Şöyle olmasaydı böyle olmazdı düşüncesi
Soru: Bazı meselelerde “şöyle yapmasaydım böyle olmazdı” gibi düşüncelere kapılabiliyoruz. Hakikaten bir şeyi şöyle yapmasaydık sonucu böyle olur muydu yoksa o şey yine de olacak mıydı? Bunun ayırdına nasıl varabiliriz?
Cevap: Sorunun ana esası çok uzun ele alınması gereken bir meseledir. Bununla birlikte soruyu düz ve soru özelinde birkaç maddede cevaplamak şimdilik daha faydalı olacaktır.
Birincisi: Kur’an ve hadislerde “Şöyle olmasaydı böyle olurdu.” gibi sözler şeytani bir söz olarak ifade edilir. Bir hadis-i şerifte Efendimiz (sav) açıkça “Sen sana faydalı olan şeye gayretle yönel, Allah’tan yardım dile ve acze düşme. Sana herhangi bir şey gelip çatarsa eğer ben yapsaydım şöyle şöyle olurdu deme. Fakat: Allah’ın kaderidir, o dilediğini yapar de. Şüphesiz eğer (veya keşke) demek şeytanın ameline (kapı) açar.”1 buyurmuştur. Uhud savaşıyla ilgili bir ayette de savaşa katılmayanlar için “Onlar, oturup kardeşleri hakkında, “Bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi.” diyenlerdir.”2 buyrularak şöyle olmasaydı böyle olurdu gibi düşüncelere sahip olanlar ağır bir şekilde kınanmışlardır.
Yukarıdaki ayet ve hadisi açalım: Kişinin duygusal bir etki altında kalarak, yani üzüntü, neşe, böbürlenme, haset, yeis gibi bir psikoloji içinde “Şöyle olmasaydı böyle olurdu.” demesi hem madden, mantıken yanlış hem de manen kişiyi şeytanî etkilere açık bırakacak bir sözdür. Mantıken “Geçmişte olamayan bir şey eğer olmuş olsaydı şimdi olmayan bir şey olurdu.” şeklinde bir akıl yürütmeye dayanır ki saçmadır. Dikkat edilirse önermede iki olumsuz durum vardır ve ortada bir sonuç yoktur. Bu tarzda veya kalıpta kurulan cümleleri Kur’an da hadisler de açık ve ağır bir şekilde kınamaktadır. Hatta yukarıda meali verilen ayette bu söz kafirlere veya münafıklara izafe edilmektedir.
İkincisi: Olumsuz bir durumda gerçek sorumlunun kim olduğundan bağımsız olarak geçmiş, bitmiş, sonuçlanmış bir mesele için “A tercih edildiği için sonuç X oldu. A yerine B tercih edilseydi sonuç Y olurdu.” gibi bir hüküm vermek, daha da önemlisi bu hükmü duygusal bir etki altında söylemek müminin yapmaması gereken bir davranıştır. Bir mümin dünyaya da böyle bakmalıdır.
Örneğin, çocuğunuz bir yerde oynarken yanında halası, teyzesi, dayısı, amcası gibi bir yakını bulunsa; çocuk oynadığı esnada düşüp canı yansa ve ağlasa, böyle bir durumda bile kızarak, haset ederek veya başka bir duygusal tesirle “Keşke ben de orada olsaydım.” gibi bir sözü söylemek ve böyle düşünmek, olaya böyle bakmak uygun değildir.
Üçüncüsü: Böylesi düşünce ve sözlerde duygusal tesir veya duygusal yük meselesi önemlidir. İnsan bir mesele hakkında zihinsel olarak ihtimalleri hesaplayabilir ve ona göre bir karar verebilir. Çocuğun düşmesi örneğinde çocuğun düşmesini herhangi maddi bir sebebe bağlayabilir. Örneğin düştüğü yerde bir korkuluk olsaydı düşmezdi gibi zihinsel bir çıkarımda bulunabilir ve çocuğun düştüğü yere düşmenin tekrarlanmaması için bir korkuluk yapılabilir. Böylesi düşüncelerde ve yorumlarda bir problem yoktur. Ancak “Tüh, neden bir korkuluk yapmadım. Ne kadar düşüncesizim. Keşke yapsaydım.” gibi duygusal ve negatif hislerle olaya bakmak caiz değildir.
İşin içine duyguların katılmadığı zihinsel veya rasyonel değerlendirmeler caizdir.
Dördüncüsü: Konunun toplumsal ilişkiler açısından ve kişisel yeteneklerin körelmesi bakımından da ele alınmaya ihtiyacı vardır. Evde eşinizle balkonda domates yetiştirmeye karar verdiniz ve gerekli hazırlıkları tamamladınız diyelim. Gerekli gübrelemeyi de yaptınız ancak gübrenin miktarı açısından eşinizle anlaşamadınız. Saksılardan birine kendi tercihiniz olan 10 birim diğerine eşinizin tercihi olan 5 birim gübre koydunuz. Sonuçta sizin gübrelediğiniz saksıdan 2 kilo, eşinizin gübrelediği saksıdan 1 kilo domates elde edebildiniz. Bu durumda 10 birim gübrelemenin doğru olduğu, 5 birim gübrelemenin daha verimsiz olduğu anlaşılmış olacaktır. Ama buradan yola çıkarak eşinize karşı “Senin yüzünden oldu. Sen de 10 birim koysaydın daha fazla domates alırdık.” gibi ibareler şeytan sözüdür. Yani şeytani sözlerdir, şeytanın faydalanacağı ifadelerdir. Bu da caiz değildir.
Caiz değildir zira doğrudan Allah-u Teala tarafından yasaklanmıştır. Hikmet bakımından ise hem bireysel olarak insanın içsel enerjisini, hem hayat karşısında proaktif tutum takınma gücünü, hem de hayatını gerçekten değiştirme potansiyelini ortadan kaldırır.
Diğer yandan özellikle başkalarına karşı “Şöyle olmasaydı böyle olurdu.” ibarelerinin suçlayıcı bir biçimde söylenmesi kişiler arası ilişkilere de ciddi zararlar verir ki şeytanın da en sevdiği sözler ve davranışlardır.
Beşincisi: Bilindiği gibi hiçbir hukuk sisteminde “yok” üzerinden; yani olmayan, gerçekleşmemiş bir şey üzerinden hüküm verilmez. Bir insana “a tercihinde bulunduğu için b oldu, bu nedenle yani a tercihinde bulunup öyle davrandığı için ceza verelim.” denilebilir. Ancak kimseye “a’yı yapmadığı için b olmadı veya a’yı yapmaması nedeniyle b oldu.” denilerek ceza verilemez. Şirket yönetiminden aile içi konulara kadar “Ben sana demiştim, şöyle olmasa böyle olacaktı.” kalıbıyla tartışılan meselelerde karşı tarafı cezalandırma arzusu doğabilir ancak burada daha önceden iyice tanımlanmış veya örfen bilinebilecek sorumlulukların ihmali dışında “Şunu yanmasan bu olmazdı.” ibarelerinin bir hükmü yoktur. Burada da bu ibarelerin duygusal bir tesirle söylenmesi ve negatif hisleri besleme yoğunluğuna göre caiz olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Üstelik bu ibareler sonucu birbirine kırılmak, karşı tarafı üzmek, kendini ve başkalarını negatif hislere salmak caiz olmadığı gibi makul, verimli ve anlamlı da değildir.
Altıncısı: Bizler insan olarak sadece olan şeyleri bilebiliriz. Onları da kısmen bilebiliriz. Olmayan şeyleri ise bilemeyiz. Örneğin “a olduğu için x oldu.” cümlesinin bir mantığı ve geçerliliği olabilir. Bu iddia deneylerle gösterilebilir, kanıtlanabilir. Ancak “a olmadığı için b olmadı.” gibi bir ibare mantıksal açıdan üzerinde çok dar tanımlı alanlar dışında anlamlı ve geçerli bir ibare değildir. Çünkü bu ibare realitede, gerçek hayatta herhangi bir şeye tekabül etmediği gibi zihinsel olarak da herhangi bir şeye karşılık gelmiyordur. Bu da yokluk demektir ve yok olan bir şey üzerine bir hüküm verilemez.
Son olarak: Genellikle belli bir problemle imtihan olunmanın sonunda insanların “Şöyle olmasaydı böyle olurdu.” diyerek kendilerini veya çevrelerini suçlayabildikleri, buradan da adeta kadere taş atarcasına çok fazla enerji harcadıkları, kaderi suçlayacak derecedeki şikayetlerin de ister istemez Allah Teala’ya yönelebileceği, bunun da ciddi bir iman problemi hâline geldiğini gözlemleyebiliyoruz.
Dolayısıyla bu tip düşüncelerin duygusal yönlerinden arındırılmadan hem dünya, hem ahiret açısından zararlı oldukları, mantıksal bir geçerliliklerinin olmadığı, kişilere zihinsel ve duygusal açıdan acı verdiği, sonuçta da insanlara hasaret içinde hasaret yaşattığı ve yanlış bir tutum olduğu açıktır.
Allah Teala’dan böylesi yanlış tutumları terk etmemizi nasip etmesini dileriz.
1 ) Müslim, Kader, 34
2 ) Âl-i İmran, 168