Hz İbrahim'in Putları Kırması ve İfade Özgürlüğü
Soru: Hz. İbrahim’in (as) putları kırması, ifade özgürlüğüne ve başkasının mülküne karşı bir saldırı değil midir? Bu tavır doğru bir tavır mıdır?
Cevap: Öncelikle geleneğimize ait bazı eski fıkıh kitaplarımızda bir Müslümanın başka bir Müslümanın haram olan malına zarar verebileceği, örneğin onun içki şişesini hatta haram olan ud gibi müzik aletlerini kırabileceği yönünde fetvalar vardır. Bu fetvalar sorunludur ve meselelere tek yönlü bakış açısının sonuçlarıdır.
Diğer yandan Hz. İbrahim (as) gibi bir peygamberin yaptıkları her zaman, her yerde, her insan için geçerlidir, mutlaka yapılmalı ve uygulanmalıdır şeklinde bir anlayış doğru değildir. Çünkü yine fıkıhta örneğin zımnilerin, yani İslam topraklarında yaşayan gayri Müslimlerin malı Müslümanların garantisi altındadır ve dokunulmazdır. Bu nedenle bir Hristiyan’ın haçını veya Hz. İsa (as) ve Hz. Meryem (as) resimlerini kırmak, onlara zarar vermek caiz değildir.
Dolayısıyla bu konudaki prensipler hem ayrı ayrı hem bir bütün hâlinde değerlendirilmelidir. Ayrıca konunun hem bir peygamber davranışı olması hem bu davranışın hukuki, dini, toplumsal ve tarihsel yönleri olması açısından farklı başlıklar hâlinde ele alınması gerekmektedir.
Birincisi: Bir insanın bir malı o insana zarar verecek ise o mala başkası tarafından zarar vermenin anlamlı olabileceği yerler vardır. Örneğin bir insanın bir köpeği bulunsa, bu köpek bir başkasının çocuğuna zarar verecek olsa ve tam zarar verme esnasında imkan varsa o köpeğe zarar verilebilir ve bu anlamlı bir davranış olur. Bir balkon demirine kafası sıkışan bir çocuğu kurtarmak için başkasına ait olan o balkon demirini kesmek de her ne kadar o insanın mülküne zarar vermek olsa da anlamlı bir davranış olacaktır. Hatta öfke kontrolü olan bir insanın eline bıçağını alıp bir başkasını öldürmek amacıyla harekete geçtiği anda bir polis tarafından ayağından vurulması da anlamlı bir davranış olacaktır. Sonuçta başkasına zarar vermek genel prensip olarak yanlıştır, caiz değildir. Ancak bu zarar vermenin belirli şartlarda caiz, anlamlı, doğru ve iyi bir davranış olabileceği durumlar da vardır.
İkincisi: Bizler bugün ideal açıdan tam olmasa da demokratik bir ortamda yaşama imkanına sahip insanlarız. Örneğin Batı demokrasilerinde (her ne kadar eleştirilebilecek yönleri bulunsa da) ve dünyanın pek çok yerinde bireysel olarak ve gruplar hâlinde herhangi bir dinin gereklerini yerine getirerek, içinde yaşanan hukuk düzeninin baskısından da emin olarak yaşamak mümkündür. Bu ülkelerde kendi değerlerinizi, inancınızı ve imanınızı hukuk kuralları içinde kalmak kaydıyla istediğiniz şekilde başkalarına aktarabilme şansınız vardır. Hz. İbrahim (as) gibi bir peygamber böyle bir ortamda gelmiş olsaydı ve bu ortamda putlara tapınmak yaygın bir uygulama olsaydı Hz. İbrahim’in putları kırmak durumunda kalmayacağı da söylenebilirdi.
Üçüncüsü: Efendimiz’in (sas) tebliğinin Mekke dönemine baktığımızda Kabe’de bulunan yüzlerce putu, eline balyoz alıp kırmayı tercih etmediğini biliyoruz. Efendimiz (sas) o şartlarda Mekkelilere hak ve hakikati anlatabilme adına o putları bizzat kırmayı tercih etmemiş hatta Kâbe putlarla doluyken de orada namaz kılmış ve Kabe’yi tavaf etmiştir.
Dördüncüsü: Kur’an’da anlatılan 25 peygamberin kıssası ve diğer kıssalar içinde Hz. İbrahim (as) örneğinden başka herhangi bir put kırma olayı yer almamaktadır. Halbuki bu peygamberlerin kavimleri Allah’tan başka tanrılara inanmakta ve ibadet etmektedirler. Dolayısıyla “put kırma” mevzusunda Hz. İbrahim’e (as) özel bir durumun olduğu söylenebilir.
Beşincisi: Put nedir? Tam olarak neye işaret eder ve neyi gösterir? Put kavramının modern dönemde de sembolik bir anlamı vardır. Siyasi bir sembol olarak örneğin Sovyetler Birliğinin yıkılmasının ardından Lenin heykelleri, Körfez Savaşının ardından Saddam heykelleri, yakın zaman önce de İngiltere’de ırkçılık karşıtı protestolarda meşhur köle tüccarı Edward Colston’ın heykeli yıkılmıştır. Hiç kimse bu heykellerin yıkılmasını ceza kanunu açısından değerlendirmemiş, “kamu malına zarar verme” suçu olarak görmemiştir. Lenin’i, Saddam’ı sevenler olmasına rağmen, Colston’ın da bazılarınca hayırsever bir işadamı olarak görülmesine rağmen bu heykellerin yıkılması insanların baskıya, zulme karşı sembolik tepkileri olarak görülmüştür.
Bugün de süper güçlerden olan herhangi bir devlet zayıf bir ülkeyi işgal etse, o ülke insanlarını aşağılamak için başkentin ortasına iki soba borusu koyup üzerlerine de bir şapka geçirse, o ülke insanlarını da gelip geçerlerken bu şapkaya selam vermeye zorlasa, bir süre sonra işgale uğrayan ülke vatandaşlarından birisi gelip o şapkayı kaldırıp atsa veya yakıp yok etse, işgal kuvvetleri dahi o ülke vatandaşına başkasının mülküne zarar verme açısından yaklaşmazlar, kimse de o insana “Neden başkasının şapkasına zarar veriyorsun?” şeklinde bir soru sormaz.
Bu bağlamda, Kur’an’a anlatıldığı şekliyle Hz. İbrahim’in (as) putları kırma meselesi de buna benzemektedir. Çünkü öncelikle kırılan putlar kamuya ait putlardır, herhangi bir bireyin özel mülkü olan putlar değildir. Bunu da putları kırılan vatandaşların kendi aralarındaki konuşmalarından anlıyoruz ki her biri “bizim putlarımız” şeklinde bir ifade kullanmaktadırlar. Ayrıca Hz. İbrahim’in putların olduğu yere rahatça girip çıkması da söz konusudur ki bu da o putlara her vatandaşın erişim hakkı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Hz. İbrahim’in putları kırması meselesi kamusal bir meseledir, özel hukuku ilgilendiren bir mesele değildir.
Diğer yandan o dönemdeki putperestlik bir devlet dinidir, putperestlerin kendilerine ait dini bir telakkiden ibaret değildir. Dolayısıyla ortada teokratik bir düzen vardır. Hukuk sistemi de bir cins teokratik hukuk sistemidir çünkü Hz. İbrahim’i (as) yargılayanlar putları kırması nedeniyle kendisini ateşte yakma cezasına çarptırmışlardır. Tanrılara karşı işlendiği düşünülen bir suç cezalandırılmaktadır.
Altıncısı: Bu olayda Hz. İbrahim’in (as) kamuya bir mesajı söz konusudur. Bu mesaj da kavminin putlara tapmasının anlamsız olduğu şeklindedir.
Ayrıca Hz. İbrahim (as) kavmine zaten sözlü tebliğini yapmıştır çünkü put kırma olayında putperestlerin kendi aralarındaki konuşmalarda şöyle bir diyalog geçer: “Tanrılarımıza bu işi kim yaptı? Şüphesiz o gerçekten haddi aşmış birisidir.” dediler. (Diğerleri de) Dediler ki; “Genç birisini duymuştuk, adına İbrahim deniliyordu, Tanrıları diline doluyordu.”1
Demek ki Hz. İbrahim (as) putlar konusunda kavmini önceden uyarmış, gerekli tebliğini yapmış, putlara tapmanın anlamsızlığını onlara anlatmıştır. Ancak kavmi hakikati kabul etmemiş, bu anlamsız davranışlarına devam etmeyi tercih etmiştir. Bunun üzerine Hz. İbrahim, kavmine putların güçsüz, cansız, anlamsız, kendilerine ulaşacak zararı önleyemeyecek varlıklar olduğunu göstermek veya tam olarak bilemediğimiz başkaca hikmetlere binaen böyle bir eylemde bulunmayı tercih etmiştir. Bu da bir cins kamusal eylemdir ve ifade özgürlüğüne veya başkasının malına saldırma gibi bir motivasyonu yoktur.
Yedincisi: İfade özgürlüğü ve mülkiyet hakları özellikle bir modern dönem insan hakları terimi olarak edilgen ve zayıf bireylerin güçlü devlet mekanizmaları karşısında korunmaları amacıyla ortaya konulmuş ilkelerdir. Dolayısıyla ifade özgürlüğü ve mülkiyet gibi bireysel haklar esas itibariyle vatandaşları hükümet politikaları ve hukuk sistemlerinin baskılarından korumak amacındadır. O hâlde ifade özgürlüğü, egemen olmayanların egemenlerden korunmaları içindir. Bu yönüyle de kendi mesajını kamuya iletmek isteyen herhangi bir bireyin kamunun ifade özgürlüğüne saldırdığından bahsedilemez. Egemen olmayanlar egemen olanların haklarına saldırmış olamazlar, bu konuda en fazla bir eylem yapmış olurlar. Hz. İbrahim’in (as) de bir birey olarak yaptığı bu eylem ifade özgürlüğüne saldırı değil en fazla kitlesel etkileri olan bir eylemdir.
Sonuç olarak: Hz. İbrahim’in (as) tebliğinin farklı yönlerine bakılınca put kırma olayının sadece kendisine mahsus ve o kavimle ilgili bir olay olduğu görülmektedir.
Kur’an’da diğer peygamberlerin mesajlarına bakınca bazılarında rahmet tecellilerinin bazılarında ise tehditlerin daha önde olduğu görülecektir. Bazı peygamberlerde mantıkî, rasyonel argümanların vurgulandığı da olmuştur. Hz. İbrahim’in (as) tebliğinde ise farklı muhataplar açısından hem rahmet tecellilerinin hem tehditlerin hem de mantıksal argümanların bir arada kullanıldığı, put kırma olayının da bu argümanlardan bir tanesi olmasının yanında kamusal bir aksiyon üstlenme özelliğinin de olduğu söylenebilir. Bunun da ifade özgürlüğüne veya bir başkasının özel mülküne saldırı olarak değerlendirilmesi hem hukuki hem de mantıki açıdan doğru bir yaklaşım değildir.
1 ) Enbiya, 60-61