8 dk.
26 Ekim 2023
Kadınlar Regl Hâlindeyken Niçin İbadet Edemez?-gorsel
Youtube Banner

Kadınlar Regl Hâlindeyken Niçin İbadet Edemez?

Soru: Kadınların regl hâlindeyken ibadet edememeleri kesin bir kural mıdır ve bunun hikmeti nedir?

 

Cevap: Evet, kesin bir kuraldır.

 

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz: Bazı kimseler dindeki farzların, haramların ve itikadi esasların tek kaynağının Kur’an’ın yazılı metni olduğunu, bu konuda hadislerin dikkate alınmaması gerektiğini iddia edebilirler. Efendimiz’in (sas) hadislerinin bağlayıcı olmadığını da düşünebilirler. Bu bizim sorunumuz değildir. Çünkü Efendimiz’in (sas) dini bir konudaki sahih hadislerinin de bağlayıcı olduğunu biliyor ve buna inanıyoruz.

 

Bu bağlamda regl hâlindeki kadının ibadet hayatına dair hadislere bir göz atalım:

 

Hz. Aişe (ra) validemizin anlattığına göre: Bir kadın kendisine “(Regl hâlinden) temizlendiğimiz zaman kıldığımız mutad (periyodik) namaz bize yeter mi?” diye sorar. Bu sorudan kastı “Hayızlı iken kılmadığımız namazların kazası gerekir mi?” demektir. Hz. Aişe (ra) validemiz de “Sen Haruriyye misin?1 Biz Allah Rasulü ile beraberken ay hâli gördüğümüzde tutamadığımız oruçları kaza etmemizi söylerdi. Fakat namazların kazasını söylemezdi.”2 diye cevap verir.

 

Bu hadiste validemizin beyanı açıktır. Bir ek olarak validemizin “Sen Haruriyye misin?” diye sormasının manası şudur: Harur, Kufe’ye iki mil uzaklıkta bir köyün adıdır. Haruri veya müennesi olan Haruriyye de o köyden olan kimse demektir. Terim olarak ise o köy Haricilerden bir fırkanın Hz. Ali’ye (ra) karşı çıkıp örgütlendikleri yer olduğu için Haricilere o dönemlerde “Haruri” veya “Haruriyye” denmektedir. Hariciler Hz. Ali’ye (ra) Kur’an’ı terk etmek gibi saçma bir suçlamayla karşı çıkmışlardır. Çünkü o bölge insanı Sünneti ve sahabe uygulamalarını bilmez, bildiği kadarına da Kur’an’dan kendi dar ufuklarınca anladıkları şeylere muhalif olduğu düşüncesiyle karşı çıkarlardı. Bu durumda Hz. Aişe (rh.a) validemizin “Sen Haruriyye misin?” demesi, “Sen sünneti terk mi ediyorsun?” anlamındadır.

 

Yine bir başka sahih hadiste Efendimiz (sas) Ümmü Habibe (rh.a) validemize hayız (regl) olduğunda bu süre boyunca namazı terk etmesini, sonra yıkanıp namazı kılmasını emretmiştir.3

 

Dolayısıyla regl hâlindeki bir kadının namaz kılmaması gerektiği bizim açımızdan açık ve nettir. Hz. Aişe (rh.a) validemiz ile Hz. Ümmü Habibe (rh.a) validemizin aktardıkları hadisler bu konuda şüpheye yer bırakmayacak kadar kesindir. Ki bu annelerimiz Efendimiz’in (sas) eşleri oldukları için bu konudaki en yetkin isimlerdir denilebilir.

 

Sonuç olarak adet veya regl halindeki kadınların namaz kılamayacakları ve oruç tutamayacakları hadislerle sabittir. Ayrıca bu konuda sahabe efendilerimizin ittifakı vardır hem de mezhepler veya müçtehitler arasında görüş birliği bulunmaktadır.

 

Yine bu durumdaki kadınların Kabe’yi tavaf edemeyecekleri de sabittir. Efendimiz (sas) regl hâli nedeniyle Hac yapamayacağı için üzülen Hz. Aişe (rh.a) validemize Kabe’yi tavaf etmek dışında haccedenlerin yaptığı her şeyi yapmasını söylemiştir.4

 

Özel günlerinde kadınların Kur’an okuyup okumayacakları konusunda ise ulema arasında görüş ayrılıkları vardır. Kimi alimlerimiz regl hâlindeki kadının Kur’an’dan hiçbir şey okuyamayacağını savunurken bazıları Kur’an’a el sürmeden Kur’an okuyabileceklerini söylemiştir. Bazıları da hamd ve dua ayetlerini yine hamd ve dua maksadıyla okuyabileceklerini belirtmişlerdir.

 

Hikmet Boyutu

 

Ayet ve hadislerin beyanları dışında dini bir hükmün hikmetiyle ilgili ifadeler ancak kişisel yorumlardır. Bu kişisel yorumlar doğru olabileceği gibi yanlış da olabilir, çünkü yorumlayanın eğitiminden, bilgisinden, zekasından, mizacından, ufkundan ve bakış açısından bağımsız değildir. Hiç kimsenin eğitimi, bilgisi, zekası, mizacı, ufku ve bakış açısı tam anlamıyla mükemmel, eksikliklerden münezzeh, kusurdan ve hatadan uzak kalma garantisi altında olmadığı için realite budur.

 

Dolayısıyla dini bir konunun hikmeti olarak yorumladığımız ve ifade ettiğimiz meseleleri dini hükmün bizzat kendisine bağlamamak gerekir. Bu nedenle fıkıh tarihinde “illet” ve “hikmet” ayrımı yapılmıştır. Ancak bu ayrım da zamanla çeşitli teorik tartışmaların gölgesinde kalmıştır. Bize lazım olduğu kadarıyla bir hükmün illeti varlık sebebidir. Örneğin yolculuklarda namazın kısaltılmasının illeti yolculuktur. Hikmeti ise genellikle yolculuk meşakkati olarak söylenir. Yani “Yolculuk zahmetli, meşakkatli bir şey olduğu için yolculuklarda farz namazlar kısaltılır, iki rekât olarak kılınır.” denilir. Ancak bu namazın kısaltılmasının sebebi değil sadece hikmetidir. Asıl sebep, yani kısaltmaya neden olan illet yolculuk hâlidir. Yolculuk varsa ve meşakkat yoksa namaz yine kısaltılır. Bu nedenle meşakkat var ise ancak yolculuk yoksa namazlar kısaltılmaz.

 

Yahut oruç ibadetinin illeti yani asıl sebebi Allah Teala’nın o ibadeti farz kılmış olmasıdır. “Oruç, tokların açların hâlinden anlaması için farz kılınmıştır.” demek oruç ibadetindeki hikmetleri, faydaları anlatacağım derken geri planda Allah Teala’nın iradesini bilme iddiasını da içermektedir. “Açların halinden anlamak” bir hikmet, bir fayda veya güzel sonuç olarak düşünülebilir, yorumlanabilir. Ancak emrin illeti olarak bunu öne sürmek yanlıştır.

 

Dolayısıyla bizim burada “hikmet” olarak anlatmaya çalışacağımız hususlar da mutlak ve bağlayıcı değildirler ve sadece bizim kişisel yorumlarımızdır. Bunlar, hükmün kendisinden bağımsız yorumlardır. Yani “Regl hâlindeki kadının namaz, oruç ve tavaf ibadetlerini yerine getirememesi” hükmünün bizzat kendisiyle ilgili değil, bizim bakış açımızdan görebildiğimiz kadarıyla faydaları, görünür sebepleri ve sonuçlarıyla ilgili olacaktır. Meselenin bu kısmının da akılda tutulması gerekir.

 

Bu bağlamda öncelikle meseleyi ikiye ayırmak gerektiğini söyleyebiliriz.

 

Birincisi: “Sana kadınların âdet dönemi hakkında soru soruyorlar. De ki: O bir ezadır, sıkıntılı bir hâldir.”5 ayetinin işaretiyle regl; kadınlar için bir ezadır, zahmet verici bir durumdur. Yani farklı dinlerde veya kültürlerde algılandığı hâliyle o bir pislik değildir, kadınlara vurulmuş lanetli bir damga hiç değildir. Sadece Allah Teala’nın bazı hikmetlere binaen belirli dönemler için takdir buyurduğu zahmetli bir prosestir. Nasıl ki farklı zorluk durumlarında dini ibadetler azalabilmektedir. Örneğin hastalık, yolculuk gibi durumlarda oruç kazaya bırakılabilir, namazlar cem edilebilir veya farzların rekât sayıları azalabilmektedir. Yahut soğuk havalarda kişinin sağlığına gerçekten olumsuz etki edecekse su olsa dahi o insan teyemmüm edebilir. Allah Teala farklı zorluklarda farzları hafifletmiştir. Regl süresi boyunca da regl bir eza ve zorluk olduğu için farzlarda bir hafifletmeye gidilmiştir denilebilir.

 

Bununla birlikte tıbben, kadınların regl olmaları onların hamileliğe hazırlık süreçleri olarak kabul edilir. Yani reglin kendisi kadınlar doğum yapabilsin, dünyaya yeni hayatlar gelebilsin diye vardır. Her reglde hamilelik gerçekleşmese de bu biyolojik prosesin temel noktası, gayesi ve hedefi budur. Dünyaya yeni insanların gelmesine aracı olmak ise gerçekten büyük bir misyon demektir. Bu zahmetli ancak büyük misyona karşı Allah Teala’nın bir hediyesi, bir lütfu olarak namaz yükünün kaldırıldığı söylenebilir.

 

İkincisi: Kadınların regl dönemlerinde duygu durumlarının çok değişken olduğu bilinmektedir. Bu dönemdeki hormonal değişiklikler oldukça yoğun seyretmektedir ve kadınlar aşırı öfke, aşırı duygusallık, aşırı kaygı gibi uçlar arasında gidip gelmektedirler. Modern psikolojinin de kabul ettiği üzere bu dönem premenstrüel sendrom (adet dönemi ruhsal sorunları) olarak isimlendirilir. Bu dönemdeki geçici psikolojik semptomlar günlük yaşamı olumsuz etkileyecek boyuta ulaşınca da bu durum klinik bir sorun haline gelmiş demektir. Bu, bir duygu durum bozukluğu olarak kabul edildiğinden premenstrüel disforik bozukluk olarak tanımlanır. Kadınların sadece çok az bir kısmı premenstrüel disforik bozukluk tanısı alsa da en az %70’inde duygu durum bozukluğu oluşturmayacak düzeyde ruhsal sorunların görüldüğü bilinmektedir.

 

Allah Teala’ya dua ve hitap ederken, Ona kullukta bulunurken, Onun kitabını okurken, Ona rüku ve secde ederken, namaz kılarken, oruç tutarken veya Kabe’yi tavaf ederken insan zihninin ve duygu durumlarının en azından belli bir netlikte olması gerekmektedir. Regl sürecinde ise kadınların bu duygu durum değişiklikleri bu netlik ile uyuşmayabilmektedir. Bu nedenle de bu süreç boyunca kadınlara farklı açılardan farklı zahmetler çıkmaması hatta imanlarına da zarar gelmemesi için böyle bir imkan tanındığı, bir ruhsat verildiği söylenebilir.

 

Ayrıca bazı mizaçlar için regl döneminin pozitif dini mükellefiyetler açısından bir “tatil” imgesi oluşturduğu, bunun da o mizaçlar için dini emirleri daha yaşanabilir hale getirdiği, hatta sorumluluktan kısa süre de olsa kurtulmanın bir cins ferahlama sağladığı söylenebilir. Bu da yine Allah Teala’nın verdiği bir ruhsat olduğu için ayrı bir lütuf, ayrı bir hediye sayılmalıdır.
 


 

1 ) Haruriyye, Hz. Ali’yi (ra) tekfir eden Haricilere ilk dönemlerde verilen isimdir.

2 ) Buhari, Hayız, 20; Müslim, Hayız, 67; Ebu Davud, Taharet, 105; Nesai, Hayız, 17

3 ) Buhari, Hayz, 26; Müslim, Hayt, 64; Ebu Davud, Taharet, 111; Tirmizi, Taharet, 96; Nesai, Hayz, 2

4 ) Buhari, Hayız, 1

5 ) Bakara, 222