8 dk.
18 Ağustos 2024
1000 Kişiden 999'u Cehenneme mi Gidecek?-gorsel
Youtube Banner

1000 Kişiden 999'u Cehenneme mi Gidecek?

Altıncısı: “Kıyamet günü Hazreti Adem'e oğullarından bininden 999'unu cehennem için ayır!” denileceği konusundaki hadisle ilgilidir.

 

Öncelikle hadisin tam hâlini okuyalım: “Aziz ve Celil Allah: “Ey Adem!” buyuracak. Adem: “Lebbeyk ve sa’deyk (buyur, emrine hazırım), hayır yalnız Senin elindedir!” diyecek. Yüce Allah: “Cehennem kafilesini çıkart!” diyecek. O (Adem): “Cehennem kafilesi ne demektir?” diyecek. Allah: “Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz kişidir.” buyuracak. İşte küçük çocuğun saçlarının ağaracağı, her gebenin taşıdığı yükünü bırakacağı, sarhoş olmadıkları hâlde insanları sarhoş göreceğin zaman o zamandır ama Allah’ın azabı pek çetindir.”

 

(Hadisi rivayet eden Ebu Said) dedi ki: Bu hâl ashaba çok ağır geldi ve: Ey Allah’ın Rasulü! O bir kişi hangimiz olabiliriz ki?” dediler. Bunun üzerine Allah Rasulü şöyle buyurdu: “Müjde size! Muhakkak Ye’cüc ve Me’cüc’ten bin kişi ve sizden bir kişi.” Sonra şöyle buyurdu: “Nefsim elinde olana (Allah’a) yemin ederim ki, ben sizin cennetliklerin dörtte biri olacağınızdan ileri derecede ümitvarım.”

 

(Ebu Said devamla diyor ki): Biz de Allah’a hamd ettik, tekbir getirdik. Sonra (Rasulullah) şöyle buyurdu: “Nefsim elinde olana yemin ederim ki gerçekten ben sizin cennetliklerin üçte birini teşkil edeceğinizden oldukça ümitliyim.” 

 

Biz de Allah’a hamd ettik. Sonra (Rasulullah) şöyle buyurdu: Nefsim elinde olana yemin ederim ki, ben sizin cennetliklerin yarısı olacağınızı kuvvetle ümit ediyorum. Şüphesiz sizin ümmetler arasındaki misaliniz, siyah öküzün derisindeki beyaz bir kıl yahut eşeğin ön ayağındaki tüy bitmeyen daire şeklindeki ben gibidir.”1

 

Öncelikle burada verilen sayıların kesretten kinaye oldukları bilinmelidir. Yani gerçekten her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz kişinin cehennemlik olduğunu düşünmemiz doğru olmayabilir. Cennet ve cehennemle ilgili verilen bazı zaman, mesafe ve sayı gibi ölçüler gerçek anlamlarıyla anlaşılmamalıdır. Örneğin cennetliklerin en aşağı derecesinde olan bir kimsenin o nimetlerden istifade etme alanının bin senelik bir mesafe olduğuna dair hadis vardır.2 Yahut Kevser havuzunun uzunluğunun doğuyla batı arası kadar olduğuna dair de rivayetler vardır. Ancak bu anlatımlar gerçek ölçü birimleri değil, mesafenin genişliğinin azametini anlatmak için söylenen ibarelerdir. Bu hadiste bahsedilen binde dokuz yüz doksan dokuzluk oran da böyle anlaşılmalıdır.

 

Diğer yandan bu hadiste verilen oranı, cennet ehlinin sayı olarak cehennem ehlinden daha az olacakları şeklinde anlamak mümkündür ve daha doğrudur. Evet, cennete girecek insanlar cehenneme gireceklerden daha az olabilir. “Az” veya “çok” kavramları ne kadar sübjektif olursa olsun kendi içlerinde anlamları sabittir. Ancak insanlar üzerinde etki bırakmak, onların meselenin ciddiyetini kavramalarını sağlamak için bugün “Türkiye’de yaşayanların 40 milyonu cennete girecek.” denilse kırk milyondan daha fazla insan kendini cennetlik sayar. Ancak “Türkiye’de yaşayanların 1 milyonu cennete girecek.” denilse cennete girme ümidine kapılanların sayısı çok daha az olacaktır. Bu hadiste de cennete girmenin kolay bir şey olmadığı anlatılmak istenmiştir ancak insanlar umutsuzluğa da düşürülmemiştir. 

 

Diğer taraftan “cennete girmek” tekdüze anlaşılabilecek bir olgu değildir. Bazı insanlar hiç sorgu suale tabi tutulmadan, bazıları şiddetli bazıları hafif bir sorgudan, bazıları bir süre cehennem azabı veya başka azaplar gördükten sonra cennete girebileceklerdir. Hadiste geçen cennete girecek binde bir oranının hiç sorguya çekilmeden cennete girecek bahtiyarlar olması da mümkündür.

 

Şu husus da unutulmamalıdır: Kamuoyuna karşı iyi, güzel ve doğruyu ifade etmenin farklı yolları ve tarzları vardır. Bu farklı yollar ve tarzlar farklı kelimeler, farklı cümleler kullanılarak yapılır.

 

Örneğin bir Yeşilay gönüllüsü sigaraya hiç başlamamış orta öğretimde okuyan gençlere bir konuşma yaparken; “Sakın bir defa bile sigara içmeyin. Tek bir sigara bile vücudunuzda hasar oluşturur, biyolojik yapınız bozulmaya başlar. Kısa sürede bağımlı olursunuz ve bırakmanız zorlaşır. Ciğerinize çekeceğiniz her nefesin etkisi yıllarca sürer.” diyebilir.

 

Ancak yirmi yıl günde bir paket sigara içmiş bir insana “Sigarayı bırakmak için hala geç değil. Sigaranın gerçek kanserojen etkileri yirmi yıl sonra başlar ve siz şu anda sigarayı bırakırsanız vücut kısa sürede nikotini atar ve kanser riski oldukça azalır.” diyebilir.

 

Fark edileceği üzere her iki anlatım da doğrudur ve gerçektir. Ancak muhataplar farklıdır. Sigaraya henüz başlamamış orta öğretim yaşındaki gençlere “Sigaranın kanserojen etkileri 20 yıl sonra başlar.” derseniz onlar bunu “20 yıl sigara içebilirsiniz.” şeklinde anlayacaklardır. 20 yıl boyunca sigara içmiş bir insana “Sigaranın kötü etkileri ömür boyu sürecek.” derseniz o insanın sadece moralini bozmuş olursunuz. Her iki kesime de anlatılacak şeyler farklı olduğu gibi anlatım tarzları da farklı olmalıdır. Amaç sigaradan kurtarmaktır ancak söylemler doğru olmakla birlikte farklı da olmak zorundadır.

 

Benzer şekilde Efendimiz (sas) bazı hadislerinde “Kim “La ilahe illallah” derse cennete girecektir.”3 buyurur. 

 

Hz. Ebu Zerr’in (ra) aktardığı bir hadis de şöyledir: “Rasulullah (sas) “Bana Rabbim tarafından gönderilen Cibril gelmiş ve “Ümmetimden her kim Allah Teala’ya hiçbir şeyi ortak tanımayarak ölürse, o kimse cennete girer.” diye haber verdi” buyurdu. Ben “Ya Rasulallah! O adam zina etse ve hırsızlık yapsa yine cennete girer mi?” diye sordum. Resul-i Ekrem (sas) “Evet, zina etse ve hırsızlık yapsa da cennete girer.” diye cevap verdi. Ben tekrar: “Yani hırsızlık ve zina yapsa da ha?” dedim. “Evet. Hırsızlık da etse, zina da yapsa.” dedi. Hz. Peygamber (sas) dördüncü keresinde şöyle ilave etti: “Ebu Zer patlasa da cennete girecektir.”4

 

Bu hadislerden ilki “Kim her ne günah işlerse işlesin, ne kadar kötülük yaparsa yapsın sadece bir kere bile “La ilahe illallah.” cümlesini söylese cennete girer.” demek değildir.

 

Diğer hadis de “Müslümanlar her günahı işleyebilir, zaten sonunda cennete gireceklerdir.” anlamına gelmez.

 

Yine bir ayette “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan, (günahta ve kötülükte) aşırıya giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Gafur ve Rahimdir.”5 buyrulur. Bu ayet de “Sizin günah işlemeniz sorun değil, Allah hepsini affeder.” anlamına gelmez. Zaten ayetin devamında “Azap gelip çatmadan önce Rabbinize gönülden yönelin ve O’na teslim olun. Yoksa hiçbir şekilde yardım göremezsiniz.”6 buyurulur.

 

Dolayısıyla rahmet ayetlerini de azap ayetlerini de, cennetten bahseden hadisleri de cehennemden bahseden hadisleri de olayın dehşetini ifade eden meseleleri farklı ölçeklerde ve farklı şekillerde anlatan ifadeler olarak değerlendirmemiz gerekecekir. Bununla birlikte temeldeki anlam aynıdır. Çünkü insanın bazen rahmete, ümide, şefkate ihtiyacı olur, rahmetin genişliğini görmesi gerekir ve karşısına “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin!” ayeti çıkar. Ancak kulun kendini tamamen gevşekliğe salmaması, konunun ciddiyetini de unutmaması için meselenin dehşetini, büyüklüğünü, ciddiyetini anlatan ayet ve hadisler de karşısına çıkar.

 

Allah Teala “Hâ-Mîm. Bu kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur, dönüş ancak O’nadır!”7 buyurur. Bu ayetlerde mesele her yönüyle gözler önüne serilmiştir. Allah, günahları affettiği gibi tevbeleri de yani kendisine yönelenlerin teveccühünü de kabul eder. O’nun azabı da şiddetlidir lütfu da geniştir. Günahları affetmeyi ve tevbeleri kabul etmeyi de art arda ve iki rahmet tecellisini bir arada zikretmiştir. İnsanın kendi zaafıyla işlediği, başkalarına zararı olmayan günahlarını affetmesi, diğer yandan iradi olarak işlediği günahları eğer tevbe edecekse, yani vazgeçip o davranıştan dönecekse kabul etmesi... Burada aynı mesele, aynı hakikat farklı yönleriyle ifade edilmiştir. Bu ifadelerin sebebi de zaten insanın gafleti, şaşkınlığı, tembelliği, cehaleti, bir an içinde bir duyguya kaybolup gitmesidir. Bu nedenle insanın her an hatırlatmalara ihtiyacı vardır.

 

Son olarak Efendimiz’in (sas) bu hadiste cennetliklerin oranını önce düşürüp sonra yükselterek devam etmesine de dikkat etmek gerekir. Allah Resulü (sas) hadisin başında “Binde bir.” gibi düşük bir oran vermiştir. Bu da en son açıklayacağı hakikate oradaki insanların dikkatini çekmek, meselenin dehşetini ve ciddiyetini anlattıktan sonra ulaşılacak nimetin güzelliğini daha iyi hissettirmek içindir denilebilir. Ashabının ve tabii ki müminlerin cennetliklerin dörtte birini, üçte birini ve nihayet yarısını oluşturacağını hadisin devamında zikretmiştir. Bu da gerçekten büyük bir müjdedir ve imanın tadını almış müminleri cenneti kazanmak için daha çok şevke getirmektedir.

 

Allah Teala’dan bizleri azabının her türlüsünden muhafaza etmesini, cennetine kabul buyurmasını, bu konuda ümitsizliğe ve şımarıklığa düşmeden denge durumunu muhafaza etmemizi nasip etmesini diler ve dileniriz.

 


 

1 Müslim, İman, 379; Buhari, Tevhid, 32

2 Tirmizi, Cennet, 17

3 Müslim, İman, 53

4 Buhari, Tevhid 33; Müslim, İman 153; Tirmizî, İman 18

5 Zümer, 53

6 Zümer, 54

7 Mümin, 1-2-3