8 dk.
17 Ekim 2023
Her Çocuk Rızkıyla mı Doğar?-gorsel
Youtube Banner

Her Çocuk Rızkıyla mı Doğar?

Soru: Her çocuğun rızkıyla doğacağı söyleniyor. Bu doğru mudur?
 

Cevap: Bu konuda Müslümanlar genellikle sebepler dairesi ile kudret dairesini veya fizik alem için geçerli kanunlarla metafizik alemin işleyişini birbirine karıştırmaktadırlar. Bu nedenle geleneğimizde her çocuğun rızkıyla birlikte doğacağı şeklinde bir anlayış hakimdir. Hatta sadece Türk İslam geleneğinde de değil, Arap İslam geleneğinde de böyledir ki Arapçada yeni doğan çocuklar için “Ruziktu cedîd” (Yeni rızkımız geldi) denilmesine sık rastlanır.

 

Halbuki rızkın Allah’a ait olması ve Kur’an’da bunu işaret eden ayetler; insanların dünya hayatlarında rızık endişesi taşımamaları, rızık peşinde ömür tüketmemeleri ve asıl vazifelerinin bu olmadığının anlatılması içindir. Bu yönüyle Allah Teala kullarının bazı kanunlara uyunca rızıklarını zaten tekeffül etmekte yani adeta garantilemektedir. Ancak tekrar vurgulayalım ki bu durum dünya hayatında yine Allah Teala’nın koyduğu kanunlar dahilinde gerçekleşebilecek bir garanti veya kefalettir. Asla “Rızkım zaten Allah’a aitmiş, o halde rızık elde etmek için çalışmama gerek yok.” şeklinde bir miskinliğe yol açmamalıdır. 

 

Allah Teala’nın “Rabbiniz ki, sizin için yeri döşek, göğü bina kılmıştır; gökten su indirmiş, bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır.”1 veya “Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir; üst üste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün.”2 yahut “O (Allah), (insanlar) umutlarını kestikten sonra, yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır.”3 buyurması insanların yağmur yağması için ağaçlar dikmesine, yağan yağmuru depolayıp daha iyi kullanması için barajlar yapmasına mâni değildir.

 

Aynı şekilde “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılıdır.”4 ve “Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.”5 gibi ayetler de kulların rızık kazanmak için çalışmalarına, bir meslek edinmelerine, birikim veya yatırım yapmalarına mani olmamalıdır.

 

Aynı durum çocuk sahibi olmak konusunda da geçerlidir.

 

Eğer çocuk sahibi ailenin veya o bölgedeki toplumun bu konuda bir ön hazırlığı yoksa, o çocuğun anne ve babası çalışmıyorsa veya aile büyükleri zengin değilse, o ailenin sosyal sigortası yoksa, bölgede fakirlere yardım eden vakıflar da yoksa yeni doğan çocuğun açlık yaşaması hatta açlık nedeniyle hayatını kaybetmesi mümkündür.

 

Örneğin UNICEF’in 21.02.2017 tarihli bir açıklamasında Nijerya, Somali, Güney Sudan ve Yemen’deki kıtlıklar nedeniyle yaklaşık 1,4 milyon çocuğun ölüm riskiyle karşı karşıya kaldığı belirtilmiştir.6

 

Bazen de hem yetişkinler hem çocuklar için rızık veya yiyecek vardır gibi görünür. Ancak “yetersiz beslenme” dediğimiz bir olgu vardır ve ülkemizde de dünyada da az rastlanan bir durum değildir. Tüm dünyada her yıl yaklaşık 3 milyon çocuk yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Yetersiz beslenme az beslenme değildir. Genellikle vücuda protein ve enerjinin az giriş yapmasıdır ve temel besin maddelerinin eksikliğinden kaynaklanır. Bu da çocukları ölüme kadar götüren bir dizi sağlık sorununu beraberinde getirir.7

 

2015 yılından beri Yemen’de yaşanan iç savaşlar nedeniyle oluşan gıda krizi sebebiyle on binlerce çocuğun yetersiz beslenip ciddi hastalıklar yaşadığı ve öldüğü bilinmektedir. Yapılan bazı araştırmalarda Yemen’de 2015 yılı Nisan ayı ile 2018 yılının Ekim ayına kadar geçen sürede yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını kaybeden 5 yaş altı çocuk sayısının yaklaşık 85.000 olduğu anlaşılmıştır.8

 

Bu noktada da açlıktan veya yetersiz beslenmeden kaynaklanan milyonlarca çocuk ölümü varken “Her çocuk rızkıyla doğar.” demek gerçeklerle uyumlu bir anlayış olmasa gerektir. Dolayısıyla her çocuk rızkıyla doğar anlayışı doğru bir anlayış değildir. Çünkü her çocuk doğduğunda adeta banka hesabına doğumla birlikte para yatırılıyormuş gibi bir köşede faydalı ve sağlıklı rızıklar hazır bekletiliyor değildir. Çocukların beslenmesi için de aileler gerekli çalışmaları ve hazırlıkları yapmalıdırlar.

 

Konuyla bağlantılı bir başka ayet İsra suresinin “Fakirliğe düşme endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin! Onların da sizin de rızkını veren Biziz. Şüphesiz ki onları öldürmek büyük bir suçtur!”9 ayetidir.

 

Bu ayet sadece cahiliye döneminde kız çocuklarını toprağa gömen insanlarla ilgili değildir. Dünya tarihinde “infanticide” olarak kavramsallaşmış, yaygın bir uygulama olarak görülen “bebek öldürme” ameliyesine Antik Roma, Fenike, Antik Çin ve Japonya, Eski Ortadoğu, Eski Avrupa gibi pek çok kültürde ve coğrafyada rastlamak mümkündür. Bundaki amaç da ekonomik kaynakların zayıf veya engelli çocuklar için harcanmasını engellemektir.

 

Ayetin devamında “Onları da sizi de biz rızıklandırırız.” buyrulmaktadır. Ancak bu “Siz onları emzirmeyi veya onlara mama vermeyi, onları beslemeyi bırakın, onları biz besleyeceğiz.” anlamına gelmediği gibi “Onların geleceklerini, eğitimlerini, beslenmelerini, sağlıklarını düşünmeyin, onlar için çalışıp para kazanmayın, onların gelecekte iyi bir hayat yaşamaları için çalışmayı bırakın.” anlamına da gelmemektedir. Ancak “Rızık endişeniz sizi çocuk edinmekten men etmesin, böyle bir endişeyle çocukları öldürmeyin, bu endişeyi hayatınızın merkezine koymayın. Siz onların dünya ve ahiretlerinin selameti için elinizden geleni yapın ancak bunu hastalıklı bir kaygı haline getirmeyin.” demektir ve öyle anlaşılmalıdır.

 

Günümüzde de özellikle ekonomik krizler, hayat pahalılığı gibi olumsuz iktisadi koşulların yoğun olduğu ülkelerde eşler daha doğmadan bir çocuğun mamasının, bezinin, okul masraflarının hesabını yapmaya kalkışsalar bu hesap çok statik bir analiz olur ve gerçeği yansıtmaz. Bu hesaplar ancak bir çocuğun varlığı hâlinde anlamlı olacaktır. Çünkü çocuk sadece ekonomik bir varlık veya bir masraf kaleminden ibaret değildir. Çocuğun varlığı, anne babanın ilgisi ve şefkati gibi değişkenleri de işin içine katacağı için ancak çocuğun varlığı durumunda yapılacak hesap kitap anlamlı olacaktır.

 

Ayrıca ekonomik kaygılarla çocuk sahibi olmak konusunda tereddüt yaşayan ailelerde çocuğun doğumundan sonra genellikle bir ferahlama hissedildiği görülür. Sadece rızık veya ekonomi anlamında değil, anne babanın iç dünyasında da bir ferahlama söz konusudur. Bu noktada “Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.”10 ayetinin hakikati daha iyi anlaşılacaktır.

 

Hayat, zorluk ve kolaylıkların iç içe olduğu bir realitedir. Ekonomik kaygılarla çocuk sahibi olmak konusunda tereddüt yaşayan aileler henüz çocuk olmadan ve meselenin sadece negatif taraflarına odaklanarak hesaplamalar yaptıklarında asıl değişken olan “çocuğun varlığı” değişkenini hesaba dahil etmedikleri için hiçbir zaman doğru sonuca ulaşamayacaklardır. Yaptıkları hesaplama sadece varsayımsal, farazi bir matematiksel işlem olacaktır, hepsi o kadar. Ancak hayatın realitesi içinde çocuk sahibi olduktan sonra anlaşılacaktır ki; hayat zaten insanların hesap kitaplarının da dışında bir şekilde akıp gitmektedir. Hayatta şikayetçi olacakları bazı hususlar başlarına gelmesine rağmen akıl sağlığı yerinde olan kimse yaşadığı, dünyaya geldiği, var olduğu için bizzat şikayetçi değildir. Çünkü hayat her şeye rağmen tecrübe edilmeye değer bir rahmettir.

 

Dolayısıyla salt ekonomik kaygılarla çocuk sahibi olmaktan vazgeçmek hakkaniyetli bir yaklaşım olmadığı gibi rasyonel bir tutum da değildir.

 

Sonuç olarak asıl mesele rızık endişesinin insanın aklını ve hislerini bütünüyle ele geçirmemesi meselesidir. Bu manasıyla Allah Teala insanın ve doğacak çocukların rızkına kefildir. Meselenin metafizik veya manevi boyutu açısından böyle bir kefalet sisteminden bahsedilebilir.

 

Ancak yine insan manevi anlamda geçerli bu kefalet sistemini sebepler ve kanunlar dünyası olan bu dünya hayatında kanunlara aykırı bir şekilde anlayıp uygulamaya kalkarsa, yani “Allah madem benim de çocuğumun da rızkına kefil, o zaman çalışmama gerek yok.” gibi çarpık bir anlayışla hareket ederse o zaman yine Allah Teala’nın takdir buyurduğu kanunlara aykırı hareket etmenin cezasını çekecektir.

 

Allah Teala’dan bizleri her konuda olduğu gibi rızık konusunda da kendi ayetlerini, kanunlarını ve icraatını doğru anlayan, gereğince amel eden kullarından eylemesini niyaz ederiz.
 


 

1 Bakara, 22

2 Nur, 43

3 Şûrâ, 28

4 Hud, 6

5 Ankebut, 60

6 https://www.unicef.org/turkiye/bas%C4%B1n-b%C3%BCltenleri/unicef-nijerya-somali-g%C3%BCney-sudan-ve-yemende-k%C4%B1tl%C4%B1k-ba%C5%9F-g%C3%B6sterirken-yakla%C5%9F%C4%B1k-14

7 Türkiye’de Çocuk Yoksulluğu, Şebnem Avşar Kurnaz, Sosyal Yardım Uzmanlık Tezi, s. 41

8 https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46271632

9 İsra, 31

10 İnşirah, 5-6