5 dk.
16 Haziran 2022
Çocuk yetiştirmede İslami ölçü-gorsel
Youtube Banner

Çocuk yetiştirmede İslami ölçü

Soru: Günümüzde çocuk yetiştirmek çok zor bir hâle geldi. Özellikle dini anlamda düzgün bir şekilde evlatlarımızı yetiştirebilmek için verebileceğiniz tavsiyeler var mıdır?

Cevap: Öncelikle bu sorunun cevabının çok geniş olduğunu, hakkında cilt cilt kitaplar yazılabilecek bir konu olduğunu ifade edelim. Bu yazıda, mümkün olduğunca kısa kısa bazı noktalara işaret etmeye gayret edeceğiz. 

Allah, insanları farklı farklı yaratmıştır. Bu farklılığın bir kısmı genlere sıkı sıkıya bağlıdır. Dolayısıyla çocuğun bire bir olmasa da anne-babasına benzemesi mümkündür. 

 

Diğer taraftan insanın sevgi, aşk gibi duygularının oluşumu farklı şartlara bağlı olduğu ve farklı süreçlerde gerçekleştiği gibi, bu iki duygu her evlilikte de gerçekleşmeyebilir. İnsan bazen kendisine benzeyen birisini sevebilir. Bazen kendisinin tam tersi ama kendisini tamamlayan birisini sevebilir. Bu durumda karı koca arasında mizaç farklılıkları ve benzerlikleri olacaktır. Çocuğun mizacı da bazen anne-babaya benzeyebilir. Bazen de her ikisinden farklı olabilir.

 

Mizaç meselesinin en önemli yanlarından birisi şudur ki, insanlar aynı uyarıya aynı şekilde tepki vermezler. Üniversiteye hazırlanan iki farklı öğrenciye “Sen bu çalışmayla ve bu netlerle istediğin bölümü kazanamazsın.” denilince birisi “O hâlde daha çok çalışmalıyım.” diyebilir, diğeri de “Madem kazanamam o hâlde uğraşmayayım.” deyip iyice tembelliğe ve depresyona kapılabilir. Sigara içen iki kişiye sigaranın zararlarından bahsedilse birisi sigarayı bırakmak için içinde bir istek duyar ve bu yönde gayret edebilir. Diğeri ise sigarayı bırakabileceğine güvenemez ve bu uyarı onda belki az da olsa var olan sigarayı bırakma azmini iyice kırabilir. 

 

Dolayısıyla soruda çocuğa yaptığı işin kötülüğünü veya sonucunu anlatmak olarak bahsedilen durumda da esas olan çocuğun mizacı, yaklaşımı ve karakteridir. Mizaç konusunda MBTI, big-five gibi akademik olarak da kabul edilmiş bazı yöntemler denenebilir ve çocuklar da bu testlere tabi tutulabilir. Testin ötesinde asıl gerekli olan ise bu konuda bir parça bilgi sahibi olup çocuğu gözlemlemek, farklı durumların farklı sonuçlarını tespit ederek ona göre davranmaktır. Unutulmamalıdır ki, her uyarı her zaman her genç veya her çocukta aynı sonucu doğurmaz.

 

Mizaç konusunu ısrarla vurgulamamızın nedeni şu: İnsanlar gayr-i ihtiyari bir şekilde herhangi bir konuda özel bir eğitim almamışlar, bir kursa gitmemişler, ilgili kitapları okumamışlar, ufuklarını genişletmemişlerse kendilerinde işe yarayan bir şeyin başkalarında da öylece işe yaramasını bekliyorlar ve öyle davranıyorlar. Bu da her zaman, her durumda doğru sonuçlar vermeyecektir. Anne-babanın kendi geçmişlerinde işe yarayan ve çocuklarında da işe yarayacağını düşündükleri herhangi bir şey çocukta tam tersi bir durumla sonuçlanabilir. Burada meselenin her yönünü açıklamaktansa şunun unutulmaması daha önemlidir: Mizaçlar farklı farklıdır ve her uyarı, her bilgi, her etki aynı sonucu vermez.

 

Çocuğa ebeveynlik anlamında verilebilecek, aktarılabilecek en güzel şey ise şudur: Çocuğun anne-babasını her zaman sevmesi ve anne-babasının çocuğu her hâlûkarda seveceğini hissetmesi, anne-babasına karşı her durumda güven duyması…

 

Diğer yandan insanların aslında kendileri çocukken fark ettiği ancak nedense anne-baba olunca unuttukları çok önemli bir mesele var. O da şudur; çocuklar, çok küçük yaşlardan itibaren anne ve babalarını idare etmeyi öğrenirler. Yani çocuklar kısa sürede “Şunu yaparsam annem-babam hoşlanmaz, bunu yaparsam kızar.” gibi stratejileri kendi içlerinde geliştirirler ve uygularlar. Zamanla da anne-babalarıyla iletişimleri böyle bir stratejiden ibaret hale gelebilir. Maalesef pek çok çocuk, daha ergenlik döneminden önce bu dünyada aslında yalnız olduklarını, yani anne-babalarına tam olarak güvenemeyeceklerini, mesela kendi davranışlarının onlar tarafından başkalarına anlatılarak gülündüğünü, birtakım başarısızlıklarının terslendiğini, başkalarıyla olumsuz bir şekilde kıyaslandıklarını, kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını, anne-babalarının keyifsiz-moralsiz bir anda olsa bile çocuğun algıladığı şekliyle rast gele zamanlarda kendisine kızılıp bağırdıklarını bilirler, anlarlar, hissederler ve bunların hepsini değerlendirirler ve bu şekilde de büyürler. Bu nedenle çocuklara karşı yapılabilecek en güzel ebeveynlik güven, sevgi ve şefkat hissini onlara tattırmak, çocuğun yanında olma duygusunu ona derinden hissettirmektir.

 

Son olarak çocukların kendisine söylenen sözleri duymayabilecekleri ama yapılan herhangi bir davranışı her zaman uygulayacaklarını belirtelim. Örneğin birisi 6, diğeri 3 yaşında iki kardeş düşünelim. Siz 6 yaşındakine evde top oynaması nedeniyle bağırabilirsiniz. O çocuk top oynamayı bırakabilir veya genellikle bırakmaz. Ama artık o da kardeşine bağırmaya başlayacaktır çünkü siz ona bağırmışsınızdır. Korkutma davranışının bu cinsten sonuçları da olacaktır.

 

Bir gün Efendimiz’in (sav) uyuduğu bir esnada mübarek torunlarından biri kucağına çıkarak idrarını yapar. Yanında bulunan sahabelerden birisi duruma hızlıca müdahale etmek ve torununu kucağından almak ister. Ancak Efendimiz (sav) uyanır ve bu hızlı müdahalenin çocuğu korkutabileceğini düşünerek olsa gerek “Oğlumu bırakın, hacetini tamamlayana kadar onu korkutmayın.” buyurur.(1) Bu da gösteriyor ki bu gibi durumlarda çocuğu korkutmamak esastır. Ayrıca Efendimiz’in (sav) “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın, zorlaştırmayın.” şeklindeki önemli tembihi de aklımızdan çıkmamalıdır.(2)
 



1 ) Müsned, IV. S. 348

2 ) Buhari, Megazi 60; Müslim, Cihad, 7; ; Ebu Davud, Hudud 1; Nesai, Taharet 4