Hadis İmamları ve Kullandıkları Metedolojiler | İslami İlimler Geleneğine Eleştirel Bir Bakış | 4. Kısım
İmam Buhari ve Diğer Hadis İmamlarında Yöntem
Şimdi vereceğimiz örnekler İmam Buhari ile onun talebeleri olan İmam Müslim ve Tirmizi’nin hadisleri kitaplarına almaları sırasında uyguladıkları kriterlerle ilgilidir.
Örneğin İmam Buhari, bir hadisi kitabına almak için ravinin hadisi hocasından bizzat duymuş olma şartını koyar. İmam Müslim ise ravinin hocasından hadisi bizzat duymasını şart görmez, hoca ile talebenin (ravinin) aynı dönemde yaşamış olmasını yeterli görür. Görüleceği üzere İmam Buhari’nin şartı daha katı ve daha sağlamdır. Bu nedenle hadis alimleri arasında İmam Buhari’nin eserinin İmam Müslim’in eserinden daha üstün sayıldığı bilinmektedir.
Bir başka örnek; İmam Buhari kendi kriterlerine göre bazı isimleri şüpheli bulmuş ve onların rivayet ettiği hadisleri kitabına almamıştır. Mesela Süheyl b. Ebi Salih bunlardandır. Süheyl isimli ravi babasından yaptığı bazı rivayetlerde tenkit edilmiştir çünkü Süheyl babasından bizzat duyarak sadece bir sayfa kadar hadis rivayet etmiştir ancak diğer rivayet ettiği hadisler babasının kitabından aktardığı hadislerdir. Babasından bizzat duymadığı için ise kitaptan aktardığı düşünülen hadisleri İmam Buhari kendi eserine almamıştır. Böylece Süheyl’in tek kaynak olduğu hadisleri terk etmiştir denilebilir. Ancak babasının diğer öğrencilerinden gelen bazı hadisleri kitabına almıştır. Çünkü o öğrencilerden aldığı hadisleri öğrenciler Süheyl’in babasından bizzat duymuştur. İmam Müslim ise Süheyl’in hadislerini kendince araştırmış, onun babasından doğrudan almadığı hadisleri bazen farklı isimler yoluyla babasından rivayet ettiğini görmüştür. Babasıyla arasına farklı isimlerin girdiğini, doğrudan babasından olmasa da babasından duyan isimler yoluyla hadis aktardığını anlamıştır. Bunu da Süheyl’in o hadisleri babasından doğrudan aldığı şeklinde yorumlamıştır. Süheyl’in babasından aldığı hadisleri de kendi kitabına almayı uygun görmüştür. Bu örnekte de İMAM Buhari’nin ihtimale dayalı yorumlarla değil kesin kanaatlere dayalı şartlara göre hareket ettiği, İmam Müslim’in ise daha esnek davrandığı görülmektedir.
İmam Tirmizi de İmam Buhari’nin talebelerindendir ve eserine aldığı hadisler dört kısımda değerlendirilir: Birincisi, sahih olduğu kesin olan hadislerdir ki Tirmizi bu hadisleri kitabına almada Buhari ve Müslim’in şartlarına uygun davranmıştır. Ancak burada asıl yapması gereken Buhari ve Müslim’in şartlarını aynı seviyede görerek davranması değil ikisi arasında bir tercih yapmak olmalıydı denilebilir. İkinci tür hadisler ise Buhari ve Müslim dışındaki hadis imamlarının şartlarına uygun olan hadislerdir. Üçüncü tür hadisler karşılaştırmaya esas olması için aldığı hadislerdir ki bunların çoğu zayıftır ancak Tirmizi bu hadislerin zayıflık durumlarını da inceleyip eserinde yazmıştır. Tirmizi’nin kitabındaki dördüncü tür hadisler ise fıkıhçıların amel ettikleri hadislerdir. Bu hadislerin de şartları son derece geniştir ve bu durumda Tirmizi sahih olsun-olmasın fıkıhta öyle veya böyle delil olarak kullanılan her hadisi eserine almış demektir.1
Peki bu durum bize neyi göstermektedir?
İmam Buhari bir hadisin sıhhatinden emin olmak için ortaya çok ciddi kriterler koymuş, bu kriterlerin sağlamlığından emin olduktan sonra o kriterlere uygun olan hadisleri eserine almıştır. Daha sonra onun talebeleri olan İmam Müslim ve İmam Tirmizi bu kriterleri daha da daraltmak yahut daha iyi bir filtreleme sistemi oluşturmak yerine o kriterlerde esnetmeye gitmişlerdir. Bu da hadis usulünde aslında bir gerileme sayılır. Çünkü bir hadisin sıhhatinden emin olma şartları esnetilmiş, gevşetilmiş demektir.
Kütüb-ü Sitte’yi oluşturan diğer dört hadis kitabı Ebu Davud, Nesai, Tirmizi ve İbn-i Mace’dir. Bu zatların eserlerindeki hadisler de hadis alimleri tarafından üç kısma ayrılmıştır.
Birincisi: Buhari ve Müslim’de geçen sahih hadisler türünden sahih olan hadislerdir ki bu hadislerle ilgili olumsuz bir tenkide bu bağlamda gerek yoktur.
İkincisi: Kendi şartlarına göre eserlerine aldıkları hadislerdir. Bunlar da Buhari ve Müslim’in kendi kitaplarına almadıkları hadislerden seçilmiştir. Bu hadisler hususunda Ebu Davud ve Nesai’nin şartı özetle şudur: Hadis muttasıl (senedinde kopukluk olmayan) olmak şartıyla alimlerin terkinde ittifak etmemiş olmamaları...
Üçüncüsü: Sahih hadislerle sıhhat açısından zıt olan zayıf hadislerdir. Bu hadisler için Bu dört müellif “sahihtir” dememişler, bilakis zayıflıklarını açıkça beyan etmişler ve bu hadisleri zayıf şerhiyle eserlerine almışlardır.
Bu anlattıklarımız genel durumdur. Yani Buhari ve Müslim dışındaki dört hadis imamının eserlerine aldıkları hadislere dair genel bir bilgidir. Şimdi, Tirmizi’yi yukarıda saydığımız için bu dört alimden diğer üçünün şartlarına ayrı ayrı bakalım:
Ebu Davud: Ebu Davud, senetten çok metne önem verir. Diğer yandan Ebu Davud için zayıf hadisler her zaman için Efendimiz’e (sas) ait olma ihtimali taşıyan hadislerdir. Bu nedenle zayıf hadisleri fıkıhçıların kıyaslarından daha kuvvetli görmüştür. Ebu Davud’un esas amacı fıkhî hükümlere esas teşkil eden hadisleri toplamak olduğu için senet ikincil öneme sahiptir. Sonuçta Ebu Davud’un hadis aldığı isimler arasında vehmi ilmine galebe çalan isimler de olmuştur. Hatta yalanla suçlanan bazı raviler bile vardır. Ancak Ebu Davud bunların hepsini kaydetmiştir.
Nesai: İmam Nesai’nin hadisleri seçmede temel kriteri; “Ravinin terki hususunda bütün alimler ittifak etmedikçe ben onu terk etmem, hadisini alırım.” şeklindedir. Dolayısıyla Nesai’nin alacağı bir hadis inkıta (kesinti) ve irsalden (isnadında zikredilmeyen isimler bulunma) salim ise, sened yönüyle de sahih ise ve isnadında alimlerin terkinde ittifak ettikleri bir ravi yoksa o hadis Nesai için sahih demektir. Ancak yine de Nesai vehmi ilmine galebe çalanlardan ve hatası çokça olanlardan hadis almamaya dikkat etmiştir.
İbn Mace: Şartları en az bilinen hadis imamıdır denilebilir. Eserindeki zayıf rivayetlerin çokluğu nedeniyle İbnü’l Kayserani’ye yani 12. yüzyıla gelene kadar Kütüb-ü Sitte içinden sayılmamıştır.2
Hadis kitaplarıyla ilgili 6 hadis imamından sonraki süreç maalesef hadis ilminde gerilemenin daha da arttığı bir süreç olmuştur. Örneğin miladi 11. yüzyılda vefat eden Hâkim en-Nîsâbûrî, Buhari ve Müslim’in kendi eserlerine almadığı hadisler üzerinde bir çalışma yapmış, bu hadisleri el-Müstedrek isimli eserinde bir araya getirmiştir. Hâkim’in amacı Buhari ve Müslim’in kendi şartlarını taşımasına rağmen kitaplarının dışında tuttukları hadisleri toplamaktır. Bu durum aslında hadis usulünde zirveyi temsil eden İmam Buhari ve İmam Müslim’in yaptıklarının üzerine bir şeyler koyma çabası olarak görülebilir. Ancak eser üzerinde değerlendirmeler yapan hadis alimleri beklendiği kadar olumlu yorumlarda bulunmamışlardır. Örneğin Suyuti onun için hadisleri sahih sayma konusunda oldukça mütesahil (gevşek) bir tavır takındığını söyler.3 Ayrıca Hâkim ciddi bir hadis alimi olmasına rağmen eserini hayatının son dönemlerinde yani ihtiyarlığında, dolayısıyla dikkatsizliğinin arttığı bir dönemde kaleme almış, eserine aldığı hadisleri sonradan gözden geçirme fırsatı bulamadan da vefat etmiştir. Zaten eserinin ilk beşte birindeki hatalar diğer kısımlardan çok daha azdır.
Bir de İbn Hibban örneği vardır ki kendisi Buhari ve Müslim’den sonra hadis kabul şartları açısından gerçekten de en etkili isimlerden biri kabul edilebilir. Bu yönüyle Buhari ve Müslim’in mirasını geliştirerek devam ettirme potansiyeline sahip bir alimdir. İbn Hibban rivayetini eserine alacağı ravide beş şart arar. Bunlar; ravinin adil olması, en azından hadis alanında doğru sözlülüğüyle tanınması, rivayet ettiği hadisi anlayacak ve kavrayacak kadar Arapça bilmesi, hadisin anlamını bozacak şeyleri bilecek kadar fıkıh bilgisine sahip olması ve ravinin hadisi hocasından işitmediği halde işitmiş gibi davranmamasıdır (tedlis). İbn Hibban bu ölçülerin sağlamlığına güvenir ve iki binden fazla hocadan hadis öğrenmiş olmasına rağmen kitabına sadece 150 hocasının hadisini alır. Bu durumda İbn Hibban’ın Sahih’indeki rivayetlerin büyük çoğunluğunun sahih olması beklenir. Nitekim İbn Hibban’ın Sahih’i Kütüb-ü Sitte dışındaki en sahih hadis kitaplarının başlarında gelir. Hatta Buhari ve Müslim’in sahihlerinden sonra ilk sırada İbn Huzeyme’nin Sahih’ini ikinci sırada İbn Hibban’ın Sahih’ini sayanlar da olmuştur. Ancak ne yazık ki İbn Hibban’ın hasen hadisleri de sahih hadisin bir türü kabul etmesi, farklı hadis imamlarının hadis almayı reddettiği bazı ravileri adil ve sika (güvenilir) kabul etmesi ve başkaca nedenlerle eserinde yüzlerce zayıf hadis bulunmuştur. Ayrıca eserindeki dört binden fazla hadisin Buhari ve Müslim’deki hadislerle ortak olduğu da anlaşılmıştır.4 Dolayısıyla bir ileri adım hamlesi daha tam anlamıyla kendinden bekleneni verememiştir diyebiliriz.
1 ) Ayrıntı için bkz; Kütüb-i Sitte Musanniflerinin Hadis Kabul Şartları, İbnü’l Kayserani el Makdisi, çev: Dr. Selahattin Yıldırım
2 ) İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte İmamlarının Şartları
3 ) Suyuti, Tedbirü’r-râvî, c.1, s. 208
4 ) TDV İslam Ansiklopedisi, el-Müsnedü’s-Sahih maddesi