Allah niçin kötülüğü yarattı?
Soru: Allah kötülüğü nasıl bir maksatla yaratmıştır?
Cevap: Allah kötülüğü yaratmış mıdır gerçekten? Hayır haşa! "Subhanallah", Allah noksan sıfatlardan münezzehtir demektir. O kötü bir şey yapmaz.
Peki, Allah kısalığı neden yaratmış diye sorar mısınız? Herkes uzun olsaydı keşke diye düşünür müsünüz? Herkes ve her şey aynı uzunlukta olmalıydı ki kısalık diye bir şey olmasın. Her şeyin aynı uzunlukta olduğu bir yerde uzamak da olmaz. O halde uzatan da olmaz.
Ya da Allah karanlığı neden yaratmış? Her taraf apaydınlık olsaydı, tıpkı gözümüzün önünde sürekli stadyumlardaki spot lambası var gibi bir durumda bile yaşasaydık; sadece bir şey birazcık, minnacık daha az aydınlık olsa, karanlık yine var olurdu. Her şeyin aynı aydınlıkta olduğu bir yerde tenvir olmaz, aydınlatma olmaz, "yuhricuhum minez zulumat-i ilen Nur(onları karanlıktan aydınlığa çıkarır)"(1) da olmazdı.
Bir örnek daha verelim. Soğuk neden yaratılmış mesela? Bunu da düşünelim, her şey sıcak olsaydı; öyle ki ayni sıcaklıkta olsaydı, nasıl olurdu? İşte bu durumda bile tek bir şey bir derece soğuk olsa, soğukluk yine var olurdu. O yüzden her şey aynı sıcaklıkta olmalıydı ki soğuktan bahsedemeyelim. Böyle bir durumda da ısınma olmazdı, güneş ısıtmazdı, ısı makineleri olmazdı, ışıtan görünmezdi, hareket olmazdı.
Ya da her şey çok güzel olsaydı ne olurdu acaba? İşte bu durumda da bir şey, bir diğerinden çok az daha güzel oldu mu çirkinlik ortaya çıkardı. Bu yüzden Allah neden çirkinliği yaratmış demek, her şey aynı güzellikte olsun demektir. O halde de tezyin olmaz, Cemal görünmezdi.
Kelam ilminde bu isimlere hakaik-i nisbiye(2), ilgili fiillere de umur-u itibari denir. Bunlar yaratılmazlar, halk edilmezler, mahluk değillerdir. Mec'uldürler. İngilizce'deki "assignment" gibi düşünebilirsiniz, yani bir şeyi "kılmak". Elinizdeki sopayı yere saplarsanız onu direk kılarsınız, sopadan destek alıp yürürseniz onu baston kılarsınız. Ama direk yaratmaz, baston yaratmazsınız. Yaptığınız şey ic'aldir, halk değildir.
Kötülüğün de, yukarıda sayılan diğer kavramlar gibi hakiki mutlak varlığı yoktur, esası yokluktur. Hakaik-i nisbiye denilen bu kavramların varlığı ile Allah'ın esması tebarüz eder. Rezzak, Rahman, Rahim, Şafi, Kadir, Muin gibi isimler ortaya çıkar.
Farklı bir örnek olarak ateşi düşünelim. Ateşi insanların yemek pişirmek veya ısınmak için kullanması onu faydalı, sorulan soruya göre “iyi” yapar. Bununla beraber o ateşi masum bir kimsenin evini yakmak için kullanmak o ateşi zararlı, sorulan soruya göre ise “kötü” yapar. Allah ateşi yaratmıştır, ateşle masum insanların evlerini yakmayı değil.
"Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler."(3)
Evet her şey ya bizatihi, yada neticesi itibariyle güzeldir. Bizatihi güzel olana hüsnü bizzat, neticesiyle güzel olana da hüsnü bilgayr denilir.
1 ) Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. (Bakara Suresi 257.Ayet)
2 ) “Şerler, kubuhlar, noksanlar ise; hüsünlerin, hayırların, kemâllerin arasında görülmeyecek kadar dağınık ve cüz’iyet kabilinden tebeî olarak yaratılmışlardır ki; hayırların, hüsünlerin, kemâllerin mertebelerini, nev’lerini, kısımlarını göstermeye vesile olsunlar ve hakaik-i nisbiyenin vücuduna veya zuhuruna bir mukaddeme ve bir vâhid-i kıyasî olsunlar.” (İşaratü’l-İ’caz, Fatiha Suresi Tefsiri.)
3 ) Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetnâme, Tefviznâme