


Oy vermek günah mıdır?
Soru: Oy vermek belli bir yöneticinin kurallarını kabul etmek sayıldığı için günah mıdır?
Cevap: Sorunun direkt cevabına geçmeden önce giriş mahiyetinde birkaç maddenin açıklanmasıyla başlayalım.
Birincisi: Evet, bir insanın söylediği her cümlede veya verdiği her kararda çoğu zaman dile getirilmeyen örtük (zımni, implicit) varsayımlar vardır. Fakat diğer taraftan belli bir sonucu doğuran birden çok varsayım da mevcuttur. Mesela on tane girişi olan bir binanın dokuz girişi kapalı olsa bir tane girişi açık olsa o binaya girilebilir. Böylece diğer girişler de açılabilir. Bir girişi kapalı olsa diğer dokuz girişi açık olsa o binaya girilemeyeceği söylenemez. Yani bir meseleyi modellemenin veya ilgili varsayımları ifade etmenin birden fazla yolu vardır. Dolayısıyla soruyu soranın baştaki örtük varsayımı “Siz oy verdiğiniz zaman o yönetimi kabul etmiş olursunuz. Bu da o yönetimi her yönüyle kabul etmiş olduğunuz anlamına gelir. Bu nedenle oy vermemeniz gerekir.” şeklindedir. Ancak bu varsayımı yaparken ve bu sonuca ulaşırken ortaya bir tutarsızlık çıkıyor. Siz zaten bir ülke içinde yaşadığınız durumda her zaman, her halükarda o ülkenin tüm şartlarını mecburen kabul etmiş oluyorsunuz. Vergi veriyorsunuz veya o vergi sizden alınıyor. Trafik kurallarına uyuyorsunuz, belli saatlerde belli yerde bulunup belli yerlerde bulunamıyorsunuz. Bir emlak alışverişinde önce tapuya kayıt yaptırıyorsunuz, araba alınca notere kayıt yaptırıyorsunuz. Size bir nüfus cüzdanı veya kimlik veriliyor. Bu kimlikle numaralandırılıyorsunuz vs… Yani siz zaten bir ülkede yaşayarak o ülkenin yönetimini kabul etmiş oluyorsunuz. Bunun bir alternatifi de söz konusu değil. Bu kadar uygulamayı kabul ettikten sonra sadece oy verme davranışına gelince “Oy verirseniz kabul etmiş olursunuz, oy vermezseniz kabul etmiş sayılmazsınız.” gibi indirgemeci bir düşünce biraz dar görüşlülük veya meseleyi çok sınırlı bir açıdan ele almak olacaktır.
Uluslararası hukukta “sahipsiz toprak” (terra nullius)(1) denilen ve hiçbir devletin yönetimi altında olmayan toprak parçaları için kullanılan bir tabir vardır. Bu topraklarda mevcut hiçbir devletin egemenliği, dolayısıyla hukuku ve yönetim sistemi söz konusu değildir. Antarktika’nın batısındaki Marie Byrd toprakları, Mısır ve Sudan arasındaki Bir Tawil bölgesi ve Sırbistan ile Hırvatistan arasındaki Gornja Siga bölgesi böyle bölgelerdendir. Tutarlılık açısından mevcut düzenlerin hepsini tağuti gören ve hepsini reddeden bir insanın böyle bir bölgeye gidip hiçbir devletin hukuk ve yönetim sistemine tabi olmadan yaşaması açısından uygun olacaktır. Ama kendine ait bir hukuk ve yönetim sistemi olan bir ülkede yaşayıp o ülke kurumlarının ürettiği elektriği, suyu, yolu, ticaret ve nüfus kayıt sistemini, gayrimenkul ve emlak sistemini kullanıp sonra oy kullanmayarak böylece bu rejimin düzenine katılmamış olduğunu düşünmek tutarsızlık ve mantıksızlıktır. Tutarsız ve mantıksız olan bir şeyin İslami olduğunu ya da Kur’an’a ve sünnete uygun olduğunu söylemek de mümkün değildir.
İkincisi: Etkin sonuçları olan meselelerde karar vermede yapılması gereken şey teorik veya ideal hareket etmek değil, mevcut alternatifler arasında o alternatiflerin sonuçlarını değerlendirmektir. Mesela size “Bir üçgenin şu açısı bu kadar, diğer açısı şu kadar, o halde öbür açısı ne kadar olur?” şeklinde teorik bir soru sorulsa bunun sonucunu söyleyebilirsiniz. Soru teorik-zihinsel olduğu için cevabı da teorik-zihinsel olacaktır. Yani bunu tamamen zihinsel olarak düşünebilirsiniz. Bir felsefe teoremi ya da bir şiir tahliline de salt zihinsel olarak düşünebilirsiniz. Fakat “Ben bugün bir şey yapayım mı, yapmayayım ?” gibi bir soruda yaparsanız ne olur yapmazsanız ne olur diye bakmanız gerekecektir. Bir insan kendisi ister Müslüman (yani nüfusunun çoğunluğu Müslüman olduğunu iddia eden) bir ülkede yaşasın ister gayrimüslim bir ülkenin vatandaşı olmuş olsun ve orada oy kullanma hakkı bulunsun, bu durumda yapması gereken şey “Oy kullansam sonuç ne olur oy kullanmazsam ne olur? Oy kullandığım zaman mevcut partilerden şuna oy versem ne olur, buna oy versem ne olur?” gibi pratik bir değerlendirme yapmaktır.
Bu pratik bakışın bir noktası şudur: Mesela Müslüman bir ülkede bulunuyorsanız zaten dindar ve hayırlı bir partinin kazanacağı kesinse ve oy çoğunluğu varsa artık oy kullanmanız pek bir şeyi değiştirmeyecek gibi görünüyorsa oy kullanmayabilirsiniz. Sizin oy kullanıp kullanmamanız bir şeyi değiştirmez. Tam tersi şerli veya problemli olacak bir grubun, bir partinin kazanması kesinse yine oy kullanmamanız sizin için vebal oluşturmayabilir. Ama diğer taraftan durumun belli-belirsiz olduğu bir ortamda, yani sizin kullanacağınız oyla daha hayırlı ya da daha şerli bir insanın gelip gitmesi söz konusuysa oy kullanmak daha doğru bir davranış olacaktır.
Müslüman olmayan ülkeler için de benzer bir durum geçerlidir. Mesela Almanya’da iseniz ve oy kullanma hakkınız var ise ve orada da benzer şartlar geçerliyse, iki şer arasında sizin tercihiniz sonrası kazanacak insan daha hayırlısı ise, mesela dindarca yaşamaya izin verecekse, (örneğin camilere, başörtüsüyle çalışmaya veya okumaya engel çıkarmayacaksa), hatta diğerinden daha az zarar verecekse (diğeri tüm camileri kapatacak bu ise sadece iki camiyi kapatacaksa) yine benzeri bir tercih yapmanız gerekecektir. Hatta bu durumda daha az zararlı olacak kişiye oy vermemenin vebal oluşturacağı bile söylenebilir. Tabii bu durumda bireysel veya kitlesel oy kullanımının gerçekten işe yarayıp yaramayacağına da bakılmalıdır. Ancak kitlesel olarak zaten azınlık durumdaysanız ve sizin oylarınız hiçbir şeyi değiştirmeyecekse o zaman oy kullanmamanın vebal oluşturmayacağı söylenebilir. Oy kullanmanın vebal oluşturacağı ise (şerli kişinin o belirli kötülükleri yapmasını bizzat ve kalben istemedikçe) yine söylenemez.
Bu gibi konulardaki esas kaidemizi tekrar hatırlatalım: Pratik meselelerde karar pratik sonuçlara göre verilmelidir. Kandil kutlamaları veya kandil gecelerini ihya etmenin bid’at olup olmaması gibi konularda da aynı kaide geçerlidir. Burada da zihninizi teorik konularla meşgul etmeye gerek yoktur. Bir insan kandil günü veya gecesi normal zamanlara göre daha fazla ibadetle, nafile veya kaza namazlarıyla, istiğfarla, duayla, zikirle, Kur’an okumak ve tefekkür etmekle meşgul olacaksa o insana "Bunları yapma çünkü bid’attir." demenin bir anlamı yoktur. Kandiller için de, batı kaynaklı özel gün kutlamaları için de, oy kullanma gibi pratik meseleler için de her zaman alternatiflerin sonuçları değerlendirilerek bir karar verilmeli ve o şekilde davranılmalıdır.
1 ) https://tr.wikipedia.org/wiki/Terra_nullius