6 dk.
27 Mart 2023
İslam'da Cariyelik ve Cinsel Ahlak | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

İslam'da Cariyelik ve Cinsel Ahlak | 2. Kısım

Kölelik ve Cariyelik Algısı
 

Kölelik ve cariyelikle ilgili kavramlar günümüzde rasyonel, ilmî veya veriye dayalı olarak değil, daha çok imgelere ve hayallere dayalı olarak şekillenmiş durumdadır. Bu nedenle konu, bilimsel veya rasyonel bir şekilde ele alınmaktan çok spekülatif, ideolojik ve bireysel tutumlar ekseninde ele alınmaktadır.

 

Diğer yandan, örneğin “ahlaksız şarkıcı” şeklinde bir ibare, bu ibareyle karşılaşanların akıllarına yaptıklarıyla skandallar oluşturan bazı tipleri getirecektir. Tanım gereği böyle olmak zorundadır. Abartılı eylemler ve uç örnekler akıllarda daha çok yer etmektedir. Veya örneğin “Ortaçağ’da Avrupa Şehirleri” konulu bir makale okunsa, bu makaleden akılda kalacak olanlar en çarpıcı, en uç örnekler, yorumlar ve bilgiler olacaktır. Yine sosyal medyada bir bilginin doğruluğunun kontrol edilmesi yerine o bilginin insanları etkilemesi, kimini öfkelendirirken kimini güldürmesi, kimini heyecanlandırırken kimini üzmesi daha önemli görülmektedir. 

 

Bu nedenle kölelik ve cariyelikle ilgili anlatılanlar, konuşulanlar, yazılıp çizilenler genellikle duygusal reaksiyonlar üzerinden değerlendirilmektedir. Kölelik ve cariyeliğe dair insanların zihinlerinde en abartılı, en duygusal rivayetler, hükümler ve manzaralar canlanmaktadır. Bu da kölelik ve cariyelik konusuna bilimsel, metodolojik ve rasyonel bir şekilde yaklaşmaya engel olmaktadır. 

Kölelik ve cariyelik öncelikle tarihsel ve toplumsal bir konudur. Daha sonra kültürel yönleri olan bir konudur. Bunlardan sonra dinin, sadece İslam’ın da değil, Hristiyanlık, Yahudilik hatta diğer dinlerin konuya yaklaşımı ele alınmalıdır ki çerçeve doğru belirlenmiş olsun.

 

Cariyeler ve Cinsellik (Teserri ve İstifraş)

 

Öncelikle bilinmelidir ki kölelikle ilgili de cariyelikle ilgili de İslam insanlara sınırsız bir muamele hakkı tanımamıştır. Bu konuda gayet net sınırlamalar getirmiş, ilkeler koymuştur.

 

Örneğin sahip olunan cariyelerin tamamıyla sınırsız bir şekilde cinsel ilişki kurmak mümkün değildir. 

 

Cariyelerle cinsel ilişki konusu İslam hukukunda veya geleneksel fıkıhta “İstifraş” kavramıyla ifade edilmiştir. İstifraş kelimesi kadın bir köleyi odalık almak manasına gelmektedir. Bu konudaki bir başka kavram da “Teserri” kavramıdır. Teserri, satın almak suretiyle cariye edinmek, istifraş ise edinilen cariyeyle cinsel ilişki anlamında kullanılmaktadır. Biz burada daha çok “istifraş” kavramını kullanacağız ki soru sahibinin beklentisine daha uygun olsun. 

 

Bu bağlamda bir cinsel ilişki sadece nikah ile helal olmaz, bir cariyenin istifraş edilmesiyle de olur.  Zaten kölelik gibi bir uygulamanın mevcut olduğu toplumlarda kadın köleye, yani cariyeye sahip erkeklere cariyeleriyle cinsel ilişki kurmalarının tamamen yasaklanması hem gerçekçi olmayacak hem kontrol edilemez olduğu için hukuki açıdan anlamsız olacak hem de anlamsız bir yasağın getireceği daha farklı hukuki sorunlar olacaktır. 

 

Ancak İslam’da istifraş hakkı sınırsız veya keyfe mâ yeşâ uygulanabilecek bir hak değildir. Cariye sahibi cariyesiyle dilediği gibi, arzu ettiği şekilde, hiçbir hak ve hukuk gözetmeden, hiçbir hukuki sonuç doğurmayacak şekilde, hiçbir sorumluluğu olmadan cinsel ilişki kuramaz. Diğer bir ifadeyle; bir cariye sahibi cariyesiyle cinsel ilişkide bulunacaksa veya bulunmuşsa bunun bazı dini, hukuki ve toplumsal sonuçları olacaktır. Bu sonuçların neredeyse hepsi cariyenin lehine sonuçlardır. Böylece İslam’ın istifraş hakkında getirdiği sınırlamaların ve cariye sahiplerine yüklediği hukuki sorumlulukların köleliği tedricen kaldırma yöntemlerinden birisi olduğu bile iddia edilebilir.

 

Örneğin bir cariye sahibi cariyesi ancak bekar ve ehl-i kitap ise istifraş edebilir. Evli veya ehl-i kitap olmayan bir cariye istifraş edilemez. İstifraşta nikah akdi dışında, normal kadınlarla evlilikte gereken bütün şartların hazırlanması gerekir.

 

İstifraş edilecek cariye bir köle sahibinin kendine ait bir cariye olmalıdır, başkasına ait bir cariye istifraş edilemez.

 

İstifraş edilecek cariyenin hamile olmadığının bilinmesi, hamile ise çocuğunu doğurmasının beklenmesi şarttır. Hamile olan bir cariye başka birisiyle de evlendirilebilir. Bu durumda da cariye sahibi o cariyeyle ilgili istifraş hakkından vazgeçmiş demektir. Yani o cariyeyle kesinlikle istifraş edemez, yasaktır.

 

Ayrıca iki kız kardeş aynı anda istifraş edilemez. 

Hanefî mezhebine göre istifraşın gerçekleşmesi için iki şart vardır: Birincisi: Normal hür kadınlardan olan eşlerine ayırdığı gibi, birlikte olmak istediği cariyesi için de hususî bir mesken ayırması. İkincisi, diğer eşlerle birlikte olmak için ayırdığı zamanı ona da ayırması. Ebu Yusuf’a göre ondan bir çocuk edinme arzusu da şarttır. 

 

Efendisinden çocuk sahibi olan cariye (ki bunlar ümmü veled olarak adlandırılan bir statüye sahiptirler) kendi özgürlüğünü adeta garanti etmiş olur. Ümmü veled olan bir cariye efendisi tarafından azat edilmezse diğer köle veya cariyeler gibi de muamele görmez, daha yüksek bir statüye kavuşur. Örneğin artık alınıp satılamaz. Cariye sahibi ölünce mutlaka serbest kalır, hürriyetine kavuşur. Hiç kimse o cariyeyi kendisine cariye olarak alamaz. Ancak bu cariyeler genellikle azat edilirler, çoğu zaman efendileriyle evlenirler.

 

Bu hükümler ve uygulamalar geleneksel fıkhımızın yüzlerce yıl önce ürettiği hükümlerdir. Bu hâliyle bile dünya ölçeğine göre ilerici uygulamalar ve hükümler sayılabilirler. Diğer yandan “cariye üzerinde sınırsız cinsel hak” şeklinde bir uygulamanın İslam tarihi boyunca hiçbir zaman olmadığını göstermeye yeterlidir.

 

Bu konuda bir husus daha vardır ki müstakil olarak ele alınmalı ve üzerinde durulmalıdır. Bilindiği üzere geleneksel fıkhımızda nikah akdi, ikisi de hür olan bir kadınla bir erkeğin evlenme konusunda karşılıklı rızaya dayalı bir sözleşme yapmalarıdır. Bu bir hukuki işlemdir.

 

Cariyeye sahip olmayı mümkün kılan akitler de birer hukuki işlemdir. Bu hukuki işlem aslında nikah akdinden daha teferruatlı bir işlemdir. Eski fıkıh kitaplarımızda konuyla ilgili bölümler okunursa bu ayrıntılar daha iyi görülecektir.

 

Şimdilik bilinmesi gereken şudur ki: Bir cariyenin teserri veya istifraşı hukuki bir işlemdir. Bu işlemde sadece nikah akdi yoktur. Nikah akdi dışında pek çok şart, pek çok sonuç ve pek çok sorumluluk vardır.

 

Son tahlilde “sınırsızlık” kavramından ne anlaşıldığı kişilerin kendi hayal dünyalarıyla ilgilidir. Ancak geleneksel İslam hukukunda veya eski fıkhımızda cariyelerle “sınırsız” bir cinsel aktivite mümkün değildir. Bunun son derece ciddi sonuçları ve şartları vardır.

 

Küçük Bir Hatırlatma

 

Mesele bilimsel veya rasyonel olmaktan çok zihinlerde canlanan resimlerle ilgili olsa gerektir. “Cariye” ve “sınırsız cinsel ilişki” kavramları bir araya geldiğinde zihinlerde ne tür resimlerin canlandığı, bu resimlerin kaynaklarının neler olduğu, doğru olup olmadıkları, hakikatte bu meselenin nasıl işlediği gibi konular öne çıkmaktadır. Bu konuları özellikle samimi bir şekilde merak edenler için o insanların kendi zihinlerine yönelik bir sorgulama yapmaları ilk adım olmalıdır. Eğer mesele gerçekten ilmî, objektif ve rasyonel bir temelde ele almak isteniliyorsa zihinsel imgelerin realiteyle, bilimsel verilerle uyumlu olup olmadıkları kontrol edilmelidir. Daha sonra konunun sosyal, hukuki, tarihsel ve dini yönleri ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilmelidir. Ancak bu süreçten sonra sağlıklı bir sonuca ulaşılabilecektir.