7 dk.
31 Ocak 2023
Hastalıklar, Maddi ve Manevi Sebepleri | 1. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Hastalıklar, Maddi ve Manevi Sebepleri | 1. Kısım

Soru: Allah neden hasta olmamıza izin vermektedir? Hastalıkların maddi ve manevi sebepleri var mıdır? Eğer öyleyse maddi sonuçları gibi manevi sonuçları da olacaktır. Bu durumda maneviyatın maddi hayatımız üzerindeki etkisi ile maddiyatın manevi hayatımız üzerindeki etkilerini nasıl anlamamız gerekir?
 

Cevap: Maddi alem ile manevi alem, tabiri caizse bir pastanın farklı katmanlarına, bir kâğıdın iki farklı yüzüne ve bir robotu yöneten yazılım ile o robotun kendisine benzetilebilir. Bunlar birbirleriyle karşılıklı bir ilişki hâlindedir, birbirlerine paralellikleri vardır ancak farklı alanlardır. 

 

Maddi alem ile manevi alemdeki olan bitenin birbirleri üzerinde farklı etkileri de söz konusudur. Bu nedenle birisinde olan bir olay diğerinde herhangi bir şeyi meydana getirebilir, dönüştürebilir veya yok edebilir. Yani her iki alemin herhangi birinde gerçekleşen değişiklikler, paraleli olan diğer alemde de değişiklere neden olur.

 

Örneğin bir insan, temiz olmayan yerlerde yaşayıp kötü ve bozuk besinlerle beslendiği için hasta olabilir. Bu durum, maddi alemin kendi içindeki bir etkileşimdir. Ancak aynı insan temizliğe ve sağlıklı beslenmeye dikkat ettiği hâlde anne babasına kötü davranması, onların kalbini kırması, sadaka vermemesi, hasta bir insanı kınaması gibi nedenlerle de manevi alemde onun için bir hastalık emri verilmesi nedeniyle bir hastalığa yakalanabilir. Benzer şekilde herhangi bir hastalıktan muzdarip olan bir insan sadaka vermesi, bir hastanın ihtiyacını gidermesi, ciddi ve samimi bir dua ile Allah Teala’ya yönelmesi gibi nedenlerle hakkında o hastalıktan kurtulma emri verilmesi nedeniyle şifa bulabilir.

 

Her iki alem arasında bir ilişki ve etkileşim olmasının yanında maddi alemin kendi içinde kuralları vardır ve bu alem kendi kuralları ile işlemektedir. Manevi alemin de kendine özgü kuralları vardır ve o alem de bu kurallarla işlemektedir. Ancak maddi-manevi alemler arasındaki etkileşimler konusunda bizler için şöyle bir dengesizlik söz konusu olabilmektedir: Maddi sebeplere daha çok önem verenler manevi sebepleri yok sayabilmektedir. Maneviyatı ciddiye alan insanların çoğu da maddi sebepleri görmezden gelebilmektedir. Halbuki her iki alem arasında kendilerine göre işlemelerinin yanı sıra birbirleriyle de paralellik söz konusudur. Allah Teala yaratırken paralel yaratmaktadır.

 

Farklı bir örnek verelim: İnsan öfkelenince adrenalin salgılanır. Aynı insan öfkeli değilken, sakin bir hâldeyken ona adrenalin verilse bu sefer onda öfkeye benzer hâller oluşur. Yani psikoloji biyolojiden etkilenebildiği gibi biyoloji de psikolojiden etkilenebilmektedir. 

 

Benzer bir etkileşim hatta benzer bir neden sonuç ilişkisi maddi alem ile manevi alem arasında da geçerlidir.

 

Yine bunun gibi, bir insan trafikte aracıyla seyir halindeyken emniyet kemerini takması, diğer araçlara ve yol durumlarına dikkat etmesi, aracının hava yastıklarının olması gibi nedenlerle herhangi bir kazadan hafif hasarla veya can kaybı ve ağır yaralanma olmadan kurtulabilir. 

 

Diğer yandan sadaka veriyor olduğu için de ağır bir kazadan kurtulabilir. 

 

Aynı şekilde o gün yola çıkmadan önce “Bismillâhillezi lâ yedurru ma’asmihi şey’ün fil Ardi ve lâ fissemâi ve hüves-semi’ul alim.” şeklinde sünnette geçen korunma dualarından birini okuduğu için de kurtulabilir.

 

Dua etmediği hâlde maddi alemin kanunlarına (sebeplere) uygun davrandığı için kurtulabileceği gibi maddi alemin kanunlarına uygun davranmayıp sadece dua ettiği için de kurtulabilir.

 

Bunların hepsi mümkündür ve vakidir.

 

Hastalıkların Varlık Sebebi ve Hikmetleri

 

Maddi alemin kendine ait sistemi, kuralları ve işleyiş mekanizması açısından hastalıklar gibi arızî durumların ortaya çıkması son derece doğaldır. Ayrıca hastalıkların insanı manevi anlamda geliştirme potansiyelleri de vardır ki Hastalıkların Hikmetleri başlığında bunlara ayrıca değinilecektir.
 

Diğer yandan hastalıkların insanlığı maddi anlamda geliştirme potansiyelleri de vardır ve zaten tıp ilmi hastalıklar üzerinden gelişen bir ilimdir.
 

Bu noktada Allah Teala’nın yaratmasında bir kusur olmaması, Allah’ın kullarına karşı merhametli olması, kullarının iyiliğini istemesi, kullarına asla zulmetmeyeceğini açıkça beyan buyurması gibi hususlarla hastalık gibi arızî durumların varlığını bir arada değerlendirmek bazı zihinler için kafa karıştırıcı olabilir.

 

Evet, Allah Teala’nın yaratmasında hiçbir kusur, noksan ve hata yoktur. Allah Teala kullarına karşı kendisinden başka hiç kimsenin olamayacağı kadar merhametli ve şefkatlidir. Kullarının iyiliğini O'nun kadar isteyen başka birisi yoktur ve olamaz. O, kullarına asla zulmetmez. Dolayısıyla kulları için takdir ettiği her şey tamamıyla hayırdır, adalettir, rahmettir, merhamettir. Ancak bunlardan birisi bazen diğerinin önüne geçebilir. Yani bir kuluna merhameti daha baskın iken diğer kuluna adaleti daha fazla tecelli etmiş olabilir. Ama adalet; rahmet ve merhamete zıt olmadığı gibi rahmet ve merhamet de adaletle muameleyi gerektirecek hususların görmezden gelmeyi gerektirmez.


 

Hastalıkların Hikmetleri

 

Hastalıkların hikmetleri denilince bir insanın hasta olmasından beklenen asıl sonuçlar anlaşılır. Yani önemli olan hastalığın kendisinden çok o hastalığın hasta olan kişiye ne kazandırdığıdır. Bu da hastanın kendisine, varlığa ve hastalığa bakışı ile doğrudan ilgilidir.

Bu bağlamda hastalığın çeşitli hikmetleri şu şekilde sıralanabilir:

 

Birincisi: Hastalık hasta için biyolojik bir arıza olsa da hakikat noktasında değerlendirilmesi gereken bir fırsat gibi görülebilir. Çünkü insanın ömür sermayesi kısıtlıdır. Bu ömür sermayesi ahirette meyve verecek şekilde değerlendirilmelidir. Hastalık da insanın ömür sermayesini kazançlı bir yatırıma dönüştürme potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla hastalık, insanın dünya hayatını ahireti adına bereketli bir hâle getirebilir.

 

İkincisi: Hastalığa karşı hastaların sabır göstermeleri, yani hastalık nedeniyle Allah Teala’nın takdirinden şikayetçi olmamaları, şifayı aramalarının yanında Allah’ın hükmüne de razı olmaları ilahi bir emir ve tavsiyedir. Bir yandan şifa ararken diğer yandan sabırlı olmak birbirine zıt davranışlar değildir. Çünkü her ikisi de Allah Teala’nın emir ve tavsiyeleridir. Bir sonraki seviyede ise hastalığa karşı şükretmek yer almaktadır. Çünkü hastalığın manevi kazanç anlamında getirdiği fırsatlar iyi değerlendirilirse bu durumda Allah Teala’ya şükretmek de gerekecektir. Hastalık kadar insan ömrünü ahiret adına bereketlendiren çok az şey vardır. Buradaki şükretmek elbette “İyi ki hasta oldum, beni hasta ettiğin için sana şükürler olsun Allah’ım!” manasında bir şükür değildir. Hastalığın getirdiği fırsatlar için şükretmek başkadır hastalığın kendisi için şükretmek başkadır. Burada şükrü gerektiren şey hasta olmak değil, hastalık gibi zahiren eziyetli görünen bir durumun içinde bile Allah Teala’nın kuluna karşı merhameti ve ihsanını, keremini fazlalaştırmasıdır. Bunun sonucunda hastanın hasta olarak geçirdiği bir saatin sabır şartıyla yüzlerce saatlik ibadet hükmünü alması elbette şükredilmesi gereken bir durumdur.

 

Üçüncüsü: İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve sadece lezzet almak için gelmemiştir. Çünkü bakıyoruz ki insan, canlılar türünün en mükemmeli, en gelişmişi olduğu hâlde geçmişin pişmanlıkları, geleceğin kaygıları gibi pek çok elem içinde yaşayıp öylece ölüp gitmektedir ve çoğu insan meşakkatli bir hayat geçirmektedir. O hâlde insanın bu dünya hayatında farklı bir amacı, bir misyonu olsa gerektir. Bu misyonu yerine getirmesi için de kendisine gerekli sermaye verilmiştir. Bu sermaye de başta onun ömür süresi, sonra kendisine bahşedilen maddi ve manevi donanımlarıdır. Hastalık gibi arızî durumların hiç olmadığı bir dünyada, her şeyin mükemmel seyrettiği bir ortamda insanın gaflete düşmesi kaçınılmazdır. Ölümlü bir varlığın ölümü hatırlatan işaretlerden habersiz ve bağımsız yaşaması gibi bir durumdur bu. O hâlde insana hastalık gibi gözünü açtıracak, ölümün ve ahiretin olduğunu hatırlatacak uyarıcılar lazımdır. Bu nedenle hastalık hiç aldatmayan, her zaman ölüm denilen mutlak gerçeği gösteren bir mürşit gibidir. Bunu düşünerek hastalıktan şikayet etmek yerine ona teşekkür etmek gerekecektir. Eğer hastalık ağır ve eziyetli ise şifayı aramak için gayret etmek gerektiği gibi sabır ve duayla da Allah’a sığınmak en mantıklı davranıştır.

Not: Yazı dizisinin ilk yazısı burada sona ermektedir. İkinci yazı yarın internet sitemizde yayımlanacaktır.