7 dk.
20 Mayıs 2023
Kur'an sadece erkeklere mi hitap ediyor?-gorsel
Youtube Banner

Kur'an sadece erkeklere mi hitap ediyor?

Soru: Ben tefsirli Kur’an-ı Kerim okumaya başlamış bir kadınım. Kadınların apayrı varlıklarmış, insan değillermiş gibi ayrıştırılarak konu edilmesinden çok rahatsız oluyorum. İslam kadına değer katar deniliyor fakat ben meal okurken kendimi hiç değerli hissetmiyorum. Aksine bazen ekonomik bir mal gibi hissediyorum. Bu kişisel bir problem olabilir. Kur’an Allah kelamıdır. Ancak örneğin Nisa suresi 43. ayeti “Ey iman edenler!” diye başlarken devamında “Bir kadın ile birlikte olmuşsanız” gibi ibareler geçiyor. Demek ki bu ayet erkeklere hitap ediyor. Fakat “Ey İmana ermiş olanlar!” diyor. Bu durumda ben bir kadın olarak imana ermiş sayılmıyor muyum? “Ey erkekler!” diye seslenmesi gerekmez miydi? Bu tip sorgulamalar belki “haşa” dedirtecek sorgulamalar ve belki de günah. Ancak Kur’an ile haşır neşir oldukça eskisinden daha büyük bir sorgulama içine böylece belki de daha çok günaha girmeye başladım. “Allah’ım bu konuda ilmimi artır.” diye dua ediyorum. Çünkü benim sınırlı aklımın bunu yorumlamaya yetmeyeceğinin farkındayım. Sadece artık Allah kelamını okurken bir kadın olarak normal bir insan gibi hissetmek istiyorum.

 

Cevap: Kur’an’daki hitapların genellikle erkeklere yönelik olduğu, kadınların ikinci plana atıldıkları iddiası bir yönüyle yanlış bir algıdan ibarettir. Bu yanlış algının dilbilim kaidelerine yeterince vâkıf olmamak yanında alınganlık gibi psikolojik nedenleri de olabilir. Meselenin bu kısmını şimdilik erteleyerek soruda da geçen Nisa suresi 43. ayeti ele alalım. Şöyle ki;

 

Yâ eyyühellezîne Âmenû” (Ey iman edenler!) hitabı morfolojik açıdan eril bir kalıptır. Arapçada kelimeler eril-dişil (müzekker-müennes) şeklinde ayrılır ve bu nedenle kadınlarla erkeklerin aynı anda bir parçası oldukları pek çok durum, konu, eylem ve meseleler müzekker (eril) kiplerle ifade edilirler. Ancak bu hitap hem erkeklere hem de kadınlara yöneliktir. Dolayısıyla dönemin vahiy muhatapları olan Araplar, yani sahabe efendilerimiz “Yâ eyyühellezîne Âmenû” (Ey iman edenler!) denildiğinde hem erkekler hem kadınlar olarak aynı anda kulak kesilmektedirler. Yani kadın sahabiler “Bu hitap eril bir kalıpla yapılmıştır o zaman beni ilgilendirmez.” dememişlerdir. Böyle bir tavır abes olurdu çünkü bu durum bir dilbilim kuralıdır. Sadece Arapçada değil, İbranice, Rusça, Yunanca, İspanyolca, İtalyanca, Fransızca gibi dillerde de kelimeler eril ve dişil olarak ayrılır. Hatta kelimeleri eril ve dişil olarak ayırmadığı için cinsiyetçi olarak kabul edilmeyen İngilizcede dahi üçüncü şahıs zamirleri erkekler ve kadınlar için ayrı kullanılır. Dolayısıyla bazı feminist söylemlerde geçtiği hâliyle dillerdeki cinsiyetçilik dilbilimsel bir durumdur.

 

Ayetin devamında “lâ takrabû-ssalâte veentum sukârâ hattâ ta’lemû mâ tekûlûne” (Ne söylediğinizin farkına varmayacak kadar sarhoş iken namaza yaklaşmayın.) buyurulmaktadır ki bu emir de aynı anda hem kadınlara hem erkeklere yöneliktir. Çünkü sarhoş iken ne söylediğini bilemeyecek bir durumda olma hâli hem erkekler hem de kadınlar için aynı anda ve aynı derecede geçerlidir. “Bu derece sarhoş iken sadece erkekler namaz kılmasın, kadınlar ise kılsın.” demek de abes olacaktır.

 

Yine ayetin devamında “velâ cunuben illâ ‘âbirî sebîlin hattâ taġtesilû… ve-in kuntum merdâ ev ‘alâ seferin ev câe ehadun minkum mine-lġâ-iti” (Cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse…) ibareleri de aynı anda hem erkekler hem kadınları ilgilendirmektedir. Çünkü söz konusu durumlar sadece erkekler veya sadece kadınlar için değil aynı anda her iki cins için de geçerli olabilecek durumlardır.

 

ev lâmestumu-nnisâe” (Kadınlara dokunmuş iseniz) ibaresi de aynı şekilde hem erkekleri hem kadınları ilgilendirmektedir. Çünkü “kadınlara dokunmak” tabiri mecazi bir deyimdir ve burada kastedilen asıl anlam cinsel ilişkide bulunmaktır. 

 

Soruda özellikle vurgulandığı için bu tabir üzerinde biraz daha dikkatli durmak gerekecektir. Bu ibare özellikle Şafii ve Hanefi alimleri tarafından farklı anlaşılmıştır. Şafiiler bu ibareyi gerçek anlamıyla Hanefiler ise mecaz olarak anlarlar. Buna göre Hanefiler “Kadınlara dokunmaktan kasıt cinsel ilişkidir.” derler. Bu konudaki tartışma konumuzla ilgili olmayan fıkhî bir tartışmadır. Bu nedenle Hanefilerin görüşünü esas alıp konumuza devam edebiliriz. 

 

“Kadınlara dokunmak” tabirinin karı-koca arasındaki helal dairede gerçekleşen münasebet olduğunu kabul ettiğimizde bunun bir tabir, bir deyim olduğu anlaşılacaktır. 

Burada şu sorular sorulabilir: Kur’an neden “erkekler ve kadınlar birbirlerine dokunduğunda” veya doğrudan “cinsel ilişkide bulunduğunuzda” gibi düz bir ifade kullanmamıştır da böyle bir tabiri kullanmıştır? “Kadınlara dokunmak” tabiri cinsiyetçi bir tabir değil midir?

 

Öncelikle bu soruların dilbilimsel açıdan bir geçerliliği yoktur. Çünkü bu sorular “Neden insanoğlu tabiri kullanılmaktadır da insankızı tabiri kullanılmamaktadır?” sorusuyla aynıdır. “İnsanoğlu tabiri” kullanılmaktadır çünkü deyim dil içinde bu şekilde yerleşmiştir. Cevap bu kadar basittir. Dildeki ve günlük kullanımdaki cinsiyetçi kalıplar ayrı bir tartışma konusudur.

Aynı şekilde Kur’an “cinsel ilişkide bulunduğunuzda” veya “erkekler ve kadınlar birbirlerine dokunduğunda” dememiştir de “kadınlara dokunduğunuzda” demiştir çünkü bu tabir öncelikle dil ve kültür içinde yerleşmiş bir deyimdir.

 

Diğer yandan söz konusu fiil mahrem bir fiildir. Bu mahrem fiilde erkekleri öne çıkarıp kadınları geri planda tutmak kadınlar için korumacı bir yaklaşımın göstergesidir. Bu da konunun anlatımında tercih edilen deyimin kullanılmasındaki pek çok hikmetten birisidir denilebilir. Dolayısıyla kadınların bu deyim nedeniyle alınganlık göstermelerine gerek yoktur. Bilakis bu mahrem fiilin ifade edildiği yerde kendilerinin geri planda tutulmalarını Allah Teala’nın kendilerini erkeklerin düşüncelerinden ve dillerinden koruduğu şeklinde anlamaları daha makuldür. Bu, gerçek dışı iyimser veya hayalci bir yaklaşım değildir. Aksine bu yaklaşımın dilbilimsel temelinden zaten yukarıda bahsedilmiştir.

 

Ayrıca ayette bahsedilen konuların akışı içerisinde hem erkekleri hem kadınları aynı anda ilgilendiren fiillerden sarhoş olmak, cünüp olmak ve tuvalete çıkmak davranışlarından sonra “kadınlara dokunmak” davranışının sadece erkeklere mahsus bir davranış olduğunu iddia etmek abes olacaktır. Bu davranışın da hem erkekleri hem kadınları aynı anda ilgilendiren bir davranış olması gerekir ki bu da cinsel münasebettir. Ancak burada sadece erkekleri ilgilendirdiği algısı oluşturan “kadınlara dokunmak” tabirinin kullanılması, kadınların bir cins gölgelenmesi gibi düşünülebilir ki bu da mahremiyet açısından onların korunduğunu gösteren bir ibaredir.

 

Ayetin devamında “felem tecidû mâen feteyemmemû sa’îden tayyiben femsehû bivucûhikum veeydîkum” (Su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün.” ibareleri de aynı şekilde hem erkekler hem kadınlar içindir.

 

İnna(A)llâhe kâne ‘afuvven ġafûrâ (Muhakkak ki Allah çok affedici ve ğafurdur.)” ibareleri de Allah Teala’nın af ve ğufranının hem erkekleri hem kadınları kapsadığı ve kapsayacağının ifadesidir.

 

Son tahlilde: Bu ayet-i kerimede sadece erkeklere hitap edilmediği, ayette tek tek bahsedilen tüm maddelerin (sarhoşluk, cünüp olmak, tuvalete çıkmak, cima) hem kadınlar hem de erkekler için aynı sonuçları doğurduğu açıktır. Dolayısıyla ayette cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını iddia etmek dilbilim açısından da, Arapça kaideleri açısından da, mantık kaideleri açısından da yanlış ve tutarsız bir iddia olacaktır.

 

Algı, alınma ve hislerin düşüncelerimiz üzerinde önemli etkileri olduğu açıktır. Ancak bunların da düşüncelerimiz kadar eğitilmeye ihtiyaç duyabilecekleri de unutulmamalıdır.

 

Bu soruya şimdilik sadece Nisa suresi 43. ayet bağlamında cevap vermiş olduk. Ancak konunun daha derinlikli yönleri vardır ki İslami ilimler tarihinin genel bir sorununu oluşturmaktadır. Bu da dini eserlerde kadınların değersizliği konusuyla ilgilidir. Bunu da ayrı bir yazı veya seri halinde açıklamak daha uygun olacaktır.