6 dk.
20 Kasım 2023
Boşanma Arşı Titretir mi? | 1. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Boşanma Arşı Titretir mi? | 1. Kısım

Soru: “Evli eşler ayrıldığında Allah’ın arşı titrer.” “Boşanma, Allah’ın en sevmediği helaldir.” cümlelerinden ayrı ayrı ne anlamalıyız? Bu cümleler hem çok üzüntülü hem de başarılamayan bir ilişkinin neticesinde Allah’ın gözünden düşme gibi hissettiriyor. 

Hatta hesap gününde eşler daha dünyadayken birbirinden helallik alıp ayrılmış bile olsa hesap vermesi çok zor durumlardan biriymiş gibi aklıma geliyor. Peygamber Efendimiz'in (sas) Hazreti Aişe'ye hitaben kullandığı “Ben seni asla boşamam.” cümlesini düşündükçe örnek kişinin her hareketindeki hikmetten iyice suçluluk hissediyorum.
 

Cevap: Öncelikle boşanma karşısında Allah’ın arşının titreyeceğine dair belirtilen sözler veya “Evlenin, boşanmayın. Zira boşanma karşısında Arş-ı Rahman titrer.”1 şeklinde hadis olarak rivayet edilen söz tamamen uydurmadır. Boşanma olayı karşısında Allah Teala’nın arşının titreyeceğine dair ne bir ayet ne de bir sahih hadis vardır. Dolayısıyla bu sözün üzerinde durmaya bile gerek yoktur.

 

“Allah’ın helal kıldıkları arasında en sevmediği şey talaktır (boşanmadır.)”2 hadisi ise sahih değildir, zayıftır. Bu hadis farklı bir varyantta ise “Allah, talaktan daha çok buğzettiği bir şeyi helal kılmamıştır.” şeklinde geçer. Bu varyantın da rivayet zincirinde zayıf şahıslar vardır. Yani bu hadis de zayıftır. Dolayısıyla “Efendimiz (sas) boşanma için Allah’ın en sevmediği helal diyor.” şeklinde bir cümle kuramayız, Efendimiz’in böyle bir cümlesi olduğunu söyleyemeyiz.

 

Hadisin her iki versiyonunun da sahih olmadığına, zayıf olduğuna dair hadis alimleri arasında neredeyse ittifak vardır.

 

Zaten hadisin metni yani içeriği de tutarsız sayılmalıdır. Çünkü Allah Teala’nın buğzettiği herhangi bir şeyin helal olması düşünülemez. Allah’ın buğzettiği şey ya haramdır yahut tam haram olduğuna dair yeterli somut delil yoksa tahrimen mekruhtur. Allah Teala’nın buğzu ciddi bir meseledir. Yüce Allah'ın buğzetmesine “Hoşlanmamak” gibi çeşitli açıklamalar getirilmeye çalışılmıştır ancak bunlar da meseleyi daha açık hâle getirmez.

 

Cenab-ı Allah'ın kerih/çirkin gördüğü ancak yine de hikmetine binaen yarattığı şeyler vardır. Küfür ve zulüm bunlardandır. Ancak helal kılmak ile yaratmak başka şeylerdir. Allah Teala bir şeyi kerih görüyorsa o şey ahlaken, fıtraten ve dinen kerih demektir. Kerih olan şey de haram veya tahrimen mekruh olur.

 

Eğer boşanmaya mecburen, zaruret hallerinde izin verilecek olsaydı, domuz eti yemenin hükmünde olduğu gibi açıkça belirtilirdi. 

 

Kur’an’da da boşanmadan bahseden ayetlerin hiçbirisinde boşanma fiilinin kerahetine, çirkinliğine, haramlığına hatta mekruhluğuna dair bir işaret yoktur.

 

Bazı hadislerde Efendimiz’in (sas) hoşlanmadığı hâlde izin verdiği hususlar olmuştur. Örneğin “Şifa üç şeydedir; hacamat, bal şerbeti ve dağlanmak… Fakat ben dağlanmaktan hoşlanmam.”3 hadisi böyledir. Ancak boşanmanın Allah’a sevimsiz geldiği iddia edilen sözdeki hoşlanmama durumu bu hadisteki gibi de değildir çünkü boşanma, dağlanma gibi önce acı verip sonra faydası yüzünden katlanılan bir şey değildir.

 

Boşanan eşlerin helalleşmesi meselesine gelince:

 

Bu konu oldukça ciddidir. İnsanların bu konuda fark etmedikleri gerçek şudur ki: Ahirette gerçekleşecek helalleşmeler ve haklar konusunda en fazla tartışılacak kişiler insanların anne babaları, eşleri, çocukları ve yakın akrabaları, kardeşleri, komşuları ve arkadaşları olacaktır. Çünkü yakınlık nispetinde hakka girme, zulmetme kolaylaşır. 

Meselenin bu boyutu boşanmanın iyi veya kötü bir fiil olmasıyla ilgili değildir. Yakınlığın verdiği faydalar ölçüsünde tehlikelerin de bulunmasıyla ilgilidir. Eşler, evliliğin getirdiği yakınlık nedeniyle birbirlerine karşı çeşitli faydalar sağladıkları gibi birbirlerine zulmetme olanağı ve ihtimali de yüksek olan insanlardır. Meselenin önemli olan kısmı da burasıdır ve boşanmak illaki zulüm anlamına gelmek zorunda değildir.

 

Diğer yandan “hak” kavramı Allah Teala’nın tanıdığı haklardır. Ancak kültür bu hakları tanımıyor olabilir. Bu durumda insanlar kendi kültürleri içinde normal zannedebilecekleri bazı davranışlara girebilirler. Bu davranışlar insanlara normal gelirken Allah Teala’nın tanıdığı bir hakkı gasp etmek anlamına gelebilir. Bu durumda insanlar aslında zulmediyorlar demektir. 

 

Örneğin bazı kültürlerde kızlara evlilik hakkındaki fikirleri hiç sorulmuyor olabilir ve bu kültürel bir alışkanlık olarak benimsenebilir. Evlenecek kızlar da kendi görüşlerine başvurulmamasını edep, iffet veya dindarlık zannedebilir. Ancak burada bir zulüm vardır. 

 

Ümmü Zer Hadisi

 

Efendimiz’in (sas) Hz. Aişe (rh.a) validemize “Ben seni asla boşamam.” şeklinde bir sözü yoktur. Bahsi geçen hadisin bağlamı da içeriği de farklıdır. İlgili hadis, kitaplarımızda “Ümmü Zer Hadisi” olarak geçer ve Arap edebiyatıyla ilgili onlarca edebî sanatı da içinde barındırdığından oldukça önemli bir hadistir. Ancak buradaki “hadis” kavramı bu hadiste anlatılan hikayenin Efendimiz (sas) tarafından anlatıldığı şeklinde anlaşılmamalıdır çünkü hadisteki hikayeyi Hz. Aişe (rh.a) validemiz Peygamber Efendimiz’e (sas) anlatmıştır. 

 

Bu çerçevede Hz. Aişe (rh.a) validemizin anlattığına göre çok eski dönemlerde 11 tane kadın bir araya gelerek kocalarını birbirlerine hiçbir şey gizlemeden anlatmak için sözleşirler ve bir gün toplanırlar. Kadınların bir kısmı kocasını yererken bir kısmı da över. 11. kadın olan Ümmü Zer önceki kocası Ebu Zer’i överek sözlerine başlar. (Buradaki Ebu Zer, bildiğimiz sahabi Ebu Zer (ra) hazretleri değildir.) Daha sonra Ebu Zer’in kendisini boşayıp başkasıyla evlendiğinden bahseder. Yeni kocasını da daha fazla överek sözlerini bitirir. Burada hikaye de biter. Hz. Aişe (rh.a) validemizin aktardığına göre hikayenin anlatımı bitince Efendimiz (sas) Hz. Aişe validemize şöyle buyurur: “Aişe! Ümmü Zer’e göre Ebu Zer ne ise ben de sana karşı öyleyim. Şu farkla ki Ebu Zerr Ümmü Zer’i boşamıştır, ben seni boşamadım. Biz beraber yaşayacağız.”4

 

Söz konusu hadiste anlatılan hikaye Hz. Aişe (rh.a) validemizin genel kültür bilgisinin kendi emsallerinden daha ileri olduğunu göstermektedir. Bu vakayı da muhtemelen Efendimiz’e (sas) bir akşam üstü eşler arasında gerçekleşen muhabbetlerden birisinde anlatmış olsa gerektir. Çünkü hadiste herhangi bir dini hükümden bahsedilmediği gibi bu hadisten yola çıkarak kesin bir dini hüküm de verilmemiştir. Yani bu hadisin boşanmanın iyiliği veya kötülüğü, doğruluğu veya yanlışlığı gibi konularla hiçbir ilgisi yoktur.

Not: Bu yazı, "Boşanma Arşı Titretir mi?" başlıklı yazı dizisinin ilk yazısıdır. Serinin ikinci yazısı yarın internet sitemizde yayımlanacaktır. 
 



1 ) Müttaki, Kenzül-Ummal, c. 9, s. 661

2 ) Ebu Davud, Talak, 3

3 ) Buhari, Tıp, 4

4 ) Buhari, Nikah, 82; Müslim, Fezailü’s-sahabe, 92