Zülkarneyn ve Yecüc Mecüc Kimlerdir?
Zülkarneyn ve Yecüc Mecüc Kimlerdir?
Daha önce de belirttiğimiz gibi Kur’an Zülkarneyn diye bir zatın var olduğundan, ona imkan ve kuvvet verildiğinden, Zülkarneyn’in farklı yerlere seferler yaptığından, bir grup insanın ona “Bizi Yecüc Mecüc’ten kurtaracak bir set yapar mısın?” dediğinden bahseder. Bu bilgiler ayetlerden kesin olarak anlaşılacak bilgilerdir.
Ancak bu noktada Yecüc ve Mecüc kavminin tarihte yaşamış belirli bir kavmin adı olup olmadığı ayetlerden çıkarılacak zorunlu bir sonuç değildir. Yecüc ve Mecüc bir cinsin adıdır. Dolayısıyla Yecüc ve Mecüc etrafına zarar veren, yıkıcı ve bozguncu toplulukların bir tasviri belki ortak adıdır denilebilir. Kur’an geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu özellikteki toplulukların, grupların çıkacağını haber vermiştir.
“Yecüc ve Mecüc kimdir? Moğollar mıdır Türkler midir Çinliler midir yoksa başka bir kavim midir?” gibi tartışmalar hakikate hizmet etmez. Bunlar Kur’an’ın asıl mesajını arka planda bırakacak tartışmalardır.
Her dönemin Yecüc ve Mecüc’leri olabilir. Örneğin “Dünyanın en güçlü devleti!” deyince ne anlaşıldığını bir düşünelim. Bu devlet bir dönem Romadır bir dönem Abbasilerdir bir dönem Osmanlıdır bir dönem ABD’dir. Bu devletlerin hiçbirisi “Dünyanın en güçlü devleti” sıfatını kazandıktan sonra bu sıfatı dünyanın sonuna kadar taşıyacak değildir. Yecüc-Mecüc ifadesini de aynen bu şekilde “Dünyanın en güçlü devleti!” ifadesi gibi anlamamız gerekir.
Zülkarneyn’in kim olduğunu ve yaptığı işin mahiyetini daha somut bir şekilde kavramamıza yardımcı olması için bir örnek vermek istiyoruz. 1954 yapımı “Yedi Samuray” sinema tarihinin efsaneleri arasına adını yazdırmış epik bir Japon filmidir. 16. yüzyıl Japonya’sında haydutlar tarafından köyleri yağmalanan çaresiz köylüler kendilerini koruması için bazı samuraylarla anlaşırlar. Bu samuraylar, karın tokluğuna köylülere kendilerini savunmayı öğretirler ve haydutlara karşı hep birlikte ciddi bir mücadeleye girişirler. Zülkarneyn’in yaptıklarını da tabiri caizse Yedi Samuray’daki samurayların yaptıklarına benzetebiliriz. Burada önemli olan şey ezilmekte olan bir gruba yapılan yardımdır. O grubun ve karşısındaki haydutların, her tarafı tahrip eden kişilerin kimler olduğu, hangi coğrafyada yaşadıkları değil...
Yecüc-Mecüc mü Gog-Magog mu?
Zülkarneyn kıssasındaki kavimle ilgili soruda Gog-Magog denilmiş olsa da biz özellikle Yecüc, Mecüc demeyi tercih ettik. Peki doğrusu hangisidir ve niçin bu tercihte bulunduk?
G harfinin İngilizce’de Türkçe’den farklı olarak C diye okunabileceğini, yani Gog ve Magog’un zamanla Yecüc-Mecüc şekline dönüşmüş olabileceğini ifade edebiliriz. Fenike alfabesinin 3. Harfi olan gama veya gimel veya cim, bazı geleneklerde g bazılarında c diye okunur. Mesela G harfi İngilizce’de Türkçe’den farklı olarak C diye okunmaktadır. Başka bir örnek vermemiz gerekirse, Kuran'da günah diye bir kelime yoktur cünah vardır. Konumuza dönecek olursak, Gog ve Magog bu okunuş farklılığından dolayı bizim dilimizde Yecüc ve Mecüc olarak kullanılmaktadır.
Konuya aşina olmayanlar için Gog-Magog’un Yecüc-Mecüc’e dönüşmüş olması ikna edici bir fikir olarak görünmeyebilir fakat farklı diller arasında asırlar geçtikçe aynı ifadede bu şekilde farklılıkların oluşması son derece normal ve sık rastlanan bir durumdur. Örneğin Tarık bin Ziyad’ın 711 yılında ordusuyla ilk adım attığı yer olmasından dolayı İslam kaynaklarında “Cebelü Tarık”, yani “Tarık’ın Dağı” olarak anılmaya başlayan bölgenin ismi İtalyancaya Gibilterra, diğer Avrupa dillerine ise Gibraltar olarak geçmiştir.
Konuyla ilgili bir diğer iddiaya göre Peygamber Efendimiz (sas) Yecüc-Mecüc ibaresini yaptığı yolculuklar esnasında Yahudilerden duymuş ve biraz yanlış anlamıştı. Fakat biz Müslümanlar olarak bunun aksine şu görüşe sahibiz: İki bilgiden daha önce ifade edilenin doğru olması gerekmez. Bu konuda da yanlış olan daha eski kayıttır, Allah Resulü (sas) bize doğru olanı bildirmiştir. Zaten Kur'an defaatle daha önce indirilenleri tashih etmek ve doğrulamak için indirildiğini ifade buyurmaktadır.
İnsanların soyutu somuta indirgeme çabasının olumsuz sonuçları olabileceğinden Zülkarneyn kıssasına değinirken bahsetmiştik. Benzer bir yanlışa dönemin Yahudi bilginlerinin de düşüp, bizim bazı alimlerimizin “Zülkarneyn Büyük İskender’dir.” demelerine benzer bir hataya düşmüş olmaları mümkündür.
Bizim bu noktadaki pozisyonumuz açıktır. Bize göre Kur’an’ın bildirdikleri mutlak olarak doğrudur. Bu bağlamda Gog-Magog yerine Yecüc-Mecüc demeyi bilinçli olarak tercih ediyoruz. Çünkü Kur’an Yecüc-Mecüc demektedir.
Tekrar edelim, Yecüc-Mecüc ifadesi özel bir kavmi/grubu anlatmamaktadır. Bir deyim, bir sıfat olarak düşünülebilir. Bu nedenle bugün Yecüc Mecüc’ün kim olduğu, nerede yaşadığı gibi bilgileri araştırmakla bulabileceğimiz bir şey yoktur. Her devirde, dünyanın düzeninde her ortaya çıkması gerektiğinde Yecüc-Mecüc farklı bir kavim, topluluk veya grup olarak ortaya çıkacaktır.
Bir örnekle konuyu detaylandıralım. Mehdi ve Deccal konusunda geçmiş ulemanın şöyle bir izahı var ki bu konunun anlaşılması açısından da faydalı olabilecektir: Mutlak bir mehdi yahut deccal vardır. Bir de her çağa veya her ülkeye bakan daha küçük mehdiler yahut deccaller vardır. Yecüc Mecüc için de Kur’an’da kıyamete yakın o kavmin sedleri yıkıp geçeceğinden bahsediliyor. Farklı zamanlarda yaşamış olan zararlı grupların en büyüğü, en çok zarar verecek olanı kıyamete yakın gelecek Yecüc-Mecüc’tür gibi bir mana anlaşılabilir. Kur’an’ın ondan o şekilde bahsetmiş olması, “the” diye bahsetmiş olması diğerlerinin olmadığı anlamına gelmez, tıpkı Efendimiz’in (sas) son peygamber olmasının daha önce bir peygamber gönderilmediği manasına gelmeyeceği gibi...
Tüm Dünyayı Kasıp Kavuracak Kavim
İnsanların aklına “Kur’an’da Yecüc-Mecüc’ün tüm dünyayı kasıp kavuracağından bahsediliyor. Böyle tek bir kavim, bütün dünyayı sarsacak kadar nasıl zulüm işleyebilir? Tüm dünyayı ayağa kaldıracak kadar insanı nasıl yok edebilir?” gibi sorular gelebilir. Bu konuda tarihe göz gezdirmek bizim için faydalı olacaktır.
Birkaç sene önce tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs daha önceki asırlarda neredeydi? Vakti zamanın meşhur veba virüsü şimdi nerede? Veya Moğollar şimdi nerede? Sanki 50-100 sene (onların neslinden gelen devletlerin de yaptıklarını düşünürsek 300 sene) dünyayı tahrip etmek gibi bir vazifeleri varmış, vazifelerini yapmış ve yok olmuş gitmiş gibiler. Tıpkı çekirgeler gibi çok azken bir anda yayılmış ve sonra geri gitmişlerdir. Afetler de böyledir. Normalde yok gibidirler, hayatınıza hiçbir etkileri yoktur, ciddi emareleri de olmayabilir. Bununla birlikte bir anda gelirler, hayatınızı alt-üst ederler ve çeker giderler.
Bu arada şunu da eklemeliyiz ki, Moğol ordularının tamamı Moğollardan oluşmuyordu. Ama bu meseleyi değiştirmez. Allah’ın hikmeti bu dünyanın yıkılmasını iktiza ettiğinde, toplumların altlarının üstlerine gelmesi gerektiğinde veya insanlar bunu hak edince Cenab-ı Allah artık bir sebep yaratır. Orada var olan, belki daha önce görmediğimiz veya fark etmediğimiz birileri o vesileyi oluştururlar. Ya hızla çoğalırlar, çekirge örneğindeki gibi tahribatı kendileri oluştururlar veya o mevzuda sadece bir ateş oluşturup yangının yayılmasına sebep olurlar ve yine aynı sonuç ortaya çıkar.
Sonuç
Bugün en ciddi batılı kaynaklarda bile “Kur’an’da direkt böyle bir bilgi bulunmasa da Müslümanlara göre Zülkarneyn Büyük İskender’dir.” şeklinde ifadeler mevcuttur. Çünkü Taberi tefsirinde bu yorum geçiyor, Razi tefsirinde bu yorum geçiyor. Müslümanlar bu mesele üzerine felsefe ve yorum yapmışlar. Hatta “Büyük İskender Hz. İsa’dan ders almış mümin biridir.” gibi yorumlar tabiri caizse akmış gitmiştir. İkinci olarak, esasında çok da anlaşılması zor olmayan “Yecüc-Mecüc’ün bir sınıf veya cins olması” konusu karıştırılmış, bu kavmin kim olduğu ve Zülkarneyn’in seddinin nerede olduğuna dair yararsız tartışmalar literatürü doldurmuştur. Buna karşın her meseleyi somutlaştırmaya çalışmak geçmişte yaşamış bazı Müslümanlara hatalar yaptırmış, bu durum Zülkarneyn ve Yecüc-Mecüc gibi konularda da kendini göstermiştir. Elbette ki her şeyin en doğrusunu Rabbimiz bilir.
Bize düşen ise Zülkarneyn (as) gibi sembolik yönleri ağır basan kıssalarda objektif bilgi ile sübjektif yorumları ayırt edebilmek, Kur’an’ın bu kıssalardaki ana mesajına odaklanmaktır.
Yüce Allah’tan bize Kur’an’ı en güzel ve kendi murat ettiği biçimde anlamamızı ve anladıklarımızı hayatımıza uygulamamızı nasip etmesini diler ve dileniriz.