir. Bunu her zaman kötü bir niyetle de yapmayabilir. Bazen hatta çoğu zaman insanlar gösterdikleri değişimi kendileri de fark edemeyebilir. Çünkü sonuçta sahabevari bir şuura erişmedikçe kişinin davranışlarının görünen verilere bağlı olarak değişmesi beklenen bir durumdur.

 

Sonuçta nişanlılık evliliğin nasıl olacağına dair gerekli ve yeterli bilgi vermeyecektir.

 

Evlilik Şans İşi midir?

 

Bu durumda evlilik için şans faktörünün çok yüksek olup olmadığı sorusu gündeme gelebilir.

 

İşin gerçeği, çoğu evlilikte birtakım rastgele faktörlerle insanlar bir araya gelmiştir. İnsanların çoğunlukla birbirlerini tanımaları ve birbirleriyle evlenmeleri rastgele bazı etmenlere göre şekil almaktadır. Bu cümle rahatsız edici olsa da cümlenin ifade ettiği gerçekliği çevremizde görmemiz mümkündür. 

 

Diğer yandan yine evlenen çiftlerin hikayelerine baktığınızda bunların çoğu hayatının aşkını veya dünyadaki en harika kişiyi kendi sokağında, mahallesinde veya okulunda bulmuş olduğunu söyleyebilecektir. Halbuki bu durum gerçek faktörlerin göz ardı edilmesi veya bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.

 

Örneğin Türkiye’de üç büyük futbol takımından herhangi birinin fanatik düzeydeki taraftarını ele alalım. Bu kişiye neden o takımı tuttuğu sorulduğunda insanlar kendi takımlarının çok özel bir tarihi olduğunu ve diğer takımlardan daha ahlaklı, doğru sözlü vs. olduğunu söyleyeceklerdir. Seçimlerine dair ahlaki bir gerekçe göstermek ve kendi takımlarını diğer takımlardan bu noktada daha üst bir yere koymak çok yaygındır. Halbuki herhangi bir takımın sadık taraftarlarının çoğunluğu çocukken babaları, amcaları veya sevdikleri bir yakınları o takımı tuttuğu için o takımlıdır. Takım tutmadaki en etkin faktörlerden birisi budur. Küçük yaşlarda iken takımın renginden hoşlanma veya marşını sevme gibi ikincil faktörler de olabilir. Ancak geri kalan faktörler taraftarın sonradan ürettiği ve çoğunlukla objektif olmayan anlamlar ve gerekçelerdir. Neredeyse hiç kimse takımların yöneticilerinin liyakatine, taraftarlarının ahlak düzeyine, futbolcularının fair-play ruhuna uygun davranıp davranmadığına bakıp, bu faktörler arasında bir hesaplama yaptıktan sonra bir takımın taraftarı olmaz.
 

Tercihler ve Mutluluk İlişkisi

 

İnsanların geneli çoğu durumda, kendi kararları üzerindeki faktörlerin etkisinden habersizdir. Yukarıda verilen taraftar ve tuttuğu takım ilişkisi buna güzel bir örnektir. Benzer şekilde nişanlılık veya evlilik tercihlerinde de bu habersizlik durumu söz konusu olabilmektedir.

 

Bu gerçek bizi şu sonuca ulaştırmaktadır, insanların tercihleri ile mutlulukları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktur. Zaten insanlar nişanlılık veya evlilik durumları dahil olmak üzere çoğu zaman gerçekten ne istediklerini biliyor da değillerdir. Dolayısıyla tercihlerini etkileyen faktörleri biliyor da değillerdir.

 

Sonuç olarak; nişanlılık süresince nişanlı insanların birbirleriyle ilişkilerini belirleyebilme potansiyeline sahip olan “Biz artık nişanlıyız.” duygusu, nişanlıların birbirlerine karşı daha rahat davranmalarını gerektirecek bir durum değildir.

 

Nişanlılık en fazla seviyeli bir arkadaşlık düzeyinde devam ettirilmesi gereken bir hâldir. Uzaması da harama girme adına tehlikeli bir durumdur. Zaten nişanlı insanların birbirlerine karşı sınırları aşmama çabası da aslında duyguları yıpratan bir hâldir. Bu nedenle özellikle de birbirini daha iyi tanıma gibi belirsiz ve reel karşılığı olmayan bir bahane nedeniyle nişanlılığı uzatmanın bir anlamı ve faydası olmayacaktır.

 


1  ) Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c. 9, s. 11