Tesettürden Çıkmak | 1. Kısım
Soru: Son yıllarda çok fazla arkadaşım tesettürü bıraktı. Psikolojik, sosyal veya ekonomik sebeplerle benim de açılmak istediğim zamanlar olabiliyor. Ama diğer yandan bazı arkadaşlarımda şunu da gözlemliyorum: Sanki açılmak bir kapıyı açıyor, daha sonra başka günahlar daha rahat işleniyor. Çok kararsız durumdayım.
Cevap:
Birincisi: Kadın ve Erkek Farkı
Öncelikle bilinmelidir ki erkek ve kadın birbirinden farklıdır. Elbette ki her insan bireysel olarak farklı kişilik örüntülerine sahiptir ancak kişilik yapılarında görülen farklılıklar kadın ve erkek arasında daha belirgindir. Normal ve sağlıklı şartlarda her iki cins de karşı tarafın kendisinden daha farklı olduğu ön kabulüne sahiptir. Bu son derece doğaldır çünkü genetik yapının bir sonucudur.
Sonuçta her iki cinsin psikolojileri de farklı işlemektedir. Özellikle insanın kendi varlığını sınırsızca yaşayıp hissettiği gençlik döneminde bu durum daha belirgin bir hal almaktadır. Gençlikte hem erkekliğin hem kadınlığın kendine özgü yönleri daha yoğun yaşanmaktadır.
İkincisi: Tesettür Kimin İçin?
Bizim geleneksel kültürümüzde kadınların, erkeklerin tahrik olmaması için tesettüre girmeleri gerektiği şeklinde yanlış bir anlayış vardır. Bu anlayışın Kur’an’da da hadiste de aslı yoktur. Bu erkek egemen bir kültürün söylemi ve iddiasıdır.
Tesettür temelde kadının kendisi içindir.
Kadın psikolojisinde, doğru ve yanlış pek çok şeyi toplumla uyum hâlinde ve toplum için yapabilme eğilimi güçlüdür. Diğer bir ifadeyle; kadın davranışında bir işi yaparken “öteki” veya “başkası” olanın etkisi daha güçlüdür. Bu durum geleneksel feminist söylemlerdeki kadının anne ve eş olarak yaptığı zorunlu ve öğrenilmiş fedakarlıklarla ilgili eleştirilerle karıştırılmamalıdır. Biz burada kadının ataerkil bir toplumsal düzende eşi ve çocukları için yaşamasını veya tüm hayatını eşine ve çocuklarına adamasını kastetmiyoruz. Kastettiğimiz durum son derece bariz bir psikolojik eğilimin toplumsal yansımalarıdır.
Bununla ilgili Amerika’da yapılan bir deneyin sonuçları daha açıklayıcı olacaktır: Amerika’da kadın ve erkek öğrencilerin bir arada olduğu bir sınıfta sınav yapılır. Sınav esnasında ortalama zorlukta sorular sorulur. Diğer yandan her öğrenci günlük kıyafetleriyle sınava katılmışlardır. Kısa bir süre sonra benzer sorularla bir sınav daha yapılır. Ancak bu kez öğrencilerin üzerinde deniz veya plaj kıyafetleri vardır. Sınav sonuçlarına bakılınca erkeklerin aldıkları not ortalaması değişmemiştir. Ancak kadınların not ortalamasının ilk sınava göre önemli ölçüde düştüğü gözlemlenmiştir.
Bu noktada esasında erkeklerin sınav notlarının ikinci sınavda düşük olması beklenmiştir. Çünkü beklentiye göre erkekler, yüzme kıyafetiyle sınava katılan kadınlarla ilgilenecek, bu nedenle sınava odaklanamayıp daha düşük not alacaklardır. Ancak kadınlar daha düşük notlar almışlardır. Çünkü sınav esnasında kadınlar kendi görünümleriyle daha çok ilgilenmişler, başkalarının kendilerini nasıl göreceği düşüncesine daha fazla odaklanmışlardır. Bu da kadınların sınav notlarını olumsuz etkileyecek kadar yoğun bir odaklanmadır.
Dikkatli okuyucular anlayacaklardır ki bu örnekte geçen sınavda notların olumsuz etkilenmesi yaşam boyu olabilecek en basit etkilenmelerden sadece bir tanesidir. Bu etkilenmenin temelindeki psikolojik eğilim ise sadece sınavlarda değil alışverişten eğitime, kariyer planlarından aile yaşamına kadar hayatın her alanında etkisini sürdürecek bir eğilimdir.
Diğer yandan bahsi geçen eğilimin erkeklerde hiç olmadığı elbette söylenemez. Burada söz konusu olan, bu eğilimin kadınlarda çok daha baskın ve bariz bir şekilde var olduğudur.
Ayrıca bazı kıyafetlerin insanları belli işlere yapmaya yönlendirmesi de söz konusudur. Bu durum da hem erkekler hem kadınlar için geçerlidir. Yani örneğin bir erkeğin de takım elbise giydiği hâliyle kot pantolon ve tişört giydiği hâli arasında fark olacak, her iki hâlde de daha rahat yapabileceği farklı işler ve davranışlar olacaktır.
Üçüncüsü: Tesettürün veya Açılmanın Anahtar Etkisi
Bazı şeylerin etkisi kendilerinden çok kapı, anahtar veya köprü olmalarında yatmaktadır.
Örneğin esrar tek başına sentetik uyuşturucular kadar zararı olmayan bir maddedir. Ancak bir defa esrar kullanmaya başlayan bir insan diğer uyuşturuculara daha rahat biçimde bulaşabilmektedir.
Yine benzer şekilde sigara içmeye başlayan insanların camilerde veya dindar insanlar arasında daha az zaman geçirmeye eğilimli olacakları söylenebilir. Sigara özellikle gençler arasında diğer kötü alışkanlıklara açılan bir kapı işlevi de görmektedir. Dolayısıyla sigaranın tek başına olabilecek zararından daha fazla farklı zararları söz konusu olabilmektedir.
Bu bağlamda tesettürün de hatta bazen İslami olarak tam tesettür sayılamayabilecek, sadece başörtüsü ve kısa-dar giysilerden ibaret -tabiri caizse- kısmi tesettürün de insanı pek çok hatalardan, günahlardan koruyan bir tarafı vardır. Örneğin tesettürlü veya kısmi tesettürlü bir kadın dinin kültürel veya geleneksel de olsa etkisini az çok sürdürdüğü bir toplumda rahatça bir bara gidemeyecek, sokakta sigara veya alkol kullanamayacak, erkekler de kendisine az çok farklı ve daha saygın davranacaktır. Bu da tesettürün kapı etkisidir.
Dördüncüsü: Kendini Tanımlamanın Etkisi
Kişinin kendisini nasıl tanımladığı son derece önemlidir. Bunun bir örneği namazdır. Namaz, kadın-erkek her Müslümana farzdır. Özellikle erkekler açısından ehl-i dünya olarak tabir edilen, dini kaygısı pek olmayan, bütün maddi ve manevi donanımlarını iş, kariyer, eğitim, para kazanma, eğlence gibi alanlara harcamaya meyilli insanlarda namazı terk etme, azaltma veya sadece Cuma namazlarından ibaret hâle getirmeye sıkça rastlanabilmektedir. Ancak genellikle namazı terk etme, sadece namazı terk etme olarak kalmaz. Çünkü namaz kılmanın her vakitte getirdiği metafizik gerilim, günlük hayatın kargaşası içinde insana kazandırdığı manevi atmosfer, getirdiği “Ben namaz kılan birisiyim!” bilinci insanı pek çok haramdan koruyabilmektedir.
Dolayısıyla genellikle namaz bırakılınca daha önceden uzak durulan bazı haramlara girmek ve devam edilen başka bazı ibadetleri bırakmak daha kolay hâle gelebilmektedir.
Benzer şekilde bir kadın da “Ben başımı örtüyorum!” derken, evden çıkacağında başörtüsünü takarken bir tercihte bulunmakta, bu dini ciddiye aldığını, dinin emirlerini yaşamaya çalıştığını beyan etmiş olmakta ve tercihlerini bu yönde yapmış, kararlarını bu yönde vermiş olmaktadır. Özellikle de kendi içinden gelen “Acaba açılsam olur mu?” veya başkalarının “Gençsin, güzelsin, saçların da çok güzel. Açılsan ne olacak ki? Hem mazbut yaşamaya devam edersin. Sadece saçını açmakla bir şey olmaz.” gibi teşvikleri karşısında “Hayır! Ben kapanmayı seçiyorum!” tercihini yaparken de aslında sadece kapanmayı tercih ediyor değildir. Aynı zamanda Allah ve Rasulünün emir ve tavsiyelerini, yasaklarını ve uyarılarını da ciddiye almayı tercih etmiş demektir. Aynı zamanda diğer günahlara karşı da kapalı kalmaya devam etmeyi tercih etmiş demektir. Aynı zamanda kulluk bilincini, her an Allah’ın karşısında ve huzurunda olma şuurunu, bütün cazibesine ve parlaklığına rağmen dünya hayatının bir gün sona ereceği gerçeği karşısında sonsuz hayata yatırım yapmayı, ahirete odaklı yaşamaya devam etmeyi tercih etmiş demektir. Dolayısıyla tesettürden bağımsız da yürütülebileceği düşünülen pek çok şeyde kişinin o tercihi dolaylı olarak etkili olmaktadır.
Demek ki bir insanın namazdan vazgeçince pek çok günaha daha kolay açık hâle gelmesi gibi bir etkiye tesettürden vazgeçmek, tesettürlüyken “açılmak” da sahiptir. Açılanların büyük çoğunluğu bunu kabul etmek istemeseler de bu bir realitedir.
Beşincisi: Tesettüre Yüklenen Rolün Etkisi
Günümüzde insanların zihninin tesettürle fazlasıyla meşgul olması bu etkiyi maalesef güçlendirmektedir. Yani tesettürün kapı olma etkisi veya tesettürün birçok günahtan sakındırması ile tesettürden vazgeçişin pek çok günaha kapı açma etkisi, insanların zihinlerinin tesettürle fazla meşgul olması nedeniyle daha güçlü bir hâle gelmiştir.
Aslında teorik olarak bir kadın başını açsa ancak baş bölgesinin dışında kıyafetleri tesettüre uygun olsa, aynı insan iffetine, erkeklere karşı davranışlarına ve iletişimine dikkat etse, namazlarını kılsa, yalan söylemese, söz verince tutsa, zekatını-sadakasını verse, insanlara faydalı olma gayretine devam etse, dinin emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmaya devam etse ancak sadece başını kapatma noktasında bir eksiği olsa dinini yaşamaya büyük ölçüde devam etmiş olacaktır. Teorik olarak işin doğrusu budur.
Ancak diğer yandan günümüzde zihinler başörtüsüyle veya genel tesettürle çokça meşgul olduğu için başörtüsünü veya tesettürü bırakma vakalarının büyük bölümünde kişinin kendisi adına Allah ile yaptığı anlaşmada, din anlayışında veya dini yaşama kararında da bir vazgeçiş, genel bir gevşeme görülmektedir. Bu da, “Ben artık o kontratın bir tarafı değilim, bu sözleşmeden çekiliyorum. Artık dindar olma, dini yaşama gibi bir derdim, gayem yok!” gibi bir psikolojiye sebep olabilmektedir. Bu psikolojik dönüşüm elbette zorunlu değildir ancak reel planda, pratik hayatta bu durum yüksek ihtimalle böyle cereyan etmektedir.