3 dk.
29 Mayıs 2022
Laib ve Müslümanın boş zamanları-gorsel
Youtube Banner

Laib ve Müslümanın boş zamanları

Soru: Dünya Hayatı isimli yazınızda insanın sırf ilgi ve dikkatini çektiği için yaptığı şeylere laib denmiş. Peki, insan bu yönüyle o ilgi ve merakını cezbeden şeyleri bastırmalı mı? Yoksa onları da fıtratın bir parçası görüp hayra tebdil etmeye çalışmak mı öncelik olmalı? Örneğin bilgisayar oyunları aracılığıyla yeni nesil gençler bazı güzelliklere daha kolay kanalize olabilirler, yanlış mı düşünüyorum?
 

Cevap: Oyunlara ilgisi olan bir genç ile ilgilenip onu Kur’an hakikatleriyle tanıştırmak için yapılan şeyler zaten bizzat cihat sayılır. 

 

Kişinin kendisi için ise mesele ilgilenilen şeyin alternatifler arasındaki konumudur. Zaten gençlikte ve gündelik hayatta laib bulunması normal bir durumdur. Önemli olan kendini buna salmamak; laibin kişiyi hayırlı, anlamlı ve salih amellerden alıkoymasına meydan vermemektir. 

 

Mesela bilgisayar oyunu oynamadığı zamanlarda harama bakması, gıybet etmesi daha mümkün olan birisi için bilgisayar oyunu sadaka sevabı bile verir. Bununla birlikte kişinin eşi ilgisizlikten yakınırken o zamanı bilgisayar oyunlarına ayıran kimse büyük vebal işlemektedir. 

 

Diğer taraftan zaten okçuluk, at binme gibi her türlü fiziksel faaliyet hadislerde tavsiye edilen şeylerdendir. Örneğin Allah Resulü’nün (sav) Adba adlı bir devesi vardır ve bu deve bütün yarışları kazanmasıyla bilinir. Bir gün binek devesi üzerinde bir bedevi gelir ve yarışta Adba’yı geçer. Bu durum ashabın ağrına gider. Efendimiz (sav) de ashabın bu üzüntüsünü görünce şu açıklamayı yapar: “Yeryüzünde, yükselttiği her şeyi ardından alçaltmak Allah üzerine bir haktır.”(1)

 

Burada dikkati çeken Efendimiz’in (sav) deve yarışlarına bizzat katıldığıdır. Göze çarpan diğer bir husus ise deve yarışı gibi bir aktivitenin sonucunu bile bir hikmete, Allah-u Teala’nın bir icraatına bağlamasıdır.

 

Bir başka vakıada ise Efendimiz (sav) çarşıda ok yarışı yapan Beni Eslem kabilesinden bir grupla karşılaşır. Onlara: “Ey İsmailoğulları! Atın, zira atalarınız atıcı idiler. Atın, ben falan kabileyi tutuyorum.” dedi. Bu söz üzerine bir grup atıştan vazgeçti. Efendimiz: “Ne oldu, niye atmıyorsunuz?” diye sordu. Şöyle cevap verdiler: “Nasıl atalım, siz öbür tarafı tutuyorsunuz!” Bunun üzerine: “Atın!” dedi, “Ben hepinizi, her iki tarafı da tutuyorum.”(2)
 

Burada da yine Efendimiz’in (sav) bu tip aktivitelerde bir tarafgirlik duygusu oluşmamasına dikkat ettiği sonucu çıkarılabilir. Sonuçta bu da bir hikmete, hayırlı bir amele bağlanmış bir tavırdır. Yani deve yarışı ve ok atıcılığı kendi hallerinde birer laib gibi görünse de bu iki aktivitenin içinde iman ve Kur’an’a dair bir güzellik katılması, olayın kendisinin ya da sonucunun bir hayra bağlanması bu iki aktiviteyi Kur’an’ın kötü gördüğü laib sınıfından çıkarmaktadır.

 

Diğer taraftan kişi; bireysel, toplumsal ve dini vazifelerini yaptıktan sonra ancak bu şekilde zihnen dinlenebildiğini fark etmişse, zamanı kontrollü olan laib de caizdir. Kafasını dinlemek için (yani şer olmayan bir amaç ve hikmetle) ister televizyon seyretsin ister bilgisayar oyunu oynasın fark etmez. Tabii burada seyredilen ve oynanan şeyin kendisinin caiz olması gerekecektir.

 


1 ) Buhari, Cihad 59, Rikak 38; Ebu Davud, Edeb 9, (4802); Nesai, Hayl 14, (6,227)

2 ) Buhari, Cihad 78, Enbiya 12, Menakıb 4