7 dk.
31 Ağustos 2023
Kadın Erkek İlişkilerinde Sınırları Korumak | 1. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Kadın Erkek İlişkilerinde Sınırları Korumak | 1. Kısım

Soru: Kadın erkek ilişkilerinde, özellikle de iş hayatında sınırları korumak zor oluyor veya bizim “sınır” diye bildiğimiz şeylerin uygulanması çok zor oluyor. Bu konuda nasıl davranmamız gerekir?

 

Cevap: İş veya okul hayatında olsun toplumsal yaşamın diğer alanlarında olsun, kadın-erkek ilişkilerine dair sınırlar Kur’an’da ve hadislerde açıklandığı hâlleriyle bellidir. İslam’ın bu konudaki prensipleri de aslında zor değildir ancak insanlar aslında kolay olan bir şey zor görünebileceği gibi zor görünen şeyler de bazı insanlara kolay gelebilir.

 

Söz konusu sınırlara ve prensiplere kısaca göz atalım ve hemen ifade edelim ki; aşağıda bahsedeceğimiz sınırlar ve prensipler bir önem sıralamasına tabi tutulmadan sıralanmıştır. Ayrıca davranışlarımızın sebep ve sonuçları ile dikkat etmemiz gereken ayrıntılar da her maddenin kendi içinde açıklanmıştır.

 

Konuşma ve Davranış Tarzları

 

Sınırlar veya prensipler konusunda Kur’an’dan akla gelen ilk ayet şudur: “Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Takva sahibi olduğunuza göre, yabancı erkeklerle konuşurken tatlı ve çekici bir eda ile konuşmayın ki kalbinde hastalık bulunan birisi şeytani bir ümide kapılmasın. Ağırbaşlı ve ölçülü konuşun.”1

 

Bu ayet her ne kadar birinci derecede ve doğrudan Efendimiz’in (sas) eşlerine hitap etse de diğer bütün Müslüman kadınlar da dolaylı olarak bu ayetin muhatabıdır. Kur’an, özellikle kadın-erkek ilişkileriyle ilgili ayetlerde emir ve tavsiyelerini dolaylı yollarla aktarır. Örneğin; “Şeytan, şarap ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin salmak ister, artık vazgeçtiniz değil mi?”2 ayeti ile kumar ve içki; “Allah size yalnızca murdar eti, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adına kesilmiş olanı haram kıldı.”3 ayeti ile domuz eti açıkça yasaklanmıştır ve bu yasaklama ibareleri doğrudandır. Yahut “Şüphe yok ki namaz, müminler üzerine vakitleri belirlenmiş şekilde yazılmıştır (farz kılınmıştır.)”4 ayeti ile namaz; “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”5 ayeti ile de oruç farz kılınmıştır ve bu ibareler de doğrudandır.

 

Ancak, “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar!...Mümin kadınlara da söyle gözlerini haramdan sakınsınlar!”6 örneğinde olduğu gibi insanlarda haya veya utanma duygusu oluşturabilecek konularda Kur’an, o ulvî ve nezih üslubuyla emir ve tavsiyelerini dolaylı olarak aktarmıştır. Burada tipik bir “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla.” durumu söz konusudur.

 

Dolayısıyla Ahzab suresi 32. ayetinde “Ey peygamber hanımları!” şeklindeki hitap sadece peygamber hanımlarını değil, bütün mümin hanımları ilgilendirmektedir.

 

O halde kadın-erkek ilişkilerinde İslam’ın koyduğu en önemli sınırlardan birisi, karşı cinsten olanların birbirleriyle konuşmalarında ağırbaşlılığı ve ciddiyeti korumalarıdır denilebilir.

 

Peki neden?

 

Çünkü her insan tek bir birey olmasına rağmen içindeki benliklerin sayısal fazlalığı ve toplum içindeki konumlarının çokluğu gibi nedenlerle aynı zamanda birden çok kişidir. Örneğin bir insan aynı anda hem oğul hem koca hem vali hem de baba olabilir. Oğul olarak anne babasına karşı davranışları ile koca olarak eşine karşı davranışları farklı olması gerektiği gibi, baba olarak çocuklarına karşı davranışları ile vali olarak emri altında çalışanlara karşı davranışları da farklı olmalıdır. Bu insanın çocukları veya eşine karşı davranışlarındaki samimiyeti, sıcaklığı ve çocukla çocuk olma gibi tutumları emri altında çalışanlara karşı göstermesi beklenemez. Aynı şekilde, valilik makamındaki ciddiyeti ve disiplini evde eşine ve çocuklarına karşı göstermesi de yanlış olacaktır. O hâlde bu insan eşi ve çocuklarıyla, valilik makamında emri altındakilere konuştuğu gibi konuşmamalıdır.

 

Bu bağlamda, bir insanın eşiyle konuşurken yapacağı espriler, açacağı konular, imalar ve benzeri konuşma tarzları yerine göre bazen caiz bazen müstehap bazen vacip olabilirken aynı konuları ve aynı üslubu bir doktorun hastasına veya bir komutanın askerine karşı kullanması problem oluşturacaktır.

 

İnsan varlığını oluşturan maddi ve manevi, biyolojik ve psikolojik birçok parça vardır. Cinsellik de bu parçalardan biridir ve oldukça güçlüdür. Konuşmaların, ifadelerin, bazı tavır ve davranışların doğrudan veya dolaylı olarak insan varlığının bu parçasını harekete geçirmesi realite ve biyoloji açısından doğaldır, beklenen bir sonuçtur. Dolayısıyla bir insanın eşiyle veya evlenmeyi düşündüğü birisiyle görüşürken konuşulması makul olan meseleler (özellikle kişiliğinin derinliklerini yansıtacak konular), karşı cinsten iş arkadaşlarıyla konuşulursa; o iş arkadaşlığı ilişkisinin başka bir yöne doğru gitmemesi neredeyse imkansızdır.

 

Konuşmanın sadece konusu değil tavrı, tarzı veya karşı taraftaki çağrıştırdığı izlenim de önemlidir. Bu nedenle karşı cinsle konuşurken cinsiyeti ön plana çıkaracak bir tarzda konuşmanın da bir cins sınır ihlali olduğu söylenebilir.

 

Kıyafet Seçimi ve Çağrışımlar

 

Konuşma gibi kıyafetler ve giyim tarzları da insanın kişiliği hakkında bilgi veren donelerdir. Hatta insanların belli davranışları ile giyimleri arasında yakın bir ilişki vardır. Herhangi bir andaki psikolojik durumumuz o andaki giyim tercihimizi yakından etkilediği gibi herhangi bir durumdaki giyim tarzımız da psikolojimizi, dolayısıyla konuşmamızı ve davranışlarımızı etkiler. Örneğin; takke, cübbe veya sarık namaz için şart olmasa da pek çok Müslüman için namazdaki iç huzuru ve konsantrasyonu sağlamada faydalı kıyafetlerdir. Diğer yandan, sosyal hayatın içinde işlenebilecek pek çok kötü alışkanlıktan ve günahlardan da insanı koruma potansiyeline sahip kıyafetlerdir. Yine giyim tarzlarının iş hayatında da okul hayatında da arkadaş ortamında da iletişim kurulan insanlar üzerinde belli çağrışımlarının olması doğaldır.

 

Bu nedenle işyerinde veya farklı sosyal ortamlarda sınır ihlali yapılması mümkün, hatta kolay olan durumlardan bir tanesi de giyim tarzı veya kıyafetlerdir denilebilir. İnsanlar ister istemez iletişim esnasında başka insanların kıyafetlerine dikkat ederler ve hatta o insanı o kıyafetle birlikte, hatta o kıyafet bağlamında algılarlar. Çalışma hayatındaki her insan ister istemez kılık kıyafetine dikkat eder. Bu dikkatin asgarisi kıyafetin işyerine uygunluğu olabilir. Bunun yanında insanlar kıyafetlerin kendine yakışıp yakışmadığına da dikkat edebilir. Bir kıyafetin kendine yakışıp yakışmadığına dikkat etmenin asgari ölçülerde bir mahzuru olmayabilir ancak yakışmak ve yakışmamak konusunun insanın kendisinin yanında başkalarının kendisine bakışıyla da ilgili olduğu unutulmamalıdır. Her insan için bir kıyafetin kendine yakışması demek, o insanın o kıyafetle kendisini iyi hissetmesiyle ilgilidir. Bununla birlikte başkalarının kendisini güzel, yakışıklı veya en azından uygun görmelerini istemesi demektir. Bu ince nokta da sınır ihlali için kaygan bir zemin sayılabilir.
 

Bu noktada özellikle kadınlar için “tesettür” kavramının sadece baş ve boyun bölgelerinin herhangi bir kıyafetle kapatılmasından ibaret olmadığının, bu bölgeler kapatılsa dahi tesettürdeki “kadın kimliğiyle dikkat çekmemek” amacına aykırı olacak şekilde giyinmenin de mümkün olduğunun unutulmaması gerekir. Sonuç olarak, konuşma tarzında olduğu gibi kılık kıyafet seçimi ve giyim tercihlerinde de iletişim kurulan insanların (ayetin ifadesiyle) kalplerindeki hastalığı dikkate almak önemlidir.

 


 

1 ) Ahzab, 32

2 ) Maide, 91

3 ) Bakara, 173

4 ) Nisa, 103

5 ) Bakara, 183

6 ) Nur, 30-31