


“Kim Bir Kötülük Görürse Onu Eliyle Değiştirsin” Hadisi
Soru: “Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin. Elinizle düzeltemiyorsanız dilinizle düzeltin. Dilinizle düzeltemiyorsanız içinizden buğzedin.” hadisini açıklayabilir misiniz?
Cevap: İslam düşüncesinde toplumsal sorumluluk ve ahlaki duruş, merkezi bir yere sahiptir. Bu sorumluluğu en veciz şekilde ifade eden hadislerden biri, "Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin..." şeklinde başlayan ve Müslim'in Sahih adlı eserinde de yer alan rivayettir. Bu hadis Müslümanların karşılaştıkları olumsuzluklar karşısında takınmaları gereken tavrı aşamalı bir şekilde ortaya koyar. Ancak metnin derinliğinin ve Arapçanın inceliklerinin göz ardı edilmesi zaman zaman yanlış anlaşılmalara ve eksik yorumlara yol açabilmektedir.
Hadisin Metni ve Kaynağı
Hadisin aslı ve tercümesi şöyledir:
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ الإِيمَانِ
"Sizden kim bir münker (kötülük, dine/akla/örfe aykırı bir durum) görürse onu eliyle değiştirsin; eğer gücü yetmezse diliyle (değiştirsin), eğer (buna da) gücü yetmezse kalbiyle (buğz etsin/değişmesini temenni etsin) ki bu, imanın en zayıf derecesidir." (Müslim, İman, 78)
Bu hadis bireyin çevresindeki olumsuzluklara kayıtsız kalmamasını, imkanları dâhilinde müdahale etmesini öğütler. Ancak bu müdahalenin şekli sıklıkla dar bir çerçevede yorumlanmaktadır.
Hadisin yanlış yorumlanmasının temelinde iki ana sebep yatar:
1.Dilsel İnceliklerin Göz Ardı Edilmesi: Arapça'daki deyimsel ifadelerin ve kelimelerin nüanslarının tam olarak kavranamaması.
2.Sonuç Odaklı Yaklaşımın Eksikliği: Hadisin "değiştirme" (yugayyirhu) emrine odaklanmak yerine, sadece müdahale şekline takılıp kalınması.
"El ile Düzeltmek": Fiziksel Müdahaleden Öte
Hadisteki "eliyle" (بِيَدِهِ - bi yedihi) ifadesi, genellikle ilk akla geldiği gibi doğrudan fiziksel müdahale veya şiddet anlamına gelmez. Arap dilinde bu ifade, bir işi "bizzat, şahsen, aracısız bir şekilde yapmak" anlamında kullanılan bir deyimdir. Yani kötülüğü gören kişinin eğer imkanı ve yetkisi varsa durumu bizzat kendisinin düzeltmesi, sorunu kökünden çözmesi demektir. Bu, bir yetkilinin görevini yapması olarak anlaşılabileceği gibi, sıradan bir vatandaşın çevresindeki basit bir sorunu gidermesi şeklinde de anlaşılabilir.
"Dil ile Düzeltmek": Sadece Uyarmak Değil
Benzer şekilde "diliyle" (فَبِلِسَانِهِ - fe bi lisanihi) ifadesi de sadece sözlü bir uyarıda bulunmakla sınırlı değildir. Elbette uyarıyı da kapsar ancak asıl maksat konuşarak, iletişim kurarak, ikna ederek, yetkililere bildirerek veya kamuoyu oluşturarak sorunun çözümünü sağlamaktır. Kişinin bizzat müdahale gücü veya yetkisi olmadığında başkalarını harekete geçirerek veya doğru kanalları kullanarak kötülüğün ortadan kaldırılmasına aracılık etmesidir.
Hadiste Verilen Hedef: "Değiştirmek" (Yugayyirhu)
Hadisin en kritik kelimelerinden biri "değiştirsin" (فَلْيُغَيِّرْهُ - fel yugayyirhu) fiilidir. Bu fiille sadece tepki gösterilmesi değil, münkerin bizzat ortadan kaldırılması ve durumun iyileştirilmesi hedeflenir. Dolayısıyla seçilen yöntemin (el ile veya dil ile) bu hedefe ulaşma potansiyeli taşıması gerekir. Eğer bir müdahale şeklinin tecrübelerle veya akıl yürütmeyle, durumu daha da kötüleştireceği veya hiçbir işe yaramayacağı biliniyorsa; o yola başvurmak hadisin ruhuna uygun düşmez. Amaç sembolik bir tepki değil, gerçek bir değişimdir.
Günlük Hayattan Örnekler
Hadiste bahsedilen üç aşamayı somut örneklerle daha iyi kavrayabiliriz:
Yolda Bir Engel Görmek:
- El ile: Yolda yürürken ayağa takılabilecek veya araçlara zarar verebilecek bir taş veya çöp gördünüz. Durup onu bizzat kenara almanız "el ile" düzeltmektir.
- Dil ile: Engel sizin kaldıramayacağınız kadar büyük veya tehlikeli. Hemen belediyeyi arayıp durumu bildirmeniz veya çevredeki insanlardan yardım isteyerek kaldırılmasını sağlamanız "dil ile" düzeltmektir.
- Kalp ile: Telefonunuz yok, kimseyi bulamadınız veya aceleniz var. İçinizden "Keşke biri bunu kaldırsa," veya "Bu durum tehlikeli, umarım kimseye zarar vermez." diye düşünmeniz, bu duruma razı olmamanız ve değişmesini samimiyetle istemeniz, "kalp ile" buğz etmektir.
Yaralı Birini Görmek:
- El ile: Yolda yaralı birini gördünüz ve ilk yardım biliyorsunuz. Gerekli müdahaleyi bizzat yapmanız, "el ile" düzeltmektir.
- Dil ile: İlk yardım bilmiyorsunuz veya durum sizin müdahale edebileceğiniz seviyeyi aşıyor. Hemen ambulansı aramanız veya çevreden yardım çağırmanız, "dil ile" düzeltmektir.
- Kalp ile: Hiçbir müdahale imkanınız yok. O an için sadece içtenlikle o kişinin kurtulmasını dilemeniz, dua etmeniz ve bu duruma üzülmeniz, "kalp ile" tepki vermektir.
İmanın En Zayıf Derecesi Ne Demek?
Hadisin sonunda kalben buğzetmenin "imanın en zayıf derecesi" olarak nitelendirilmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir noktadır. Bu ifadeden şu sonuçları çıkarabiliriz:
1.Proaktif Mümin İdeali: İslam müminlerin çevrelerine karşı duyarlı, aktif ve çözüm odaklı olmalarını teşvik eder. İdeal olan karşılaşılan sorunları bizzat çözme yetkinliğine ve iradesine sahip olmaktır ("el ile"). Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise en azından sosyal becerileri kullanarak veya iletişim kanallarını işleterek çözüme aracılık etmek ("dil ile") beklenir. Pasiflik değil yapıcı eylemler içinde olmak esastır.
2. Kalben Buğz: Minimum Ahlaki Duruş: Kalben rahatsızlık duymak, kötülüğün ortadan kalkmasını temenni etmek ve dua etmek "imanın en zayıf" hâli sayılmıştır. Zira "iyiyi iyi bilip, kötüyü kötü görmek ve dünyanın iyi bir yer olmasını aktif olarak istemek ve bunun için dua etmek” hakikatten haberdar olmanın ilk şartıdır.
3. Kayıtsızlığın Reddi: Eğer kişi bir kötülüğün ortadan kalkmasını istemeyecek kadar çevresine ve ahlaki değerlere karşı duyarsızlaşmışsa, hadisin mantığına göre en zayıf iman derecesinin bile altına düşmüş demektir. Kötülüğe karşı kalben dahi bir tepki göstermeyen insan hadise göre mümin sayılmamaktadır.
4. Yapıcı Olmayan Tepkilerden Kaçınmak: Hadis kötülük karşısında çözüm odaklı bir tavır önerirken, sövmek, hakaret etmek, lanet okumak gibi yıkıcı ve faydasız tepkilere yer vermez. Örneğin etrafa çöp atanlara kızıp bağırmak veya hakaret etmek hadisin öğütlediği "mümin vasfı" değildir. Müminin görevi imkanları dahilinde şerrin ortadan kalkmasını sağlamak veya en azından bunu samimiyetle istemektir; öfke ve nefretin esiri olmak değil.
Bu bağlamda, hadisi "Kötülük yapanı döv; yapamıyorsan bağır çağır; onu da yapamıyorsan içinden söv." şeklinde anlamak, hem Peygamber Efendimiz'in (sas) genel ahlakını ve öğretilerini hem de hadisin kendi iç mantığını hiç anlamamak demektir.
"El ile" Müdahalenin (Bizzat Yapmanın) Farklı Yönleri
"El ile" yani "bizzat" müdahalenin her zaman fiziksel bir eylem olmadığını, bağlama göre farklı şekillerde tezahür edebileceğini unutmamak gerekir. Bazen "dil" ile müdahale gibi görünen bir eylem aslında "el ile" müdahale kapsamına girebilir:
Örneğin bir mahallede dini bilgi eksikliği olduğunu fark ettiniz. Eğer gerekli bilgi ve beceriye sahipseniz ve bizzat ders vererek bu eksikliği gideriyorsanız bu "el ile" düzeltmektir. Eğer ders verecek birini bulup onu teşvik ediyor veya insanları bu derslere davet ediyorsanız, bu "dil ile" düzeltmektir.
Yukarıdaki eğitim faaliyeti için bir mekana ihtiyaç var diyelim. Evinin bir odasını bu işe tahsis eden veya bir yer kiralayan kişi, bizzat kaynak sağlayarak "el ile" düzeltmeye katkıda bulunur. Başkalarını yer ayarlama konusunda teşvik eden ise "dil ile" katkı sağlar.
Farklı bir örnek olarak ihtiyaç sahibi bir öğrenciye burs gerektiğini düşünelim. Bizzat bursu veren kişi "el ile" müdahale etmiştir. Bu konuda aracılık yapan, fon bulunmasına yardımcı olan ve insanları cömertliğe teşvik eden kişi ise "dil ile" hareket etmiştir.
Bu örnekler, "el ile" müdahalenin sadece fiziksel güç değil aynı zamanda bilgi, yetki, mal ve kaynakları bizzat devreye sokmak anlamına geldiğini gösterir.
Özetle hadis-i şerifin merkezindeki vurgu münkerin, yani kötülüğün ortadan kaldırılmasıdır. Bu hedefe hizmet etmeyen, sadece sembolik kalan, boş veya verimsiz çabalar, hadisin ruhuyla bağdaşmaz. Mümin karşılaştığı olumsuzluklar karşısında, aklını, vicdanını ve imkanlarını kullanarak en etkili ve yapıcı yolu bulmaya çalışmalı; bizzat, aracılıkla veya en azından kalben ve duasıyla iyiliğin hakim olması ve kötülüğün giderilmesi için çaba göstermelidir. Bu, yaşayan ve yaşanan bir imanın gereğidir.