7 dk.
19 Ağustos 2025
Cehennemin Çoğunluğu Kadınlardan mı Oluşacak? | Kadının Aklı-Dini Eksiktir Hadisi | 3.Kısım-gorsel
Youtube Banner

Cehennemin Çoğunluğu Kadınlardan mı Oluşacak? | Kadının Aklı-Dini Eksiktir Hadisi | 3.Kısım

Başka bir hadisle devam edelim: Efendimiz (sas) “Bana Cehennem gösterildi; orada bulunanların çoğunun kadınlar olduğunu gördüm. Onlar nankörlük ederler.” buyurdu. Sahâbîler “Allah’a karşı mı nankörlük ederler?” diye sorunca “Kocalarına karşı nankörlük ederler, kendilerine yapılan iyiliklere nankörlük ederler. Öyle ki onlardan birine yıllarca iyilik yapsan, sonra senden hoşlarına gitmeyen tek bir şey görseler ‘Senden hiçbir iyilik görmedim.’ derler.” açıklamasını yapar. (1)

 

Bir başka rivayette ise şu çarpıcı ifade yer alır: “Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, kadına kocasına secde etmesini emrederdim.” (2)

 

Dikkat edilirse burada “talebenin hocasına”, “askerin komutanına”, “cemaatin imamına” yahut “çocuğun anne-babasına” değil, bilhassa “kadının kocasına” secde etmesinden bahsediliyor. Kadınlara hitap eden bazı rivayetlerde, muhatabın ders almasını sağlamak için daha vurgulu ve duygusal bir üslup kullanıldığını ifade edebiliriz. Bu metinlerden "Kadının erkeğe secde etmesi gerekir." gibi bir hüküm çıkarılamaz, klasik literatürde de böyle bir hüküm yoktur. 

 

Öyleyse bu sert ifadelerin maksadı nedir? 



Bu ibarelerin amacı, öğüt alabilecek kadınların duygusal bir şok tedavisiyle zihinsel ve duygusal dirençlerinin aşılmasını sağlamaktır denilebilir. Zahirde ağır gelen lafız literal anlamına hüküm bina edilmesi için değil, muhatabı kendisiyle yüzleştirmek içindir diyebiliriz. 

 

Efendimiz’in (sas) beyanlarında yer yer hissedilen duygusal ton bir eksiklik değil, bilakis bilinçli bir irşad yöntemidir. Bu üslûbun erkeklere yönelik belirgin bir örneği Huneyn Savaşı sonrasında Ensar'a karşı görülür.(3) Ganimetlerin kalplerini İslâm’a ısındırmak için yeni Müslümanlara dağıtılması, Medineli genç Ensar arasında “Mekkeli hemşehrilerini bulunca bizi unuttu mu?” tarzında seslere yol açınca, Allah Resûlü (sas) Ensar’ı bir araya getirir ve onlara şu tarihi konuşmayı yapar: “Vallahi, isterseniz sizler, 'Sen bize kovulmuş olarak geldin, biz Seni barındırdık! Sen bize muhtaç olarak geldin, biz Sana yardımcı olduk! Sen bize korku ve endişeyle geldin, bizler Sana sahip çıkıp güvenliğini sağladık! Sen bize terk edilmiş olarak geldin, bizler Sana destek verdik ve yine Sen bize yalanlanmış olarak geldin, bizler Seni tasdik ettik!' diye de söyleyebilirsiniz! Bu durumda hem doğruyu söylemiş hem de Benim tarafımdan doğrulanmış olursunuz! Ey Ensar topluluğu, sizi değersiz dünya malına meyletmiş görüyorum ki ben o malları insanların kalplerini İslam’a ısındırmak için verdim, sizin İslâm’ınıza vekil olmuştur. Ey Ensar topluluğu, insanlar deve ve davarlarla giderken, siz Allah’ın Rasulü ile evlerinize dönmekten razı değil misiniz? Hicret olmasaydı Ensar’ın yanında olurdum, insanlar bir vadiye gidecek olsa ben Ensar’ın vadisine giderdim. Allah’ım! Ensar’a, Ensar’ın çocuklarına ve Ensar’ın çocuklarının çocuklarına merhamet et!” buyurmuştur. Bu hutbe üzerine Ensar sakalları ıslanıncaya kadar ağladı ve şöyle dediler: “Biz Allah’ın Rasulü’nün taksimine, payına razıyız.” (4)

 

Buradaki duygusal ton haşa boş bir ajitasyon değil, kalbi uyandırmayı hedefleyen ve amacına ulaşan bir hatırlatmadır. 

 

Kadınlara yönelik uyarılarda görülen sert ibareler de benzer bir amaca hizmet etmektedir. Zaten itaat ve vefa üzere yaşayan kadınlar için fazladan bir tembih gerekmez fakat arada “toparlanma eşiğinde” duranlar, çoğu kez ancak yoğun duygusal çağrılarla sarsılıp kendine gelebilir. 



Bu tür duygusal hitaplardan etkilenip, fayda görmenin şartlarından biri de hitapta öne sürülen argümanın rasyonel olup-olmadığına takılıp kalmamaktır. Zihinde sürekli meselenin farklı yönlerini tartmaktansa "Burada Allah'ın Peygamberi (sas) benim için potansiyel tehlike taşıyan bir konuda beni uyarıyor. Kendime çeki-düzen  vermeliyim." diye düşünmek en doğru adımdır. Bu, Hz. Peygamber'in sözlerinin üzerine düşünmemek; anlattıklarındaki derin hikmetler üzerine kafa yormamak anlamına gelmez. Lakin mekanik bir zihinle karşıdakiyle tartışır bir tarzda yapılan fikir çarpışmalarının da kişinin Allah Resulü'nün (sas) sözlerindne istifade etmesine mani olacağını belirtebiliriz.

 

Özetle “Kadınların aklı ve dini noksandır.”(5), “Cehennemde kadınlar çoktur.”, “Eğer birinin birine secde etmesini emredecek olsaydım, kadına kocasına secde etmesini emrederdim.”, “Kadın kocasının irin bağlamış yarasını ağzıyla temizlese bile hakkını ödeyemez.” (6) tarzı rivayetlerde mesele bu ibarelerdeki duygusal ağırlıktır. Bu sözler elbette ki hukukî bir hüküm koymak için değildir ve tarih boyunca böyle de anlaşılmamıştır. Bu sözler ahlâkî bir sarsıntı oluşturmak içindir. Zaten kimsenin kocasına secde etmesi caiz değildir, secde yalnız Allah’adır. Yine kimsenin “yarayı ağzıyla temizleme” gibi bir fiili kelimesi kelimesine uygulaması beklenmez. Buradaki ton yükselmesi, mübalağa ve temsil mesajın kalbe işlenmesi için seçilmiş bir irşad yöntemidir.

 

Cehennemdeki Kadın-Erkek Oranı

 

“Cehennemin çoğu kadınlarla doludur.” meâlindeki rivayeti sanki “nihai ve evrensel bir yüzde tablosu” bildiriyormuş gibi okumak isabetli değildir. Varsayalım ki “Cehennemliklerin yüzde altmışı kadın, yüzde kırkı erkektir.” denilsin; bu ilk bakışta kadınlara yönelik bir ayrımcılık gibi görünebilir. Ne var ki herhangi bir sınavda erkeklerin %50’si, kadınların %40’ı başarı gösterebilir ve bu başlı başına anlaşılmaz değildir. Fakat erkeklerde başarı oranı %70 iken kadınlarda %20 ise; yahut beyazlar–siyahlar, yerliler–yabancılar gibi karşıt gruplar arasında benzer geniş uçurumlar varsa o zaman ölçümü etkileyen kültürel yahut başka belirleyicilerin olduğu söylenebilir.

 

Kur’ân ve hadislerin genelinde kadın ile erkek arasında imtihanın mahiyetini farklılaştıran bir bilgi yoktur. Öyleyse sırf kadın yahut erkek olmak cehennem ehlindeki oranı belirleyen bağımsız bir sebep değildir.

 

Nitekim hadiste geçen “ekserâ ehlin-nâr(7) ibaresi çoğu zaman “cehennem ehlinin çoğunluğu” diye tercüme edilir. Bu, bağlam içinde mümkün bir yorumdur. Bununla birlikte Arapçada; İngilizcede olduğu gibi bir sıfatın en üst derecesini belirten bir çekim yoktur. Aynı kelime hem “en büyük” hem “daha büyük” anlamına gelebilmektedir. Dolayısıyla hadiste geçen ibarenin “Cehennem ehlinin çoğunluğu” yerine “Cehennem ehli içinde çokça” anlamına gelme ihtimali de vardır. 

 

Dipnotlar:

[1] Bu hadis, başta Buhârî (Hayz 6, Küsûf 9, Îmân 21, Nikâh 88) ve Müslim (Küsûf 17, Îmân 132) olmak üzere birçok sahih hadis kaynağında yer almaktadır. Sahihtir.

[2] Bu hadis Tirmizî (Radâ 10), İbn Mâce (Nikâh 4) ve Ahmed b. Hanbel (Müsned, IV, 381) gibi kaynaklarda geçmektedir. Hadis alimleri bu hadisi hasen ve sahih olarak değerlendirmiştir.

[3] Huneyn Savaşı 630 yılında, Mekke fethinden kısa bir süre sonra Müslümanlar ile Hevâzin ve Sakīf kabileleri arasında gerçekleşen önemli bir savaştır.

[4] Bu olay ve konuşma, İbn Hişâm'ın es-Sîretü’n-Nebeviyye'si gibi temel siyer kaynaklarında ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned'i gibi hadis koleksiyonlarında detaylı olarak anlatılmaktadır.

[5] Bu rivayet yine Buhârî (Hayz 6) ve Müslim (Îmân 132) gibi kaynaklarda geçmektedir. Sahihtir.

[6] Bu ifadeyi içeren hadis rivayeti, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde (12614) ve Hâkim’in el-Müstedrek’inde (2763) yer almaktadır. Sahihlik açısından yazıda geçen diğer hadisler kadar kuvvetli değildir. Hadis alimleri bu hadisi hasen ve zayıf olarak değerlendirmiştir.

[7] Arapça'da (أكثر أهل النار) şeklinde yazılan bu ifade, "ateş ehlinin en çoğu" veya "ateş ehlinin çoğunluğu" olarak çevrilebilir. Metnin sonunda belirtildiği gibi, kelimenin yapısı "en çok" (superlative) anlamı dışında "çokça" (comparative) anlamına da gelebilir.