Kur'an'dan İstifade Edebilmek
Soru: İnsanların Kur’an’dan istifade etmeleri veya Kur’an’ın hakikatlerine kapalı olmaları hangi durumlara bağlıdır?
Cevap: Bazı insanlar Kur’an’dan hiç istifade edemezler ve edemeyeceklerdir. Bazı insanlar Kur’an’dan az istifade edecekler, yeterince istifade edememiş olacaklardır. Bazı insanlar da Kur’an’dan istifade edebilme potansiyellerini kendi üzerlerinde çalışarak harekete geçirebilecek ve Kur’an’dan kendi ölçüleri nispetinde istifade edebileceklerdir.
Bu noktada Kur’an’dan istifade etmeye mani olan hususları maddeler halinde sıralayalım:
Birincisi: Hayata karşı nazlanan ve şikayetçi olan insanlar daha baştan Kur’an’ı kendisine hitap ediyor gibi okuyabilme şanslarını kaybetmişler demektir.
Kur’an’a gerçek manada muhatap olabilmenin ilk şartı hayata karşı naz yapmayacak, şikâyet etmeyecek bir hâlde bulunmaktır.
Realite karşısında naz yapan, şikâyet eden, içinde bulunduğu durumun gereklerini yerine getirmek yerine gayr-i memnunlara özgü tavırlarla sızlanıp duran insanlara Kur’an hitap etmeyecektir.
Örneğin üniversitede öğrencisinizdir. Bir dersten kalma durumunuz vardır. Hocanızın size o dersi ciddiye almanızı, ödevinizi yapmanızı, bu şekilde devam ederse dersten kalacağınızı söylediğini varsayın. Bu durumda içsel tepkiniz nasıl olurdu? Moraliniz bozulur mu? Söylenenleri kişisel algılar mısınız? Canınız sıkılır mı? Bir daha ders çalışasınız gelmez mi? Eğer bu soruların cevapları evet ise o dersten kalırsınız ve Kur’an size pek hitap etmez.
Kendinizin veya bir yakınınızın tek tedavisi pahalı bir ameliyat olan bir hastalığa yakalandığını varsayın. Ameliyatı yaptırmak için 2,5 senelik vaktiniz var diyelim. O parayı kazanmak için 2 sene boyunca günde 16 saat çalışmanız gerektiğini farz edin. 2 sene boyunca günde 16 saat çalışmak gerçekten zordur. Peki siz 2 sene boyunca haftada sadece yarım günlük tatille çalışırken her gün ağlayıp sızlanan, “Bunlar neden benim başıma geliyor?” diyen birisi misiniz yoksa sabredip elinizden geldiğince günde 16 saat çalışacak netliğe sahip birisi misiniz?
Yayayken arabaların çokluğundan şikâyet edip, araba aldıktan sonra trafikte seyrederken yayaların çokluğundan şikâyet eden birisi misiniz?
Bankada sıra beklerken kendinizin de sıra bekleyen kalabalığın bir parçası olduğunu görmeyip sıranın kalabalık oluşundan şikâyet edip banka memurlarını darlar mısınız?
Hayatınızda en ufak bir başarısızlığa uğradığınızda suçu yetişme tarzınızda, anne babanızda, ilkokul öğretmeninizde, eğitim sisteminde, ülke şartlarında mı ararsınız? Yoksa o başarısızlığın nedenlerini o olayın en yakın nedenlerinde ve kendinizde mi ararsınız?
İnsanın bu noktada kendinizi gözlemlemesi, kendisinin şikayetçi bir tip olup olmadığı konusunda öz farkındalığının olması son derece önemlidir. Çünkü Kur’an şikâyetçi tiplere, her olumsuzluğun nedenini kendi dışında arayan, her şeyden şikâyet eden, kendisini şikayetçi bir tip olarak görmese bile farkında olmadığı yönleri itibariyle hayata karşı nazlı, şikayetçi, gayr-i memnun tarafları baskın insanlara hitap etmeyecektir.
Kur’an kendisini temel özellikler olarak Aliyy1, Azim2, Aziz3 olarak isimlendirmekte ve nitelendirmektedir. Müjdeci ve uyarıcı veya açık deliller ve açık beyanlar anlamında nitelemeler de vardır ancak onlar daha çok anlatım üslubu ve yaklaşım ile ilgilidir. Kur’an’ın Aliyy, Azim ve Aziz olması geldiği makamın ulviyeti, azameti ve izzeti ile ilgilidir. Bu yönüyle o makamın ulviyetine, azametine, izzetine uygun bir yapı ve üslup sahibidir. Bu durumda Allah Teala’nın Rahman ve Rahim olması, kullarına karşı Rauf ve Ğafur olması bizim anladığımız gibi şefkatli bir teyzenin veya babacan bir yaşlının şefkati, affediciliği gibi değildir. Dolayısıyla insana hitap edilirken daha önce yok edilen kavimlerin hâli detaylıca anlatılır.
Kur’an insanlara, -tabiri caizse- çok yukarılardan bir yerlerden hitap etmektedir. Temel mesajı çok ciddi, çok net ve çok keskindir. Bu yönüyle “aldırmaz” tabiri de kullanılabilir.
“İnsan aceleden yaratılmıştır.”4 ayetini ele alalım. Bu ayeti okuyunca aklınıza kim geliyor?
“Hakikaten, amcaoğlum çok aceleci birisi. Patronum da öyle. Dikkat ettim de öğretmenim ve birçok arkadaşım da çok aceleciler, çok sabırsızlar.” diyor musunuz?
Yoksa “Demek ki ben aceleciymişim. Acelecilik bende güçlü bir eğilimmiş. Bana normal gelen tavırlarım aceleci olmamdan kaynaklanıyormuş. Bu noktalarımı bulup düzeltmek için çalışmalıyım.” mı diyorsunuz?
Şikayetçi tipler Kur’an’ın o ayetine inansalar bile acelecilik özelliğini kendi üzerlerine almayacaklardır. Bu nedenle Kur’an’dan gerektiği şekliyle istifadeleri de minimum düzeyde kalacaktır.
Hayata karşı net, ciddi, realiteyle barışık olan tipler ise bu ayeti öncelikle kendi üzerlerine alacaklar, böylece Kur’an’ın istediği şekilde Kur’an’dan istifade etmeye daha yatkın olacaklardır.
İkincisi: Dünyevi herhangi bir şeye karşı ciddi manada arzusu ve zaafı olan insanlar da Kur’an’dan yeterince istifade edemeyeceklerdir. Bu dünyevi zaaf; şöhret, para, kadın, yemek, içki, kumar, makam ne olursa olsun fark etmez.
Ancak yanlış anlaşılmasın: Dünyevi zaafların varlığı, bunlara bir meylin olması Kur’an’a muhatap olmayı tek başına belirleyen bir husus değildir. Burada bahsedilen, bu dünyevi zaaflara aşırı güçlü bir meylin olması, insanın zihnini, kalbini, iç dünyasını bu zaaflarla önemli ölçüde doldurması, zihnini bunlarla meşgul etmesidir. Kur’an böyle insanlar için de bir anlam ifade etmeyecektir.
Örneğin bir erkeğin kadınlara hem zihinsel hem psikolojik hem biyolojik bir meyli olacaktır. Bu normaldir. Ancak mesela istediği gibi bir kadın bulup evlenememiş genç bir erkeğin zihnini sürekli kadın erkek ilişkileriyle ilgili konularla doldurması, evlilik, eş seçimi, geçinme, ailevi ve maddi sorunlar, karşılıklı sevgi ve saygının korunması, aşk ve aldatma, sadakat gibi mevzularla haddinden fazla ilgilenmesi, duygu ve düşünce dünyasında bu konulara fazlasıyla ağırlık vermesi, bu konularla ilgili hayaller kurup durması ciddi bir problemdir.
Bu örneği para, iş, kariyer, başarı, itibar gibi her alana genellemek mümkündür. Böyle bir insan Kur’an’dan yeterince istifade edemeyecektir. Kur’an’dan istifade edebilmek için böyle insanların zihnen açılmaları gerekmektedir.
Üçüncüsü: Depresif karakterler Kur’an’dan yeterince istifade edemezler. Yoğun bir depresyon hâli içinde, kendisine sürekli acıyan, her şeye canını sıkabilen, mutsuz, hayata inanmayan, intihara meyilli olabilecek derecede karamsar insanlara da Kur’an’ın söyleyebileceği bir şey yoktur. Çünkü duygusal yoğunluklar zihinlerde güçlü bir blokaj oluşturacaktır. O blokajı insan kendi eliyle kaldırmadığı sürece, Kur'an zorla aşarak içeriye girmeyecektir. Böylece aşırı hayalperest ve realite içinde yaşamayan insanların Kur’an’dan istifadeleri oldukça kısıtlı olacaktır.
Dördüncüsü: Cehalet Kur’an’dan istifadeye engel olan önemli hâllerden birisidir. Buradaki cehalet resmi eğitim politikalarıyla doğrudan ilgili değildir. Cehalet derken hayat bilgisi, hayatın bizzat içinde olarak elde edilen bilgi ve yine kitabi bilgiden bahsedilmektedir.
Örneğin savaş hakkındaki bilgisi sadece internette okuyup izlediklerinden ibaret olan bir insan tam savaş esnasındaki bir askerin psikolojisini tam olarak anlayamayacaktır. Bu nedenle savaş anında bir askerin örneğin kötü sözler kullanması, gerektiğinde böcek yiyebilmesi, çamurun ve toprağın içinde yatıp kalkması gibi hâlleri böyle bir insana tuhaf gelecektir. Hatta savaş esnasında en doğal ve beklendik davranış olan bir insanın başka bir insanı rahatlıkla öldürebilmesi de anlaşılabilir bir davranış olmayacaktır.
Savaş hakkında romantik duygu ve düşüncelere sahip, gerçeklikten habersiz insanların da Kur’an’daki savaş ayetleriyle ilgili hükümleri sert bulması mümkündür. Çünkü realiteye kapalılık, ayetlere kapalı olmayı da beraberinde getirecektir.
Beşincisi: Güçlü garaz ve istekler Kur’an’dan istifadenin önündeki engellerdendir. Burada “garaz” kelimesi duygu, düşünce ve davranışların gayesi, maksadı anlamındadır. İstekler de örneğin bir ayetin kişiyi en çok ilgilendiren yönünün öne çıkarılması, diğer yönlerinin geri planda hatta görünmez bırakılmasıdır.
Mesela Kur’an’ın sadece belagat yönünü öne çıkarmak isteyen birisi ayetlerin sadece edebî özellikleriyle ilgilenecek, diğer yönlerini göremeyecek ve gösteremeyecektir.
Ülkesi işgal altında bulunan birisi de Kur’an’da sadece cihad ayetlerine odaklanacak, cihadın sadece şiddet kullanma yönünü öne çıkarıp diğer yönlerini göz ardı edecektir.
Gerçekçi Olmak
Dikkat edilirse bahsedilen olumsuz durumların hepsi insanı gerçekten, gerçeklikten koparacak hâllerdir. Dolayısıyla Kur’an’dan istifade edebilmek için öncelikle hayatla barışık, hayatın olumlu ve olumsuz denilebilecek yanlarına karşı dengeli durmak, dengeli düşünmek, dengeli hissetmek ve dengeli davranan birisi olmak son derece önemlidir. İç fakülteleri dengeli çalışan bir insan Kur’an’a muhatap olabilecektir.
Allah Teala’dan Kur’an’a muhatap olabilecek zihinsel ve duygusal bir denge nasip etmesini diler ve dileniriz.
1 ) Zuhruf, 4
2 ) Hicr, 87
3 ) Fussilet, 41
4 ) Enbiya, 37