5 dk.
12 Ekim 2022
Kur'an'ı herkes anlayabilir mi?-gorsel
Youtube Banner

Kur'an'ı herkes anlayabilir mi?

 

Soru: Kur’an’ı herkes anlayabilir mi? Bu konuda “Herkes anlayamaz.”, “Herkes anlayabilir.” ve “Sadece konunun uzmanları anlar.” gibi görüşler var. Doğru olan bu görüşlerden hangisidir?
 

Cevap: Anlamak dediğimiz zihinsel işlev tek boyutlu ve tek seviyeli bir işlem değildir. Anlamanın çok farklı dereceleri, aşamaları vardır. Bu sadece Kur’an veya hadisler için değil; sıradan bir şiir metni, bir roman, bir gazete yazısı veya bilimsel bir makale için de geçerlidir.

 

Diğer taraftan bir açıdan bakılınca Kur’an’ı herkes anlayabilir. Yeter ki Kur’an’ı anlamakla ilgili daha baştan bir derdi, bir garazı olmasın. Kur’an’a bir kere okunup çözülmekle hallolmuş bir test kitabı veya soru bankası muamelesi yapmasın.

 

Çünkü bir insan imkanları ölçüsünde her şeyin her zaman en iyisine ulaşmaya çalışır. Bu “en iyi”, bazen bir alanda en iyi doktoru araştırıp bulmak olur, bazen özel bir yemek için en iyi yağ veya diğer malzemeleri seçerken olur, bazen kariyer planlamada veya eğitim hayatında olur ama her yerde olur. Bunların her birisi için yapılan araştırmalar, o konuda önemli bir uzmanlık yoksa bazen hatalı sonuçlara ulaşabilir. Hatta uzmanlar için de hatalar söz konusu olabilir. Ancak sonuçta insanlar kendi dünyalarında her şeyin iyisini seçmeye çalışır.

 

Bu durum meal okumak için de geçerlidir. Elbette herkes meal okumakla Kur’an’ı tam olarak, derinlikli bir şekilde anladığını iddia edemez. Zaten meal okumakla Kur’an tam anlaşılmaz ama okumamakla hiç anlaşılmaz. Ancak Kur’an’ı gerçekten anlamak isteyen, bu konuda özel bir garazı olmayan, yani bu “anlama” meselesinde biraz ihlaslı, samimi olan bir insan elbette Kur’an’dan nasipsiz kalmayacaktır, kendi ölçüsünde Kur'an'ı anlayacaktır.

 

Hatta normal şartlarda bir insanın normal hayatını sürdürmesi için gerekli olan anlayış kapasitesi hayatını sürdürmesine yettiği gibi, Kur’an’ı okuyup mealleri anlamasına da yetecektir. Yeter ki farklı bir garazı, bir kibri veya farklı manevi rahatsızlıkları olmasın.

 

Hepimiz bir şekilde Kur’an’ı anlamak zorundayız. Ne yapıp edip Kur’an’ı okumalı ve onu anlamaya çalışmalıyız. Hangi eğitim veya kültür seviyesinde olursak olalım zihnimizi ve hislerimizi ona yönlendirerek onunla muhatap olmalıyız.

 

İster mealler arasında gezinti yaparak, ister elimizin altındaki internet sitelerinden faydalanarak, ister planlı-programlı bir çalışmayla mealler, tefsirler arasında gidip gelerek, ister Arapça öğrenerek, ister konulu tefsir çalışmaları yaparak, ister disiplinli ister plansız programsız, ister zorlanmadan ve şevkle ister zorlanarak ve mecburen, ister Kur’an’ı terk etmiş olabileceğimiz ve onun da bizi terk etmiş olabileceği düşüncesinin korkusuyla, ister Allah’a 1 adım yaklaşana O’nun 10 adım yaklaşacağı şevki ve heyecanıyla… Nasıl yaparsak yapalım ama bir şekilde yapmak zorundayız. Çünkü Kur’an’ı terk etmenin, onu mehcur bırakmanın ağırlığı hem dünyada hem ahirette kaldırılabilecek bir yük değildir. Bu konuda kimse kendi gücüne güvenmemelidir.
 

Bakınız; “tedebbür” kavramını önemli bir ilke halinde uygulamaya sokan kitap Kur’an’dır. Tedebbür, basit bir şekilde “düşünmek” demek değildir. O işlevi gören tefekkür, nazar, taakkul gibi daha başka pek çok kelime vardır. Tedebbür ise sıradan değil biraz zorlanarak daha derin düşünmeyi, bir konu hakkında farklı ihtimalleri ve alternatifleri de dikkate almayı ifade eder. Bunu öğrenmek için özel bir tahsile de gerek yok çünkü hayatımızın pek çok alanında bazı meselelerde bunu zaten yaparız. Bir market rafında iki farklı üründen hangisini alacağımızı da düşünürüz, herhangi bir bölüm için hangi üniversiteye gideceğimizi de düşünürüz. İkincisi biraz daha dikkat ve özen isteyen bir düşüncedir. Tedebbür de bu cinstendir. Kur’an da “Onlar Kur’an’ı tedebbür etmiyorlar mı? Ne diye Kur’an üzerinde iyice düşünüp taşınmıyorlar? Neden Kur’an üzerinde gerektiği gibi düşünüp bunun kendilerine neler kazandırabileceğini hesaplayamıyorlar? Yoksa kalpleri kilitli midir?”1 buyuruyor. Yani Allah-u Teala hayatın idamesi için insana bahşettiği tedebbür kabiliyetini kendi kitabı üzerinde uygulamamızı da istiyor.

 

Yine bir başka ayette “Bu sana indirdiğimiz Kur’an, hayrı öğreten, insanlara faydalı mübarek bir kitaptır. Aklı başında olanlar, akıl sahipleri onun ayetlerini tedebbür edip, ciddi ciddi düşünüp bunun kendilerine neler kazandırabileceğini hesap etsinler, öğüt alsınlar diye indirdik.”2 buyrulur. Mübarek, bereketli demektir. Bereket ise verimlilik, zenginlik, bolluk, artmak, çoğalmak özelliğidir. Bereketli kitap ise üzerinde düşündükçe derinleşilecek, derinleştikçe düşünülecek, üzerinde çalıştıkça insana yepyeni ve zengin ufuklar kazandıracak kitaptır. Kur’an böyledir. Herkes kendi seviyesine göre onu mutlaka anlayacaktır. Yeter ki samimiyet ve iyi niyetli bir ilk adım atılsın, o mübarek kitap raflardan indirilip kapağı bir açılsın ve az bir gayretle çalışmaya başlansın. Allah, kitabını terk etmeyeni terk etmeyecektir.
 


 

1 ) Muhammed, 24

2 ) Sâd 29