Kur'an'a göre namaz üç vakit midir?
Soru: Namazın beş vakit olduğundan emin miyiz? Kur’an-ı Kerim’de namazın beş vakit olarak geçmediğini, bu yüzden üç vakit kılınacağını söyleyenler de var. Ayrıca namaz beş vakit ise bunun hikmetleri neler olabilir? Bu konular hakkında nasıl düşünmeliyiz?
Cevap: Öncelikle belirtelim ki; bizim İslam anlayışımız çerçevesinde dini getiren, bizlere tebliğ eden esas olarak Allah Rasulü’dür (sas).
Kur’an’dan biliyoruz ki Allah Teala daha önce de peygamberler, nebiler, rasuller göndermiştir. Bunların her birisine kitap vermemiştir ancak her birisine itaat edilmesini, onların anlattığı şekilde dini yaşamayı, ibadet etmeyi, onların belirttiği haramlardan sakınmayı, onların belirttiği farzları yapmayı emretmiştir. Yani bir nebinin nübüvvetinde esas olan kendisine vahiy gelmesidir. Kitap ise bazen verilir bazen verilmez. Hatta çoğu zaman kitap verilmemiştir. Gönderilen peygamber sayısı ile kitap veya suhuf sayılarını karşılaştırırsanız pek çok peygambere kitap verilmediğini görmüş olursunuz.
Bu manada bizim açımızdan dinin asıl belirleyicisi peygamberin ifadesi ve iradesi yani ortaya koyduğu eylemler, kendi yaptığı davranışlar ve söylediği sözlerdir.
Mücerret manada veya tek başına bir söz olarak Allah Teala’nın kelamı ve hitabı olan Kur’an ayetleri ayet olmaları yönüyle tabii ki Efendimiz’in (sas) sözlerinden daha kıymetli, faziletli ve üstündür. Fakat nihayetinde Kur’an’daki ayetleri bize bildiren de Efendimizdir (sas). Yani biz melekleri gözlemlemiş değiliz ancak bir insanı gözlemleyebiliriz, görebiliriz. Ortada bir insan vardır ve bu insan iddia etmektedir ki; “Yerleri ve gökleri yaratan Allah bana vahyediyor. Yani sizin duymadığınız, görmediğiniz bir biçimde bir melekle bana ayetler gönderiyor.”
Bu bağlamda Efendimiz (sas) “Elhamdülillahi Rabbil Alemin. Errahmanirrahim. Maliki Yevmiddin. İyyake nabudu ve iyyake nestain. İhdinas sıratal müstakim. Sıratallezine enamte aleyhim. Ğayril mağdubi aleyhim ve leddâllîn.” demiş ve bu ibarelerin Allah’ın vahyi olduğunu, Kur’an’dan ayetler olduğunu söylemiştir.
Efendimiz’in (sas) bu iddiasına ve sözlerine iman edip güvendikten sonra yine aynı Efendimiz’in (sas) “Sabah namazı iki rekattır.”1 sözünü veya “Fatihatu’l-Kitâb’ı okumayanın namazı yoktur.”2 hadisini, namazla ilgili pek çok uygulamalarını ve sözlerini kale almamak abestir, çelişkidir.
“Kur’an’da Geçmiyor” Söylemi
Dini bir konunun Kur’an’da lafzen veya zahiren geçip geçmemesi o meselenin dinimizde olmadığını göstermez. Bir konu Kur’an’da geçmese de farz olabileceği gibi bir iman akidesi dahi olabilir. Kur’an’da açıkça geçmesi o mesele için elbette ekstra bir delil olacaktır.
Diğer yandan bir meselenin önemi ile o meselenin Kur’an’da zahiren veya lafzen geçmesi veyahut Kur’an’da ne kadar geçtiği arasında her zaman doğru orantı yoktur. Örneğin Kur’an’da Hz. Musa (as) ve Hz. İsa (as) isimleri Efendimiz’in (sas) isminden daha fazla geçmiştir ancak bu durum Hz. Musa ve Hz. İsa’nın, Efendimiz’den daha üstün peygamberler olduğu anlamına gelmez. Yine Kur’an’da ismi geçen tek sahabenin Hz. Zeyd bin Harise (ra) olması Hz. Zeyd’in en büyük, en faziletli sahabi olduğu anlamına gelmez. Namazdan 99 yerde bahsedilmesi ancak infaktan 200 kere bahsedilmesi namazın infaktan daha önemsiz bir ibadet olduğunu göstermez.
Aynı şekilde bir meselenin Kur’an’da açıkça geçmemesi o meselenin önemsiz olduğunu göstermediği gibi Kur’an’da geçmesi de bütün yönleriyle Kur’an’da açıklandığı, Kur’an’da geçtiği kadarının yeterli olduğu, bütün sınırlarının ve içeriğinin Kur’an tarafından belirlendiği anlamına gelmez.
Evet, Kur’an’ın bir kelimesi hatta bir harfi bile çok önemlidir. Bizim için hayatidir ve vazgeçilmezdir. Namaz, zikir, cihat, Allah’a yönelmek, tevbe veya şükür gibi konular Kur’an’da geçtikleri hâliyle biz Müslümanlar için olmazsa olmazdır. Fakat bir kavramın, herhangi bir olgunun veya realitenin Kur’an’da hiç geçmemesi o kavramın tamamen önemsiz olduğunu, Müslümanlar için hiçbir kıymet ifade etmediğini göstermez.
Namazın Beş Vakit Oluşunun Delilleri
Konuyla ilgili ayet ve sahih hadislere bir bütün olarak baktığımızda Efendimiz (sas) döneminde namazın bugün bildiğimiz şekliyle sabah, öğlen, ikindi, akşam ve yatsı olarak beş vakit hâlinde kılındığı, bu vakitlerde kılınmasının farz olduğu sabittir, şüphesizdir. Teheccüt namazı da vakti kesin olarak bilinen namazlardandır. Yani o namazın vakti konusunda da ihtilaf veya şüphe yoktur.
Diğer yandan nafile namazlar konusunda aynı ittifak veya tevatür söz konusu olmayabilmiştir. Efendimiz (sas) nafile namazları daha çok evinde kıldığı için bazı sahabiler Efendimizin nafile ibadetlerinin bir kısmından haberdar olmuşlar bir kısmından ise haberdar olmayabilmişlerdir. Bu nedenle evvabin, kuşluk, teravih namazları gibi nafile namazlar hakkındaki rivayetlerde bazı ihtilaflar söz konusu olabilir.
Aynı şekilde sahabe efendilerimiz Efendimiz’in (sas) namaz konusundaki bazı emirlerini birer nüans olarak birbirlerinden farklı yorumlayabilmişlerdir. Örneğin Medine döneminde Efendimiz (sas) Beni Kurayza seferi için ashabına emir verdiğinde ikindi namazını Beni Kurayza topraklarında kılmalarını söyler. Sahabe efendilerimizin bir kısmı yolda ikindi namazı vakti girince “Biz Beni Kurayza topraklarına varmadan ikindi namazını kılmayacağız.” derler ve emrin zahirine uyarak namazlarını yolda kılmazlar. Beni Kurayza topraklarına gidince de vakit geçmiş olduğundan namazlarını kaza ederler. Bir kısmı da “Olur mu öyle şey? Bizden namaz kılmamamız istenmedi ki!” diyerek vaktin yetişmeyeceği endişesiyle ikindi namazını Beni Kurayza topraklarında değil de yolda kılarlar. Yani sahabe efendilerimizden bir kısmı Efendimiz’in (sav) emrini emrin gayesine göre yorumlamış ve öyle amel etmiş, bir kısmı da emrin zahirine göre yorumlamış, emri düz bir şekilde anlamış ve öyle amel etmiştir. İşin sonunda Efendimiz (sav) her iki tarafı da onaylar mahiyette davarnmış ve hiçbir kınamada bulunmamıştır. Kimseye “Siz doğru yapmışsınız, diğerleri yanlış yapmıştır.” dememiştir.3
Yahut bazı sahabiler Efendimiz’in (sas) sabah namazından sonra gün doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehyettiğini söylemişler4 ancak Hz. Aişe (rh.a) validemiz Efendimiz’in (sas) ikindi namazından sonra evinde iki rekat namaz kıldığını ve bunu hiç terk etmediğini de söylemiştir.5 Yine Efendimiz’in (sas) namazları vakit girer girmez kıldığı gibi vakit girdikten bir süre sonra hatta vaktin sonlarına doğru kıldığı durumlar da olmuştur.
Bununla birlikte namazın beş vakit olduğu konusunda hiçbir şüphe ve ihtilaf yoktur. Efendimiz’in (sas) namaz kıldığı nasıl kesin ise günde beş vakit farz namaz olduğu da o derece kesindir.
Bazı Namaz Vakitlerindeki İhtilaflar Üzerine
Namaz beş vakittir. Bu durum hadislerle gayet açık ve net bir şekilde sabittir. Namazın beş vakit olduğu konusunda hiçbir ihtilaf da yoktur. Ancak uygulamada bazı namaz vakitlerinin ne zaman girmiş veya bitmiş sayılacağı konusunda farklı yorumlar olabilmiştir.
Öncelikle sabah namazının vaktinin fecr-i sadığın doğuşundan güneşin doğuşuna kadar devam ettiği konusunda ittifak vardır. Bu konuda Hanefi, Maliki, Şafii veya Hanbeli mezhepleri arasında bir ayrılık yoktur. Çünkü sabah namazının vaktiyle ilgili hadisler arasında önemli bir farklılık yoktur.
Öğle namazı vaktinin güneşin tepe noktasından batıya doğru meylettiği andan itibaren girdiği konusunda da bir ayrılık yoktur. Ancak öğle namazı vaktinin ne zaman bittiği konusunda sadece İmam Ebu Hanife (rh.a) ayrı bir görüş ortaya koymuş, Maliki, Şafii, Hanbeli imamları ile Ebu Hanife’nin öğrencileri olan İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ise tek bir görüş etrafında birleşmişlerdir.
İkindi namazının giriş vakti ise öğle namazının bittiği vakittir. Bu zaten açıktır. İkindinin vaktinin güneş batıncaya kadar devam ettiği konusunda da bir görüş ayrılığı yoktur.
Akşam namazı vaktinin girişi konusundaki hadisler de açık olduğu için bu konuda da bir görüş ayrılığı olmamıştır. Ancak akşam vaktinin sonunda şafağın kaybolması durumu iki şekilde meydana geldiğinden (Batı ufkundaki kızıllığın kaybolması veya kızıllıktan sonra oluşan beyazlığın kaybolması) akşamın son vakti ile ilgili görüş ayrılıkları yaşanmıştır.
Yatsı namazının vakti ise Ebu Hanife’ye göre batı ufkundaki kızıllıktan sonraki beyazlığın kaybolmasıyla, diğer imamlara göre batı ufkundaki kırmızı şafağın kaybolmasıyla başlar. Fecr-i sadığın doğmasıyla da yatsının vakti bitmiş olur. Yatsı namazı vaktinin sonu ile ilgili ayrıca gecenin üçte biri, gecenin yarısı veya fecri sadığın doğuşu gibi farklı görüşler olmuştur.
Ancak bu nüansların hiçbirisi namazın günde beş vakit olduğu gerçeğine aykırı değildir. “Namaz günde kaç vakittir?” sorusunun cevabı ayrı, “Namaz vakitleri ne zaman başlar ve biter?” sorusunun cevabı farklıdır. İlk sorunun cevabı açık ve net biçimde beştir. İkinci sorunun cevabında ise yöntem ve yorum farklılığından kaynaklı nüanslar olmuştur. Bu da ayrı bir husustur.
Namazın beş vakit olmasının hikmetlerine ise gelecek yazıda değineceğiz.
Allah Teala’dan Kur’an ve sünneti önemseyen, dinini doğru anlayan insanlardan olmamızı nasip etmesini diler ve dileniriz.
1 ) Ebu Davud, Tatavvu, 5
2 ) Buhari, Salat, 14; Müslim, Salat, 34; Tirmizi, Salat, 183; İbn Mace, İkametü’s-Salat, 11
3 ) Buhari, Salatü’l-Havf, 946
4 ) Buhari, Mevakit, 31 (No: 585)
5 ) Buhari, Mevakit, 33 (No: 590)