Muhabbet Kuşu Beslemek Caiz midir?
Soru: Duygusal nedenlerde evde muhabbet kuşu beslemek caiz midir? Doğada kendi halinde yaşayabilen kuşları alıp hapsetmek, kafese koymak bazılarınca caiz görülmüyor. Ancak günümüzde muhabbet kuşları artık doğal ortamında değil özel depolarda veya odalarda üretilip satılıyor. Onlar da bu hâliyle doğada yaşayamazlar zaten.
Cevap: İnsanlara farklı hikmetlere binaen diğer canlılara hükmetme yetkisi verilmiştir. Bu nedenle bir insan zamanı gelince kesip yemek için tavuk veya keklik beslese bir haram işlemiş olmaz. Aynı şekilde görüntüsü veya sesi güzel bir kuşun bu özelliklerinden istifade etmek için evine alıp beslemesi de haram değildir. Hatta bir yönüyle bu tür bir istifade o hayvanı kesip yemekten daha anlamlıdır.
Sorudaki “duygusal nedenler” ibaresinden kasıt muhabbet kuşlarının veya benzeri kuş türlerinin şirinlikleri, sesleri, bazılarının konuşabilmeleri yahut diğer güzelliklerinin insanın hoşuna gitmesi olsa gerektir. Bu da hükmü yani kuş beslemenin caiz oluşunu değiştirecek bir husus değildir. Bir hayvanı yemek veya derisinden, tüylerinden faydalanmak için beslemek caiz oluyor da hayvanın şirinliğinden, sesinden, görüntüsünden duygusal olarak istifade etmek neden caiz olmasın? Üstelik hayvandaki bu güzelliklere bakarak tefekkür etmek yahut hayvanın şirinliği nedeniyle merhamet ve şefkat duygularının gelişmesi de meselenin ekstra getirilerinden sayılabilir.
Bu bağlamda geleneksel literatürümüzde kafeste kuş beslemekle ilgili çelişkili fetvalara rastlamak mümkündür. Örneğin Necatü’l-Gafilin’de kafeste kuş beslemek bedene ait umumi günahlardan sayılır ancak tavuk, hindi veya kaz gibi hayvanların beslenmesi caizdir denilmiştir.1 Benzer şekilde kafeste kuş beslemeyi bedenin afetlerinden sayan alimlerimiz olmuştur.2 İmam Birgivi de kafeste kuş beslemeyi bedenin afetlerinden saymıştır.3
Bunların yanında son dönem fıkıhçılarımız tarafından “Sırf bir süs unsuru olarak ve göz zevkini tatmin için hayvan dahi olsa bir can sahibini ömür boyu hapse mahkum etmenin İslam’ın ciddiyetiyle ve acıma duygusuyla bağdaşmayacağı da açıktır. Bunda fıtrata müdahale de vardır.”4 gibi düşüncelerle kuş beslemenin haram olmamasına rağmen güzel olmadığı iddia edilmiştir.
Bunlarla birlikte Efendimiz’in (sas) evde kuş besleyen çocuk yaştaki Ebu Umeyr’e latife etmesi,5 Abdullah bin Zübeyir’in (ra) torunu Hişam bin Urve’nin anlattığına göre Rasulullah’ın (sas) ashabının kafeslerde kuş taşımaları6 gibi hususlar göstermektedir ki; kafeste kuş beslemek kendi başına mekruh veya haram bir fiil değildir.
Diğer yandan herhangi bir hayvanın veya nesnenin insanın hoşuna gitmesi başka bir şeydir o şeyden faydalanmanın caiz olup olmaması başka bir şeydir. Bir şeyin süs unsuru olması ve göz zevkini tatmin etmesi o şeyin çirkinliğine, fıkhî anlamıyla mekruhluğuna delalet etmez. “Fıtrata müdahale” gibi afaki bir gerekçe ise somut bir şekilde delillendirilmedikçe yine bir şeyin kullanılmasını tek başına mekruh veya haram kılmaz. Öyle olacak olsaydı at, kedi gibi hayvanların evcilleştirilmeleri de caiz olmazdı çünkü evcilleştirmek de bir çeşit fıtrata müdahaledir. Bir hayvanı doğal ortamından çıkarıp insanla bir arada yaşamaya alıştırmaktır.
Bu konudaki bir diğer yanlış düşünce de eti caiz olan bir hayvanın yenmesinde biyolojik bir ihtiyacın varlığını görüp de insanın meşru güzellikler karşısında estetik bir zevk almasını bir ihtiyaç olarak görmemektir. Başka besin kaynakları olmadığı zamanlarda bir insanın bir kuşu avlayıp yemesi ne kadar caiz ise ve bu durum onun biyolojik bir ihtiyacını gidermede ne kadar faydalı ise aynı insanın estetik zevkine hitap eden serçe, kanarya, muhabbet kuşu gibi kuşları alıp kafeslerde beslemesi de o kadar faydalı ve caizdir.
Meselenin bir başka boyutu da kuş besleme işine çok fazla zaman ve para harcamak meselesidir. Aynı şey bilgisayar oyunları için de geçerlidir. Ancak nasıl ki bilgisayar oyunlarının bir kısmı tarih bilgisi verme, stratejik düşünce kazandırma, yabancı dil bilgisini ilerletme gibi konularda fayda sağlayabilmektedir. Ancak diğer yandan bilgisayar oyunlarına aşırı düşkünlük kişinin zamanını israf etmesine, namazlarını kaçırmasına, ailesiyle iletişiminde kopukluklar yaşamasına da neden olabilmektedir. Benzer şekilde muhabbet kuşları için pek geçerli olmasa da güvercinler yahut papağanlar ile fazlaca vakit geçirme, bu konuda israfa varan davranışlarda bulunma gibi meseleler elbette caiz olmayacaktır.
Bu nedenle Efendimiz’in (sas) bir güvercinin peşine düşüp onunla eğlenen bir adama “Bir şeytan bir şeytanı takip ediyor!”7 buyurmasını da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Çünkü ne güvercin şeytani bir varlıktır ne de bir insanın bir hayvanla ilgilenmesi şeytani bir ameldir. Burada kastedilen insanı asli vazifelerinden alıkoyan, malayani bir işle meşgul olmanın şeytani bir iş olduğudur. Çünkü Efendimiz’in (sas) yaşadığı toplumda insanın kişiliğiyle bağdaşmayan, boş, faydasız, insanları tiksindirecek davranışlar ile kurnaz kişiler şeytan olarak tasvir edilmektedir ve Efendimiz de içinde yaşadığı toplumun tasvir anlayışına uygun bir dil kullanarak güvercin peşinde boş ve faydasız bir sebeple koşturup duran bir adamı bu şekilde tasvir etmiştir.8
Diğer yandan esas olan hayvanlara eziyet çektirmemektir. “Her 'yaş ciğer' (sahibi) için bir ücret vardır.”9 hadisi yahut “Merhamet ancak eşkıyanın yüreğinden kaldırılır.”10 gibi hadisler zaten meselenin genel kaidesini haber vermektedir. Buna göre kafeste kuş beslemek caizdir ancak o hayvana kötü davranmak, yiyeceğini, suyunu aksatmak hatta gerektiğinde alıştığı ilgiyi göstermemek de uygun olmayacaktır.
Diğer yandan o kuşla ilgilenmek kişinin maddi ve manevi anlamda asli görevlerini ihmal etmesine yol açmamalıdır. Bu da meseleyi caiz olmaktan çıkaran ayrı bir husustur.
Bu iki hususa dikkat edildikçe kafeste kuş beslemenin dinen mahsuru yoktur.
1 ) Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Necatü’l-Gafilin (Gafillerin Kurtuluşu), s. 100
2 ) M. Zahid Kotku, Nefsin Terbiyesi, s. 109
3 ) İmam Birgivi, Tarikatü’l-Muhammediye, s. 363-379
4 ) Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat,
5 ) Buhari, Edeb, 112, İbn Mace, Edeb, 24
6 ) Buhari, Edebül Müfred, s. 142
7 ) Ebu Davud, Edeb 65
8 ) İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte, c. 9, s. 8
9 ) Buhari, Şirb, 9, Mezalim, 23
10 ) Tirmizi, Birr, 1924