16 dk.
02 Nisan 2023
İlim Öğrenmede İştiyak ve Enerji Temini Meselesi | Tek Parça-gorsel
Youtube Banner

İlim Öğrenmede İştiyak ve Enerji Temini Meselesi | Tek Parça

Soru: İlim öğrenme veya kitap okuma konusunda iştiyakım var ama enerjim yok diyen biri ne yapmalı? İlim öğrenme aşkı ve şevki hem kendimizde hem başkalarında nasıl uyandırılabilir?
 

Cevap: Soruda bahsedilen sorun klasik bir “İstiyorum ama yapamıyorum.” durumudur. Öncelikle “İstiyorum ama yapamıyorum.” diyen bir insan isteyip de yapamadığı iş için gerekli olan enerjiyi iç dünyasında ya hiç üretemiyordur ya da mevcut enerjiyi yanlış yerlerde kullanıyordur. Bir enerjiyi yanlış yerde kullanmak benzinle hareket etmesi gereken bir arabayı suyla hareket ettirmeye çalışmak gibidir. Herhangi bir şeyi yapabilmek için gerekli enerjiyi üretmenin ve o enerjiyi doğru yerde kullanmanın yolları bilinir ve uygulanabilirse sadece kitap okuma, ilim öğrenme gibi konularda değil hayatın her alanında daha nitelikli davranmak kolaylaşacaktır.

 

Enerjilerimiz ve Kaynakları

 

İnsanın yaptığı her şey için kullandığı özel bir enerji türü vardır. Bu bağlamda ibadet etmek için de kitap okumak için de insanlarla iletişim kurmak için de yabancı dil öğrenmek için de belli bir enerji türü gerekir. Ancak bu, yapacağımız her iş için ayrı ayrı yüzlerce enerji türüne ihtiyacımız olduğu anlamına gelmemektedir. Davranışlarımızın pek çoğu için bir tür, bazıları için farklı bir tür, diğer kısmı için de farklı bir tür enerji gerekir. Örneğin ilim öğrenmeyi de kapsayan yaratıcılık, kreativite özelliği için gerekli enerji ile karşı cinse duyulan ilgide kullanılan enerji aynı türdendir. Bunların birinden birine aşırı yüklenmek diğeri için gerekli enerjiyi azaltacak veya yok edecektir.

 

Vücudumuz üç kaynaktan farklı enerjiler üretir:

 

Birinci kaynak: Yiyip içtiğimiz maddeler ve uykudur.

İkinci kaynak: Hareketlerimiz ve egzersizlerdir.

Üçüncü kaynak: İzlenimlerimizdir. İzlenimler, günlük hayatta karşımıza çıkan olaylar, sesler, görüntüler, tatlar, kokular ve nesnelerin; kısacası duyularımızdan geçen her şeyin değerlendirilerek zihnimizde yer etmeleri sürecidir. 

 

Bu enerjileri maddi enerjiler gibi düşünmek mümkündür. Yani bu üç kaynak iç dünyamızda kimisi kömür, kimisi petrol, kimisi de uranyum gibi farklı enerji kaynaklarına dönüşürler. İnsanın yaptığı ve yapacağı her şey için bu enerjilere ihtiyacı vardır. 

 

Bu enerjiler kısmen biriktirilirler ve kısmen yok edilebilirler. Yani siz yaptığınız herhangi bir faaliyetle bir aylık hareket için gerekli enerjiyi biriktirmiş olabilirsiniz ama herhangi bir yanlışınızda iki aylık birikmiş enerjiyi de tüketebilirsiniz.

 

Enerjileri kazandığımız besin, uyku, hareket ve son olarak izlenim dediğimiz kaynaklar iyi bilinmelidir. Kişinin beslenmesi, temiz ve dengeli gıdalar yiyerek karnını doyurması önemlidir. Bu nedenle hayvansal gıdaları tamamen terk etmek gibi girişimlerde bulunulmamalıdır. Bunun insanlara genel manada herhangi bir faydası yoktur. Aynı şekilde gece uykusu da önemli bir enerji kaynağıdır. Gündüzün tamamını uyusanız bile gecenin bir iki saat uykusundan aldığınız enerjiyi alamazsınız. Allah-u Teala sistemi böyle kurmuştur.1

 

Günlük hareketlerimiz de önemli enerji kaynaklarındandır. Hatta dikkat edilirse namazdaki hareketler, kıyamdaki el bağlama, rükû, secde, oturuşlardaki ayak ve parmakların durumu normal zamanda hiç de alışık olmadığımız ve yapmadığımız hareketlerdir. Dolayısıyla namazdaki hareketlerimiz günlük hayatın akışı içindeki normal fiziksel ritmimizi kırarlar ve bize yeni enerjiler sağlarlar. Namazlarını bazen kılıp bazen kılmayanların namaz kıldıkları vakit kendilerini daha hafif ve daha enerjik hissetmelerinin nedeni budur.

 

İzlenimler de önemli bir enerji kaynağıdır. İzlenimler, sizde herhangi bir duygu ve düşünce uyandıran olaylar, kişiler, sesler ve görüntülerdir. Bir insanın ellerini ayaklarını hava almayacak bir maddenin içinde bağlasanız, tamamen sessiz ve kapkaranlık bir yere koysanız, kulaklarını da tıkasanız bu insan hiçbir şey görmüyor, duymuyor, dokunarak hissetmiyor olacaktır. Böyle bir insan birkaç gün içinde halüsinasyonlar görmeye başlar, sağlıklı düşünme yeteneğini kaybeder. Dolayısıyla bizim dış dünyadan düzenli olarak gelen yeni izlenimlere ihtiyacımız vardır. Şikâyet ve kendisine acıma duygusu güçlü olan, sürekli her şeyden hatta kendisinden de şikayetçi olan insanlar çevrelerindeki izlenimleri pek sağlıklı alamaz ve olaylardaki değişimleri göremez olurlar. Şikâyet etmeyi ve kendine acımayı bırakıp şükretmeyi artırdıkça izlenim kanalları da açılır. Meşru dairede yeni izlenimler almaya çalışmak da önemlidir. Daha önceden hiç okumadığınız türden kitaplar veya romanlar okumak, pek sohbet etmediğiniz insanlarla daha uzun sohbetler etmek, basit ortam değişiklikleri yeni enerjilerin alınmasını sağlar.

 

Yeni izlenimler edinme meselesinde en önemli nokta insanın nazarıdır. Çünkü bir insan doğru nazarla bakarsa her gün ekmek yiyip su içmekten sıkılmadığı gibi kendi evinden, odasından, işinden, eşinden de sıkılmaz. O nazarı kaybederse her şey sıkıcı ve dar gelmeye başlar.

 

Enerjilerin Kısa ve Uzun Vadelerde Kullanımı

 

Bir başka önemli nokta şudur: Üretilen enerjileri kullanmak kısa vadeli olursa bu enerjiler azalır. Uzun vadeli kullanımlarda ise bu enerjiler insanda iş yapma kabiliyetlerini artırır. Örneğin bir insan spor için düzenli koşulara başlasa ilk başlarda yorulacaktır ancak devam ederse zamanla daha uzun mesafeleri eskisi kadar zorlanmayarak koşabilir hâle gelecektir. Bu kural ders çalışmak, dua etmek, namaz kılmak, kitap okumak ve ilim öğrenmek gibi tüm durumlar için geçerlidir.

 

İnsan, enerjilerini mutlaka kullanmalıdır. Bir enerjiyi kullanmak o enerjiyi artırır. Müspet manada enerji kullanımının kümulatif (katlanarak büyümek) bir etkisi vardır. Meşru dairede yapılacak her aktivite, aynı veya benzer türden eylemler ve aktiviteler için gerekli enerjiyi oluşturacaktır. Kullanılmayan enerji ise uzun vadede kaybolur. Spor yapmayan bir insan fiziksel enerji gerektiren namaz kılmak, yürüyüş yapmak, merdiven çıkmak hatta sabahları kalkmak için bile zamanla yeterli enerjiyi kendinde bulamaz hâle gelir. Hiç kitap okumayan, yeni şeyler öğrenmeye açık olmayan, zihnini hareketsiz bırakan insan da bir süre sonra kendini daha unutkan, bilişsel yetenekler açısından daha zayıf hissedecektir. Bu nedenle insanın bütün rahatı ameldedir, bir iş yapmaktadır.

 Enerji Yiyen Canavarlar
 

Bir şey yapmak için oluşan enerjilerimizi yiyen görünmeyen canavarlar vardır. Bu canavarları besleyip büyütmek de gıdalarını kesip üzerimizdeki kötü etkilerini minimize etmek de bizim elimizdedir. Burada bu canavarlardan en önemli iki tanesini, gündüz düşlerini ve kuvvetli negatif hisleri ele alacağız.

 

Gündüz Düşleri

 

İnsanın enerjisini en fazla yiyen şeylerden biri gündüz düşleridir. Gündüz düşleri insanların genellikle kendi başlarına kaldıklarında, zihinlerinde kahramanın yine kendileri oldukları; görüntü, ses, duygu ve düşünce içeren, gidilen, konuşulan, yapılan her şeydir. Buna hayal de diyebilirsiniz ancak hayal kavramının bir yönüyle olumlu yönleri de olduğundan gündüz düşleri terimi daha uygundur. 

 

Gündüz düşleri iki türlüdür. Bazılarında insan negatif durumları ve duyguları tekrarlar. Üzülmeyi, öfkelenmeyi, kırılganlığı tercih eden, bu duyguları özellikle yaşamak isteyen insanlar vardır. Geçmişte kendisini kızdıran ve üzen olayları zihinlerinde tekrarlamayı ve o duyguları yaşamayı severler. İkinci türünde ise insanlar pozitif duyguların ve durumların tekrarlanmasından hoşlanırlar. Kendini başarılar elde etmiş, insanların takdirini ve hayranlığını kazanmış birisi olarak görmeyi, bununla ilgili senaryolar yazıp oynamayı çok severler. Bundan da müthiş bir haz duyarlar. Bunlar ister geçmişte ister gelecekte kurgulansın önemli değildir. Önemli olan bu durumların, olayların, kurguların ve imajların birer düş hâlinde oluşturulup zihinde sürekli canlı tutulması ve yaşatılmasıdır. Benliğin bu kadar yüceltildiği her türlü gündüz düşü insanın enerjisini çok hızlı bir şekilde tüketir. Gündüz düşlerine gerçekten zaman ayıran insanlar genç ve sağlıklı olsalar ve önlerine pek çok fırsat çıksa da ciddi manada okumaya, düşünmeye, çalışmaya, dua etmeye ve anlamlı bir şey yapmaya enerji bulamazlar. Bunları yapmak bir türlü içlerinden gelmez. Başlasalar da çok kısa sürede zihinleri bulanır, kafaları karışır ve bırakırlar.

 

Ayrıca gündüz düşlerini kişinin bizzat kendisinin kurgulaması ile seyrettiği bir diziden, filmden veya okuduğu bir romandan, dinlediği bir şarkıdan yola çıkıp kurgulaması fark etmez. Önemli olan bir insanın kahramanı bizzat kendisi olan zihinsel senaryolar üretip oynaması ve bundan düşsel bir haz almasıdır.

 

Evet! Bir şeyin hayali ne kadar çok kuruluyorsa, herhangi bir şey hakkında ne kadar çok gündüz düşü görülüyorsa o şeyi gerçekten yapmaya enerji bulmak o kadar zorlaşır.

 

Gündüz düşlerinden kurtulmak için en önemli olan şey de bu gerçekleri bilmek ve hatırlamaktır. Böylece görülen şeyin bir düş olduğu gerçeğiyle karşılaşılacaktır.

 

Bazen de hızlı bir şekilde kendine dışarıdan bakmak gündüz düşlerinin yaşatacağı hazzı kesebilir ve bu hazzın kesilmesi düşün de kesilmesine neden olur. Örneğin sevdiğiniz bir filmi izlerken kahramanla kendinizi özdeşleştirirsiniz. Hemen bir gündüz düşü kurgular ve kahraman siz olursunuz. Önemli işler başarır ve bundan duygusal olarak da etkilenir, yoğun bir haz yaşamaya başlarsınız. Bir anda kendinize dışarıdan bakıp aslında bilgisayarın başında oturmuş film izleyen birisi olduğunuzu görür ve bunu hatırlarsınız. Böylece kurduğunuz gündüz düşüne o an için esir olmaktan kurtulursunuz. Bunu devam ettirdikçe de bu bağımlılığınız kesilir. Ancak bu noktada bağımlılığı güçlü olan insanların gündüz düşlerinden kurtulmak için daha fazla mücadele etmesi gerekeceği unutulmamalıdır.

 

Kuvvetli Negatif Hisler

 

Kuvvetli öfke, hüzün, kaygı, haset ve hayal kırıklığı, kendini veya başkalarını suçlamak gibi hisler de insanın enerjisini bitirir. Kuvvetine göre bir günlük, bir haftalık, bir aylık enerjisini toptan tüketebilir. Bu hislerle mücadele ederken başarılı olmanın ya da bu hislerin olumsuz etkilerini azaltmanın en önemli yollarından birincisi, bu hisleri dışa vurmamaktır. Örneğin öfkelenince bağırıp çağırmamak, hüzünlenince başkalarını kıracak sözler söylemekten kaçınmak, kaygı veya haset hissedince bunları mümkün mertebe davranışlara aksettirmemek, kendine acıma hissi karşısında kendini sıradan ve önemsiz görebilmek, kendimiz de dahil bir şeylerden veya birilerinden şikayetçi olmamak çok önemlidir. Negatif hislerin dışsal ifadelerini yavaşlatmak sonra da yavaş yavaş onları kesmek kendi içimizde bu hisleri yok etmeyi kolaylaştıracaktır. Bu da insana kendini tanıması ve gerçekten neye ihtiyacı olduğunu görmesi açısından önemli bir basiret kazandıracak, sonrasında da muazzam bir enerji birikimi sağlayacaktır.

 

Negatif duygular bizim içimizde mevcutturlar ancak onlara gaz veren, onları pompalayan, büyüten ise şeytan ve hemcinsleridir. Bu nedenle de istiazeye sıkça başvurmak önemlidir. İster sıklıkla Euzü Besmele çekmek, ister Ayetül Kürsi ile Felak ve Nas sûrelerine devam etmek, ister “Rabbi e’ûżu bike min hemezâti-şşeyâtîn Ve e’ûżu bike rabbi en yahdurûn…”2 duasına devam etmek enerjileri korumak için önemlidir.

 

Vakit Ayırabilmek

 

Kitap okumak veya ilim öğrenmek konusunda gerçekten şevkiniz var ise şunu unutmamalısınız: Bir Müslüman için Kur’an’ın ve Efendimiz’in (sas) ikliminde yaşamak onlarla ilgilenmekle mümkün olabilir. Bu ise Kur’an ve hadislere veya onlarla ilgili şeylere vakit ayırmakla, onlarla meşgul olmakla mümkün olabilir. Bir şeye vakit ayırmak ise başka şeylerden kısmakla mümkün olabilecektir.

 

Hangi konuda olursa olsun “Enerjim yok!” diye bir şeyi bırakırsanız o enerji kendiliğinden asla gelmeyecektir. Mevcut olanı az görmeden bir şekilde bir ucundan çalışmaya veya okumaya başlamanız gerekir. Bu konuda günde 10 dakika veya 1 sayfa az değildir. Rahat bir ortam, dingin bir bünye ve zihin, geniş bir boş vakit hiçbir zaman hiçbir iş için gelmez, gerçekleşmez. İlim öğrenmek veya kitap okumak konusunda da genellikle böyle bir ortamı ve geniş boş vakti bulamayabilirsiniz. Ancak şartlar ne olursa olsun günde birkaç dakikanızı ayırarak dahi olsa başladıktan sonra uygun şartların, zamanın ve enerjinin oluşacağını göreceksiniz. Bu durum aynen sabah namazına kalkıp abdest almaya doğru bir irade gösterdiğinizde bir sonraki aşama için gerekli enerjilerin ardı ardına oluşması gibidir. Abdest aldıktan sonra sabah namazının sünneti için gerekli enerji, sünneti kıldıktan sonra farzı kılmak için gerekli enerji yaratılır. Abdestten sonra sünnetin, sünnetten sonra farzın daha kolay geldiğini fark etmişsinizdir. Burada da günde 1 sayfa kitap okumaya devam edince kısa sürede birkaç sayfa okumak için gerekli enerjinin de ortamın da zamanın da yaratıldığını büyük ihtimalle göreceksiniz.

 

Basit ve Etkili Taktikler

 

Gün içindeki boşlukları değerlendirmek de mümkündür ancak işten veya meşgul olunan günlük aktivitelerden sonra kitap okumak istiyorsanız ve bir şekilde az-çok demeden başlamışsanız ilk etapta kendinizi gözlemleyin. Okumaya başladıktan örneğin 10 dakika sonra sıkılıyor, zorlanıyor veya enerjinizin tükendiğini hissediyorsanız bırakın. Bir süre günde 10 dakika olarak devam edin. Daha sonra günde iki kez 10 dakika ayırmak şeklinde ilerleyin.

 

Çünkü harekete geçememek, hiç başlayamamak gibi konularda ilk lazım olan şey “Yapamıyorum.” demek değil, küçümsemeden dikkatin ve zamanın bir kısmını o konuya ayırmaktır. Temiz bir niyet ve ufak bir gayretle gerisi gelecektir.

 

Bu konuda insana doğrudan olumlu bir iş yapma ve o işi sürdürme enerjisi veren çok basit ama önemli bir taktik daha vardır: Bir mevzuyu önceden planlayıp bir yere yazmak ve bitirdikten sonra yazının karşısına tikler (✓) atmak. İnsanları bir meseleye önceden karar verip sonra o işi yaptığını görmek kadar motive eden çok az şey vardır.

 

Elbette başlangıçta herhangi bir plan-program yapma konusunda sıkılabilirsiniz. Bu aynen yemekten sonra masayı toplamayı düşününce içinizin sıkılması gibidir ama başlayınca biter, masa toplanmış veya kitap okunmuş yani görev tamamlanmış olur.

 

Nefis ve Şeytana Prim Vermemek

 

Ayrıca kitap okuma, İslami ilimlere dair bir kitabı takip etme gibi hayırlı, anlamlı ve güzel konularda bir plan-program yapmaya çalıştığınızda hem nefsiniz hem de şeytan beklediği pusudan çıkacaktır. Size öncelikle “Kaç defa niyet ettim olmadı, yine olmayacak.” dedirtecektir. Bu da içinize kasvet çökmesine neden olacaktır. Bu karabulutların hakim oluğu ortamda istiaze dualarından herhangi biriyle, Ayetül Kürsi ile veya arka arkaya sıkça Euzü Besmele çekerek karşı koyabilirsiniz. Kasvet dağılınca veya zayıflayınca “Geçmiş, geçmişle beraber gitti. Şu an yeni bir gün, yeni bir zaman ve yeni bir fırsat. Ben makul, gerekirse kolay bir program yapacağım.” demelisiniz.

 

Nefis ve şeytanın bir diğer oyunu da planladığınız programa başladıktan sonra olacaktır. Mesela günde 10 sayfa Kur’an veya meal okumaya niyetlenip uygulamaya başladınız. Kısa süre içinde gündüz düşleri kurmaya başlayacak, Kur’an’a ve anlamına aşina olduğunuzu hissedecek, insanların bu konuda sizi takdir ettiklerini hayal ederek bundan haz almaya başlayacaksınız. Bunlara kapıldığınızda da o programı devam ettiremezsiniz. Bu düşünceler zihninize üşüşünce bu gerçeğin farkında olmanız onların olumsuz etkisini azaltacaktır.

 

Tekrar belirtecek olursak, az veya çok bir plan yapıp planların her bölümü için karşılarına birer tik atmak gerekli enerjileri hızla toparlamak için önemlidir.

 

Zorlanmayı Göze Alabilmek

 

Bir başka önemli husus da bu konuda zorlanmaları göze alabilmektir. Çünkü bu mevzuda asıl işe yarayacak şey orta dereceli zorlukta olanlardır. Kitap okuma konusunda herhangi bir plan yapmaya kalktığınız zaman şimdiye kadar geç kalmış olmak, çok geride kaldığını hissetmek gibi bir düşünceye kapılabilirsiniz. Bu durumda tabiri caizse obur veya aşırı iştahlı davranmamanız önemlidir. Örneğin çalışan birisi iseniz mesaiden sonra 2 saatinizi ayırıp günde 100 sayfa kitap okumak veya 1 haftalık geniş bir boş zaman aralığında geçmiş günleri-yılları telafi için en az 5 kitap bitirmeyi planlamak gibi bir hataya düşmeyin. Ancak orta dereceli zorlukta ve pratize edilme imkanı yüksek bir plan ciddi faydalı olacaktır.

 

Herkesin başlangıçta bir şevk zamanı vardır. Sonra usanma dönemi gelecektir. Başlangıçta ne kadar aşırı iştahlı bir şekilde başlayıp hızlı giderseniz o kadar çabuk usanırsınız. Kendi kişisel durumunuza göre başlangıç için makul bir zorlukta başlamanız daha uygun olacaktır. Bu durum sünnete de uygun olandır. Örneğin namazlardan sonra 100 defa Subhanallah, 1000 defa Allahuekber dememiz istenmemiştir ancak 33 gibi makul bir sayı tavsiye buyrulmuştur.

 

Sabır Kuvvetini İsraf Etmemek

 

Sabır kuvvetinizi dağıtmamak ve israf etmemek önemlidir. Örneğin günde 2 sayfa Kur’an ve meal okumaya karar verdiniz. Kur’an’ın tamamını hem orijinalinden hem de mealiyle bitirmiş olmak için 302 gün gerekli olduğunu hesaplarsanız bu durum sizi gereksiz bir kaygıya sevk edebilir. Oysa bu okumayı sürdürdükçe hızınız da Kur’an’ı daha iyi anlamakla ilgili zihinsel yetenekleriniz de artacak ve inkişaf edecektir. Daha da önemlisi okunan Kur’an’dır ve onu okuyup anlamaya çalışmak bir ibadettir. Okuyanı Allah’a yaklaştıracak bir ameldir. Şeytanın geçmişin acıları, geleceğin kaygıları, boş hayaller ve gündüz düşleriyle sizden enerji çalmasına izin vermeniz çok anlamsız olacaktır. Allah-u Teala insanlara taşıyamayacağı yükü yüklemez ve onlardan kapasitelerinin ötesinde bir performans beklemez. Ancak insan, kaygıyla, depresyonla, negatif hislerle, geçmişin pişmanlıklarını ve geleceğin kaygılarını çekerek enerjisini sıfırlayabilir. Bu durumda makul ve gerçekçi olunmalıdır. Kur’an bir şekilde okunmalıdır. Günlük hayatın içinden koparılacak küçük fırsatlarla vakit ayırarak başlandıktan sonra gerisi Allah’ın izniyle gelecektir.

 

Tekrar etmekte fayda var: Bir Müslüman için Kur’an’ın ve Efendimiz’in (sas) ikliminde yaşayıp ölmek esastır. Bu iklimde yaşayabilmek için başka yerlerden kısarak da olsa Kur’an’a ve hadislere vakit ayırmak gerekir. Allah-u Teala hepimize böyle bir meşguliyeti ve bu tür meşguliyetlerimizin süresini artırmayı nasip etsin.

 


 

1 ) Yunus, 67
2 ) Rabbim! Şeytanların hemezelerinden (kuruntularından, vesveselerinden) Sana sığınırım ve onların benimle bulunup durmalarından, yanımdan ayrılmamalarından da Sana sığınırım - Müminun, 97-98